Günümüz dünyasında, her aklına esen insan, Kur'ân meali hazırlamakta, ayeti kerimeler arasında, parantezler açarak, çeşit eşit yorumlar getirmekte ve çoğu zamanda, ayetin asıl kavramı ile ilgili olmayan hususları ayetlere ekleyerek, kafa karıştırmaktalar, Müslümanların zihin dünyalarını allak bullak etmektedirler.
Yukarıda, arzettiğim ayeti kerimenin Türkçesini, sayın Y. N. Öztürk hocanın mealinden almış oldum. İsterseniz, diğer yüzlerce Kur'an Mealini araştırın, inceleyin ve sonra göreceksiniz ki, tamamen birbirlerinden farklı, ayrı ayrı anlam yüklemeleri olmuş, herkes kendi keyfi ve arzuları doğrultusunda Kur'an Meali hazırlamıştır.
Tabii ki, Başkanlığımızın, söz konusu Kur'an Meali çalışmalarına bir " dur" demesi, layık olmayan, insanımızın beyinlerini karıştıran hazırlanmış meallere vize vermemesi lazımdır. Aksi, halde, her kafadan bir ses çıkarsa, herkes kendine göre ayetlere yorum, anlam getirirse, bu işten sıyrılmamız, kurtulmamız mümkün olmayacaktır.
Bu noktadan hareketle, günümüzde, vuku bulan kadınlara şiddet konusunu bir alıntı ile tetkik edelim: Bakalım, Kur'an'da, kadına şiddet var mıdır veya yok mudur?
" Kur'an'da geçen kadınlarla ilgili en çok tartışma konusu olmuş ayetlerden biri Nisa Suresi 34. ayettir. Bu ayeti ( birlikte ) inceleyelim. Prof. Yaşar Nuri Öztürk şöyle demektedir:
" Bu ayet erkeklerin kadına ' kavvam ' yani koruyucu, kollayıcı, gözetici olmalarıdır. Ne var ki Kur'an ayetlerini, kadını horlamak için pervasızca tevil eden ve sürekli anlam kaydırmaları yapan çoğu müfessirler bu ' kavvam ' kelimesini hakim, yönetici gibi Kur'an'daki kullanımına uymayan anlamlar vererek erkek despotizmine gerekçe yapmışlardır.
Aynı ayetteki ' fadribu' kelimesi, Kur'an'da kullanılan anlamlarından yalnız bir tanesiyle kayıtlanmış ve emirden hep ' dövmek' çıkartılmıştır. Bütün tevillerini ve yorumlarını kadın aleyhine yapan yaklaşımlardan zaten başka bir şey beklenemezdi.
Oysa, kelimenin diğer anlamları ayetin amacını ve düzenlenen konunun maksadını çok daha doyurucu biçimde önümüze koymaktadır. İşin esası şu ki, Kur'an bir çok yerde sergilediği kelam mucizesini burada da sergileyerek, bir tek kelimeyle bir kaç alternatifi birden vermiştir.
Biraz teknik detay verirsek şunları söyleyeceğiz: ' Fadribu' emrinin kökü olan ' darb' kelimesinin 30'a yakın anlamından en önemlileri ' vurmak, dövmek, huruç ( çıkmak) zehap ( gitmek) ve dolaşmaktır' ( Bakınız: İbn Mansur, Lisanul Arab, ' Darb' Maddesi) Durum bu olunca konumuz olan ayetteki emri bu anlamların muhtemel olan her biriyle değerlendirmek gerekmektedir. Buna göre emri aynı zamanda ifal kalıbından da anladığımızda ifade ettiği manalar şunlar olur:
- Onları evden çıkarın,
- Onları bulundukları yerin dışına gitmek zorunda bırakın,
- Onları dövün. Kur'an böylece içinde bulunulan duruma ve karşılaşılan şartlara göre bu üç seçenekten birinin kullanılmasını istemektedir.
Ve dikkat edilirse ilk iki seçenek düzenlenen konuda, sonuç almak bakımından hem insan psikolojisine hem de hukuk mantığına daha uygundur." (Y. N. Öztürk, Kur'an'daki İslam, s-552-554)
İşte, tüm bu anlatımlar bizlere göstermektedir ki, yanlış din algısı sebebiyle, ülkemiz sokaklarında kadın feryadından, öldürülmesinden, vahşetinden, kocaların; hapishaneye uğurlanmasından, çocukların mağdur ve perişan olmasından, yuvaların yıkılmasından, tarümar olmasından geçilmemektedir.
İşte, tüm bu anlatımlar bizlere göstermektedir ki, yanlış din algısı sebebiyle, ülkemiz sokaklarında kadın feryadından, öldürülmesinden, vahşetinden, kocaların; hapishaneye uğurlanmasından, çocukların mağdur ve perişan olmasından, yuvaların yıkılmasından, tarümar olmasından geçilmemektedir.
Peki, bu olumsuz, çirkin, nefret veren davranışlar ne zaman sona erecek, yuvalarda huzur çiçekleri açacaktır? Bu kaosun çözüm yolu, çaresi nedir, ne değildir? Bu hususların tartışılması, gündeme alınması, çare, fikir, kurtuluş halinin düşünülmesi gerekmektedir.
Polisiye tedbirler, Jandarmanın, emniyetin evleri gözetlemesi, yüz metre, iki yüz metre, beş yüz metre yaklaşılmaması müeyyidesi, çözüm ve netice vermemektedir. Çünkü, gözü dönmüş cahil koca; laf anlamayan, lüksün, konforun hasretini çekmekte olan hanım efendi, bu mevzuda direndikçe direnecek, çiftler birbirlerine meydan okuyacak ve sonucunda da ölüm, vurma, şiddet ve darp vuku bulacaktır!..
O halde ne yapmalıyız? Bir kere, her şeyden önce, yanlış din algısının giderilmesi, beyinlere, dimağlara Kur'anî emirlerin verilmesi, anlatılması, en başta gelen çözüm yoludur. Tabii ki, bu işin çıkar yolu da, Başkanlığımıza düşmektedir.
Yüz bini aşan bir Din adamı kitlesi, ellerindeki Kur'an'la problemin üzerine üzerine yürüyecekler, uydurma hadislerden ziyade, Resulullah (sav)in ve sahabe-i kiramın örnek yaşantılarını misal vererek, örnek göstererek, ülke gündeminde yep yeni bir çığır açmış olacaklardır.
Yukarıdan beri anlatıldığı, zaman zaman bu hususların üzerinde çalışma yapıldığı gibi, millet olarak, kadın ve erkek çatışmalarından çok sıkıntı, ızdırap çekmekte, her alanda, her yerde ağıt, figan, feryat, acı dolu sayhalar, iniltiler duymaktayız.
Bir kere, 21 nci çağın insanlarına böylesi rezilce, utanılacak, hicap duyulacak davranışlar yakışmamaktadır. Yabancılar, Ay'a, Mars'a yolculuk yaparken, bizim Müslüman olarak sokaklarda ailevi kavgalar yapmamız, el aleme rezil olmamız terbiyesizce bir haldir.
Tabii ki, kadın-erkek arasında zaman zaman tartışma, niza', anlaşamamazlık, fikir ve görüş ayrılığı olabilir. Niçin oldu diye? Hemen, silaha sarılmak, vurmak, kırmak, öldürmek günah ve ayıp şeylerdir!.. Elbette, bir sıkıntı olduğu vakit, medenice, insanca konuşup, ya ayrılık veya birleşme cihetini tercih etmeliyiz!..
Rabbim!.. Aziz milletimize, huzursuzluk, sıkıntı, kaos vermesin!.. Dirlik ve düzen nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Yorum Gönder