islam-kuran-türk-bayragi-15-temmuz
" ( Deki ); Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!" ( En'âm sûresi, âyet 114 )

Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir." ( En'âm sûresi, âyet 115 )


Gündemimiz dop doludur. Niçin doludur? Çünkü, ülke olarak, millet olarak içerisinde boca olduğumuz kaos, kaotik manzara, bizlere acı bir gerçeği öğretmiştir!..

Ne yazık ki, bin yıllık millet tarihimizde, kitleler olarak Kuran'ı okumayı, anlamayı ve emirlerini yaşamayı Mollalara, Mehdi(!)lere, Mesihlere, tarikat erbabına ve liderlerine havale etmişiz, kendimiz anlamak istemeyişimizdendir.

Halbu ki, elimizdeki aziz Kur'an; okunmak, anlaşılmak ve emirleri yaşanmak için vahyedilmiştir!.. Yoksa, Hristiyan aleminin, İncili okumalarını üstlenmeleri, halka bu fırsatın verilmediği, okuyamadıkları gibi acı bir sonuç tezahür etmiştir ve etmeye devam edecektir!..

Örneğin; 15 Temmuz 2016 tarihinde milletçe yaşamış olduğumuz acı manzara neyin nesidir?.. Kitleler aldatılmış, kandırılmış, oyalanmış, üstteki Feto denilen aşağılık, kerametten, Mehdi(!)likten dem vururken, milyonlar, trilyonlar kasalara inerken, bağlıları ise, ellerindekini, avuçlarındakini ağabeylerine, imamlarına vermekten çekinmemişlerdir.

Tıpkı bunun gibi, ülkemizde var olan cemaatler, ekoller, klikler, şeyhler, kerametçiler, efendi hazretleri şişirmeciliği aynı manzarayı yaşamakta, aynı akibetin içerisinde yuvarlanıp gitmektedirler!..

Müridan kesimler, ala bildiğince Kur'an'dan uzak, Kur'an onlara yasaklanmış, sadece üstadlarının menkıbeleri, kıssaları, rüyaları, hayalleri, ileriye yönelik keşfi tahayyülatları gündemi korumaktadır!.. Şu alıntıma dikkat çekmek isterim:

" Çağdaş hurafelerden arınalım eyvallah da önceki (şimdiye göre, o zamanda o zaman için çağdaş) hurafeler ne olacak; hurafe, hurafedir, seninki kötü, benim ki iyi denebilir mi?! Onlar da ürettiklerinde çağdaş değiller miydi?
Eskimeyen, eskimeyecek olan, çağlar üstü olan, çağına rengini verecek olan, bir şeyin her açıdan tek ve yetkin ölçütü yalnız ve ancak Kur'an'dır. Onun anlam dünyasına uygun ve Rıza-i Bari'nin maksuduna muvafıksa, ona dair resulullahın sünneti ve ondan tevarüs edilen mütevatir uygulamalar da ameli salihattır, ahlaktır, baş göz üstü edilecek olan. Gerisi, ona rağmen olacaksa ancak ' dır dır'dır! Adğasü ahlam ve/ya lehvel hadistir. Top yekün bir oyun oynaştır.
Her çağın yeni kavramları, öncekini algılama ve sınırlandırma, değiştirme, yeniden yorumlama tavrı vardır. Değişmeyecek olan ana ilkelerdir. Ruhtur. Durduğumuz yerdir. Hayata bakışımızdır. Niçin yaratıldığımız gerçeğidir. Nereden gelip nereye gittiğimizin bilincidir.
Yaratıcımızın hayata yüklediği anlam ve verdiği renktir. Kur'ani kavramlardır. Onun ihya ve inşasıdır. Asıl soru/n şu; ' Kur'anın kavramlarına ne oldu, Kur'an nasıl bir evrensel kitaptır, sırf bir çağa hapsedilecekse bu çağa ve sonrakilere nasıl şifa ve ziya taşıyacak? Yorumu kutsamak ile çağın hurafeleri aynı yere oturmuyor mu? Evet, ' zihinsel hicret' şart ama öze dönerek, Kur'an'a yönelerek." ( M.Bozacı)

Tüm yaşanılan buhranlar nerelerden, nelerden kaynaklanmaktadır biliyor musunuz? Cevabı açık ve seçiktir: Kuran'ı okuyup da anlayamayışımız, yüksek raflara asmamız, duvarlardan indiremeyişimiz, sadece hocaların onu anlar düşünce ve yanlışımızdır.

O halde, madem ki, aziz Kur'an'ı, sadece hocalar, bilginler anlamaktadır!.. O halde, anlayanlar, idrak edenler, algılayanlar sorumludur, yanlışı ortaya çıkmaz mı? Madem ki, halk tabakaları, ekseriyat anlayamıyor, anlamıyor, mesajlarını bilmiyor, o halde bilmediklerinden, anlamını bilmedikleri bir Kur'an'dan niçin sorumlu olsunlar ki?..

Aslında, sorun nerede yatmaktadır biliyor musunuz? Milletin, kalabalıkların vurdumduymazlığında yatmaktadır!.. Halk, zannediyor ki, camiler; sadece namaz kılma mekanlarıdır!.. Hayır!.. Bu doğru bir yaklaşım değildir!..

Resulullah (sav)'in, Medine mescidine uzanırlarsa, okurlarsa, göreceklerdir ki, Medine mescidi bir suffe , bir medrese, bir kurra yetiştirme, bir Kur'an talimi, ezberleme ve anlama mekanı idi!.. Yine alıntımıza dönecek olursam;

" Hristiyanlık İsa olmadığı, o savunulmadığı için değil, İncil korunamadığı için bu halde. Keza Musa değil Tevrat sahiplenilmediği için Yahudilik diye bir din var. Gerçi o aşırı kutsanıp değer atfedilen önceki dönem külliyatına bakılacak olsa, onlarda da ne ucubeler, ne müdahaleler, ne fecaatler görülebilecektir.
Peki, " hadis-sünnet" söylemi neyin üstünü örtüyor, nerelere kapı aralıyor, hangi kapıları, köprüleri yıkıyor düşünmek gerekmez mi?
Şimdi biz de şöyle bir önerme kursak " hadis-sünnet eşleştirilmesi ne anlama geliyor ve bu söylemin tehlikesi" diye bu kimin işine gelir, kimlerin işine gelmez? İşine gelmeyecek olanların renk, niyet ve kimlik farklılıkları nasıl oluyor da onları bir araya getiriyor, ortak payda da birleştiriyor
İfrata tefritle, yanlışa başka bir yanlışla cevap veremeyiz. Şu düştüğümüz hal bile muhal. " Kur'an İslamı" söyleminin birilerince kötü niyetle kullanılıyor, kuruluyor olması, suiistimal edilmesi bizi Hakkı ve hakikati teslim etmekten, ona teslim olmaktan alıkoymamalı.
Maalesef bir gerçek var ki o da Müslümanım diyenlerin Kur'an'dan uzak bir algı dünyasına, hülyasına kapılmış olmalarıdır. Kur'an'a mehcur bakmamalarıdır.
Ondan başka veli, dost ve kılavuz edinir olma gafletleridir. Ne derseniz deyiniz, kim lafı nereye çekerse çeksin, önermeyi ne amaçla kullanırsa kullansın vakıa şu; bizler çağın gerisindeyiz, zira çağrının, Kur'an'ın farkında değiliz; çok ama çok uzağındayız! (M.Bozacı)
Netice olarak;

Ümmet ve milletimiz; bir an önce, acilen, tez vakitte Kur'an'a yönelmeli, anlamalı, hayatlarına sokmaları lazımdır. Aksi halde, büyük bir sorunun muhatabı oluruz?

Anlamadığımız, bilmediğimiz, tanımadığımız, emirlerine, önerilerine, mesajlarına aşina olmadan, nasıl sorgu sual ile muhatap oluruz?

Belki denilecektir ki, "Efendim! Hocalarımız anlıyor ya!" Hayır. Bu tür bir itiraz, savunma, yeterli ve kifayet edici olmayacaktır!.. Dolayısıyla,

Ülkemiz içerisinde, milletimiz arasında, yeni yeni Feto'ların çıkmaması, masum, mazlum insanımızı Mehdi(!)lik adına katletmemesi için, Kur'an'ı anlamak, yönelmek zorundayız!..

Vallahi!.. Bu arzumuz yerine getirildiği takdirde, Müslümanlar ile aralarına hiç bir aracı sızmayacak, "rabıtacı", "vesileci ", "şefaatçı", "kurtarıcı" sokulamayacak, onun alın terini sömürmeyecektir.

Rabbimiz!.. Bu konuda bizlere kolaylık ihsan buyursun!.. Selam ve dua ile..

15 Temmuz 2016 tarihinde milletçe yaşamış olduğumuz acı manzara neyin nesidir?.. Kitleler aldatılmış, kandırılmış, oyalanmış, üstteki Feto denilen aşağılık, kerametten, Mehdi(!)likten dem vururken, milyonlar, trilyonlar kasalara inerken, bağlıları ise, ellerindekini, avuçlarındakini ağabeylerine, imamlarına vermekten çekinmemişlerdir. Tıpkı bunun gibi, ülkemizde var olan cemaatler, ekoller, klikler, şeyhler, kerametçiler, efendi hazretleri şişirmeciliği aynı manzarayı yaşamakta, aynı akibetin içerisinde yuvarlanıp gitmektedirler!.. Müridan kesimler, ala bildiğince Kur'an'dan uzak, Kur'an onlara yasaklanmış, sadece üstadlarının menkıbeleri, kıssaları, rüyaları, hayalleri, ileriye yönelik keşfi tahayyülatları gündemi korumaktadır

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *