kuran okuma anlama
" O (cehennem), insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için büyük bir uyarıcı musibetlerden biridir." (Müddessir sûresi, âyet 35, 36, 37)

Bu yazımla, vahyedildiğinden bu yana, Müslümanlar olarak, elimizden düşürmediğimiz, her an, her dem onunla bir ve beraber olduğumuz, yasinler, hatimler indirdiğimiz, onu hayatımızın tek kitabı kabul ettiğimiz aziz kitabımız Kur'an'ı okuyup, ama, anlamadığımızı, mesajlarına, içeriğine nüfuz etmediğimizden bahsedeceğim!,,

Evet, Kur'an'ı inişinden bu yana okuyoruz!.. Evlerimiz de, camilerimiz de, hayatımızın her anında ve her daim!..Ama, Resulullah (sav) ve sahabe-i kiram dönemindeki okuyuşlar, günümüz dünyasında bulunmamaktadır!.. Onların okuyuşları farklı, bizim okuyuşumuz farklıdır!..
Onlar, Kur'an'ı okuyup, hemen emirlerini hayatlarında uyguluyor, millet bünyesinde ayetlerin hükümleri makes buluyordu. Ya biz? 

"Söyledikleri (bu) sözden dolayı Allah onlara, içinde devamlı kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İyi hareket edenlerin mükâfatı işte budur." (Mâide sûresi, âyet 85)

Kur'an'ın, dünkü okunuşu farklı idi, günümüzde kafalarımızı sallayarak okuduğumuz Kur'an çok çok farklıdır!.. Dün, Kur'an okunuyordu, devlet olmak için, devletin yönetim tarzını belirlemek için, milleti ona uydurmak, uygulatmak için okunuyordu. 

Günümüz dünyasında ise, okunmasının amacı, mezardaki ölüleri kurtarmak, dirileri yaşayışları ile baş başa bırakıp, ortamdan, dünyadan, hayattan, evlerden, sinelerden, toplum içerisinden, sokaktan, meydandan, iş yerlerinden, caddelerden uzaklaştırmak içindir. Niçin ve neden?

" Emevi ve Abbasi hanedanları zamanında din adamları tarafından uydurulan dinin etkisi Müslüman ülkelerde hala baskın durumda. Kur'an'ın eksik, anlaşılamaz ve manevi bir rehber olamayacak kadar yetersiz olduğu fikri, dinsel kitapların ortaya çıkması için muazzam bir talep oluşturdu; ve sakallı sarıklı din adamları tarafından ciltlerce kitap ortaya çıkarıldı.
İnsanlara bu kitapların Kur'an'ı tamamlayacağı, açıklayacağı ve detaylandıracağı söylendi. Dolayısıyla bu din adamlarının ima ettiği aslında Allah'ın bilge ve kolay anlaşılır bir yazar olmadığı idi; mesajını açıkça ifade edemediği gibi; bir çok konuda, hatta bazı önemli manevi ilke ve uygulamaları içeren konularda bile rehberlik sağlamayı başaramadı.
Bu tamamlayıcı kitaplar olmadan, Kur'an bireylere dinde ancak sınırlı derecede yol gösterici olabilirdi. Hatta bazıları , işi sadece Kur'an okumanın kişiyi yanlış yola götüreceğini ilan etmeye kadar götürdü. Sayısız hadis ve mezhep hukuku şeriat kitabı " sahih" yani güvenilir veya " hak" yani gerçek olarak etiketlendi.
Böylece bu kitaplar pratikte Kur'an'ın yerine geçmiş oldular. Kur'an tek başına anlaşılabilecek bir kitap değildi; insanların Kur'an'ı anlayabilmek için profesyonel anlatıcılara, koleksiyonculara, editörlere ve söylenti ve spekülasyon ulemasına gereksinimi vardı.
Bir çok insan Kur'an'ı yorumlamak ve açıklamak için yazılmış ciltler dolusu kitap arasında kayboldu ve Kur'an'ın kendisini çalışmak için zaman bulamadı. O zamanı bulan ayrıcalıklı azınlığın ise Kur'an'ın anlamak için çok az şansları vardı, çünkü zihinleri insan yapımı dini talimatlarla zehirlenmiş, mantıkları " kutsal virüsler" olarak adlandırabileceğimiz çelişkili öğretiler tarafından yozlaştırılmıştı. " ( kimseonuokumuyor.com)
Zaten, Emevi ve Abbasi krallarının istediği de bu idi.. Kur'an; okunsun, hatimler indirilsin ama, emirleri, helalleri, haramları, buyrukları hayata yansımasın, kralların keyfini, rahatını, huzurunu bozmasın idi. Bir kere, çirkefe bulaşmış, saraylarında çengi, çüngüş, işret, şarabın her türlüsü içilen bir alemde, bir ortamda Kur'an olamazdı ve onun için oldurmadılar!..

Emevi ve Abbasi dönemlerinde böyle atılan temel, Selçuklu, Fatımı, Osmanlı ve diğer zaman dilimlerinde de aynen bu şekil yaşanmış, tatbik edilir olmuştur!.. Hatta, iş o kadar ileriye götürüldü ki, bir takım uyduruk hesaplar, kitaplar, düşünceler uğruna, " kardeş katli" " yeğen katli" bile fetvalarla desteklenir, cevaz verilir hale getirildi. 

Osmanlı dönemlerinde, yaşayan şehzadeler, akıllı, mantıklı, dürüst bir şekilde hayatı yaşayamamış, sürekli ha bu gün, ha yarın " öldürülürüm" endişesi ile ölümü beklemişlerdir!.. Kapalı bir odada, bir kafes içerisinde, " hadımlaştırılmış" insanların arasında, hayatlarını kör topal idare ve devam ettirmişlerdir. Ama, yine de, akıbetten kurtulamamışlar, yağlı urganlar, ipler boğazlarına geçirilmiştir.

" Din uleması, imamlar ve onların kör izleyicileri, Kur'an'ın bulunduğu fiziksel ortama ( üzerinde Kur'an ayetlerinin yazılı olduğu deri veya kağıt parçalarına) azami derecede saygı göstermelerine rağmen Kur'an'ın mesajına olan inanç ve saygılarını kaybettiler.
Kur'an ayetleri duvarlarda yüksek yerlere asıldı, dokunulacakları ya da ele alınacakları zaman abartılı saygılar sunuldu, ama aynı ayetler yol gösterici olarak nadiren baş vuru kaynağı sayıldı. Muhammed'e yakıştırılan binlerce hadisin oluşturduğu çelişkili ve karmakarışık labirentler içinde onların da kafaları karıştı ve mezhep kitaplarının saçma ayrıntıları arasında kayboldular.
Kur'an'a ara sıra atıfta bulundukları zaman da, bu çoğu kez kötüye kullanma amacını taşıyordu. Kutsal savaşlar ilan edebilmek veya saldırganlığı haklı çıkarmak için ayetleri bağlamlarından koparıp slogan olarak kullanma gibi...İnsanları cahilliğin karanlığından çıkarıp özgürleştiren Kur'an, Muhammed'in vefatından kısa bir süre sonra, Ayetleri ölüler için okunan, zihinsel veya fiziksel hastalıkları olanlar tarafından muska olarak taşınan , korkulması ve önünde eğilinmesi gereken kağıttan bir puta dönüştürüldü. Kur'an, en çok okunan kitaplardan biri olarak kabul görmesine rağmen, milyonlarca Müslüman Kur'an'ı anlamının farkında olmadan okur.
Ana dilleri Arapça olanlara bile anlayışlarına güvenmemeleri öğretilir. Kur'an en çok okunan kitap olabilir, ama din adamlarının ortak çabalarıyla tarihteki en az anlaşılan ve en az uyulan popüler kitap haline getirilmiştir." ( a. g. site)

Aziz Kur'an; ne cin kovalama, ne muska kitabı, ne korkunç varlıktan muhafaza altında olunmak için vahyedilmiş bir kitap değildir. Zaten, böyle anlayanlar, bu şekil algılayanlar, bir kere Kur'an'ı, kamil ve tam anlaşılır şekilde okumuş değillerdir. 

Onların maksatları, el görsün, dostlar bizi pazarda örsün kabilinden veya, ölülere okunsun, okuyanlar beş on kuruş nemalansınlar, istifade etsinler, çoluk-çocuklarına ekmek parası kazanmış olsunlar diye okumaktadırlar. 

Günümüz dünyasında, Kur'an denilince, hemen akıllara, şeytan, cin, peri, büyü, sihir, muska, görünmeyen varlıkları kaçırma, güzel rüya görme, ayetleri yazdırıp, beden üzerinde bulundurma vb. şeyler akla gelmektedir. 

İslam adına, yazılmış bulunan ilmihal veya diğer dini kitaplar, Kur'an kaynaklı olmayıp, yazanların indi görüşleri, düşünceleri, algıları, kafalarındaki şişirme bilgilerden ibarettir. Söz konusu, bu bilgiler, Kur'an'ın aksine, İslam'ı zorlaştırmış, mes'eleleri içinden, içerisinden çıkılmaz hale getirmiştir. 

Söz konusu derlenmiş, yazılmış kitapların içeriğine nüfuz edildiği zaman görülecektir ki, ifadelerin, beyanların, görüşlerin, düşüncelerin, öne sürülen iddiaların hiç biri Kur'an'la ilintili olmayıp, sadece yazanın keyfince uydurulmuş, abartılmış faydasız, yararsız düşüncelerdir.

Yani, Kur'an, her taraftadır, ellerdedir, dillerdedir, duvarlardadır, mescitlerdedir ama, şekli olarak, kılıf içerisinde bulunarak bulunmaktadır. Emirleri, mesajları, buyrukları hayata yansımamış, insanlığı irşad eder durumda değildir.

Şerafettin Özdemir

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *