Yine Kur'an ve bilimi baz alarak deniz sularının birbirine karışmaması ile ilgili bu konuyu ve doğrularını açıklamaya çalışalım.
Denizlerin Birbirine Karışmaması Olayı
Söz konusu ayetler şu şekilde;
"İki deniz bir değildir. Birinin suyu tatlı ve kolay içimlidir; diğeri tuzlu ve acıdır. Her birinden taze balık eti yersiniz; takındığınız süsler çıkarırsınız; Allah'ın lütfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yararak gittiğini görürsün. Belki artık şükredersiniz." (Fâtir Suresi, 12)
"Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu bilmiyor!" (Neml Suresi, 61. Ayet)
"(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.
(Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar." (Rahmân Suresi, 19-20)
Ayetler'de denizlerin birbirine karışmaması olayı açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu olay kısaca, deniz sularının tuzluluk seviyelerinden kaynaklanan özkütle / yoğunluk farkından dolayı, yüzey gerilimi oluşması ve bu nedenle farklı iki özellikteki suyun moleküllerinin birbirine bir itme uygulaması şeklinde. Burada tatlı ve acı olarak nitelendirilen olay, tuzluluk farkın ithafen söylenmiş kelimelerdir. Bu olayı daha net anlamak için şu videoyu izleyebilirsiniz.
Kaldı ki Allah Kur'an-ı Kerim'de bizim bilmemizi istediği olayları, muhteşem bir şekilde en öz haliyle anlatmıştır. Yani yüce Allah'ın, Kuran'ın indiği dönemde, İslam'ın tebliği sırasında insanlara bu olayı onların anlayacağı şekilde anlatması kadar doğal birşey yoktur. Kuran'ın en önemli özelliklerinden birisi anlaşılabilir bir dille, sadelik içinde muhteşemliği sahip olmasıdır. Bunu mantık çerçevesi içinde düşündüğünüzde de, eğer art niyetli değilseniz gayet anlaşılabilir bir durum olduğuna hak verirsiniz.
Bilimin gelişmediği bir dönemde insanlara bir din tebliğ edilirken, onlara bilmesi gereken ve böylelikle ibret alıp kendini düşünmeye sevketmesi gereken olayların sade yalın bir şekilde anlatılması kadar doğal birşey elbette yoktur.
Deniz sularının birbirine karışmaması olayına yukarda izlediğiniz videodaki yoğunluk farkı prensibine, deniz veya nehir gibi sular için de örnek olarak gösterebileceğimiz birkaç videoyu alttan izleyebilirsiniz.
…Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer. (Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historiae II, CVI 224)
Gaius Plinius Secundus Maior MS 1. yüzyılda yaşamış İtalyan bir Yazar ve Filozoftu. O dönemden kaldığı bahsedilen Naturalis Historiae eserinde, yukarıdaki alıntının var olduğu idda edilmektedir. İddia diyorum çünkü, ateist, deist ve agnostik insanların çoğu, deniz sularının karışmaması olayından bahsederken, mutlaka Plinius'un bu alıntısından da bahsetmektedirler. Açıklamasınıda, Kuran'dan yüzyılllar önce, denizlerin karışmaması olayı biliniyordu şeklinde yapmaktadırlar. Burada dikkat çekilmesi gereken noktalar şunlar. Bilimin gelişmediği bir dönemde insanlara bir din tebliğ edilirken, onlara bilmesi gereken ve böylelikle ibret alıp kendini düşünmeye sevketmesi gereken olayların sade yalın bir şekilde anlatılması kadar doğal birşey elbette yoktur.
Kuran'dan Önce Denizlerin Karışmaması Olayı Biliniyor muydu ?
Deniz sularının birbirine karışmaması olayına yukarda izlediğiniz videodaki yoğunluk farkı prensibine, deniz veya nehir gibi sular için de örnek olarak gösterebileceğimiz birkaç videoyu alttan izleyebilirsiniz.
…Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer. (Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historiae II, CVI 224)
1- Kuranın değiştirildiğini, insan eliyle yazılıp günümüze kadar değişime uğrayarak geldiğini söyleyenler, eğer yukarda bahsi geçen kitap varsa (!) bu kitabın değiştirilmediğine nasıl bu kadar emin olabiliyorlar.
2- Bu kitabın her asırda bilim insanlarının elinden geçtiğini bile bile (Naturalis Historiae'nin 18. yy'da tüm bilim adamlarınca itibarsız kabul edilip, 19. yy'da tüm bilim adamlarınca başyapıt bir edebi eser olarak lanse edilmesi) objektif düşünerek, kitabın değiştirilmediğini kabul edip nasıl kaynak gösterebiliyorlar.
3- Diyelim ki bu olay, Kuran'dan yüzyıllar önce bilinse (!) bile, Kuranda bu olayın yer alması ve açıklanması doğruluğundan birşey kaybettirir mi ?
2- Bu kitabın her asırda bilim insanlarının elinden geçtiğini bile bile (Naturalis Historiae'nin 18. yy'da tüm bilim adamlarınca itibarsız kabul edilip, 19. yy'da tüm bilim adamlarınca başyapıt bir edebi eser olarak lanse edilmesi) objektif düşünerek, kitabın değiştirilmediğini kabul edip nasıl kaynak gösterebiliyorlar.
3- Diyelim ki bu olay, Kuran'dan yüzyıllar önce bilinse (!) bile, Kuranda bu olayın yer alması ve açıklanması doğruluğundan birşey kaybettirir mi ?
Tatlı Sudan Mercan veya İnci Çıkar mı Çarpıtması !
Fatîr Suresi'nin bulunan "İki deniz bir değildir. Birinin suyu tatlı ve kolay içimlidir; diğeri tuzlu ve acıdır. Her birinden taze balık eti yersiniz; takındığınız süsler çıkarırsınız; Allah'ın lütfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yararak gittiğini görürsün. Belki artık şükredersiniz." ayetini baz alarak, inanmayan insanlar "Tatlı sudan mercan çıkar mı ?" diye dini lekelemeye çalışmaktadırlar. Burada özellikle diyanet işleri başkanlığının tefsirini kullandım. Çünkü kendilerinin özellikle onca tefsir arasından seçtiği ve daha rahat eğip bükebileceği tefsirde "Her birinden" ifadesi yerine "Her ikisinden de" ifadesi kullanılıyor.
Bundan dolayı burada "her iki denizden de yani tatlı ve tuzlu sudan da mercan ve inci çıkar" ifadesini çıkarıyorlar. Tamamen kelime oyununa dayanan bu iddiada eğer art niyetli değilseniz, ayeti okuduğunuzda 2 deniz suyununda genellenip, içinden çıkan nimetlerin vurgulandığını anlayacaksınız.
Özetlemek gerekirse, Allah'ın Kur'anda onca mucizesi varken, tek tük kelime oyunlarına ve safsatalara dayanarak çirkin iftiralar atmaya çalışan ateist, agnostik, deist insanların bunu neden yaptığını anlamak oldukça zor. Evrenin oluşu, evrenin genişlemesi, yörüngeler, çiçeklerin çiftleşmesi, insan embriyosu, atmosferin yapısı, atmosferin dünyayı koruması, dağların görevi, parmak izi, kıtaların hareketi ve daha sayamadığım pek çok konuda Kur'anda delil olarak gösterilebilecek mevzu varken "Deniz suyunun karışmaması yalandır!" gibi saçmalıklarla İslam'ı karalamaya çalışmak kelimenin tam manasıyla işgüzarlıktır, ahmaklıktır.
Ne denilirse denilsin, her iddialarının cevaplarını Kur'anda bulabilecekken, devamlı açıklarını arama umuduyla iftiralar üretmek, kendi deyimleriyle insanların seçim hakkına saygı duymamanın ta kendisidir. Kuran'ın kendisi başlı başına bir mucizedir ve hep öyle kalacaktır.
Etikletler: deniz sularının karışamaması, denizin karışmaması olayı, cebelitarık deniz suyu karışmıyor mu, atlas okyanusu suyu karışmıyor, acı tatlı su karışmaz, mercan tatlı suda çıkar mı, tatlı sudan mercan çıkmaz, rahman suresi 19. ayeti, ateist deist ve agnostik yazı tezleri çürüyor, ateizm deizm ve agnostisizm, okyanus akıntıları,
kardeşim ağzına yüreğine sağlık çok güzel yorumlamışsın ALLAH(c.c) razı olsun
YanıtlaSilçok teşekkür ederim, Allah sizden de razı olsun sağolun.
SilO yoğunluk farkını yaratan kim? demek lazım o kafirlere.
YanıtlaSil"Ve eğer onlara bir âyet (mucize) gelirse, ona mutlaka inanacaklarına dair, Allah’a en kuvvetli yeminleri ile yemin ettiler. “Muhakkak ki; âyetler (mucizeler) ancak Allah’ın katındadır (İndi İlâhi’dedir)” de. Ve (âyet) geldiği zaman onların inanmayacaklarının siz farkında değilsiniz." (En'am Suresi/109)
SilAslında bu ayet ne çok şey anlatır bize...
yalnız neml 27 değil neml 61. ayet akhim
YanıtlaSilUyarınız için teşekkür ederiz, düzeltilmiştir.
SilKur'an okuyunca herkesin kolayca anlayacağı bir şekilde mi yazılmış?
YanıtlaSilYoksa anlamamız için birinin bize anlatması mı gerekiyor? Yoksa sadece Arapçasını mı okumalıyız? Anlamak için Arapça mı öğrenmeliyiz? Ya da din alimlerinin yazdığı farklı tefsirleri okuyarak acaba hangisi doğru söylüyor diyerek ömrümüzü mü çürütelim? En doğrusu bir cemaate bağlanıp onların söylediklerine mi inanalım? Bir de Kuranı Arapça okumak mı daha sevap, Türkçe okumak mı?