" Allah yolunda öldürülenlere " ölüler"
demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız." (
Bakara sûresi, âyet 154 )
Bu gün, müthiş bir yazı ile karşınızdayım.. Hayatını, vatanı için feda etmekten çekinmeyen, bir yiğit kahramandan, bir mücahid askerden, bir Allah'a doğru koşan yiğitten bahsedeceğim. Şahin Bey!.. Müslüman Türk insanı için, yerinde duramayan, ihanetli ellere, emperyal güçlere karşı nazik, temiz vücudunu siper eden Şahin Bey!.. Aslında, Millî Mücadele yıllarında her Vilayetimizde böylesi bir kahraman, mücahid asker öne çıkarak, yardan, evden, iyalden vaz geçerek cennete uçmuştur. Örneğin;
Maraş İl'ini ayaklandıran bir kahraman Sütçü İmam vardır. Onun yapmış olduğu, çaba, gayret dillere destan olmuş, bu milletin ırz ve namusu için ölmeye hazır olduğunu göstermiştir. ".. Şahin Bey, Miilli Mücadele henüz başlamadan önce Antep'te verdiği destansı direnişle, vatan sevgisinin kendisinde tam temerküz ettiği bir simge olmuştur.
Vatanı, mel'un düşman çizmelerine çiğnetmemek için
göğsünü siper etmiş ve kendini hiç çekinmeden, severek vatanına feda etmiştir.
Şahsında, vatan için ölmenin ne kadar güzel ve yüksek bir duygu olduğunu temsil
ve tescil etmiştir. Çanakkale'yi geçilmez ilân eden ruh ve şuur neyse; Şahin
Bey'i kahraman yapan; onunla donanıp bedeniyle vatanını geçilmez kılan da
aynıdır.
Askerlik Hayatı ve Kahramanlığa Hazırlık !
Asıl adı Mehmed Sait'tir. 1890'da Antep'de fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve 4 yaşında öksüz kalmıştır. " Şahin Bey" ismi; din ve vatan yolunda gösterdiği efsanevi kahramanlıktan ve insan üstü gayretten ötürü kendisine güzel bir lakap olarak yakıştırılmıştır.
Şahin Bey; 1899'da Yemen'de başlayan askerlik hayatında arka arkaya, Trablusgarp, Balkan ve 1. Cihan Harplerini görmüş ve Antep'deki müdafaa şaheserinin provasını bir bakıma buralarda yapmıştı. En son 1917 Ekiminde, Sina Cephesinde teğmenliğe yükselmişti ve bunun serencamı da, daha sonra hak edeceği kahramanlık sıfatına yaraşır keyfiyetteydi.
Bağlı olduğu alay, Araplar tarafından komutan da şehit olunca, teslim olmak isteyenler çıkmıştı. Fakat Şahin Bey, teslim taraftarlarını hapsetmişti. Kendisi de, alayın geri kalanını gece karanlığından faydalanarak, çok sarp ve çetin bir geçitten geçirmek suretiyle kurtarmayı başarmıştı.
İşte bu hizmet ve kahramanlığı, onu başçavuşluktan teğmenliğe getirmişti. Daha sonra, Umumi Harbin bitimine yakın, Mısır'da İngilizler'e esir düşmüş; ancak Mütarekenin imzalanmasıyla birlikte serbest kalıp, önce İstanbul'a sonra da memleketine dönmüş ve hemen Kuvâ-yı Milliye Hareketi'ne katılarak Kilis yolunun Ulumasere Köyü civarının reisliğini üstlenmişti. Antep müdafaası öncesinde gösterdiği eşsiz kahramanlığa da burası sahne olacaktı." ( Diy. Aylık Dergi, Şubat 2004, sayfa 59, İ. Çolak )
Uzun
yıllar önce idi.. G. Antep- Kilis arasında bir kaç defa yolculuk yapmıştım.
Ulumasere köyü civarında veya biraz ilerisinde Şahin Bey'in mezarı
bulunmaktadır. Yeşil ağaçlar ve çam fidanları arasında bir görüntü, bir
manzara arzetmektedir ki, sormayın gitsin. Bir kere düşünmeliyiz ki, Yemen
çöllerini gezmiş, sonrası esir düşmüş ve şehitlik nasip olmamış, sanki,
Yemen'de kefensiz, isimsiz, mezarsız toprağa düşmüş askerlerin inadına,"
ben, kendi toprağımda öleceğim, kendi topraklarımda mezarım bulunacaktır"
demesi gibi, alelacele, İstanbul'a döner dönmez hemen Antep'e dönüyor ve
ailesini, iyalini, yakınlarını daha ziyaret etmeden, silaha sarılıyor ve
Fransız gavuruna karşı mücadeleyi başlatıyor.
Zaten,
vatanı sevmek, milleti uğruna ölmek, ırz, namus, şeref ve haysiyet için toprağa
düşmek bu demektir.. Yoksa, öylesi sahte kabadayılıklarla, yalancı sözlerle
Türkiye sevdalısı gibi görünmek , zavallılığın taa kendisidir.
Şahin
Bey, Antep'e döner dönmez... Teşkilatını tamamlamasının hemen ardından Şubat
1920'den itibaren Kilis-Antep kara yolunu kapatmış ve buradan Fransız
kuvvetlerine kuş uçurtmamaya başlamıştı. Çünkü bu yol, Antep'teki Fransızların
her türlü ihtiyaçları açsından kan damarı mesabesindeydi.
Şahin
Bey, Kilis'ten başlayarak; Kızıl Burun, Kertil ve Ulumasere olmak üzere, üç
yerde müdafaa hattı oluşturmuştu. Yol üzerinde aldığı müdafaa düzeni ve
tahkimatın, milli harekat ruhuna ters olduğunu söyleyen arkadaşlarına ise içini
şöyle dökmüştü:
"
Düşman bu yoldan geçerse, ben Antep'e hangi yüzle dönerim; hemşehrilerime ne
yüzle bakarım? Son fişeğimi yakıncaya kadar tek başıma da olsa, buradan geçmek
isteyen düşmanla çarpışmaktan asla vazgeçmem! Şayet, düşman geçerse
göreceksiniz; naaşımın üzerinden geçecektir." ( a. g. dergi, sayfa
60 )
İşte,
Müslüman Türk gücü bu demektir!.. Biz, tarih sayfalarını çevirenler, aynı gücü
Medine müdafii General Fahrettin Paşa'da okumuş, son zamanlarında, İstanbul'da
gezerken, karşılaşmış olduğu gazetecinin " Paşam, anılarınızı yazmayacak
mısın? sorusuna, " Biz, her şeyi Allah rızası için yaptık, halkın
teveccühü için değil" ilginç sözünü söylediği meşhurdur.
Fransız kuvvetleri, akın akın Anteb'e doğru akmaya başladığında, Şahin Bey,
Fransız komutana, milletimizin özgürlük ve bağımsız duygularına tercüman şu
sözlerle adeta meydan okuyacaktı:
" Kirli
ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde bir damla Türk kanı
karışıktır. Her bucağında bir atanın mezarı vardır. Adı belli olmayan
zamanlardan beri, Türkler bu topraklarda yaşamaktadır. Türk bu topraklara, bu
topraklarda Türk'e ısındı, kaynadı. Sade siz değil; bütün dünya bir araya
gelse, bizi bu topraklardan ayıramaz' diye duymadın mı?
Namus ve hürriyet için ölüme atılmak ise bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su
içmekten daha tatlı gelir. Sizler canı kıymetli insanlarsınız. Çatmayınız bize.
Bir an evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza! "
Ancak Fransızların laftan anlamaya ve durmaya pek niyetleri yoktu. Nihayet, 24 Martta altı bin kişilik tam donanımlı bir Fransız takviye kolu, Anteb'e vasıl olmak üzere yola çıkacaktı. Yol boyundaki Kuvây-ı Milliye birlikleriyle çok kanlı çatışmalar yaşanmıştı. Fransızlar, birliklerimizi top ateşi ve makineli tüfek yağmuruna tuttuklarından dolayı, fazla bir varlık gösterememiştik." ( a. g. Dergi)
Netice
olarak;
İşte,
Şahin Bey, bahtı kara bir milletin çocuklarından birisidir. Toprak damlı
evlerde büyümüş, kubbesiz mescidlerde ezan susmasın diye, canına dişine takmış
bir kahramandır.
Şahin
Bey, müdafaa hattında şöyle haykırıyordu: " Allah'ın yanına açık alınla
gitmeliyiz! Kanımız bu toprakları sulayacak! Kimse bir adım geri çekilmeyecek!
Gelin yemin edelim!" Askerlerini ise, şu canhıraş yakarışlarla
yüreklendirmeye ve cesaretlerini ihtizaza getirmeye çabalıyordu: "
Haydi aslanlarım, yiğitlerim! Düşman çok olsa da bir şey yapamaz. Biz kendi
vatanımızı koruyoruz! Allah bizimledir; korkmayın!"
26
Mart sabahı Fransız kuvvetleri bir defa daha taarruza geçecekti. Kuvây-ı
Milliye birliklerini bir bir eriten Fransızlar, son savunma hattı olan Elmalı
Köprüsü'nün taşlarını siper alarak, sel gibi akıp gelen düşmana, tüfeğindeki
son fişeği sıkıncaya dek saldırmış ve son gücü ve nefesiyle de şöyle demişti:
" Allah'ım din ü devletini kurtar! Alçak düşman, gel sen de beni
süngüle!" sözünün ardından, Fransız gavurlarının, piyadelerinin
süngü darbeleri altında şehitler kafilesine katılarak o tatlı şerbeti;
ölümün güzel olduğu bir kutlu günde içmesini bilmişti.
O dönemde Antep'i işgal eden Fransız Yüzbaşısı Andrea Lefere Tailon sonraki
anılarında şöyle diyordu:
" Bir avuç Türk müfrezesi, inanılmaz şekilde direniyordu. Kalbimizde hırs değil, takdir hissi vardı. Başlarında genç bir adam vardı. Subayları olmalıydı. Allah bilir ya, ateş etmek istemedik. Yürüdük süngülerine davrandılar. Ne yazık ki, savaşta kahramanları da öldürmek gerekiyor; hedefe varmak için. 10 dakika sonra, baştaki genç subay ve arkadaşları, diğerleri gibi süngü çatışmasında hayatlarını kaybetmişlerdi. Anteb'e erzak yetiştirdik; ama o genç subayın hayali, bütün Kilikya maceramızda bizi bir gölge gibi kovaladı." ( a. g. dergi, s. 61 )
Tabii
ki, mümbit Çukurova'nın, Maraş'ın, Anteb ve Urfa'nın verimli arazisi, altın
değerindeki pamukları Fransızları çılgına çeviriyordu. Çünkü, emperyalist
güçlerin geçim kaynağı, başka milletleri sömürerek, hırsızlayarak, yağmalayarak
geçinmektir. Dün böyle idi, bu günde aynı emellere sahiptirler. Son olarak,
Antep savunmasında şehit düşen başta Şahin Bey'i selamlar,tüm şehitlerimizin
makberesinin cennet olmasını niyaz ederim. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir/ Hollanda
Yorum Gönder