" İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır. " ( Ahzâb sûresi, âyet 63 )
" Kıyamet gününün bilgisi, O'na havale edilir. O'nun bilgisi dışında hiç bir meyve ( çekirdeği) kabuğunu yarıp çıkamaz, hiç bir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Allah onlara: Ortaklarım nerede! diye seslendiği gün: Buna dair bizden hiç bir şahit olmadığını sana arzederiz, derler." ( Fussilet sûresi, âyet 47 )
Bu önemli mesele hakkında, her önüne gelen bir yorum yapmakta, okumuşu, okumamışı, bileni, bilmeyeni, cahili, allamesi, din adamı, din adamı olmayanı, şeyhi, müridi, kutbu, aktabı, gavsı vb. hasılı yorumları havalarda uçuşmakta ve böylelikle, kafalar ve zihinler karıştırılarak, içinden çıkılmaz hale getirilmektedir..
Toplumsal bir vak'a karşısında hemen kıyamet öne sürülmekte, depremler olur kıyameti koparırlar, sel hadiseleri olur yine kıyamet kopar, savaşlar çıkar kıyamet, seferberlik olur kıyamet, kıtlık olur kıyamet, ahlaksızlık çoğalır kıyamet, fuhuş alenileşir kıyamet, doğruluk azalır kıyamet, kıtaller olur kıyamet vb. hallerde hemen kıyamete sarılınır ve yeryüzünde hayatı bitirirler!..
Oysa, bu mühim meseleyi Kur'an'a havale etmiş olsaydık, bu kadar yorumlar yapılmaz, insanları ümitsizliğe, bedbinliğe, hayal kırıklığına uğratmamış olurdu. Çünkü, kıyamet ne zaman kopacak sorusu bilinmeyen bir tarihlidir.
" Açık da değildir, zira her şeyden önce, bu rivayetler arasında birtakım giderilemez çelişkiler söz konusudur. Hatta Hz. Peygamber'in Kıyamet'in ne zaman kopacağı sorusuna bu konuda hiç bir bilgisinin olmadığı şeklinde bir cevap verdiğine dair rivayetler bile vardır.
Diğer yandan bu konudaki her bir rivayetin bile birbirinden son derece farklı lafızlarla rivayet edilmiş olması, ortada neyin esas alınacağı konusunda bir belirsizliğe de yol açmaktadır.
Keza kıyamet alametleri olarak bahsedilen pek çok olayın gerçekleşip gerçekleşmediği konusundaki tartışmalar, ihtilaflar ve birbirine zıt görüşler ileri sürülmüş olması da rivayetlerin anlaşılması konusunda açıklık ve kesinlikten söz etmenin ne kadar zor olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir.
Öte yandan Kıyamet'in bazıları tarafından küçük Kıyamet-büyük Kıyamet şeklinde ilmi temeli olmayan bir ayrıma tabi tutulmuş olması, benzer şekilde Kıyamet alametlerinin de küçük küçük alametler-büyük alametler şeklinde ayrıma tabi tutulmuş olması , bu rivayet malzemesinin bir yandan kendi arasındaki çelişkilerini;
Diğer yandan da Kur'an ile ters düştüğü gerçeğini, ört bas etmeye yönelik, tatminkâr olmayan çabalar olarak görülmelidir ki, bu çabaların ikna edici olması şöyle dursun, bizzat bu gibi konulara ( mesela Mehdi, Deccal ve Hz. İsa'nın gökten inişi gibi konulara);
Dair son zamanlarda yapılan ilmi araştırmalar, hatta asırlar öncesinde İbn Haldun gibi alimlerin mesela Mehdi ile ilgili hadis rivayetlerinin güvenilmezliğini açıkça ifade etmiş olması, bu gibi hususların İslam'ın öğretisi ile ilgisi olmadığını kabul etmemize de imkân vermektedir." ( Ahir Zaman İlmihali, M. H. Kırbaşoğlu, sayfa 123-124 )
Sanırım; 15 Temmuz 2016 ihtilal denemesinden sonra, Fetö Mehdisinin(!) müridleri yollara düşecekler, ülkemiz içerisinde sesleri çıkmasa da, dünyanın orasında, burasında kalmış kalıntıları vaveyla koparacaklardır..
" Kıyamet koptu" " Mehdi zuhur etti" " Deccal çıktı" " İsa gökten inecek" yalanları ile, örgüt artıklarını teselli ve teşyi edeceklerdir!.. Yazıklar olsun!.. Allah, böylesi çömezlere, kıyamet artıklarına fırsat vermesin!..
Zaten; böylesi yapılanmaların, cemaatlerin, hiziplerin, kuruluşların ellerindeki en büyük koz Mehdicilik, kıyamet, Deccal, Güneşin Batı'dan doğması, Doğu'dan bir ateşin zuhuru vb. hayal ürünü bilgilerdir.
Netice olarak;
Kıyameti bekleyen, kıyametten korkan insanoğlu, biraz da kendisini sorgulamalıdır.. Aç gözlülüğünü, doymazlığını, doyumsuzluğunu, oburluğunu sorgulamalıdır.. Ozon tabakasını, Antartika kıtasının bile günden güne ısındığını, ozon tabakası sebebiyle, hastalıkların çoğaldığını, kanserin ala bildiğince yayıldığını sorgulamalıdır..
Yeryüzünde içilecek suların tükendiğini, almış olduğumuz nefesin, soluğun bile kirlendiğini, yemiş olduğumuz yiyeceklerin haddinden fazla şekilde bozulduğunu görmeli ve hal çaresi düşünmelidir.
Yok olan ormanlar, tabiatın dengesinin bozulması, sanayi ve teknolojinin sürekli insanlığın ve tüm canlıların aleyhine gelişmesi ne demektir?
Toplu toplu cinayetlerin, intihar saldırılarının ala bildiğince yaygınlaştığı, süper güçler tarafından desteklendiği iyice idrak edilmelidir. Niçin ve neden?
Savaşlar, ülke saldırıları , binlerce , yüz binlerce masumun hiç yere öldürülmesi, ırzların, namusların talan edilmesi bizlere kıyameti hatırlatmıyor mu? Siz; hala hangi kıyametin kopmasını bekliyorsunuz?
Camii kürsüsündeki vaiz, mihrabtaki imam, ha bire kıyametin küçük ve büyük alametlerini saymaya devam etsin dursun hele!.. Kıyamet, taa ensemizin dibine kadar yaklaşmış ama, biz; mes'elenin ciddi olarak farkında mıyız acaba? Selam ve dua ile..
" Bu durumda " Kıyamet Alametleri" anlayışının, açık, kesin ve tartışılmaz bir iman esası olmadığı, bundan hareketle Kıyamet'in Kur'an'da - ve problemlerine işaret edilen rivayetler malzemesinde- anlatılan olayların teker teker belli bir sırayla ortaya çıkmasının ardından gerçekleşecek bir şey olmayıp,;
Ansızın, hiç beklenmedik bir anda, hem de göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan da kısa bir süre içerisinde gerçekleşecek bir olay olduğunu kabul etmek Kur'an'a daha uygun bir yaklaşım olacaktır.
Kur'an'da Kıyamet'in yakın bir gelecekte gerçekleşecek bir şey olduğunu ima eder görünen ayetlerin ise, Müslümanın benliğinde, Kıyamet'in her an kopabileceği şuurunu uyandırıp yerleştirmeye yönelik olduğunu söylemek mümkündür." ( a. g. e. sayfa 124 )
Netice olarak;
Kıyameti bekleyen, kıyametten korkan insanoğlu, biraz da kendisini sorgulamalıdır.. Aç gözlülüğünü, doymazlığını, doyumsuzluğunu, oburluğunu sorgulamalıdır.. Ozon tabakasını, Antartika kıtasının bile günden güne ısındığını, ozon tabakası sebebiyle, hastalıkların çoğaldığını, kanserin ala bildiğince yayıldığını sorgulamalıdır..
Yeryüzünde içilecek suların tükendiğini, almış olduğumuz nefesin, soluğun bile kirlendiğini, yemiş olduğumuz yiyeceklerin haddinden fazla şekilde bozulduğunu görmeli ve hal çaresi düşünmelidir.
Yok olan ormanlar, tabiatın dengesinin bozulması, sanayi ve teknolojinin sürekli insanlığın ve tüm canlıların aleyhine gelişmesi ne demektir?
Toplu toplu cinayetlerin, intihar saldırılarının ala bildiğince yaygınlaştığı, süper güçler tarafından desteklendiği iyice idrak edilmelidir. Niçin ve neden?
Savaşlar, ülke saldırıları , binlerce , yüz binlerce masumun hiç yere öldürülmesi, ırzların, namusların talan edilmesi bizlere kıyameti hatırlatmıyor mu? Siz; hala hangi kıyametin kopmasını bekliyorsunuz?
Camii kürsüsündeki vaiz, mihrabtaki imam, ha bire kıyametin küçük ve büyük alametlerini saymaya devam etsin dursun hele!.. Kıyamet, taa ensemizin dibine kadar yaklaşmış ama, biz; mes'elenin ciddi olarak farkında mıyız acaba? Selam ve dua ile..
Yorum Gönder