" İyi davranışlar içinde kendini bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten bütün işlerin sonu Allah'a varır. " ( Lokman sûresi, âyet 22 )
Ayeti kerime içerisinde geçen Muhsin kelimesi , bir hadise göre , " Allah'a, O'nu görür gibi kulluk edendir." buyrulmaktadır. Kulluk, yalnızca günlük, vakitli, belli tapınma şekilleriyle değil, bütün hayatın Allah rızasına tahsisi ile gerçekleşir.
" Ameller niyetlere göre" değer kazanır. Allah rızası için bu niyetle atılan her adım, alınan her nefes... İbadettir, kulluktur, ihsandır.
Lakin, toplum hayatımızda öyle şarlatanlara ve dangalaklara rast gelmekte , şahit olmaktayız ki, onların; hal ve tavırlarından, İslamî tabirleri vıcık vıcık edişinden tiksinmemek, tiksinti duymamak, nefret etmemek mümkün değildir.
Din istismarı dedim de, eski tarihlerde, halktan oy toplamaya çıkan politikacılar; millet önünde, kürsülerde, propaganda esnasında neler söylerler, din, iman, Allah, Peygamber, cennet, cehennem kelimeleri gırla giderdi. Her defasında, Allah Kuran demeleri, onlara büyük alkışlar getirirdi.
Ancak, bu cingözlük şimdilerde boyut ve şekil değiştirir olmuştur. Adam, esnaf olmuş ama, her defasında, beş vakit namazlı oluşundan, bir kaç kez hacca gidişinden, değil farz orucunu, nafile oruç bile tuttuğundan dem vurarak satış yapmakta, müşterinin inanmasını, sürekli kendisine gelmesini sağlamaktadır.
" mütedeyyin insanları müşteri edinmek için İslam dini/düşüncesinin önemli kavramlarını şirketlerine, iş yerlerine ve ürünlerine isim/marka olarak vermeye başladılar. Bu furyadan Allah ve Peygamber dışında bütün önemli İslami/dinî kavramlar nasibini aldı:
İslam, şeriat, tevhid, tekbir; ihlas, Mekke-Medine, hicret, miraç, cihad, zemzem, hicab, tesettür; iffet... vs. İslam ( Kitabevi, cenaze işleri), Tevhid ( Kitabevi...), Tekbir ( giyim), Mekke- Medine ( turizm), Miraç ( asansörleri), Cihad ( köfte salonu), Zemzem ( kola), Hicab tesettür muhafazakar moda, iffet giyim islami moda, Şeriat ( mayo-haşema)...
Bunlardan biri üzerinde biraz durmak istiyoruz: " Tekbir Giyim" Tekbir, bilindiği gibi İslam'ın temeli olan Tevhid'in parolasıdır: "Allahu Ekber" . Kanaatimce bu kavramın bir tekstil ( giyim) şirketine isim/marka yapılması, İslam dinine ve onun temel inanç ilkesi olan Allah'a büyük bir saygısızlıktır.
Bir yönüyle bana Tevhide şirk koşulmuş gibi gelmektedir. Artık " Tekbir" dendiği zaman aklımıza sadece " Allahu Ekber" gelmiyor aynı zamanda " Tekbir Giyim" ve onun defilelerde istihdam ettiği güzel manken yüzleri ve desenli eşarplar geliyor.
Biraz önce Allah ve Peygamber'in bu istismar çarkının dışında kaldığını söylemiştim. Aslında bu fütursuzluk, Allah'ın ismini de kullanmadan kaçınmadı. Bir holding ortaklarına ve mudilerine dağıtmak üzere hazırlamış olduğu dosyanın iç kapağına " En büyük ortağımız Allah'tır" diye yazmaktan çekinmedi.
Holding kısa sürede bir sürü yolsuzluk ve dümenle iflas edince ( haşa) en büyük ortak da bir anlam da iflas etmiş oldu. Benzer bir istismar çarkı bu günlerde küresel düzlemde ve Türkiye'de İslamcılığa ve Fundamentalizme panzehir olarak Mevlânâ ve Mesnevî üzerinden yürütülmektedir. " İlhami Güler. Ahir Zaman İlmihali. sy. 187-188)
Teessürle, üzülerek, kahrolarak ifade etmeliyim ki, her yıl kendisine Umre seferine adamış nice " Hacı Emmi"lerimiz bulunmaktadır ki, bir kere olsun, bir öğrencinin göz yaşını silseydi, kömürü, odunu veya hoparlörü çalışmayan caminin eksik tarafını gidermiş olsaydı.
Heyhat! Ülkemizde, her yıl Umre seferine çıkmak modanın modası olmuştur!.. Çünkü, " Hacı Emmi"ler; başkaları, Miami'de, Paris'te, İspanyol sahillerinde tatil yaparken, kendisi de, umre tatilini tercih etmektedir.
Hem, tatil yapmakta, hem ibadetini yerine getirerek, her yıl " Yarım Hacı" (!) ünvanını hak etmektedir. Umre abonmeleri Hacı Emmiler için, öğrenci yetiştirmek, İHL'deki, İlahiyattaki ve ya diğer okullarımızdaki gariban öğrencilere kucak açmak, yardım etmek, ellerinden tutmak önemli değildir.
Umre abonmeleri hacı emmiler, her yıl bir sefer yapmakta, " Zemzem Tower" lüks otelinde yatarak, kalkarak, lüks kahvaltısını , akşam yemeğini yiyerek, son model duşa kabinlerde duşunu icra ederek ibadetlerini (!) icra etmektedirler..
" Budizme benzer, kemiksiz, kılçıksız, kuralsız ( şeriatsız) hatta ' Allah'sız' alternatif ' light' bir İslam üretilmeye çalışılmaktadır. Terlik olmasa da turistlere yönelik ' sema' gösterileri ve Mevlânâ takıları piyasa yapmaya devam ediyor.
Bu profesyonel kreasyonlar karşısında Konyalı küçük esnafın üretmiş olduğu " Mevlânâ Şekerleri" ve " Mevlânâ Pidesi" artık masum kalmaktadır.
Siyasette ise dinin, solun dışında muhafazakâr ve İslamcı kesim tarafından ellilerden beri Muâviye örneğinde olduğu gibi makam, mevki, iktidar, güç; prestij, para uğruna tepe tepe kullanılmakta olduğunu herkes görüyor:
Bu arada bazı dini özgürlüklerin geliştirilmesi ve genişletilmesi için gösterilen samimi politik çabaları dışarıda tutmamız lazım. Sonuç olarak söylemek gerekirse, Allah Kur'an'da ticari kavramları dini/ahlaki/uhrevi bağlama transfer edip insanların birbirleriyle olan ve Allah ile olan ahlaki ilişkilerini geliştirmeye, düzeltmeye çalışırken;
Müslüman olduğunu söyleyen bazı çevreler ise pür manevi/dini kavramları kendi salt dünyevi çıkarlarını, menfaatlerini, iktidarlarını çoğaltmak için kullanmaktalar, istismar etmekteler.
İnsanlarımızda dini/ahlaki duyarlılık ve bilinç/uyanıklılık gelişmedikçe bu istismar devam edecektir. Bu bilincin oluşması ve gelişmesi yolunda atılacak adımların başında ise şüphesiz " İhlas" kavramını Müslümanlığımızın merkezine yerleştirmek gelmelidir." ( a. g. e. sayfa 188-189 )
Netice olarak;
Üzülerek ifade etmeliyim ki, Hüseyin Hilmi Işık'ın, uydurma, palavra yüklü " Seadeti Ebediyye" isimli kitabı halen okunmakta, K. Maraş'ın tek Tv. kanalı " Aksu" isimli kanalda bile dobra dobra anlatılmaktadır.
Yani, Avrupa'da, ülke içerisinde ve her yerde "Yeşil Sermaye" denen Karun artıkları, halen, çarçur ettikleri fakirlerle, paralarını kaçırmış oldukları garibanlarla helalleşmiş, yüz yüze gelmiş değillerdir.
Yani, " İhlas Holding" "Yimpaş" "Jetfadıl" vb. yüzlerce din istismarcısı kuruluş, bu gün, hak ile yeksan olsalar da, dolandırılmış, oyuna getirilmiş, alın terleri sömürülmüş insanlarla yüzleşme, helalleşme cihetine gitmemektedirler.. Oysa, bu din simsarları, dünyada perişan oldukları gibi, uhrevi alemde de rezil rüsvay olacaklardır!..
Son yıllarda, "Bank Asya" denilen çete kuruluş da öyledir!.. Yani, Feto çetesi rahat edecek, huzur mu bulacaktır?.. Hayır!.. Hayır!.. Bin kere hayır!.. Dünyaya da sığamayacak, ahirette de azaptan kurtulamayacaktır!..Selam ve dua ile..
Yorum Gönder