Diyanet İşleri Başkanlığının, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan Kurban Bayramının 1. Günü Bayram namazında okunacak olan 24 Eylül tarihli hutbeye aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Aziz Müminler!
Rabbimizin rızasını umarak O’nun evine koşan, bu
bayramın huzur ve sevincine kavuşan Aziz Kardeşlerim!
Sabahınız hayrolsun. Bayramınız mübarek olsun.
Bizleri bu bayrama eriştiren Âlemlerin Rabbine sonsuz
hamd-ü senalar olsun.
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz,
Efendimiz (s.a.s)’e hitaben şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz biz sana bitmez tükenmez nimetler verdik.
Öyleyse sen rabbin için namaz kıl ve kurban kes! Asıl
soyu kesik olan, sana karşı nefret duyandır.”
1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz
(s.a.s), bir kurban bayramı günü ashabına şöyle
seslenmiştir: “Bugün ilk işimiz, bayram namazı kılmak,
sonra da kurban kesmektir. Böyle yapanlar,
sünnetimize uygun davranmış olur.”2
Bugün, Allah’ın varlığına ve birliğine, Muhammed
Mustafa (s.a.s.)’in peygamberliğine inananların
bayramıdır. Bugün, iman kardeşliğinin tekbirler, tebrikler
ve tebessümlerle hayat bulduğu zamandır. Bu kardeşliğe
ne kadar da muhtacız! İnşaallah mübarek Kurban
Bayramını, kardeşliğimizin tesisine vesile kılacağız.
Bugün burada aynı safta yan yana durduk; Allah’ın
huzuruna aynı şuur ve duygularla, aynı coşkuyla vardık.
Samimiyetle ellerimizi Rabbimize, gönül kapılarımızı da
birbirimize açtık.
Aziz Kardeşlerim!
Bugün, bizleri Rabbimize yaklaştıran, birbirimize
kaynaştıran, insanlığı tevhitte buluşturan muazzam bir
ibadet olan kurban günüdür. Bugün, kurbanlarımızla Hz.
İbrahim’in sadakatini, Hz. İsmail’in teslimiyetini örnek
aldığımızı bir kez daha ikrar edeceğimiz gündür. Bugün,
asıl sahip olduğumuzun, Allah rızası için verdiğimiz; asıl
rahatımızın, rahata erdirmemiz; asıl huzurumuzun,
huzurlu kılmamız olduğunu bir kez daha bizlere hatırlatan
gündür. Bugün, varlık vesilemiz olan anne babalarımıza
hürmet ve merhametimizi, varımızı yoğumuzu
paylaştığımız eşlerimize ülfet ve muhabbetimizi,
ciğerparelerimiz evlatlarımıza ilgi ve şefkatimizi zirveye
çıkaracağımız gündür. Bugün, kardeşlerimize,
komşularımıza, akrabalarımıza kurban etinden öte sıcak
bir gönül, mütebessim bir yüz, tatlı bir söz ikram
edeceğimiz gündür.
Bugün, dünyanın türlü hengâmesi içerisinde
yorulan, paslanan zihin ve gönüllerimizin bayram
sevinciyle parlayacağı gündür. Bugün, yanımızda saf tutan
kardeşlerimizle, gözlerimizin içine bakarak, ellerimizi
tutarak, sımsıkı kucaklaşarak tebrikleşeceğimiz; huzur ve
dirliğimizi, mutluluk ve birliğimizi pekiştireceğimiz
gündür.
Kardeşlerim!
Bayramlar, Allah’ın biz müminlere lütfettiği birer
armağandır; her türlü günahtan, kötülüğün kaynağı olan
vasıflardan arınmak, eksikliklerimizi gidermek için bizlere
sunulan fırsatlardır. Bayramlar, mazlumun, fakirin,
yetimin, kimsesiz ve muhtaçların yanında olma zamanıdır.
Müminlerin, dua ve yakarışlarını hep beraber Rahman’a
arz edişlerinin, sevinçlerini paylaşmalarının, aynı iklimi
teneffüs etmelerinin, yardımlaşma ve dayanışmanın
vaktidir. Renk, ırk, dil, coğrafya farklılığı gözetmeksizin
eşitlenmenin, kendini bilmenin, kardeşimizin farkında
olmanın, hassasiyetin, hiç bir canı incitmemenin, geleceğe
dair ümitleri tazelemenin adıdır bayramlar.
Bayramlar,
tekbirlerimiz, tehlillerimiz, tesbihlerimiz, telbiyelerimiz
ve dualarımızla bize tevhid şuuru aşılayan, benliğimizi
yenileyen, ruhumuzu dirilten, nefsimizi arındıran ve
imanımızı coşturan kutlu günlerdir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Bu bayram, müminlerin bir kısmının, bütün ümmeti
temsilen Allah’ın evi Kâbe’de, mahşeri andıran Arafat’ta,
kötülüklerin bırakıldığı Mina’da misaklarını yeniledikleri
ve bu coşkuyla Medine’de Resûlullah (s.a.s)’i ziyaret
ettikleri, o kutsal toprakların huzurunu ülkelerine ve
ülkemize taşıdıkları günlerdir. Şu kadar var ki; İslam
dünyası, son birkaç yüzyılı hep çile, sıkıntı ve kargaşa
içinde geçirdi. Birçok İslâm ülkesinde şiddet, terör ve iç
savaşın ardı arkası kesilmiyor. Bayramın tadını ve
heyecanını hissedemeyen nice anneler, evlatları için
gözyaşı döküyor. Bayramda ailesine kavuşamayan nice
babalar, savaşın ortasında bayramın huzurunu özlüyor.
Nice masum yavru, bayrama hüzün ve yıkılmış hayallerle
giriyor.
Bu hazin manzara karşısında bizler, dualarımıza
kardeşlerimizi de dâhil ederek içtenlikle Rabbimize
yalvarıyor ve diyoruz ki;
Rabbimiz! İslam beldelerini her türlü felâket, istila,
işgal ve mağduriyetten kurtar ve koru! Yâ Rabbi!
Yürekleri yanmış, huzurları çalınmış, yarınları ellerinden
alınmış müminlere aydınlık günler ve gelecekler göster!
Müminlere güç, irade, feraset, basiret, birlik, dirlik ihsan
eyle Allah’ım! Güzel yurdumuzu ve bizleri karanlıklara
sürüklemek, fitne ateşiyle bizi tutuşturmak isteyenlere
fırsat verme; onlara karşı yekvücut olmayı milletçe
hepimize nasip eyle Allah'ım! Yâ Rabbi! Dinimiz,
vatanımız, şanlı bayrağımız, milletimiz ve bütün
mukaddesatımız için canlarını feda eden aziz şehitlerimize
merhametinle muamele eyle! Bizleri şehitlerin uğrunda
can verdikleri değerlerimizden ayırma; bu bayramı birlik,
beraberlik ve kardeşliğimizin pekişmesine vesile eyle
Allah’ım!
1 Kevser, 108/1-3.
2 Buhârî, Îdeyn, 3.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü