Orta Doğu ülkeleri, bilhassa komşularımız Irak ve Suriye ülkeleri bir kaosun, bir keşmekeşin içerisinde çırpınıp durmaktadırlar!.. Mezhepsel çatışmalar, ırkî düellolar, Işid, Pkk. ve Pyd. denilen kan dökücüleri ölümüne çatışmakta, inadına birbirlerinin kanını dökmektedirler.
Tabii ki, bu kaotik mizanseni fırsat bilen Pkk. yandaşları, uzaktan, yakından hiç de alâkadar olmayan aziz milletimizi rahatsız etmekte, ülkemiz sokaklarını, caddelerini, meydanlarını kan gölüne çevirmekte, masum vatandaşlarımızın dükkanlarını, mağazalarını, iş yerlerini harabeye çevirmekte, bigünah insanların körü körüne ölmelerine sebep olmaktadırlar. Niçin ve neden?
Orta Doğu'da bu olaylar, âdice hareketlilik Emeviyye'den bu yana bitmediği gibi, bundan sonra da biteceğe benzememektedir. Yani, Orta Doğu ülkeleri lidersizliği, başsızlığı, başı boşluğu , serkeşliği, eşkiyalığı, anarşizmi, din dışılığı yaşamaktadır. Oysa, onun hayatına, idaresine, şahsiyetine, adaletine, yiğitliğine hayran olduğumuz büyük Yavuz, aynı bu günkü ortamda olduğu gibi onun zamanında da bozulan Orta Doğuyu ıslah etmek için akın akın Orta Doğuya akın etmişti.
Aşağıdaki şiir Yavuz'un Allah Rasûlü (sa)'ne karşı olan hürmet ve muhabbetini ne güzel ifade eder:
" Ey kerem kanı Rasul-i Kibriya / Kemterindir bu Selim-i pür-hata / Dergehinden ilticâ eyler atâ / El medet vey ma'deni nur-i huda."
Zeki ve güçlü kumandan Yavuz, 10 Eylül 1517'de Kahire'den İstanbul'a dönerken:
"Gönül ister ki, Afrika'nın kuzeyinden Endülüs'e çıkayım ve sonra Balkanlar üzerinden tekrar İstanbul'a döneyim!"diyerek doyumsuz fetih arzusunu dile getirirken, gerçek bir müslümanın ufkunu ortaya koymuş oluyordu. Cihangir padişah, bir gün yeryüzünün genişliğini merak etmişti. O'na bir Dünya Haritası getirdiler. Hayret ve istihfafla baktı ve:
"Bir hükümdar için eh, neyse!.. Ama iki hükümdar için az!" diyerek, haritayı atının ayaklarının altına attı. Ve atını şaha kaldırdı.
Bu manzara, Yavuz'un mağrurluğunu değil, rûhunda taşıdığı cihat aşkının haşmetli şahlanışını ifade eder... Büyük şair Yahya Kemal, O'nun bu doyumsuz cihad meylini:
"Sultan senm-i Evvel-i ram etmeyip ecel;
Fethetmeliydi alemi şan-ı Muhammedî !"
Büyük cengaver Hünkar, Osmanlı toprağını, 4,182.000 Km2. genişletti. Mısır ve Arabistan yarım adası Osmanlı hakimiyetine geçti. Hind Okyanusun'a kadar inildi. Kuzey Afrika hakimiyeti ile Osmanlı hududu Atlas Okyanusuna dayandırıldı. Hicaz ve Orta Doğu ülkeleri Osmanlı hizmetine açıldı.
Mübarek ve mukaddes emanetler, İstanbul'a getirilerek İstanbul, şeref ve izzet kazandı. Bunlar, Topkapı Sarayı'nda mahsus bir hücreye konularak burada yirmi dört saat kesintisiz Kur'ân-ı Kerîm okunması için kırk hafız tayin edildi. ilk Kur'ân-ı Kerim'i okuyan da Yavuz'un kendisi oldu." (Altınoluk, O. N. Tobbaş)
Sanırım, büyük Hakan hakkındaki bu yazı, Orta Doğu ülkelerinin ızdırabını, hasretini, muhtaç olduğu gerçeği dile getirmektedir. Çünkü, emperyal devletler, Orta Doğu'da boş durmamaktadır. Bir taraftan Şii İran'ı teke düşürürken, diğer taraftan büyük bir kitle olan Sünni Müslümanları da dünya kamu oyunun gözünde küçük düşürmek, bir cinayet şebekesi, cahiller güruhu, kafa kesici olduklarını isbat etmek için, ne idüğü belirsiz Işid teröristlerini, zavallılarını, din bilmezlerini lanse etmektedirler ve öne çıkarmaktadırlar.
Oysa, "Tavşana kaç, Tazıya tut" diyen kendileridir. Yani, Batı ülkelerdir, ABD'dir, Fransa'dır, İngiltere'dir. İşte, " Bir taşla iki kuş vurmak " bu oyunlara denir. " İt de ölürse kârdan, Kurt'da" Yeter ki, insanlar ölsünler, Şii de ölsün, Sünni de ölsün, Pyd'de ölsün, Işid'de ölsün, Pkk'de ölsün, Türkiye devleti cayır cayır içten içten içe cehenneme dönüşsün, hiç farketmez. Yeter ki, onların gizli servisleri, Cia'leri, Bnd.leri, Kgb'leri görevini yapsınlar, ortamı kızılca kıyamete çevirsinler!..
Türkiye'yi karıştıranların maksatları, ne Pyd'dir, ne de Kobani'dir. Onların asıl amaçları, aziz
milletimizi söz konusu pisliğin, rezilliğin ortasına çekmek, durup dururken Türk milletini kirli savaşa sürüklemektir.
Netice olarak;
Maalesef, Orta Doğu ülkeciklerinde asırlardan beri bitmeyen kıtal, cinayet, zulüm, göz yaşı, sanırım, bundan sonra da bitmeyecektir. Görülen odur ki, tüm sömürücü devletlerin esas hedefleri Türkiye'yi bu rezaletin içerisine çekmek, asil, tertemiz Mehmetçiklerin orada körü körüne şehid olmalarını sağlamaktır.Ama, artık milletimiz uyanmış, ne Almanların, ne İngilizler'in " siz, kahraman milletsiniz (!)" lanetli aldatmacalarına kanmayacaktır.
Bu millet, Çanakkale'de de Almanlarla beraber savaşa katılmıştı. 253 bin şehid verirken, kaç Alman'ın bu savaşlarda burnu kanamışdır acaba? Sürekli önerimiz şudur: Sabır, teenni, sağ duyu ve akıllı hareket etmektir. Aksi halde, yeniden evlerimizden ağıt sesleri yükselecek, Ali'ler, Hasan'lar, Hüseyin'ler, Mehmed'ler körü körüne, pisi pisine ölecek, emperyalist ülkelerde, petrol havuzlarında kulaç atacaklardır.
Rabbim!.. Azizi milletimize sabır, sebat, metanet nasip eylesin!.. Şer güçlerin zararından korusun!.. Âmin!. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Yorum Gönder