2011

Sami Yusuf'un 11 Eylül olayı hakkındaki yazmış olduğu yazıya aşağıdan ulaşabilirsiniz..




 Bugün takvimde çok üzücü bir günü gösteriyor. O, hepimizin bildiği, dünyanın gidişini sonsuza kadar değiştiren bir gün.

 Bugün hâlâ 10 yıl öncesini canlı bir biçimde hatırlıyorum. Manchester’da bulunduğum dönemde, evden sabahın erken saatlerinde kayıt stüdyoma doğru gitmek için ayrılmıştım. Hatırlıyorum, stüdyom son kattaydı (3. kat), kapıyı açmak için merdivenleri çıkıyordum ki, ev sahibimi ağzı açık bir şekilde TV izlerken gördüğümde yarı yolda durmak zorunda kaldım. Ona doğru yürüdüm ve kendimi onunla tamamen aynı durumda buldum! İlk uçağın, ikiz kuleleri vurduğu andaki sahneleri izledim. Tamamen şok içinde ve inanılması güç bir durumda, donakalmıştık. Başlardaki düşüncemi hatırlıyorum; “Ne korkunç bir kaza! Bu nasıl olabilir?!” Sonra, kimsenin ummadığı bir anda, ikinci uçak da ikinci kuleye çarptı. Bu çok feci ve şok edici bir gerçekti — Kaza değildi!

 İlk gelişen olaylardan biri de; arkadaşımı aradım ve neler olduğuna dair düşüncesine sordum. Panik hâlindeydim. Bir noktada, çok net bir biçimde arkadaşımın ne dediğini hatırlıyorum; ” ..Neler olduğunu bilmiyorum Sami; ama sadece Allah’a Müslümanların bu işin içinde yer almamış olması için dua ediyorum…”

 Sessizlik oldu konuşmada. EĞER İslam/Müslümanlar bir şekilde, ciddi anlamda bu olaya dahil edilirse sonrasında neler olacağını düşünürken gözlerim doldu.

11 Eylül tarihte kara bir gün ve inanıyorum, EĞER o gün orada şehit varsa; onlar uçağı ikiz kulelere çarpan beyinleri yıkanmış, birkaç hasta değil; tüm yolcular, itfaiyeciler, siviller ve ayrıca kendi vatandaşlarını korumak için hayatlarını kaybeden sayısız iyi kalpli insanlardır! 11 Eylül günü uçağı kaçıranlar, sadece uçağı değil bizim Müslüman inancımızı da kaçırmışlardır.

 O gerçekten karanlık gündü, daha karanlığını bekleyen. Afganistan istilası, Irak’da yasadışı savaş ve hükümetin düşürülüşü, hâlâ bitmeyen, sadece trilyonlarca dolara maliyet olmayıp, akıl almaz şekilde milyonlarca insan hayatına mâl olan “(Irak’da, Afganistan’da..)Terörle Mücadele” şeklinde adlandırdıkları şey. Binlerce insan hâlen pilotsuz uçak saldırıları ve bombalar aracılığı ile her gün katlediliyor. Keşke tüm o dolarlar açlıkla, yoksullukla, cehaletle savaş için kullanılsaydı.

Asıl soru şu; Tüm bunlar ne zaman son bulur? Bu nefret ne zaman sona erer?

Bu kibir ve “üstünlük kompleksi” ne zaman bitecek? Tüm hayatlar kutsal değil mi? Tüm insanlar aynı değil mi? Yoksa bazıları diğerlerinden daha mı değerli?!

 Biz birbirimizi –karşılıksız– yalansız sevmedikçe ve birbirimize kardeşlik ve eşitlik ruhuyla saygı göstermedikçe, bunu söylediğim için üzgünüm ancak tüm bunlar sona ermeyecek.

 Bu blogu kendi yazdığım Salaam isimli parçadan birkaç satır ile bitirmek isterim;

I pray for a day
Bir gün için dua ediyorum
When there’ll be
Justice and unity
Adaletin ve birliğin olacağı

Where we put aside our differences
Farklılıkları bir yana koyduğumuzda
Fighting makes no sense
Kavga etmek hiçbir anlam ifade etmeyecek
Just a little faith
Yalnızca biraz inanç
To make it a better place
Burayı daha iyi bir yer hâline getirmek için

We’re here for a day or two…
Birkaç günlüğüne buradayız

Let me show my way…
Yolumu göstermeme izin verin
Salaamu alaik, Salaamu alaik, Salaamu alaikum

Let me show my way
Yolumu göstermeme izin verin
Sami

 Peygamber Efendimize inen ilk vahiy, Yüce Allah'ın Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e gönderdiği ilk mübarek kalimeleri barındıran sure Alak Suresinin Mekke eski imamı Abdurrahman El-Sudais'in içinize dokunacak güzel sesinden okunuşuna, Arapça metnine, Türkçe okunuşuna ve Türkçe mealine aşağıdan ulaşabilirsiniz.


Dinlemek için "Play" Tuşuna Basın. 
 

Alak Suresi Arapça Metni



Alak Suresinin Türkçe Okunuşu ve Anlamı

Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim

1. Ikra’ bismi rabbikelleziy halak
2. Halekal’insane min ‘alak
3. Ikre’ ve rabbükel’ekrem
4. Elleziy ‘alleme bilkalem
5. Allemel’insane ma lem ya’lem
6. Kella innel’insane leyatğa
7. Erra a hustağna
8. İnne ila rabbikerrüc’a.
9. Eraeytelleziy yenha
10. Abden iza salla
11. Eraeyte in kane ‘alelhüda
12. Ev emara bittakva
13. Eraeyte in kezzebe ve tevella
14. Elem ya’lem biennallahe yera
15. Kella lein lem yentehi lenesfe’an binnasıyeh
16. Nasıyetin kezibetin hatıeh
17. Felyed’u nadiyehu.
18. Sened’uzzebaniyete.
19. Kella la tütı’hü vescüd vakterib.

Anlamı

Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla.

1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!
2. O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.
3. Oku! Rabbin, en büyük kerem sahibidir.
4. O Rab ki kalemle (yazmayı) öğretti.
5. İnsana bilmedikleri şeyi öğretti.
6. Gerçek şu ki, insan azar.
7. Kendini kendine yeterli gördüğü için.
8. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.
9. Gördün mü şu men edeni,
10. Namaz kılarken bir kulu (Peygamber'i namazdan)?
11. Gördün mü, ya o (Peygamber) doğru yolda olur,
12. Yahut takvâyı emrediyorsa?
13. Ne dersin o (meneden, Peygamber'i) yalanlıyor ve doğru yoldan yüz çeviriyorsa!
14. (Bu adam) Allah'ın, (yaptıklarını) gördüğünü bilmez mi!
15. Hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse, derhal onu alnından (perçeminden), yakalarız (cehenneme atarız).
16. O yalancı, günahkâr alından (perçemden),
17. O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarını) çağırsın.
18. Biz de zebânîleri çağıracağız.
19. Hayır! Ona uyma! Allah'a secde et ve (yalnızca O'na) yaklaş!

 Allah insanı saygıdeğer ve aziz olarak yaratmıştır. Kendisine cüz’î irade (insanın kendi istediğince kullanabileceği karar alma yetkisi) vermiş ve onu hür yaratmıştır. İnsanı hür yarattığı, seçme ve istediğini yapma hürriyeti verdiği için yaptıklarından kendisini sorumlu tutmuştur. Hayır yaparsa mükâfatı, günah işlerse bu durumda da cezayı hak eder.

   İnsan ayrıca yeryüzünde halife olarak yaratılmış, mahlûkat emrine verilmiş ve kendisine varlıklar üzerinde tasarruf yetkisi verilmiştir. Bu yetkisini iyi kullanırsa hem dünyada hem ahirette daha iyi yaşamaya lâyık olur. Kötü kullanırsa mahlûkatın sahibi ve maliki olan Allah onların hakkını alır ve kişiyi cezalandırır. Sonuçta insan sorumsuz değildir; Allah’a karşı hesap verme durumundadır.

Hayat hakkı

   Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de “Bir insanın hayatı bütün insanların hayatına denktir” (Maide, 5:32) “Birisinin günahı ile bir başkası sorumlu olmaz” (En’am, 6:164) buyurarak insan hayatının ve şahsiyetinin değerini ortaya koymuştur. Bir insan, rızası olmadan bütün insanlık için feda edilemez. Bir gemide bir masum ve on cani varsa, masumun hayatını kurtarmadan o gemi hiçbir şekilde batırılmaz. Hakikiye adalet anlayışı buna müsaade etmez.

Zayıfları ve malulleri koruma hakkı:

   Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de “Harbe katılmamakta köre, topala, hastaya sorumluluk yoktur” (Fetih, 48:17) buyurur. Peygamberimiz (asm) de hadislerinde “Kadınlar, çocuklar ve tecavüz etmeyen din adamlarının haklarının dokunulmaz olduğunu” ilân etmiştir.

İnsanların şahsiyetlerinin ve kadınların namuslarının korunması: 

   Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de “Alay etmeyi, dedikoduyu, zanla hüküm vermeyi ve iftirayı yasaklamıştır.” (Hucurat, 49:11-12)
Mü’minler kardeş, diğer insanlar ise insanlıkta eşittirler: Yüce Allah “Mü’minler Kardeştir” (Hucurat, 49:10) buyururken “İnsanların da bir anne-babadan yaratıldığını” (Hucurat, 49:13) ifade eder. Böylece kimsenin kimseden üstün olmadığını söyler.

Masiyetten çekinme hakkı: 

   Peygamberimiz (asm) “Allah’a isyanı emreden kula itaat yoktur” buyurarak körü körüne itaatin olmayacağını belirtmiştir. Yüce Allah “Hevasına uyan ve kendi zikrimizden kalbini gafil kıldığımız, işleri aşırılık olan kimseye itaat etme!” (Kehf, 18:28) ferman eder. Bu ayet herhangi bir zalimin Müslümanlara imam olamayacağını, Müslümanların da zalime itaat etmedikleri zaman sorumlu olmayacaklarını belirtir. “Zulme kalben meyletmek de büyük bir vebaldir.” (Hud, 11:113) Bu isyan etmek mânâsında anlaşılamaz. Zira isyan, toplumun düzenini bozan ayrı bir zulümdür. Sadece itaat edilmez ve pasif direniş yapılır, ama tecavüz edilmez.

İstişare etme ve istişareye katılma hakkı: 

   Buna “Seçme ve seçilme hakkı” da denebilir. Yüce Allah “Mü’minlerin işleri aralarında şura iledir.” (Şura, 42:38) ferman eder. Peygamberimize (asm) “Onlarla istişare et!” (Al-i İmran, 3:159) ferman eder.
Mülkiyet hakkı: Yüce Allah “Birbirinizin mallarını aranızda batıl yollarla yemeyin!” (Bakara, 2:188; Nisa, 4:29) buyurmaktadır.

Hürriyet hakkı: 

   Hz. Ömer (ra) “İslâmda hiçbir kimse haksız yere, suçu sabit olmadıkça tutuklanamaz ve hürriyet hakkı elinden alınamaz. Allah’ın hür olarak yarattığı hiçbir insan köle yapılamaz” demiştir. Hz. Ali (ra) da “Hiç kimse eyleme geçmediği sürece fikirlerinden dolayı tutuklanamaz” demişlerdir.
Özel hayatın korunması hakkı: Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de “Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve selâm vermeden girmeyiniz.” (Nur, 24:27) ferman eder. Ayrıca “Tecessüs etmeyin [gizlilikleri/mahremiyeti araştırmayın] ” (Hucurat, 49:12) emreder.

Zulme karşı direnme hakkı: 

   Yüce Allah Kur’ân’da “Allah sizin çirkin sözler söylemenizi ve sesinizi yükseltmenizi sevmez. Ancak zulme uğrayanlar müstesna” (Nisa, 4:148) buyurarak zulme uğrayanın ve canı yananın ve hakkı yenenin bağırma ve sesini yükseltme hakkı olduğunu ifade etmiştir.

İyilik yapanın yardım alma hakkı: 

   Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de “İyilik ve takvada yardımlaşın. Kötülük ve masiyette birbirinize yardımcı olmayın” (Maide, 5:2) ferman eder.

Din ve vicdan hürriyeti ve hakkı: 

Yüce Allah insanları hür bıraktığı için dine ve inanmaya zorlamaz. Akla kapı açar, ihtiyarı elden almaz. İnsanların hür iradeleri ile hakkı ve imanı benimsemelerini ve kabul etmelerini ister. Bu sebeple “Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 2:256) buyurur.

 Sami Yusuf'un merakla beklenen ramazana özel olarak dinleyenlerine hazırladığı "The Source" adlı parçasını aşağıdan online olarak aşağıdan dinleyebilir, şarkının Türkçe, ingilizce ve arapça çevirilerine ulaşabilirsiniz.




 Dinlemek için "Play" tuşuna basınız

THE SOURCE - Şarkı Sözleri ( Türkçe - İngilizce - Arapça )


You are the Source of all power
My need in my darkest hour
My Lord

Your Light and Love all I seek
Nothing more I'd ever want or need
My Lord


Protect me from dishonour
Grant me faith to be stronger
My Lord


ذو الجلال و الإكرام، سيد الأكوان، هو المنان
إن لي رب عظيم، ليس مثله إله، هو الرحمن

Thul-Jalali Wal-Ikraami, Sayyidal-Akwaani, howal-Mannan.
Inna li Rabbun Adheem, Laysa mithluhu Illah, howa Arrhamaan.

The most Majestic and most Bountiful, Master of the Universe, the Most Gracious.
My Lord is truly Great, none can compare to Him, He is the Most Merciful.


You are the Source of all Mercy
Infinite Light for all to see
My Lord

Some claim to represent You
But everything they do is so far away from You
My Lord


Help us to know You better
Help us love one another
My Lord

ذو الجلال و الإكرام، سيد الأكوان، هو المنان
إن لي رب عظيم، ليس مثله إله، هو الرحمن


Thul-Jalali Wal-Ikraami, Sayyidal-Akwaani, howal-Mannan.
Inna li Rabbun Adheem, Laysa mithluhu Illah, howa Arrhamaan.

The most Majestic and most Bountiful, Master of the Universe, The Most Gracious.
My Lord is truly Great, none can compare to Him, He is the Most Merciful.


كم يعاني قلبي،
لكن معي ربي
إلهي، رحمن
أنت نور الأمان

Kam yu’ani qalbi
Lakin ma’i Rabbi
Illahi, Rahmaan
Anta Noorul Amaan


How much my heart suffers,
But my Lord is with me,
My Lord, the Source of Mercy
You are the Light of Safety

I know some doors You may close
But this is how life's story goes
You are my Guide the Source of Light
My Lord


ذو الجلال و الإكرام، سيد الأكوان، هو المنان
إن لي رب عظيم، ليس مثله إله، هو الرحمن

Thul-Jalali Wal-Ikraami, Sayyidal-Akwaani, howal-Mannan.
Inna li rabun Adheem, Laysa mithluhu Illah, howa Arrhamaan.

The most Majestic and most Bountiful, Master of the Universe, the Most Gracious.
My Lord is truly Great, none can compare to Him, He is the Most Merciful.

Türkçe Çevirisi:

"Kaynak"

Sen tüm güçlerin Kaynağısın,
En karanlık anlarımda ihtiyaç duyduğumsun,
Ya Rabbim!

Tek aradığım Senin Nurun ve Senin Sevgin,
Başka bir şeyi ne istiyor , ne de ihtiyaç duyuyorum,
Ya Rabbim!

Beni onursuzluktan koru,
Bana daha güçlü olmam için iman lütfet ,
Ya Rabbim!

Evrenin en muhteşem ve en cömert , en merhametli Sahibi
Benim Rabbim gerçekten Büyüktür, hiç kimse O'nunla kıyaslanamaz, O bağışlayıcıdır.

Sen Merhamet Kaynağısın,
Her kesin görmesi için Sonsuz Nursun,
Ya Rabbim!

Seni ifade etmek için ortaya bazi iddialar atarlar,
Fakat yapılan her şey Sen'den çok çok uzak,
Ya Rabbim!

Seni daha iyi tanımamız için bize yardım et,
Birbirimizi sevmemiz için bize yardım et,
Ya Rabbim!

Evrenin en muhteşem ve en cömert , en merhametli Sahibi
Benim Rabbim gerçekten Büyüktür, hiç kimse O'nunla kıyaslanamaz, O bağışlayıcıdır.

Kalbim ne kadar acı çekerse çeksin,
Benim Rabbim benimledir.
Benim Rabbim, Merhamet Kaynağı,
Sen Güven İşığısın.

Biliyorum, Bazı kapıları kapatabilirsin,
Ancak bu hayat hikayesinin devam edişidir.
Sen benim Rehberimsin , Nur kaynağı
Ya Rabbim!

Evrenin en muhteşem ve en cömert , en merhametli Sahibi
Benim Rabbim gerçekten Büyüktür, hiç kimse O'nunla kıyaslanamaz, O bağışlayıcıdır.

-------------------------------------------------

The Source - Kaynak

Sanatçı: Sami Yusuf
Resonance Music tarafından yayınlandı.
Şirket : ETM İnternational
Şarkı Sami Yusuf tarafından yazıldı, bestelendi ve yapıldı.
Telif Hakkı ETM İnternational'a aittir. Tüm Haklar saklıdır.


 Cuma Suresi Medinede inmiş olan 11 ayetten oluşan suredir. Münafıkların hal ve davranışlarına değinmektedir. Cuma Suresinin, Mekke eski imamı Abdurrahman El-Sudais'in içinize dokunacak güzel sesinden okunuşuna, Arapça metnine, Türkçe okunuşuna ve Türkçe mealine aşağıdan ulaşabilirsiniz.




Cuma Suresinin Türkçe Okunuşu ve Anlamı

Okunuşu

1-Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardıl elmelikilkuddusil-'aziyzilhakiymi

2-Huvelleziy be'ase fiyl'ummiyyiyne resulen minhum yetlu 'aleyhim ayatihi ve yuzekkiyhim ve yu'allimuhumulkitabe velhıkmete ve inkanu min kablu lefiy dalalin mubiynin

3-Ve ahariyne minhum lemma yelhaku bihim ve huvel'aziyzulhakiymu

4-Zalike fadlullahi yu'tiyhi men yeşa'u vallahu zulfadlil'azıymi

5-Meselulleziyne hummiluttevrate summe lem yahmiluha kemeselilhımari yahmilu esfaren bi'se meselulkavmilleziyne kezzebu biayatillahi vallahu la yehdiylkavmezzalimiyne

6-Kul ya eyyuhelleziyne hadu in ze'amtum ennekum evliyau lillahi min duninnasi fetemennevulmevte in kuntum sadikıyne

7-Ve la yetemennevnehu ebeden bima kaddemet eydiyhim vallahu 'aliymun bizzalimiyne

8-Kul innelmevtelleziy tefirrune minhu feinnehu mulakıykum summe tureddune ila 'alimilğaybi veşşehadeti feyunebiiukum bima kuntum ta'melune

9-Ya eyyuhelleziyne amenu iza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillahi ve zerulbey'a zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemune

10-Feiza kudıyetissalatu fenteşiru fiyl'ardı vebteğu min fadlillahi vezkurullahe kesiyren le'allekum tuflihune

11-Ve iza reev ticareten ev lehveninfaddu ileyha ve terekuke kaimen kul ma 'ındallahi hayrun millehvi ve minetticareti vallahu hayrurrazikıyne


Anlamı

Bismillahirrahmanirrrahim 
1-Göklerde ve yerde ne varsa hepsi, mülkün sahibi, öyle lekesiz mukaddes, hem güçlü hem hikmet sahibi olan Allah için tesbih eder.

2-O'dur, ümmiler içinde kendilerinden olup onlara ayetlerini okuyan, onları temize çıkarıp parlatan, onlara kitap ve hikmet öğreten bir peygamber gönderen. Oysa bundan önce açık bir sapıklık içindeydiler.

3-Onlardan henüz kendilerine katılmamış diğer insanlara da (göndermiştir o peygamberi). O, öyle güçlü, öyle hikmet sahibidir.

4-İşte o Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, çok büyük lütuf sahibidir.

5-Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun durumu ne çirkin! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz.

6-De ki: "Ey Yahudiler, siz diğer insanların değil de yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, haydi ölmeyi temenni edin, eğer (davanızda) samimi iseniz!

7-Oysa onlar, ellerinin sunduğu günahlar yüzünden onu asla temenni etmezler. Allah zalimleri bilir.

8-De ki: "Haberiniz olsun, o kaçıp durduğunuz ölüm, mutlaka gelip size çatacaktır; sonra O, bütün görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz de O size neler yaptığınızı haber verecektir."

9-Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah'ın zikrine (anılmasına) koşun ve alım satımı bırakın; eğer bilirseniz, o sizin için daha hayırlıdır.

10-Namaz kılındıktan sonra da yeryüzüne dağılın, Allah'ın bol nimetinden nasip arayın ve Allah'ı çok zikredin ki, kurtuluş bulabilesiniz.

11-Böyle iken, bir ticaret veya eğlenti (eğlence) gördüklerinde ona fırladılar ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın katındaki, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır ve Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır."

 Sami Yusuf'un yakın zamanda piyasaya çıkan "Wherever You Are" adlı albümünün konserlerine başladı. İlk yurtdışı konserlerini verdiği kuzey avrupadaki iskandinav ülkelerini kapsayan konser turundan kısa kesitlerin bulunduğu videoya aşağıdan ulaşabilirsiniz.

 Sami Yusuf, 8 ve 13 Mart tarihleri arasında Danimarka, Norveç ve İsviçreyi kapsayan bir kuzey avrupa turuna çıkmış ve konserlerinde başta Kopenhag olmak üzere, buralarda büyük kitlelere eserlerini sunmuştu.

 Sami Yusuf'un gençlere duyulan umut ve yaşadıkları endişelere ithafen hazırladığı "I'm Your Hope" adlı son single şarkısı için düzenlediği video klip yarışması sonuçlandı. Yarışmanın sonucunda birinci seçilen video klip, bu single parçasının resmi video klibi olarak ekranlarda dönmeye başlamış bulunuyor.

   Videonun sahibi Karim Shaaban, bu videoda içerisinde sıklıkla, barış, özgürlük, adalet ve insan hakları konularındaki kısa mesajlarını kağıtlara yazılmış olarak dünyanın çeşitli bölgelerindeki genç insanların ellerinde dolaştırıyor..

 Bu yazıyı okurken bile aslında bir mucizeyi yaşıyorsunuz bünyenizde. Yazıdaki harfler, beyninizde bir kod şeklinde yerleşmiş ve ilkokulda öğrendiğiniz okuma yeteneğiniz ile, bebekliğinizden bu yana öğrendiğiniz nesneleri adlandırma yeteneğinizi birleştirip, her kelimenin hangi ses ve tonlamayla söylendiğini ve hangi nesneyi tanımladığını biliyorsunuz. Ayrıca şuanda ekrandeki yazıları görmek için kaç milyon tane hücreniz muhteşem bir düzen içinde çalışıyor hiç düşündünüz mü ?

  Ekrandaki yazıların ışığı  göz bebeğinizden geçerek göz merceğinize ulaşıyor, daha sonra bu ulaşan görüntü ters bir şekilde sinir hücrelerine iletiliyor ve oradan beyine gidip ilgili bölgede ışıklar görüntüye çevriliyor. Bakın bir ışık ve bu ışıktan oluşan görüntü hüzmesini, bir hücre algılayabiliyor. Peki bu görme yeteneğine nasıl kavuştuk. Bu sizce tesadüfen olabilir mi ? Gerçekten bu ve bunun gibi milyonlarca delil var hayatımızda. Biz farketmesekte, yüce Allah'ın devamlı surette birşeyler yarattığı ve bizi başımız boş bırakmadığı şu düzende, herşey bizim hizmetimize sunulmuş gibi bir düzen içinde işliyor.

  Dinlere ve Allah'ın varlığına inanmayan kişiler bu kusursuz işleyen düzeni tesadüfen oldu diyorlarsa, acaba bu kadar karmaşık düzende hiç mi aksaklık olmaz, hiç mi bir kusur olmaz. Uzaydaki işleyen düzenler, burçlar, gezegenlerin insan ve çevre üzerindeki etkileri... Bunları gerçekten oturup, sırf bu konulara yoğunlaşıp düşündüğümüzde göreceksiniz ki gerçekten bunların kusursuz bir yaratıcının yaratması dışında başka kimsenin yapamayacağına tanık olacaksınız.
" Göklerde ve yerde bulunan herkes, O’ndan ister. O, her an yaratma halindedir. " (Rahman Suresi 29. Ayet)
Enbiya Suresindeki 33.1 ayet bile, aslında inanmayanlar için eşsiz bir delildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in inmeye başladığı zamanlarda astronomi, gzegenlerin yörüngelerini bilecek kadar gelişmemişti. Hatta dünyadan başka gezegenlerin tam anlamıyla var olup olmadığıda bilinmiyordu.
" O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler " (Enbiya suresi, 33. ayet)
Bu yörünge düzeninin bilinmesi, o zamanlar mümkün müydü sizce? Şimdi bu konu hakkında hazırlanmış aşağıdaki videoda daha fazla delil bulacak ve söylenenlere hak vereceksiniz.

 Aslında birbirine çok uzak terimler değil sosyalizme ve faşizm. Aynı yere kuzeyden ve güneyden yürümek gibi birşey. Sonuçta varacağınız yer aynıdır. Sabırların taştığı ve sinirlerin had safhada olduğu halkın isyanıdır o varılacak yer. Gel gelelim bugün, ortadoğuda olan olaylar bunun en güzel kanıtı niteliğinde. Tunus devlet başkanı Zeynel Abidin, Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek yakın zamanda jübilelerini yaptılar. Şimdi sırada Libya halkının 42 yıllık diktatörü Muammer Kaddafi'de.

(Resmin Büyük ve Orjinal Haline Aşağıdan Ulaşabilirsiniz.)

Yine O'nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ibretler vardır. (Rum Suresi 24. Ayet)

( Orjinal Boyutu İçin Resimin Üzerine Tıklayınız )

  Lokman Suresinin 34. Ayet-i Kerimesi, inanmayanlar, agnostikler ve ateistler tarafından eleştirilere maruz kalıyor. Genel kanı olarak " Madem Allah, yağmurun ne zaman yağacağının yada rahimlerde olan bebeklerin akıbetinin kendisinden başka hiçkimsenin bilemeyeceğini söylüyor, o zaman günümüzde meteoroloji ve tıp sayesinde bunlar yapıldığına göre Kur'andaki bu ayet (haşa) çürümüş olmakta " şeklinde görüş bildiriyorlar.
Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır. (Lokman - 34)
 İlk olarak şunu söylemek gerekirki bu ayette yüce Allah, sadece kıyamet hakkındaki bilgilerin kimse tarafından bilinemeyeceğiniz söylüyor. Sonrasında söylediği yağmurun ne zaman yağacağını yada rahimlerdeki bebeklerin akıbetinin ne olacağı hakkındaki bilginin bilenemeyeceğine değinmiyor. Aksine bu tür bilgileri Kur'anda bizzat açıklıyor.
And olsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık.
Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.
Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık: Biçim verenlerin en güzeli olan Allah ne uludur ! (Müminun 12,13 ve 14)
  Günümüzde tıp biliminin gelişmesiyle dna ve kan analizleri sonucu anne karnındaki bebeklerin durumu bilinebiliyor ve meteoroloji biliminin gelişmesiylede doğa olayları hakkında kesine yakın tahminlerde bulunulabiliyor. Eğer Allah bunların bilinemeyeceğini söyleseydi bilemezdik ama zaten yüce Allah, evrendeki çoğu düzeni yine kendi mübarek kelamlarından oluşan nurlu kitap Kur'an-ı Kerim'de açıklıyor. Ve yine o Kur'anda bizi diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğimiz olan aklımızı kullanmamızıda istiyor. Kur'anda değinilen ve inanmayanların, ateistlerin söylemlerine göre o zamanlarda bilinemeyecek olayların açıklanması her zaman yine bu kişiler tarafından görmezlikten geliniyor vn ve görme işlerine gelerek istedikleri yerlerden görüyorlar. Allah tüm inanmayan insanlara inanmayı ve hidayeti nasip etsin.

(Büyük halini görmek için üzerine tıklayınız )

" O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır. (Yunus - 5) "

 Yakın zamanda, Ateizm ve Agnostisizm gibi görüşleri benimsemiş insanlar için konu ile ilgili bazı kaynaklardan yararlanarak, ayrıca reddettikleri şey olan Kur'an-ı Kerim ve Hadis ışığında, savundukları tezleri ve kainattaki mucizeleri bir bir işleyen bir yazı dizisine Allah izin verirse başlayacağız. Bu yazı dizisinde ateist ve agnostik insnaların devamlı surette sorguladıkları "olmayan şeye inanılır mı, görülmeyen şey ne vardır ne de yoktur, mutlak doğru yoktur ve sözü edilen doğrunun varlığı yada yokluğu hakkında da kesin bir kanaat yoktur " gibi düşünceleri işleyerek bir yanıt arayacağız.
Yazı dizimizde yararlanacağımız içerikler şu şekilde olacaktır;

- Fen Bilimleri ve Tıp alanında yazılmış çeşitli kaynaklar.
- Dini kitaplar ( Fıkıh, Tefsir vs.)
- Evrende işleyen mucizevi düzen ile ilgili hazırlanmış videolar.
- Kur'an-ı Kerim'in evrendeki düzeni açıklayan ayetleri.
- Hadis-i Şerifler ışığında evrendeki düzen, var oluş.

 Bu içerik dahilinde işleyecemiz konulara sitemizin sağ sütununda bulunan " Konu Başlıkları " bölümündeki " Ateist ve Agnostiklere Cevaplar " başlığı altından ulaşabilirsiniz. Baştan söylemek gerekirse, yazıların altında bulunan yorumlara müdahale, ancak küfür ve kişilik haklarına hakaret içeren sözcükler kullanılması halinde müdahale edilecektir. Her türlü görüş ve düşünce rahat bir şekilde hoşgörü ve saygı sınırları içerisinde yapılabilecek ve bu yorumlar tarafımızdan tereddütsüz olarak yayınlanacaktır.

Not: Yazı dizimizde işleyeceğimiz konuların çoğunda, bir Feyyaz Bilişim ve Yayıncılık Hizmetleri ürünü olan Sergah.Tv adresindeki videolardan yararlanacaktır. Bu videoların telif hakkı sadece eser üzerinde oynama yapılması ve kaynak gösterilmemesi halinde geçerli olup, bu durum şu adreste açık bir şekilde belirtilmiştir. http://www.seyrangah.tv/lisans
Bundan dolayı şimdiden videoların hazırlayanlara geçen emekleri dolayısıyla teşekkür ediyor ve Allah yaptıklarından dolayı razı olsun diyoruz. 
Kaynak Video Sitesi: 

İslam Ahengi © 2011

 Yüce Allah'ın varlığı hakkında, imanlı ve inanan kişilerin bazen ansızın bir kuşku belirir aklında. Bu kişilerde çok sık tekrarlanmasada müslüman kardeşlerimizde sık görülen durumlardan biridir. Bu düşünceleri imanı çok sıkı ve kuvvetli kişiler hemen kafasından def etmektedir. Yani o düşünceyle uğraşmaz ve böylelikle kendiliğinden geldiği gibi gider. Ama kimi kişilerde bu düşünce derin bir anlam kazanır ve bir kuşku derinliğine doğru sürükler.

 Şunu bilmeliyizki kardeşlerim bu düşünce iblisin vesvesesinden başka birşey değildir. Yani sizin düşünceniz sabittir ve yüce Allah'ın varolduğu hakkında hiçbir art niyetiniz ve bu bağlamda düşünceniz yoktur. Sadece bu sizin, sağlam düşüncenizi bozmaya çalışan şeytanın bir oyunudur. Sizin nefsinize fısıldar ve sizi o yoldan döndürmeye çalışır. Bakın şeytan bunu kendi ağzıyla nasıl itiraf ediyor kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerimde;

" Öyle ise " dedi, " Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere Senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. "  (A'raf Suresi 16. Ayet)

" Sonra onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, Sen de onların çoğunu şükreden kullar bulmayacaksın ! " (A'raf Suresi 17. Ayet)


Yine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) şeytanın vesveseleri hakkında neler söylüyor;

 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ashabından bir kısmı ona sordular: "Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?" diye sordu. Oradakiler Evet! deyince: "İşte bu (korku) imandan gelir (vesvese zarar vermez) dedi. " [Müslim, İman 209 (132); Ebu Dâvud, Edeb 118 (5110)]

 Yani bu denilenlerden anlıyoruzki vesvese imanı kuvvetli kimselere gelir. Biz içimizden geçirdiklerimize kulak vermeyelim. Mesela namaz kılarken içimizden " Allah var mı acaba? " diye bir ses gelirse hemen gittiğiniz bir camiyi yada Peygamber Efendimizin hadislerini, kişiliğini, mekkeyi, kabeyi, yada din ile ilgili herhangi birşeyi getirin aklınıza. Üzerinde durmayın o düşüncenin. Birlinki o an arkanızda şeytan, sizin isyan ettiği yaratıcısı Allah'a ibadet etmenizi kıskanıyor ve sizi kendi gibi isyan etmeye çağırıyor. Bunu bildiğinizde zaten hemen bunu unutursunuz ve şeytan somurtarak yanınızdan uzaklaşır gider. Arada yine sizi bu gibi düşüncelerle yoklar tabi. Ama siz her seferinde azimli ve kararlı olarak başınızdan onu başınızdan def etmeyi bilirsiniz.

 Bu konuyla ilgili detaylı bilgiler içeren aşağıda linklerini verdiğim sitelerden daha geniş içerikli bilgilere ulaşabilirsiniz; 



 Bu konuyla ilgili Dr. Zakir Naik hocanın sözlerine aşağıdan ulaşabilirsiniz. 

Dr. Zakir Naik'in Vesveseler Hakkındaki Açıklaması


Nâs, arapça " İnsanlar " demektir. Felak suresi gibi kötülüklerden ve her türlü mahlukatın şerrinden Allah'a sığınmak için bulunmaz bir sure olan Nas Suresinin, Mekke eski imamı Abdurrahman El-Sudais'in içinize dokunacak güzel sesinden okunuşuna, Arapça metnine, Türkçe okunuşuna ve Türkçe mealine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Dinlemek İçin " Play " Tuşuna Basınız


Nas Suresi Arapça Yazımı



Nas Suresi'nin Türkçe Okunuşu ve Anlamı


Okunuşu:

Bismillahirrahmanirrahim
1.Kul euuzü birabbinâas
2.Melikinnâas
3.İlâahinnâas
4.Min şerril vesvâasil hannâas
5.Ellezii yüvesvisü fii sudüürinnâas*
6.Minel cinneti vennâas


Anlamı:

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2. İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine),
3. İnsanların İlâhına.
4. O sinsi vesvesenin şerrinden,
5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.
6. Gerek cinlerden,gerek insanlardan(olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!

 Peygamberim Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) doğumunun yıldönümü bugün. O güzel insanın doğumgünü olan bugün tüm müslüman alemi için mübarek olsun ve hayırlara vesile olsun.

 Çoğumuz bugün yapılacak ibadetler ile ilgili bir araştırmaya girer bugünelrde. Ama kesin ve sahih olarak kandil günlerinde şu şu yapılır diye bir bilgi yoktur ne yazıkki. Kadir gecesi gibi Kur'anda belirtilen mübarek günde yapılan ibadetler gibi, bugünde de bildiğimiz tüm ibadetleri yapabilir.

   Allah'a ve onun yol gösterici ve kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'e innamayan insanlar yine yüce yaradanın gönderdiği kutsal kitaplardaki açıkları arama çabası içine girip, kendince buldukları(!) açıkları Müslümanlara ve inanan diğer tüm din mensuplarına koz olarak kullanmaktadırlar. Bunun örneklerinden biri de Ar'af Suresinin ilk olarak 13 ve 18. ayetlerinde yüce Allah'ın önce iblisi cennetten kovup daha sonra 20. ayette iblis'in tekrardan cennete görülmesi olayıdır.

   İslam'a inanmayanlar ve Kur'anın insan eliyle yazıldığını iddaa edenlerin çoğu " Mademki Allah burada ilk şeytanı cennetten atıyor, daha sonra nasıl oluyorda şeytan cennete girebiliyor, bu bir çelişki değilmidir? " şeklinde yorumlar yapıyor. Bu ithamlara cevaban ilk olarak Ar'af suresinin 13. ve 25. ayetler arasındaki tüm ayetleri yayınlayıp bunun üzerinden açıklama yapalım;

13 - (Allah) buyurdu: "Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın."

14 - (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."

15 - (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."

16 - "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım."

17 - "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın."

18 - (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım."

19 - (Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

20 - Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.

21 - Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

22 - Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"

23 - Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!"

24 - (Allah) buyurdu: "Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir."

25 - "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!" dedi.
 Görüldüğü gibi ilk olarak yüce Allah şeytan'ı kovduğunda şeytan ondanfıtratı ve daha önceden yüce Allah tarafından tayin edildiği üzere bir mühlet istedi. Bu sayede insanları hak yolundan çevirecek ve kibirini ve insanlara olan düşmanlığını muhafaza edecekti. Allah ona bu mühleti uygun gördü ve kıyamet gününe kadar bir zaman verdi. Bu olay sonrasında şeytan ve dolayısıyla nefsimiz bizim en büyük imtahanlarımız olmuşlardır. Bu dediklerime yukarıda 13, 14, 15, 16, 17 ve 18. ayetlerde bulabilirsiniz. Daha sonra 19. ayette yüce Allah, yine o muhteşem ilim ve irfanıyla önceden bildiği üzere Cennetteki bir ağacı onlar üzerine bir imhitan neticesi olarak sunuyor. İşte inanmayanların, ateistlerin, agnostiklerin çoğu 20. ayetteki olayı bir koz olarak kullanıyor inanan insanlara karşı. Şeytan nasıl oldu da cennete girdi ?

 Bu olayı kimi alimler cennetteki şimdiki halinde bulunmayan bir yılan tarafından sokulduğunu rivayet etmektedir. Ama bu rivayetin genel bir kabul görmüşlüğü yoktur. Aslında böyle bir rivayete de gerek yokturki olayın açıklaması zaten yine yukarıdaki ayetlerin içindedir. Yüce Allah, 15. ayette şeytana kıyamete kadar süre vermişti. Şu anda bile iblis, sizin bilmediğiniz noktalarda yine onun sizle irtibat kurmasını sağlayan nefis dediğimiz şeye konuşup vesvese vererek, olaylara onun gözünden bakmamızı ve yaratılış gereği doğru yoldan sapmamızı istemektedir. Bu olay, 15. ayette şeytana mühelet verildiği an zaten işlemeye başlamıştır. Hz. Adem babamız ve Hz. Havva annemizde bir insan olduğu için, şuanda şeytan nasıl bizim görmediğimiz şekilde bizi kötülüğe yöneltebiliyorsa onlarıda o yasaklı ağaca bu sayede yöneltmiş ve günaha sokmuştur.

 Bazen şöyle ithamlarda olabilmektedir. İblisin cennete girmesi kesin bir şekilde yasaklandığı için vesvese amacı ile bile olsa giremez denilebilir. Ama biz iblisin bizim 1 metre yada 2 metre yanımızdan bize vesvese verdiğini zaten bilemeyiz. Ahiret yurdundaki boyuıtsal değişiklikleri, yüce Allah'ın oyun ve eğlence olarak tanımladığı dünya hayatının bize kazandırdığı bakış açısıyla zaten tahmin bile edemeyiz. Ondan dolayıdır ki buna inanmak istemeyen insanlar Kur'an'da anlatılan pek çok olayı bilim-kurgu romanlarında anlatılanlarla ve hiç bir zaman olamayacak şeyler olarak gördükleri için çıkamza düşmektedirler. İşte iman burada başlar. Yüce Allah kendisini görmediğimiz halde ona iman etmemizi bizim için bir imtahan vesilesi kılmıştır. Peygamber Efendimizin(sav) sahih olan en güzel hadis-i şeriflerinden biri şu şekildedir;

" Ashabım nasıl iman etmesin ki; zira onlar bana gelen mucizeleri görebiliyorlar ve ben de Allah'ın bana indirdiklerini onlara tebli ediyorum Gerçek şudur ki, İnsanlardan en hayret edilecek imana sahip olanlar; benden sonra gelip beni görmedikleri hâlde bana iman edenler ve yine beni görmedikleri hâlde (sözlerimi) tasdik edenlerdir İşte onlar benim kardeşlerimdir " buyurdular.

 Yani buradan anladığımız gibi, görmediğimiz halde aklımızı kullanarak bir mucize aramdan iman etmek, Peygamber Efendimizinde bu güzel sözleriyle şereflendirdiği gibi imanların en hakikatlisi olmaktadır. Zaten iman etmek için bir mucize aramya da gerek yoktur. Etrafımıza şöyle bir baktığımız işleyen düzen zaten en inanmayan insanı bile bir arayış içine sürüklemektedir. Bundan dolayıdır ki yine inanmayan insanlar, bu arayışı bir yaratıcıya bağlamayı kabul etmeyip kendi dedikleri saçmalıklar içinde boğulurlar.

Allah kime hidayet ederse, o hidayete erer, kimi de dalalette bırakırsa, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileri olurlar. (Araf Suresi - 178)

Yüce Allah, bizleri hidayete erdirdiği kullarından eylesin.


Yakın zamanda islam aleminin gündeminde yer etmiş ve birçok web sitelerinin ve televizyon kanallarının manşetlerini süslemiş, reyting uğruna insanların dini duygularını sömüren dev iskelet fotoğrafları, Kur'anı yırtan kızın akıbeti, cin resimleri gibi haberlerin en az birini duymuşsunuzdur. Yüce rabbimiz bizden, gönderdiği nurlu kitap Kur'anı Kerimde aklımızı kullanmamızı istiyor fakat biz bu örneklerde de olduğu gibi hiç bir zaman bunu yapamıyoruz.

Peki neden bu kadar kolay kanıyoruz böyle olaylara. Yıllarca İslamı yanlış anlatan hacılarla, hocalarla, şeyhlerle islamı yaşamayı adet edinmiş millet kültürümüzde tabiki böyle şeyleri kabullenmek kolay olmayacaktır. Biz güzel dinimiz İslam'ı illaki bir mucizeye bağlayarak yaşamaya alışmış olabiliriz. Fakat bilmeliyizki, bir mucize beklemeden islamı yaşamak, ona tüm maneviyatımızla iman etmemizin gerçek göstergesidir. Mucize aramak, yada islamı başka bir yerde aramak değil, bir Kur'anı Kerim satın alıp okumak ve oradaki emirleri yerine getirmek ile gerçek müslüman olmuş oluruz. Kendimize güvenmeyişimizin ve çevremizdeki dindar kesimin takındığı tavır nedeniyle islamiyeti kendi kafamızda adlandırmak yanlış olur. Tüm dindarlar baş örtüsü takıyor, ya da tüm dindarlar filan cemaatini temsil ediyor, tüm dindarlar bir cemaatin üyesi demek çok hatalı bir yaklaşımdır. Çevremizde o kadar dinini kendi ve rabbi arasında yaşayan insan vardır ki, yukarda saydığım kriterlere bağlı insanlar toplum içinde norm olduğu için artık bu kişileri göremiyor ve kendi karakterimize ilham kaynağı olarak yaratamıyoruz.

Elbette ki cemaatler yanlıştır, başörtüsü yanlıştır demiyoruz. Elbetteki insanlara İslamiyeti sevdiren ve tüm bilgilerini doğru bir şekilde öğreten cemaatlerimizde vardır. Başörütüsü Allah'ın bir emridir. Fakat şunu anlamalıyız ki, islamın şartlarını yerine getirmemiz bunlardan daha ehemmiyet gösterilmesi gereken konudur. O şartlar 5 tane olup bunlar; Şehadet etmek, namaz kılmak oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir. İşte asıl bunları yerine getirdikten sonra yukarıdaki maddeleri tartışmalıyız. İşte kardeşlerim uzun lafın kısası şudur ki Allah'a ulaşmak için bir araç aramaya gerek yoktur. Ona ulaşmak ve ona sesimizi duyurmak sanıldığı gibi ilk olarak baş örütüsü kullanmaktan, bir cemaate üye olmaktan, bir şeyh yada şıha bağlanmaktan, bir mucize yaşamaktan geçmiyor. Kur'an okuyup, namaz kılmak, ramazanda oruç tutmak, malımızın zekatını vermek ve gücümüz yetiyorsa hacca gitmek... İşte her şey bu kadar. Şimdi bu yalan haberlere şöyle bir göz gezdirelim.

Araf suresinde geçen ad kavmine ait olduğu söylenen dev iskelet fotoğrafları haberi

Bu fotoğraf www.worth1000.com sitesinin yapmış olduğu bir grafik yarışması için Chris MacAskill tarafından montajlanmıştır. Sanatçının gönderdiği siteye gönderdiği fotoğrafa şu linkten ulaşabilirsiniz; http://www.worth1000.com/entries/18533/giants Resmin orjinal hali ve montajlanmış hali şu şekildedir.

Fotoğrafın Orjinal Hali
Fotoğrafın Photoshop İle Düzenlenmiş Hali

Kur'an-ı Kerim'i yırtan kızın fareye dönüştüğü haberi

Bu haber de diğer haberler gibi çok konuşulmuş, daha sonrasından gerçekler ortaya çıkmıştı. Bu fotoğraftaki fareye benzer insan modeli bir sanat müzesindeki sıradan bir çalışmadan ibrate olduğu öğrenildi. Yine olan güzel dinimize olmuştu. Bu haberler yüzünden müslümanları alay konusu haline getirmişlerdi.
Müzede Sergilenen Heykelciğin Orjinal Hali
Fotoğrafın İnternette Yayınlanmış Hali

Mağarada çekilmiş cin fotoğrafı haberi

Bu fotoğraf uzunca bir süre, yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce dini içerikli internet sitelerinde paylaşılmış ve insanlar gerçekten bir cin resmi olduğuna inandırılmıştı. Fakat bu fotoğrafın foyasıda çok geçmeden ortaya çıkmış ve fotoğrafın bir mağarada yapılmış küçük bir heykelden ibaret olduğu anlaşılmıştı.
Fotoğrafın İnternette Yayınlanmış Hali
Fotoğrafın Orjinal Hali

Üzerinde arapça 'Allah' yazan meyveler, sebzeler, hayvanlar, bulutlar, dağlar şeklindeki haberler

Ve en çok basında yer alan haberlere geldi sıra. Üzerinde Allah lafzının bulunduğu domatesler, buzağılar, elmalar, Allah diye kükreyen aslanlar... Bu tip haberlerden de mucize yaratma peşinde olan toplumumuza bir reyting malzemesi sunulmuş ve başarılı olunmuştu. Her fırsatta müslümanlarla dalga geçme peşinde olan kişilerin eline bir malzemede bu haberlerle verilmişti. Asit ve diğer kimyevi maddelerle çok rahat bir şekilde yapılacak olan yüce yaradanımızın lafzının yazılı olduğu meyve sebzeler, ses tellerinde belki bir değişiklik belki bir hastalık nedeniyle değişme sonucu Allah kelimesine benzer şekilde kükreyen aslanı maalesef bir mucize gibi karşılamıştık.

İnternette Dolaşan Diğer Fotoğraflar



Dalga Geçilen Fotoğraflar




İşte dinimizin nasıl alay konusu haline getirildiği ve nasıl dini duygularla oynandığını bu fotoğraflardan ve bu fotoğrafların altında yapılmış nice yorumlardan görüyoruz. Lütfen dinimizin diğer dinlerden üstün ve tamamlayıcı hak din olduğunu, bu tip haberlerin altında yatan mantık yanlışlarıyla değil, gerçeklere inanarak, çağdaş bir biçimde Allah'ı çevremize anlatarak ve onun bize emrettiklerini, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammedin (sav) sünnetlerini harfiyen uygulayıp örnek bir insan olarak yapalım.
Peki, onlar, Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? (Muhammed - 24)

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *