Biz İşittik ve Biz İtaat Ettik
On üç yıllık Mekke hayatı.. Verilen iman kavgası.. Müşriklerin acımasızlığı, zulümleri, baskıları, tazyikleri, vurmaları, kırmaları, darpları, aç bırakmaları, Kâbe'de ibadet etmeye bile imkân vermemeleri o gün, bu gündür unutulacak cinsten vak'alar, hadiseler değildir. Ama, Resulullah (sav)'in, etrafında bir hale gibi çevrilmiş yiğitler, kahramanlar ve bahadırlar bir tek söz söylemekte idiler.
Çünkü, bulmuş oldukları iman, onlara hem dünyada, hem de ahirette saadet, bahtiyarlık, ümid, cennet vaad ediyordu. Diri diri gömülen kız çocuklarının kurtulacağını, Lat'ın, Hübel'in, Uzza'nın ve Menat'ın bir bir yüz üstü yere yıkılacaklarının izhar ediyordu. Çünkü, onların davası iman davası idi.. Hazır ele geçirilmiş bir iman, nasıl bırakılabilir di?
Maalesef, miras yedi gelenekçiler, ne yaptıklarının, ne işlediklerinin farkında ve şuurunda değildirler. Kur'an algıları farklı, amelleri farklı, imanları taklidi, ölüye mevlid okumayı bile farzlaştıracak kadar sapıtmış, Kur'an'ı tepe noktaya, yukarılara asmış zihniyet sahibidirler.
Onun içindir ki, cuma saatlerinde hanımları camiye sokmayıp, onların bilinçsizce bir evde toplanıp " Yasin" tilavet etmelerini din ve İslam'ın emri zanneden bedbahtlardır. Ölünün, 7 sini, 40'nı ve 52 'sini dört gözle takip eden, oradan devşirecekleri üç beş lira ücrete tapan nefsine yenik düşmüş insanlardır.
Tabii ki, yukarıdan beri anlatmış olduğumuz rezilce, rezalet dolu eylemler, bir anda, hemencecik olmuş vak'alar değildir. Yüz yılların birikimi, Emeviler'den bu yana yaşanan, yaşanmakta olan hadiselerdir. Örnek olsun diye anlatıyorum. Bendeniz, zaman zaman hurafi şeyleri yazar, çizer ve anlatırım. Ama, gelin görün ki, sıradan, pespaye, cahil, cühela bir vatandaş , tüm bunlar karşısında " din savunucusu" olmuş, dini müdafaa eder duruma gelir olmaktadır.
Yıllarını, ömrünü İslam davasına adamış bizler, " yenilikçi" " ıslahatçı" ve dinin bazı emirlerini yok etmeye çalışan insanlar olarak lanse ediliriz. Oysa ki, dini müdafaa eden, geleneği, klasik adetleri, hurafeleri korumaya çalışan çömeze sorsanız, vallahi, teyemmümü bile bilemeyecek, takvayı, tadili erkanı bile tarif edemeyecek bir bilgiye bile sahip değildir.
Ama, gelin görün ki, maşallah, bizim din bekçisi (!), sahtekar, utanmaz herif, elinde satırı, baltası, nacağı, dahrası, silahı ve sopası ile, mevlidin, hatimlerin, ölü yasinlerinin, yeniçeriliğini yapmaktadır. Halbu ki, onlara denilecek söz şudur: " Bre edepsiz, cahil, çömez!.. Sen, önce git de abdest almasını, gusül yapmasını öğren!" sözü olacaktır!.. Rabbim!.. Günümüz Müslümanlarına ve İslam dünyasına bilinç, akıl ve basiret nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..
Biz işittik ve biz iman ettik diyorlardı. Ölmek üzere, şehidlik şerbetini içmek üzere, Resulullah (sav)'e biatte bulunup, bir daha iman yolundan, iman kavgasından dönmüyorlardı. Ölmek, eziyet, sürgün, göç, yani Habeş diyarları onların gözlerini kat'iyyen korkutmuyor, daha çok bileniyorlar, azim ve irade sahibi oluyorlardı.
Çünkü, bulmuş oldukları iman, onlara hem dünyada, hem de ahirette saadet, bahtiyarlık, ümid, cennet vaad ediyordu. Diri diri gömülen kız çocuklarının kurtulacağını, Lat'ın, Hübel'in, Uzza'nın ve Menat'ın bir bir yüz üstü yere yıkılacaklarının izhar ediyordu. Çünkü, onların davası iman davası idi.. Hazır ele geçirilmiş bir iman, nasıl bırakılabilir di?
Maalesef, miras yedi gelenekçiler, ne yaptıklarının, ne işlediklerinin farkında ve şuurunda değildirler. Kur'an algıları farklı, amelleri farklı, imanları taklidi, ölüye mevlid okumayı bile farzlaştıracak kadar sapıtmış, Kur'an'ı tepe noktaya, yukarılara asmış zihniyet sahibidirler.
Onun içindir ki, cuma saatlerinde hanımları camiye sokmayıp, onların bilinçsizce bir evde toplanıp " Yasin" tilavet etmelerini din ve İslam'ın emri zanneden bedbahtlardır. Ölünün, 7 sini, 40'nı ve 52 'sini dört gözle takip eden, oradan devşirecekleri üç beş lira ücrete tapan nefsine yenik düşmüş insanlardır.
Gelenekselleşmiş İslam Algısında İsrailiyatın Etkisi
Nice hocalarımız bulunmaktadır ki, mevlit pazarlığı, yasin ticareti, hatim meddahlığı, cennete gönderme siparişleri ile meşgul olmaktadırlar. Oysa, aynı hocanın cemaatına sormalı ki, "Bu hoca, din, iman ve Kur'ân adına sizlere ne öğretmektedir?" alacağınız cevap, " sıfır" olacaktır. Çünkü, hocanın, günah affettirmekten, tabir-i caizse "cennete otobüs kaldırmaktan" başka, başını kaşıyacak zamanı kesinlikle bulunmamaktadır.
Hristiyanlıktaki günah çıkarma ( Sahte affediciler); Hristiyanlara uygulanmış, İncili tahrif ile başlayan ve ruhbanlığın öncelenmesi gibi taktiksel kazanımlara sahte affediciler, günah çıkarıcılar türetilerek Hristiyan alemi bir kaosa sürüklenmiş ve günah işlemekten imtina etmez bir hale getirilmişlerdir.
Aynı yöntem Müslümanların üzerinde de denenmiş ve başarılı olmuş bir yöntemdir. Sahte affediciler türemiş türetilmiş ve Allah'ın ipi yerine şeyhlerinin ipine sarılarak tövbe alan insanlar gayet masumca ve zavallıca bu handikabın içine düşmüşler, düşürülmüşlerdir.
Dinde olmayan bir algıyı dine sokma ( ibadet algısı benzeşmesi; Haftada bir kilise ayini ile haftada bir Müslümanlığını hatırlayıp Cuma namazı kılmayı kendisine düstur edinen Müslümanların yaptıkları ayinsel ibadetin birbirinden şeklen bir farkının olmadığını söylemek çokta acımasızca bir söylem olmadığı kanaatindeyim.
Rabbin hayata müdahil olmadığı bir yaşamda Cuma ibadetinin ruhi bir tatminin ayine dönüştürülmüş hali olduğu bir somut delilidir. Bu durum Hristiyanlıkta da tamda böyle değil midir? Bu ayinsel tutumlara bir yılını günahlarla geçirmiş ama kandil günlerinde camilere akın etmiş insanların yaptıkları da pekâlâ eklenebilir." ( haksozhaber.net V.Selimoğlu)
Zaten, toplumların, kitlelerin gelmiş olduğu nokta bunu izhar etmekte, bu zavallılıkları göstermektedir. Bilhassa, bu yanlışlar, yurt dışı cemaatlerinde daha çok yaşanmakta, kandırılmaya, aldatılmaya müsait olduklarını göstermektedirler.
Tabii ki, yukarıdan beri anlatmış olduğumuz rezilce, rezalet dolu eylemler, bir anda, hemencecik olmuş vak'alar değildir. Yüz yılların birikimi, Emeviler'den bu yana yaşanan, yaşanmakta olan hadiselerdir. Örnek olsun diye anlatıyorum. Bendeniz, zaman zaman hurafi şeyleri yazar, çizer ve anlatırım. Ama, gelin görün ki, sıradan, pespaye, cahil, cühela bir vatandaş , tüm bunlar karşısında " din savunucusu" olmuş, dini müdafaa eder duruma gelir olmaktadır.
Yıllarını, ömrünü İslam davasına adamış bizler, " yenilikçi" " ıslahatçı" ve dinin bazı emirlerini yok etmeye çalışan insanlar olarak lanse ediliriz. Oysa ki, dini müdafaa eden, geleneği, klasik adetleri, hurafeleri korumaya çalışan çömeze sorsanız, vallahi, teyemmümü bile bilemeyecek, takvayı, tadili erkanı bile tarif edemeyecek bir bilgiye bile sahip değildir.
Ama, gelin görün ki, maşallah, bizim din bekçisi (!), sahtekar, utanmaz herif, elinde satırı, baltası, nacağı, dahrası, silahı ve sopası ile, mevlidin, hatimlerin, ölü yasinlerinin, yeniçeriliğini yapmaktadır. Halbu ki, onlara denilecek söz şudur: " Bre edepsiz, cahil, çömez!.. Sen, önce git de abdest almasını, gusül yapmasını öğren!" sözü olacaktır!.. Rabbim!.. Günümüz Müslümanlarına ve İslam dünyasına bilinç, akıl ve basiret nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir