"Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır." (Ankebût sûresi, âyet 51)
"De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp Allah'ı inkâr edenler ( var ya), işte ziyana uğrayacaklar onlardır." (Ankebût sûresi, âyet 52)
Zikredilen ayeti kerimeler ışığından yola çıkarak, esas konuma başlamak istiyorum: Malum olduğu üzere, 2016 yılı yaz ayları, sahte Mehdi (!) sebebi ile, kana bulanmış, her yıl milletten devşirmiş olduğu kurban değerlerini kurban etmeyerek, sahte Mehdi (!); yavrularımızı, ciğerparelerimizi kurban etmiştir!..
İnsanlıktan nasibini almamış, gözü dönmüş, vicdanı kararmış, ne yaptığını bilmez, iradesini yitirmiş, Müslüman değil de, insanlık(!) vasfını kaybetmiş bir şekilde, aziz millet neferlerine, canlarına, masumlarına, evlatlarının üzerine kurşunlar yağdırarak, TBMM binamız bombalanmış, Genelkurmay göz bebeğimiz sahte Mehdi (!) taarruzlarına maruz kalmıştır!..
Hani Mehdi inancı, Mehdilik düşüncesi, insanları hidayete eriştirecek, kurtuluşlarına vesile olacaktı? Maşallah! Hem de ne sahte Mehdi imiş (!) İsterseniz Mehmet Durmuş hocamızı okuyalım:
" Mesih inancı fanatik Yahudilere, tembelliğin ötesinde bilakis, Müslümanları yeryüzünden silmek ve sadece kendilerine hayat hakkı tanımak hedefi doğrultusunda, her türlü kahredici yolu denemeleri için olağanüstü bir dinamizm (!) bile vermektedir.
Fakat, biz kendimize, Allah'ın saf ve berrak vahyini, İslam'ın tarih boyunca gelmiş şerefli elçilerini mi üsvetün hasene ( güzel örnek) ittihaz edeceğiz, yoksa, katil vahşi Siyonist örgütleri mi?
Eğer ikinci ise, biz kendi kendimizi inkar ediyor olmaz mıyız? Bir taraftan Yahudileri beğenmeyip eleştirirken, öte yandan onların ' sünnetini' benimsemek, Müslüman imanı ile nasıl bağdaştırılabilir?
Kur'an, bu uğurda çok çarpıcı bir temsille bizi düşündürmek istiyor. Evini bir uçurumun kenarına yapan ve onunla birlikte kendisi de cehenneme yuvarlanan kimse mi daha hayırlı, yoksa Allah korkusu ( takva) ve Allah rızası temeli üzerine kuran mı daha hayırlıdır? ( Tevbe, 109)
Şu halde biz de, akidemizi Allah korkusu ( takva) ve Allah rızası üzerine bina etmek zorundayız. Buradaki ' bina", akidemizdir. Kur'an dışındaki bütün hurafeleri, mitleri, mitosları-kaynağı ne olursa olsun- reddetmeli, aziz İslam'a bu mülevveslikleri ( kirliliklerini) bulaştırmamalıyız.
Biz bunu yaptığımızda Allah'ın bizlere ne gibi hayırlar bahşedeceğini bilmiyoruz. Fakat, batıl inançları ve hurafeleri ' doğru yol' zannettiğimizde, Allah'ın bize ne gibi belalar verdiğini, işte yaşayarak görüyoruz. Sonuç itibariyle, pratik sonucu ne olursa olsun, mehdi fikri gayri İslamidir. Gayri İslami bir araçtan Müslümanca medet ummak mümkün değildir. " (erdemyolu.com)
Yahu kardeşim, ne demek " Kainat İmamı" yalanı?. İçimizden, halktan biri olan, kainatın efendisi, alemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan Hz. Muhammed (sav) bile böyle bir iddiada bulunmamış, bir vakit yemek buldu ise onunla yetinmiş, zaman olmuş karnına taş bağlamış, ama, hiç bir zaman gurur, ucub, kibir, benlik, enaniyet denilen uçurumun kenarından bile geçmemiştir.
Ne konfor içerisinde yaşamayı, ne villalarda ömür tüketmeyi, nede krallar gibi kılıç sallamayı, kelle uçurmayı hiç bir zaman aklının kenarından bile geçirmemiştir. Alıntımıza dönecek olursak;
"Nida- Kanaatimce bu inancın daha önemli boyutu Yahudilik ve Hristiyanlığın başına gelenlerin İslam düşüncesinin başına gelmesi endişesi. Konunun bu boyutu üzerinde durmanın daha faydalı olduğu kanaatindeyim. Bu inancın İslam düşüncesine etkisi ne boyuttadır?
M. D.- Evet, dediklerinize aynen katılıyorum. Bugün İslam düşüncesi, Kur'an dışından Hinduizm, Budizm, Zerdüştlük, İsrailiyat ve Mesihiyyat gibi değişik coğrafya ve iklimlerden akan kirli sularla- ne yazık ki- kirletilmiştir.
Fakat ümitsiz değiliz, korkuya, endişeye kapılmıyoruz. Zira İslam'ın son vahyi Kur'an sapasağlam ortadadır. Resulullah'ın nezih sünneti ise, bütün flulaştırmalara rağmen, yine Kur'an'la ve sair bilgi vasıtalarıyla gün yüzüne çıkartılabilecek vaziyettedir. Üzüntülü, kederli, panikli ve telaşlı olması gerekenler, alternatif dinin müntesipleridir.
Elimizde Kur'an gibi, dünyanın en mükemmel imkanı, Allah'ın en büyük lütfu bulunduğu sürece, dünyanın bütün dalaletlerini-moderniyle, gelenekseliyle- hidayete dönüştürme gücüne sahibiz. Bütün mesele, dinimizi ciddiye almak ve çok çalışmaktır." (erdemyolu.com)
Gerçekten üzülmemek mümkün müdür? Humeyni Şiası, kendisini Mehdi ilan edebilir! Kurtarıcı, hidayete erdirici gösterebilir de, Fetö çömezi kimdir ki, ne kapasitesi, ne gücü bulunmaktadır ki, kendisini "Mehdi" ilan etsin ve kan döksün?
Aslında, devlet yetkililerimiz, bir Feto Mehdi(!)si ile yetinmemelidirler! Ülkemizde, halkın arasında kimler var ise, kendilerine Mehdi, Mesih süsü veriyorsa, araştırılmalı, yaka, paça bulunarak, Mehdi(!)lik gücünü, kuvvetini ve kudretini nereden aldıklarını ispat ettirmelidirler!..
" Nida -Bu konuda temel dayanak- sizin çalışmanızda da göze çarptığı üzre- hadisler. Bu konudaki hadislere karşı tavır ne olmalıdır?
M.D. Evet, haklısınız, mehdilik ve benzeri konuların dayanağı kuşkusuz hadislerdir. Ne yazık ki hadis konusunda Müslümanların kafasında hala önemli takıntılar var.
Hala hadisle sünneti ayıramayan Müslümanın sayısı azımsanmayacak kadardır. Hadis adı altında pek çok İslam dışı söylem, ne yazık ki İslami kılıfa büründürülmüştür. Bizim bu mehdilik çalışmamızda olduğu gibi, hadislerin mutlaka Kur'an'la, akıl ve iz'anla, tarihi verilerle kritiği yapılmalıdır.
İnsanlar körü körüne inat etmeyi bırakmalı, 'hadis' denilen bir rivayetin Kur'an'dan neleri götürdüğünü, veya neleri örttüğünü iyi hesap etmelidir. Günlük hayatımızda nasıl ki, ister dostumuz olsun, ister düşmanımız olsun, bir kişi hakkında, duyduğumuz her söze inanmıyor, mutlaka emin olmak istiyor, emin olmamızı sağlayacak birtakım deliller, kanıtlar istiyoruz...." (erdemyolu.com)
Netice olarak;
Tüm bunlardan anlıyor ve inanıyoruz ki, zamanımız Kur'an'a yönelme, emirlerini yaşama, hayata geçirme zamanıdır!.. Elbette ki, sahih, mütevatir hadisi şerifleri de baş tacı ederek, Kur'an'a götürüp, Kur'an'dan hadis hakkında referans almak zorundayız!..
Tabii ki, bu çalışmayı da yapacak olan, ilim adamlarımızdır. Her türlü hikayeden, hurafeden uzak çalışma yapan ilim ve bilginlerimiz yapacaktır.
Yukarılarda, söz arasında kurban kesmeden, kurban ibadetinden söz etmiştim. Başkanlığımıza hibe edilen, vekalet verilen kurbanlardan şek ve şüphemiz yoksa da, ortalarda dolaşan bir hayli neidüğü belirsiz kurum, kuruluş ve kişilerin toplamış oldukları Kurban etleri, derileri ve sakatatları nereye, hangi mahfile, kimlere sarfedilmektedir?..
Tüm bunların araştırılarak, milletimizi kandırmaya çalışan uyanıklara, mehdi geçinenlere fırsat verilmemelidir. Görülen ve yaşanan odur ki, tüm dünyada, Fetö teröristine verilen kurban ne oldu, nereye harcandı, Milletçe bunu yaşamış olduk! Rabbimiz, bizleri, Mehdilik, Mesihlik düşüncesinden uzak eylesin. Selam ve dua ile.
Yorum Gönder