" Şairler (e
gelince), onlara da sapıklar uyarlar." (Şuarâ sûresi,
âyet 224)
" Onların her vâdide başıboş
dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin
mi?" (Şuarâ sûresi, âyet 225-226)
" Ancak iman edip iyi işler
yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında
kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuarâ sûresi, âyet 227)
Mütevatir hadis kitaplarında yer alan bir
çok hadisten de anlaşıldığı üzere, çirkinlik ve kötülüğü ifade etmeyen ve iyi
niyetle, iyi maksatla kullanılan şiir, yukarıda kötülenen şair ve şiirden
istisna edilmiştir.
Nitekim ashâbı kiram arasında Resulullah
(sav)'in takdirlerini kazanmış bir çok şairler bulunmaktaydı. Örneğin, Hz.
Peygamber'in, Hassan bin Sâbit'e, Abdullah b. Revâha'ya, "Müşrikleri şiirlerinle hicvet, bil ki muhakkak Cebrail de seninle
beraberdir." buyurduğu rivayet olunmuştur.
Abdullah Bin Revâha
Abdullah b. Revâha, şair, komutan, Resulullah (sav)'e candan, iyi niyetle, ölümüne bağlı bir kahramandır. Akabe biatından sonra, iman ederek Allah ve Resulüne biat vererek, şehid düşünceye kadar hiç bir zaman bu kutlu yolculuk ve yürüyüşten ayrılmamıştır. Onun içindir ki;
" Etkili bir şair, hatip, aynı
zamanda büyük bir asker olması sebebiyle Abdullah b. Revâha (ra), yaşadığı
dönem boyunca Hz. Peygamber (sas)'in hususi teveccüh ve itimadına mazhar olarak
ashabı kiram arasında temayüz etmiş, bu özellikleri sayesinde mühim görevler
üstlenmiştir.
Nitekim Mekkeli Müslümanlar ile Medineliler
arasında büyük siyasi ittifak alamına da gelebilecek ikinci Akabe Biatı'nda
Medine'yi Hz. Peygamber (sas)'in nazarında temsil edecek 12 nakip (temsilci)
arasına o da dahil edilmiştir.
Bu gelişme onun Resulullah (sas) yanında
olduğu kadar, Medineliler arasındaki saygın mevkiine de işarettir. Abdullah b.
Revâha (ra), Akabe'de gerçekleştirilen ikinci biat esnasında Hz. Peygamber
(sas)'i: " Ya Rasulallah! Sana 12 Havarinin İsa'ya (as) biat
ettiği şekilde biat ediyorum" demiştir." ( Aylık Diy. Dergi,
A. Apak, sayı 221, sayfa 59 )
Bir kaç sene önce idi.. Akabe biatının
yapıldığı alanda hacılarıma bilgi verirken, Resulullah (sav)'e biat eden 12
Havari misali insanları düşündüm. İşte, bu 12 iki arasında kahraman insan, iman
dolu yürek Abdullah b. Revâha (ra) vardı..O anki, mevcut ortamdan sıyrılarak,
söz konusu 12 kahramanın hayali ile, biatları ile yüzyüze geldim. His ve
duygularıma hakim olamadım..
Hakikaten, bizler, 21 nci asırda yaşayan
Müslümanlar, Asr-ı Saadet insanlarını rehber, öncü, kılavuz edinmiş
olsak, bu günkü, kaostan , ayak altı olmaktan kurtulmuş oluruz. Çünkü, onların
yaşamış oldukları İslam farklı idi, bizim içerisinde alabildiğince
yuvarlandığımız geleneksel İslam tamamen farklı farklıdır.
Bizler, mevlid okumayı, okutmayı ibadetleştirirken,
Kur'an'ı mezarlıklara taşırken, anlamsız, anlaşılmaz hatimleri peşpeşe
sıralarken, onlar, azıcık sayıları ile ülkeler fethine çıkıyorlardı. Emperyal
ülkelerin İslam topraklarında ne işleri olabilir? Binlerce mazlum, masum Iraklı
Müslüman hanımların ırzlarına tecavüz edilmiş, mes'ele, hiç sorguya, hiç bir
soruşturmaya tabi tutulmadan öylece gündemden düşmüştür.
Beş on sene önce vukubulan ,
Bosna-Hersek katliamları nasıl unutulabilir? Sadece Müslüman oldukları için,
tarihin, asrın en amansız, zalim, vahşiyane zulmüne giriftar olmuşlardır.
Bosna- Hersek'in, yanı başındaki süper devlet Almanya'nın, İtalya'nın,
Fransa'nın, İngiltere'nin bu vahşetten keyifleri çatmıştır.
Abdullah b. Revâha ve parçaladığı bir
put!..
" Medine'de Ebû'd-Derda (ra)
henüz İslam dini ile müşerref olmamıştı. Onun çok ihtiram gösterdiği bir putu
vardır. En yakın arkadaşı Abdullah b. Revâha (ra) ise onun putlardan yüz
çevirip imanın huzuruna kavuşmasını çok arzu ediyordu.
Bu amaçla dostunu ısrarlı bir
şekilde İslam'a girmeye davet ettiyse de bunda bir türlü netice alamadı.
Fakat Abdullah (ra) bu konuda ısrarını sürdürdü. Nihayet bir gün arkadaşının
evinden ayrıldığını görünce, onun putunun yanına giderek bir balta ile
parçaladı.
Ebu'd-Derdâ (ra)'nın hanımı Abdullah
(ra)'ı engellemeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Kısa bir süre sonra evine
döndüğünde hanımının ağladığını gören Ebu'd-Derdâ (ra) ilk anda Abdullah
(ra)'ın yaptığına çok içerledi. Ancak daha sonra , " Putta bir
marifet olsaydı, kendisini savunur, korurdu." dedikten sonra
hadisenin müsebbibi Abdullah b. Revâha (ra)'nın yanına giderek onun huzurunda Müslüman oldu." ( a..
dergi, s. 59 )
Resulullah (sav)'in, bütün
harekatlarında blunan Abdullah b. Revâha (ra), hayatı boyunca Kur'an ve Sünnet
çizgisinden kat'iyyen ayrılmamış bir yiğit Müslümandır. Allah korkusu,
müttakilik, kendini Müslümanların hizmetine sunma gibi hasletler onun en büyük
şiarıdır.
Günahsız, masum bir elçi şehit edilir
mi?
Resulullah (sav) , hicretin 8 nci
yılında Ashab'tan Hâris b. Umeyr el- Ezdî'yi (ra) , İslam'a davet mektubu
ile birlikte Busra valisine göndermişti. Gassanî Emîri Şürahbil b. Amr,
Medine'den gelen elçi Hâris (ra) yakalayıp katletti. Bu durum, Resulullah
(sav)'in çok çok gücüne gitti. Bunun üzerine, Zeyd b. Harise (ra) komutasında
bir orduyu Şam topraklarına doğru harekete geçirdi.
" Diğer taraftan Hz. Peygamber
(sas)'in elçisini öldüren Gassânî emiri Şurahbil Müüslümanların kendi bölgesine
doğru yürümekte olduklarını haber alınca durumu Bizans imparatoru'na
bildirmişti. Bunun üzerine bölgede bulunan Lahm, Cüzâm, Behrâ, Belî gibi
Arap kabilelerinin dahil olmalarıyla birlikte 100 bin kişilik bir Bizans ordusu
Müslümanlara karşı harekete geçirildi.
Her iki taraf Şam bölgesinde Belkâ
şehrine bağlı Mûte mevkiinde karşı karşıya geldiler. Hicrî Cemaziyelevvel 8 (
Eylül 629) yılında gerçekleşen muharebede Müslümanların ilk iki komutanı
sırasıyla şehit düştüler. Bunun üzerine Abdullah b. Revâha (ra) sancağı eline
alarak İslam ordusunun yönetimini üstlendi.
Ancak kısa bir süre sonra o da
şehitler kervanına dahil oldu. Bu sırada Medine'de bulunan Hz. Peygamber (sas)
göz yaşları içinde komutanlarının peş peşe şehit oluşlarını ashabına aktarmış,
sonunda Hâlid b. Velîd (ra)'ın idareyi ele alarak başarılı bir ric'at
hareketiyle Müslümanları hezimetten kurtardığını haber vermiştir." (Aylık
Diy Dergisi, A. Apak, sayı 221, s 61)
Netice olarak;
Zeyd b. Harise, Cafer b. Tayyar ve Abdullah
b. Revâha'nın şehid oluşlarını, Resulullah (sav) sanki karşısına bir ekran
kurulmuş, seyredercesine tüm olup bitenleri bir bir haber veriyordu. Büyük komutan Halid b. Velid'in ustaca
taktikleriyle, kıvrak davranışları ile, eşsiz harp tekniği sayesinde Müslüman
askerleri geri çekerek, bir bakıma üstünlük kazanılmış oldu.
Cafer b. Tayyar'ın şehid edilişi hane
halkanı çok çok üzmüş oldu. Evde, ağıt, feryat, sızlama ve çocukların
inleyişleri Müslümanları derinden derine üzmüştü. İşte, o tarihten bu yana,
Müslümanların taziyelerinde bu usül takip edilmekte, ölü evine yemekler,
sofralar götürülmektedir.
" Ashab arasında şairliği ile
meşhur olan Abdullah b. Revâha (ra)'ın Arap edebiyatı kaynaklarında bir
divanından bahsedilmez. Onun şiirleri daha ziyade İbn Hişâm'ın es-Sire'si başta
olmak üzere, çeşitli siyer, tarih, meğâzî ve tabakat kitaplarında dağınık
vaziyette bulunur. Daha sonra onun kaynaklarda dağınık
şekildeki şiirleri Dîvânu Abdullah b. Revâha adıyla bir araya getirilip
yayımlanmıştır." (a. g. d.)
Rabbim!.. Bizleri, Abdullah b. Revâha
gibi kahramanlara komşu eylesin. Onların Kur'anî anlayışlarını bizlere de
lütfetsin!.. Amin.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir/ Hollanda
Yorum Gönder