"Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Ali- İmran 64)Bu kısa ve öz tanımlamaya göre, gerçek gücün ALLAH olduğunu unutarak ve o yolda yapılan mücadelenin kutsallığından uzak hareketler sergileyerek, kendimize göre kutsallıklar oluşturduğumuz şu günlerde, Tevhid anlayışının tekrar gün yüzüne çıkarılmasında ve akıllara iyi bir şekilde kazınmasında fayda görüyorum.
Allah yolunda çalışıp kazanmaya ve harcamaya teşvik ettiğimiz kardeşlerimiz bu teşviklerin sonucunu hiçe sayıp, altını boşaltarak, enayilik olarak adlandırmaya başlamışken, ALLAH' dan başkasına güvenmeyen ilk neslin müminlerinin açtığı yoldan gidemeyip, türlü sistemlere ve güç saydığımız unsurlara güvenen kullara, hatta kendisine bile güvenmeyecek insanlara dönüştük. İnsanlar yaratılış amacının, kendisine verdiği kutsal misyonu unutarak, dünyanın türlü oyuncaklarına ve eğlencelerine kaydılar.
İnsanların yaşamlarında ahiret yaşantısına ait bir iz kalmamaya başladı. Seküler yaşam şartlarının pençesine düşen insanoğlunun, Tevhid temalı bir yaşam sürmesini isteyen Rabbimiz şu ayeti ile insanları ikaz ederken, bizlerinde bu ayetleri hatırlatmak için sürekli çalışmamız gerektiğini düşünmekteyim.
''Bu dünya hayatı; yalnızca bir oyun ve oyalanmadır. Asıl hayat, ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler''(Ankebut-64).Kim suçlu peki? EMPERYALİST DÜNYA MI? KAPİTALİST DÜZEN Mİ? Elbette hayır. Her fikir görevini yaparken, Tevhidin manasını unutup ve yaşamda öylece hareket etmeye başlayan Müslümanların kendisini, bu konuda ilk suçlulardan olarak görebiliriz. Rabbimiz, tevhidin tanımını nitelerken, aynı zamanda siyasi olarak hayatının merkezine yerleştireceği bu kutsal duruşun peşinden giden müminleri de Kuran-ı Kerim'de şu şekilde açıklar;
''Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim.''.(ENAM, 162-163)Konuyla ilgili olarak, tevhidin siyasi bir şuur ile canlanmasının tek yolunu ise, insanları iyiliğe teşvik kötülük' den ise men etme teorisini pratiğe dönüştürerek başarabiliriz. Rasullulah (sav.) buyuruyor' ki;
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve münkerden de yasaklarsınız veya Allah'ın katından umumi bir bela göndermesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanız kabul edilmez." Ravi: Huzeyfe, Kaynak: Tirmizi, Fiten 9, (2170)Bu bilgiler ışığın' da görülen o' ki İslam coğrafyalarında yaşanan zulümlerin, haksızlıkların, adaletsizliklerin, nedenini; Tevhidin sadece bir söz olarak algılanıp, içinde barındırdığı derin siyasi duruşun farkında olmadan yaşayıp gitmek ve pratik olarak, dünya Müslümanlarının kendi içinde oluşturduğu kurtarıcıyı beklemelerinin neden olduğunu söylersek yanılmış olmayız.
Can Erdi
Yorum Gönder