2015

Müslüman ve Yılbaşı
Allah’ın her gecesi yeterince hürmete layıkken bunlardan birini en akıl dışı gerekçelerle ve en rezil eylemlerle harcamaya hazırlanan Müslümanların durumu da tam olarak budur. Onlar Allah’ı unuttukları için Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu ortadadır. (Erdem Uygan - Yükselen Sözler)

Kılıksız bir ihtiyarın, ancak öküzler için çıkarılması gereken nidalarını her geçen gün daha fazla duyuyorsak, hayatımızda hiç görmediğimiz kızaklı geyikle bir semtin kaldırımında karşılaşıyorsak Aralık ayının ortalarını geçmişiz ve Allah’ı çoktan unutmuşuz demektir:

“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkmışlardır.” (Haşr Suresi 59/19) 

Allah’ı unutmanın doğal sonucu, Allah’ın kişiye kendisini unutturmasıdır. Kendisi olamayan bir kişi, ister istemez bir başkası olacaktır. Kim olduğunu bilmeyen, kendini tanımlayamayan ya da başkası üzerinden tanımlayan bir hilkat garibesi… 

Allah’ın her gecesi yeterince hürmete layıkken bunlardan birini en akıl dışı gerekçelerle ve en rezil eylemlerle harcamaya hazırlanan Müslümanların durumu da tam olarak budur. Onlar Allah’ı unuttukları için Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu ortadadır. 

“Müslümanların Allah’ı unuttuğunu nereden çıkarıyorsun?” diye soranlara şunları sormak gerekir: Bugün ülkemizde devletin oynattığı resmi kumar için kışın ayazında kuyruk bekleyenler Budistler mi? 

Marketlerde bu gece için özel kurulmuş içki raflarına hücum edenler ve milli içeceği rakı olanlar Şamanlar mı? Yılbaşına özel düzenlenmiş faizli kredi kampanyalarını belki de aylardır bekleyen, sanki sokakta kalıyorlarmış gibi ne pahasına olursa olsun “ev sahibi olmalıyım” telkinini sürekli kendi beyinlerine işleyip faizi meşru gören hipnotize köleler Hindular mı? Gazetelerde, dergilerde, hatta en ciddi haber kanallarında gelecek yıla dair fal tükürüp kehanet pisleyenler ve onlardan gübre umanlar Şintoistler mi? Hayır! Ne yazık ki bu kişilerin kahir ekseriyeti Müslüman olduklarını iddia edenler ve bu sayılanlar da aynı Müslümanların göstere göstere ve hatta övünerek yaptıkları eylemlerdir. 

Ancak bu eylemlerin tamamına Yüce Allah tüm insanlığa gönderdiği son kitabında “pislik” diyor. Hem de “şeytan işi” olanından: “

Müminler! Hamr (kişiyi sarhoş edip uyuşturan şey), kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytan işi pisliklerdir. Onlardan uzak durun ki umduğunuza kavuşasınız.” (Maide Suresi 5/ 90) 

Kısacası Allah’ın “pislik” dediği her şeyin hem de Müslümanlar tarafından alenen yapıldığı geceye “yılbaşı gecesi” denmektedir. Failinin müslüman olduğunu söylemesi, fiilin pislik olduğu gerçeğini değiştirmez! Aslında bu yapılanlara şaşmamak gerekir. 

Zira yeterince arayan her Müslüman, faizli krediyi haram saymayan bir alimi, zil-zurna sarhoş etmeyecek kadar içkiyi haram görmeyen bir mezhep kitabını, piyangoyu, falı meşru sayacak bir fetvayı pekala bulabilir. Çünkü Müslümanlar Allah’ı ve Allah’ın kitabını çoktan unutmuşlardır. Ölüme biraz daha yaklaşmayı kutlamanın hiçbir akli açıklaması olamayacağı gibi aklını kullanan hiç kimse her an öleceğini bilerek Allah’ın pislik dediği her şeyi uydurma bir gece uğruna yapmaz. 

Nitekim Rabbimiz aklını kullanmayanların başına gelecekler için de aynı kelimeyi kullanmaktadır: Pislik! Allah’ın onayı olmadan kimse imana gelmiş sayılmaz. Allah, aklını kullanmayanların üstünde inançsızlık pisliği oluşturur. (Yunus Suresi 10/100) 

Bugün neredeyse iftihar edilecek bir fiil haline gelmiş olan, hatta haram olduğunun dile getirilmesi kimi çevrelerce bağnazlık sayılıp alay konusu edilen, oysa faillerinin bile kendilerini rahatlatmak için adına aşk ya da flört demek zorunda hissettikleri zina da yine bu gecede ve yine kendilerine Müslüman diyenler tarafından çekinmeden yapılanlardandır. “Zinaya yaklaşmayın; o, çirkin bir iştir, kötü bir yoldur” (İsra Suresi 17/31) “

Allah’ı unutanlara Allah da kendilerini unutturur” ancak Allah da onları unutur mu? Hayır! Allah insanı hiçbir zaman gözden çıkarmamaktadır: “Onlara şu sözümü söyle: “Kendilerini aşırı davranışlara sürüklemiş kullarım! Allah’ın merhametinden umut kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. O, hem bağışlar hem de ikramda bulunur.” (Zümer Suresi 39/53) 

O halde Müslümanların önünde iki seçenek vardır: Ya bir an evvel, yeni günün gece yarısı değil güneşin doğuşu ile başladığını görebilecek kadar kitaplarına sarılacaklar ya da Allah’ı unutmakta ısrar edip her sene 10’dan geriye sayacaklardır. Selam ve dua ile… 

Okunacak Duaları Bilmeden Namaz Kılmak
Okunacak duaları bilmediğimden kılmıyorum demek;"Subhaneke' yi, fatiha süresini bir de üç ayetlik Kevser süresini ezberlemediğimden namaz kılmıyorum… Aslında kılma­yı çok istiyorum ama ezberlemeyince olmuyor '' demek istiyorlar…

Ya da bunlara, namazda kur'anın tamamının okunması gerektiği, haliyle namaz kılması için kur'anın tamamını ezbere bilmen gerektiği mi anlatılmış yoksa!

Âlimlerimiz namaza başlayacak olan kişilerin ilk etapta alışma süresince namazda kur’andan ayetler okunmayabileceğini söylemişlerdir… Alın size güzel bir fırsat, güzel bir kolaylık… Ya da ezberlemeye çalışın!

Camiye gider imamla birlikte onu taklit ederek namaz kılabilirsiniz. Bu arada da namazda okunacak ayetleri ezberlersiniz… Ama durum biraz farklı. Bana öyle geliyor ki şeytan bunları kolay kandırmış… Sanki şeytan şöyle diyor;

"Müvekkilim namaz kılmak istiyor… Ama dili Arapçaya yatkın olmadığı için ezberlemek oldukça zor olacak onun için… Yoksa müvekkilim namazı inkâr etmiyor…'' Biz yine de mesele- nin derinliklerine inelim… Hangi durumlarda bu mazeretin arkasına gizlenilir? Biz bu sorumuza cevap bulmaya çalışalım.

'Arapça, zor bir dil. Bu yüzden kur’anı ezberlemek neredey­ se mümkün değil.' Olarak anlatılmışsa, namazla aranızda aşılması kolay bir engeldir bu… Tabiri caizse bacak kadar çocuklar kur’an’ın tamamını ezberliyorlar… Demek ki ezberi zor değil…Ya da namaz kılmaya niyetlenip, hemen bir namaz hocası almışsınız, okunacak ayetlere bakıp en uzun süreyi görmüşsünüz. Arapçanız olmadığı için de Türkçe okuma şekline bakmışsınız.

Oldukça karışık, okuması zor, ezberi nasıl kolay olsun ki diye düşünerek ümitsizliğe kapılıp namazdan uzaklaşmışsınız… Tabi bu bir ihtimal… Eğer böyle bir durum yaşamışsanız, size tavsiyem kur’an hatim CD leri ve kasetlerini alın ve dinleyin. En azından internetten indirin, defalarca dinleyin. İnanın ezberlemesi çok kolay…

Kabulü imkânsız olan bu mazeretin çıkış sebebi, bana kalırsa namaz kılma niyetin çok zayıf oluşuyla alakalı… İnsanın işine gelmediği durumlarda akıl almaz birçok bahaneler üretir. Seçtiği bir bahaneyi gözünde büyüterek imkânsız hale getirir... Daha sonra kendisi de inanır. Eğer bu sebepten dolayı kılmıyorsanız size çözüm sundum… Gerisi size kalmış…

Hz. Muhammed
Kalemle insana bilmediğini öğreten, onu yaratan ve ona konuşmayı öğreten Allah'a hamd olsun. Hevâ ve arzusuna göre konuşmayan,konuşması vahyedilen vahiy- den başka bir şey olmayan Muhammed'e salât ve selâm olsun.

Ey müslüman!

Peygamberini tanı! Çünkü her birimiz öldükten sonra kabrine konulacak, kabrinde ruhu bedenine iâde edilecek, kabrinde iki melek ona gelip onu oturtacak ve peygamberi hakkında onu sorguya çekecektir. Berâ b. Âzib'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Mü'min kul kabrine konulduğu zaman ruhu bedenine iâde edilir. Ardından iki melek yanına gelip onu oturtarak:

-Rabbin kimdir? diye sorar. Mü'min kul:

-Rabbim Allah'tır, der. İki melek:

-Dînin nedir? diye sorar. Mümin kul:

-İslâm'dır, der. İki melek:

-Size gönderilen adam hakkında ne dersin? diye sorar.

Mümin kul:

-O Allah'ın elçisidir, der. İki melek:

-Sana bunları bildiren nedir (Rabbinin Allah, dîninin İslâm ve peygamberinin Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- olduğunu nasıl bildin)? diye sorar.

Mümin kul:

-Allah'ın kitabınını okudum, ona inandım ve onu tasdik ettim, der.

Bunun üzerine gökten bir münâdi şöyle seslenir:

-Kulum doğru söyledi."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah'ı (sav) bilir.

Birincisi: Allah'ın kitabını okuyan, Abdullah oğlu Muhammed'in , Allah'ın elçisi olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Muhammed, Allah'ın elçisidir..."

İkincisi: Allah'ın kitabınını okuyan, Rasûlullaha îmân etmenin farz olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ey îmân edenler! Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba îmân edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve âhiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa düşmüş olur."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:

"... O halde Allah’a ve O'nun sözlerine inanan elçisine, o ümmî nebiye îmân edin ve O'na uyun (Allah’a itaat olan emirlerini yerine getirin) ki doğru yolu bulasınız."1

Üçüncüsü: Allah'ın kitabını okuyan, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in risâletine (elçiliğine) îmân etmenin farz olduğunu bilir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse veya öldürü-lürse,siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah'a asla zarar veremez.Allah,şükredenleri mükâfatlandıracaktır."

Dördüncü: Allah'ın kitabını okuyan, Muhammed'in (sav) risâletinin, bütün semâvî risâletlerin sonuncusu olduğunu, O'ndan sonra hiçbir nebi gelmeyeceğini ve nebi olduğunu iddiâ edenin yalancı olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O, Allah'ın elçisi ve nebilerin sonuncusudur (O'ndan sonra kıyâmet gününe kadar nebi gelmeyecektir).Allah, (amellerinizden gizli-saklı) her şeyi en iyi bilendir."

Beşincisi: Allah'ın kitabını okuyan, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in risâletinin, bütün semâvî risâletlerin hükmünü ortadan kaldırdığını ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in gönderilişinden sonra hiçbirisiyle amel edilemeyeceğini bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk..."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:

"Sen dinlerine uymadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Allah'ın yolu asıl doğru yoldur. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır."1

Ebû Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemîn olsun ki, (gönderilmiş olduğum) bu ümmetten yahûdi olsun, hıristiyan olsun, her kim beni(m elçiliğimi) işitir de sonra gönderildiğim dîne îmân etmeden ölürse, o cehennem halkındandır."2

Abdullah b.Sâbit'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet

olunduğuna göre, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun ki, şayet Musa sizin aranızda olsaydı, sonra O'na (onun şeriatına) tâbi olup beni terk etseydiniz, sapıtanlardan (hak yoldan sapmış) olurdunuz. Siz, ümmetlerden yana benim nasibimsiniz, ben de sizin nebilerden yana nasibinizim."

Abdullah b. Câbir'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Nefsim elinde olan Allah'a yemîn olsun ki, şayet Musa hayatta olsaydı, O'nun bile bana tâbi olmaktan başka bir yolu olmazdı (yani benim şeriatıma uymaktan başka hakkı yoktur. Çünkü onun şeriatı benim şeriatımla neshedilmiştir.)"

Altıncısı: Allah'ın kitabını okuyan, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi sevmenin farz olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi! Onlara) De ki: Eğer babalarınız, oğulları-nız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, size Allah'tan, O'nun elçisinden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun! Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola erdirmez."

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek, Allah'a îmânın geçerli olmasının bir şartıdır. Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Biriniz, beni çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, (tam anlamıyla) îmân etmiş olmaz."

Rasûlullah'ı sevmeyen, Allah'a îmânın tadını alamamıştır. Enes b. Mâlik'ten rivâyet olunduğuna göre, Nebi şöyle buyurmuştur:

"Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa, o kimse îmânın tadını almıştır: Allah'ı ve elçisini, onların dışındaki her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi ancak Allah için sevmek ve ateşe atılmaktan hoşlanma-dığı gibi, tekrar küfre geri dönmekten hoşlanmamak."1

Yedincisi: Allah'ın kitabını okuyan, Muhammed'e (sav) itaat etmenin farz olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ey îmân edenler! (Emir ve yasaklarını yerine getirmek sûretiyle) Allah'a ve elçisine itaat edin ve (Kur'an'ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin. İşitmedikleri hâlde, 'işittik' diyenler gibi de olmayın."

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in risâletine îmân edenin, O'na itaat etmesi gerekir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Biz, hiçbir elçiyi Allah'ın izniyle itaat edilmekten başka bir gâye ile göndermedik."

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş gibidir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Kim, elçiye itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de (Allah ve elçisine itaat etmekten) yüz çevirirse, (bilmelisin ki ey elçi!) Biz, seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermedik."

Ebû Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiş olur. Kim emirime itaat ederse, bana itaat etmiş olur. Kim de emirime isyan ederse, bana isyan etmiş olur."

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat eden, doğru yolu bulmuştur. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi! İnsanlara) De ki: Allah'a itaat edin, elçiye itaat edin.Eğer yüz çevirirseniz,bilin ki onun sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yükle-nendir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Elçiye düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir."

Dünyada O'na karşı gelen, dîn gününde O'na itaat etmeyi temennî edecektir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"O gün yüzleri ateşte çevrilirken: Ne olurdu keşke Allah'a itaat etseydik, elçiye de itaat etseydik, derler."

Sekizincisi: Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah'ın söz, fiil ve takrirlerinden oluşan sünnetine uymanın farz olduğunu bilir.

"... O halde Allah’a ve O'nun sözlerine inanan elçisine, o ümmî nebiye îmân edin ve O'na uyun (Allah’a itaat olan emirlerini yerine getirin) ki doğru yolu bulasınız."2

Allah'ı seven, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine uyar. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) De ki: Allah'ı gerçekten seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, (mü'min kullarının günahlarını) çok bağışlayıcı ve (onlara) çok merhametlidir."1

Dokuzuncusu: Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emir ve yasaklarına göre hareket etmenin farz olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Elçi (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-) size neyi verdiyse (hüküm olarak neyi meşrû kıldıysa) onu hemen alın, neyi de (almaktan veya yapmaktan) yasakla-dıysa ondan hemen vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ki Allah'ın azabı çetindir."

Onuncusu: Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah'ın emrine aykırı davranmanın haram olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"...O'nun (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in) emrine aykırı hareket edenler, (kalplerine küfür, münâfıklık, bid'at fitnesi veya dünyada öldürülmek, had cezâsı uygulanmak, hapsedilmek veyahut da başka âcil bir ceza ile cezalandırılmak sûretiyle) başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar."

Onbirincisi: Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e aykırı hareket etmenin, O'nun söz ve fiillerine karşı direnip inatlaşmanın haram olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Kim, kendisine doğru yol (hak) belli olduktan sonra elçiye aykırı davranır ve mü'minlerin yolundan başka bir yolu izlerse, onu o yöneldiği şeyle başbaşa bırakırız ve onu cehenneme sokarız. Orası, ne kötü bir dönüş yeridir."

Onikincisi: Allah'ın kitabını okuyan, dîni, kendisi, âile halkı, yakınları, ashâbı ve kendisine tâbi olanlar konusunda Rasulullaha eziyet etmenin haram olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

Nisâ Sûresi: 115"Şüphesiz Allah'a ve elçisine eziyet edenlere, Allah dünya ve âhirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:

"Onlardan (münâfıklardan) nebiyi inciten ve: 'O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır' diyen kimseler de vardır.(Ey Nebi!) De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır ve mü'minleri tasdik eder.O, içinizden îmân edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet edenler için acıklı bir azap vardır."

Yine başka bir âyette şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) Eğer onlara (sen ve ashâbınla) niçin alay ettiklerini sorarsan,‘bizler sadece lafa dalmış, şakalaşıyorduk’ derler. (Ey Nebi! Onlara) de ki: Siz, Allah ile O’nun âyetleri ile ve O’nun elçisi ile mi alay ediyordunuz? Boşuna özür dilemeyin. Çünkü siz, îmân ettikten sonra (tekrar) kâfir oldunuz. Sizden (tevbe eden) bir topluluğu bağışlasak bile, başka bir topluluğa da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz."

Onüçüncüsü: Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in söz, fiil ve takrirlerinde masumiyetine îmân etmenin farz olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:"O (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-) hevâ ve arzusuna göre konuşmaz. O (Kur'an ve sünnet), vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:"Eğer O (Muhammed) bizim adımıza birtakım sözler uydurmuş olsaydı, O'nu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. O zaman hiçbiriniz buna engel olamazdınız."

Allah Teâlâ, âlimlerin aksine, Rasûlullah - sallallahu aleyhi ve sellem-'i, fiillerinde hataya düşmekten, dalâletten ve bâtıldan korumuştur. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"... O halde Allah’a ve O'nun sözlerine inanan elçisine, o ümmî nebiye îmân edin ve O'na uyun (Allah’a itaat olan emirlerini yerine getirin) ki doğru yolu bulasınız."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:"(Ey Nebi!) De ki: Allah'ı gerçekten seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, (mü'min kullarının günahlarını) çok bağışlayıcı ve (onlara) çok merhametlidir."

Mâlik b. el-Huveyris'ten rivâyet olunduğuna göre Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

"Beni namaz kılarken gördüğünüz şekilde namaz kılın."

Câbir'den rivâyet olunduğuna göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur:

"Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i şöyle derken işittim:

-Hac ile ilgili ibâdetlerinizi benden alın (hac menâsikini benim yaptığım şekilde yapın). Çünkü bilemi-yorum, belki bu haccımdan sonra bir daha hac yapamayacağım."

Allah Teâlâ,Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i takririnde korumuştur. Zirâ O, âlimlerin aksine, hiçbir bâtılı onaylamamış ve hiçbir münker karşısında da susmamıştır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ey elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz ki Allah, kâfir olan bir topluluğu doğru yola erdirmez."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yüceltmenin ve O'na saygı göstermenin farz olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ki, Allah’a ve elçisine îmân edesiniz, O'na yardım edesiniz ve saygı gösteresiniz. Sabah-akşam O'nu tesbih edesiniz."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yüceltmenin ve O'na saygı göstermenin alâmetlerini bilir. Çünkü Allah Teâlâ bunu insanların zevklerine ve görüşlerine bırakmamıştır.

Hz Muhammed Rahmet
Birinci alâmet: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in söz ve fiilini yüceltmektir. Buna göre hiç kimsenin sözü ve fiili, O'nun sözü ve fiilinin önüne geçirilemez. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ey îmân edenler! (Söz ve fiille) Allah'ın ve elçisinin önüne geçmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."

İkinci alâmet: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in söz ve fiilini yüceltmektir. Buna göre O'nun söz ve fiilinden başkasının söz ve fiili tercih edilemez. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Allah ve elçisi, herhangi bir meselede hüküm verdikten sonra, hiçbir erkek ve kadın mü'minin, o konuda başka bir tercihte bulunma (Allah ve elçisinin hükmüne aykırı hareket etme) hakları yoktur.Kim, Allah’a ve elçisine karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş (doğru yoldan uzaklaşmış) olur."

Üçüncü alâmet: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emrini yüceltmektir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"... O'nun (Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- 'in) emrine aykırı hareket edenler, (kalplerine küfür, münâfıklık, bid'at fitnesi veya dünyada öldürülmek, had cezâsı uygulanmak, hapsedilmek veyahut da başka âcil bir ceza ile cezalandırılmak sûretiyle) başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine acıklı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar."

Dördüncü alâmet: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in nehyini yüceltmektir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"O gün (kıyamet günü), Allah'ı inkâr edip elçiye (emrine aykırı hareket edip ona) isyan edenler, yer yarılıp içine girmeyi (ve toprak olmayı) isterler (temennî ederler). Buna rağmen onlar (içlerinde) Allah'tan hiçbir söz gizleyemezler."2

Beşinci alâmet: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hadisini yüceltmektir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ey îmân edenler! (Kendisine hitap ederken) sesle-rinizi Nebinin sesinin üzerine yükseltmeyin.Birbirinize bağırdığınız gibi, O'na yüksek sesle bağırmayın. Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gidiverir."

Altıncı alâmet: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetini yüceltmek ve ona sımsıkı sarılmaktır. Irbâd b. Sâriye'den rivâyet olunduğuna göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur:

"Sizden kim benden sonra yaşarsa, (dînde) çok ihtilaflar görecektir.(Dîne sonradan sokulan) yeniliklerden sakının. Zirâ (dîne sonradan sokulan) yenilikler dalâlettir. Bu sebeple sizden kim onlara yetişirse, benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolu bulmuş râşid halîfelerimin sünnetine sarılsın. Azı dişlerinizle ısırırcasına onlara sarılın."1

Yedinci alâmet: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in adını zikrettikçe veya adı zikredildikçe O'na salâtta bulunmaktır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Muhakkak ki Allah ve O'nun melekleri, Nebiye salât ederler. Ey îmân edenler! Siz de O'na salât edin ve O'na tam bir içtenlikle (İslâm'ın selâmı ile) selâm verin."1

Ebû Hureyre'den rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah'ın şöyle buyurmuştur:

"Yanında adım anıldığı halde bana salâtta bulunmayan adamın burnu yere sürünsün."

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e salâtın şekli vahiyle belirlenmiştir. Zirâ Nebi, salâtın şeklini insanların zevklerine veya görüşlerine bırakmamıştır. Ebu Mes'ud el-Ensârî'den rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

"Biz, Sa'd b. Ubâde'nin meclisinde iken Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yanımıza geldi. Beşir b. Sa'd ona şöyle dedi:

-Ey Allah'ın elçisi! Allah Teâlâ bize sana salâtta bulunmamızı emretti. Peki sana nasıl salâtta bulunalım?

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir süre sustu. Biz, Beşir'in O'na soru sormamasını temennî ettik. Sonra Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

-Şöyle söyleyin: Allahım! İbrahim’in âilesini meleklerinin yanında methettiğin gibi, Muhammed’i ve âilesini de meleklerinin yanında methet. İbrahim’in âilesini mübârek kıldığın gibi, Muhammed’i ve âilesini de mübârek kıl. Şüphesiz ki sen, çok övülensin, şeref sahibisin. Selâm ise bildiğiniz gibidir."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kendisine bir fayda sağlama veya kendisinden bir zararı uzaklaştırma gücüne sahip olmadığını bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) De ki: Allah dilemedikçe ben kendime bir fayda sağlama veya kendimden bir zararı uzaklaştırma gücüne sahip değilim…"

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in başkasından bir zararı uzaklaştırma veya başkasına bir fayda sağlama gücüne sahip olmadığını bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) De ki: Ben sizden bir zararı uzaklaştırma veya size bir fayda sağlama gücüne sahip değilim…"

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kendisinin gaybı bilmediğini bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) İşte bunlar, (Nuh ve onun kavmi hakkında anlattığımız bu kıssalar), sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir.Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O hâlde (kavminin seni yalanlamasına ve sana eziyet etmesine) sabret. Çünkü (dünya ve âhirette hayırlı) sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınanların olacaktır."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) De ki: Allah dilemedikçe ben kendime bir fayda sağlama veya kendimden bir zararı uzaklaştırma gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben, (benim Allah'ın elçisi olduğuma) inanan bir topluluk için sadece (Allah'ın azabından uyaran) bir uyarıcı ve (O'nun cennetini müjdeleyen) bir müjdeciyim."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, aşırı tasavvufçuların iddiâ ettikleri gibi velâyet yoluyla değil de nübüvvet ve risâlet yoluyla gaybın bazısını bildiğini bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi! O müşriklere) de ki: Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam.(Ey Nebi! O müşriklere) De ki: Görmeyen (Allah'ın âyetlerini görmeyen kâfir) ile gören (mü'min) bir olur mu? Hâlâ (Allah'ın âyetlerini) düşünmeyecek misiniz?"

Hz Muhammed
Aşırı tasavvufçular, evliyânın velâyet yoluyla gaybı bildiklerini söylemek için Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in nübüvvet ve risâlet yoluyla değil de velâyet yoluyla gaybı bildiğini iddiâ etmişlerdir. Allah Teâlâ onlara şöyle cevap vermiştir:

"Allah, müminleri bulunduğunuz hâl üzere bırakacak değildir; sonunda pisi temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve elçilerine îmân edin. Eğer îmân eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için (Allah katında) büyük bir mükâfat vardır."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:

"O, gaybı bilendir. (Kullarından) hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak (risâlet görevi için) seçip razı olduğu bir elçiye (bazı gaybı bildirmesi) bunun dışındadır. Fakat elçinin önünde ve arkasında (onu cinlerden korumak için) gözetleyici (melek)ler yürütür (gönderir)."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dîn kılma makamında olmadığını, O'nun ancak Allah Teâlâ'nın dîn kıldığı şeye uyan birisi olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) Sonra da seni dîn konusunda apaçık bir yola koyduk (bir şeriat sahibi kıldık). Sen o yola uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) Onlara (müşriklere) âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar: Ya bundan başka bir Kur'an getir ya da bunu değiştir! dediler.(Ey Nebi!) De ki: Onu kendiliğim-den değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım. (Ey Nebi!) De ki: Eğer Allah dileseydi onu (Kur'an'ı) size okumazdım, Allah da onu size bildirmezdi. Ben bundan (bana vahiy gelmeden) önce bir ömür boyu içinizde durmuştum. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?"

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dîn kılma makamında olmadığını, O'nun ancak Allah Teâlâ'nın indirdiği şeyi tebliğ eden birisi olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Ey elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz ki Allah, kâfir olan bir topluluğu doğru yola erdirmez."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in dîn kılma makamında olmadığını, O'nun ancak Allah Teâlâ'nın indirdiği şeyi açıklayan birisi olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"…(Ey Nebi!) İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Zikr'i (Kur'an'ı) indirdik."

Allah'ın kitabını okuyan, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e uyan kimselerin inanç, amel, söz ve davranışlarının sağlam ve düzgün olduğunu bilir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

"... O halde Allah’a ve O'nun sözlerine inanan elçisine, o ümmî nebiye îmân edin ve O'na uyun (Allah’a itaat olan emirlerini yerine getirin) ki doğru yolu bulasınız."

Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:

"(Ey Nebi!) De ki: Allah'ı gerçekten seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, (mü'min kullarının günahlarını) çok bağışlayıcı ve (onlara) çok merhametlidir."

Başka bir âyette şöyle buyurmuştur:


" Andolsun, Allah'ın elçisinde sizin için; Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır."



Abese Suresi Online Dinle - Anlamı Türkçe ve Arapça Okunuşu
Abese kelimesinin sözlük anlamı "Surat Asmak" manasına gelmektedir. Abese Suresi, Kuran-ı Kerim'in sekseninci suresinin adıdır. 42 ayetten oluşur.

 İlk ayeti "Abese" kelimesiyle başladığından bu adı almıştır. Mekke'de Necm suresinden sonra, el-Kadr suresinden önce nazil olmuştur.

Abese Suresinin Mekke eski imamı Abdurrahman El-Sudais'in içinize dokunacak güzel sesinden okunuşuna, Arapça metnine, Türkçe okunuşuna ve Türkçe mealine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

(Dinlemek İçin Play Tuşuna Basınız.)


Abese Suresinin Türkçe Okunuşu ve Anlamı


Bismillâhirrahmânirrahîm

80/ABESE-1: Abese ve tevellâ.
Huzursuz oldu (yüzünü buruşturdu). Ve başını çevirdi (ilgilenmedi).


80/ABESE-2: En câehul a'mâ.
Âmâ olan bir kişinin ona gelmesi (sebebiyle).


80/ABESE-3: Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ.
Ve sen bilemezsin, umulur ki böylece o tezkiye olur.


80/ABESE-4: Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ.
Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir.


80/ABESE-5: Emmâ menistagnâ.
Fakat kendini müstağni gören (bir şeye muhtaç olmadığını sanan) kimse.


80/ABESE-6: Fe ente lehu tesaddâ.
Oysa sen, ona yöneliyorsun.


80/ABESE-7: Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ.
Ve onun tezkiye olmamasında, senin üzerinde bir sorumluluk yoktur.


80/ABESE-8: Ve emmâ men câeke yes'â.
Halbuki sana koşarak gelen kimse.


80/ABESE-9: Ve huve yahşâ.
Ve o huşû duyuyor.


80/ABESE-10: Fe ente anhu telehhâ.
Oysa sen, onunla ilgilenmiyorsun.


80/ABESE-11: Kellâ innehâ tezkirah (tezkiratun).
Hayır, muhakkak ki O (Kur'ân), bir Zikir'dir (Öğüt'tür).


80/ABESE-12: Fe men şâe zekerah (zekerahu).
Artık dileyen kimse, O'nu zikreder (O'ndan öğüt alır).


80/ABESE-13: Fî suhufin mukerrameh (mukerrametin).
O (Kur'ân), mükerrem (şerefli) sayfalardadır.


80/ABESE-14: Merfûatin mutahherah (mutahheratin).
Yüceltilmiş, mutahhar kılınmış (sayfalardadır).


80/ABESE-15: Bi eydî seferah (seferatin).
Sefirlerin (kâtiplerin) elleri ile.


80/ABESE-16: Kirâmin berarah (beraratin).
Kerim olan sadıkların (elleri ile yazılmıştır).


80/ABESE-17: Kutilel insânu mâ ekferah (ekferahu).
İnsan kahroldu (Allah'ın Rahmeti'nden kovularak kendini mahvetti), o ne kadar çok nankör.


80/ABESE-18: Min eyyi şey’in halakah (halakahu).
(Allah) onu hangi şeyden yarattı?


80/ABESE-19: Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah (kadderahu).
Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader tayin etti (gelişimini (DNA'larını) programladı ve ömür tayin etti).


80/ABESE-20: Summes sebîle yesserah (yesserahu).
Sonra yolu ona kolaylaştırdı.


80/ABESE-21: Summe emâtehu fe akberah (akberahu).
Sonra onu öldürdü, böylece onu kabire koydurdu.


80/ABESE-22: Summe izâ şâe enşerah (enşerahu).
Sonra onu dilediği zaman neşredecek (diriltecek).


80/ABESE-23: Kellâ lemmâ yakdı mâ emerah (emerahu).
Hayır, (insan Allah'ın) ona emrettiği şeyi kada etmedi (yerine getirmedi).


80/ABESE-24: Felyanzuril insânu ilâ taâmih (taâmihî).
İşte insan yemeğine baksın.


80/ABESE-25: Ennâ sabebnel mâe sabbâ(sabben).
Biz, suyu nasıl akıttıkça akıttık.


80/ABESE-26: Summe şekaknel arda şakkâ (şakkan).
Sonra yeri öyle bir yarışla yardık ki.


80/ABESE-27: Fe enbetnâ fîhâ habbâ (habben).
Böylece orada taneler yetiştirdik.


80/ABESE-28: Ve ineben ve kadbâ (kadben).
Ve üzümler ve yoncalar.


80/ABESE-29: Ve zeytûnen ve nahlâ(nahlen).
Ve zeytinler ve hurmalar.


80/ABESE-30: Ve hadâika gulbâ (gulben).
Ve ağaçları iç içe olmuş (dalları birbirine girmiş) bahçeler.


80/ABESE-31: Ve fâkiheten ve ebbâ (ebben).
Ve meyveler ve mer'alar (otlaklar).


80/ABESE-32: Metâan lekum ve li en'âmikum.
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için).


80/ABESE-33: Fe izâ câetis sahhâh (sahhâtu).
Fakat o sahha (sağır edici büyük gürleme) geldiği zaman.


80/ABESE-34: Yevme yefirrul mer'u min ehîh (ehîhi).
O gün kişi kardeşinden kaçar.


80/ABESE-35: Ve ummihî ve ebîh (ebîhi).
Ve annesinden ve babasından.


80/ABESE-36: Ve sâhıbetihî ve benîh (benîhi).
Ve eşinden ve oğlundan (kaçar).


80/ABESE-37: Li kullimriin minhum yevmeizin şe'nun yugnîh (yugnîhi).
Onların hepsinin, o gün (izin günü), kendilerini meşgul eden bir şe'ni (işi başından aşan bir hali) vardır.


80/ABESE-38: Vucûhun yevmeizin musfirah (musfiratun).
O gün (izin günü) parlayan yüzler vardır.


80/ABESE-39: Dâhıketun mustebşirah (mustebşiratun).

Müjdelenmiş gülen yüzler (vardır).


80/ABESE-40: Ve vucûhun yevmeizin aleyhâ gaberah (gaberatun).
Ve o gün (izin günü), üzeri tozlu (toza toprağa bulanmış) yüzler vardır.


80/ABESE-41: Terhekuhâ katerah (kateratun).
Onu bir karanlık kaplar.


80/ABESE-42: Ulâike humul keferetul fecerah (feceratu).
İşte onlar, onlar kâfirdir, facirdir.

Abese Suresi Arapça Yazılışı




İşlenen Günahların Küçümsenmesi
Fıtrat olarak zayıf yaratılan insan, küçük büyük ayırt etmekten sonucunu ve veballerini düşünmeden günah işler... Pişmanlık duyulmayan, ya da tevbe edilmeyen her günah, gün gelir sıradanlaşarak adı günah olmaktan çıkar.

Sevimli gelen ve muhatabını vicdanen rahatsız etmeyen her küçük bir günah, büyük günahlara davetiye çıkarır... Ve gün gelir şu ayetin muhatabı olunur;

‘De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı açmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.’ (Araf / 33)

Küçük günahları önemsememek tövbe kapısını kapatacağı için dostluk büyük zarar görür. Oysaki Allah’a dost olmaya çalışanlar, Allah’ın sevmediği bir amelin küçük ya da büyüklüğüne bakmazlar. Tüm günahları Uhud Dağı kadar gördükleri için hayatlarının her karesinde takvaya rastlanır.

Bir günahın küçümsenmesi Allah’a karşı yapılan bir saygısızlık olarak da algılanabileceğinden dostluk büyük yaralar alır...

Bu hastalığı büyük önder şöyle dile getiriyor: Resulullah (s.a.v.);

‘Küçük görülen günahlardan sakının. Çünkü küçük görülen günahların örneği bir vadinin ortasına konan bir topluluk gibidirler. Her biri bir odun getirdi, ta ki ekmeklerini pişirdiler. Muhakkak ki küçük görülen günahlar da çoğalırsa sahibini helaka götürür.’ (Müsned c/7 s. 579, h. no: 23/94)




(( اَللَّهُمَّ اهْدِنِي لِمَا اخْتُلِفَ فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِكَ، إِنَّكَ تَهْدِي مَنْ تَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ.))


49. "Allahım! (Dünyada dînî konularda) ayrılığa düşüldüğünde izninle (tevfikinle) beni hakka ulaştır (dosdoğru yolda sâbit kıl).Şüphesiz ki sen, dilediğini dosdoğru yola iletirsin."


((اَللَّهُمَّ آتِنِي الْحِكْمَةَ الِّتِي مَنْ أُوتِيَهَا فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا.))


50."Allahım!Bana,kime verilmişse şüphesiz ki,ona pek çok hayır verilmiş olan hikmeti ver."


(( اَللَّهُمَّ ثَبِّتْنِي بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ.))


51."Allahım!Beni,hem dünya,hem de âhiret hayatında sâbit söz (lâ ilâhe illallah) ile sâbit kıl."


(( اللَّهُمَّ حَبِّبْ إِلَيْنَا الْإِيمَانَ، وَزَيِّنْهُ فِي قُلُوبِنَا، وَكَرِّهْ إِلَيْنَا الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ، وَاجْعَلْنَا مِنَ الرَّاشِدِينَ.))


52. "Allahım!Bize îmânı sevdir ve kalplerimizde onu güzelleştir.Küfrü, fâsıklığı (Allah'a itaatten çıkmayı) ve isyanı (Allah'a karşı gelmeyi) bize çirkin göster. Bizi, (bu sıfatlara sahip) hak yolda yürüyenlerden kıl."


(( اللَّهُمَّ قِنِي شُحَّ نَفْسِي، وَاجْعَلْنِي مِنَ الْمُفْلِحِينَ.))


53. "Allahım! Nefsimi pintilikten (cimrilikten/servet tutkusundan) koru ve beni kurtuluşa erenlerden kıl."


(( اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً، وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً، وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.))


54. "Allahım! Bize dünyada, (âfiyet, helâl rızık, faydalı ilim ve sâlih amel gibi) güzellikler ver. Âhirette de cenneti ver ve bizi cehennem azabından koru."


((اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ النَّارِ وَعَذَابِ النَّارِ، وَفِتْنَةِ الْقَبْرِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ، وَشَرِّ فِتْنَةِ الْغِنَى، وَشَرِّ فِتْنَةِ الْفَقْرِ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ. اَللَّهُمَّ اغْسِلْ قَلْبِي بِمَاءِ الثَّلْجِ وَالْبَرَدِ، وَنَقِّ قَلْبِي مِنَ الْخَطَايَاكَمَانَقَّيْتَ الثَّوْبَ الْأَبْيَضَ مِنَ الدَّنَسِ، وَبَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ الْكَسَلِ والهَرَمِ، وَالْمَأْثَمِ وَالْمَغْرَمِ.))


55."Allahım!Cehennem fitnesi ve cehennem azabından, kabir fitnesi ve kabir azabından, zenginlik ve fakirlik fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Allahım! Mesîh Deccâl[1] fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Allahım! Kalbimi, kar ve dolu suyu ile yıka ve beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi günahlardan temizle. Doğu ile batının arasını uzaklaştırdığın gibi, benimle günahlarımın arasını uzaklaştır. Allahım! Tembellik, yaşlılık, günah ve borçtan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إنِّي أَعُوْذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَالْجُبْنِ والهَرَمِ وَالْبُخْلِ، وَأَعُوْذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، وَ أَعُوْذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ.))


56."Allahım! Âcizlikten, tenbellikten, korkaklıktan, yaşlılıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azabından, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım."


((اَللَّهُمَّ إنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ جَهْدِ الْبَلاءِ، وَدَرَكِ الشَّقَاءِ، وَسُوءِ الْقَضَاءِ، وَشَمَاتَةِ الأَعْدَاءِ.))


57. "Allahım! Malın az ve evlâtların çok olmasından dolayı zor ve meşakkatli bir hayat yaşamaktan, helâk olmaktan, kötü âkibetten ve düşmanların başıma gelen belâdan dolayı bana gülmelerinden sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ أَصْلِحْ لِي دِينِي الَّذِي هُوَ عِصْمَةُ أَمْرِي، وَأَصْلِحْ لِي دُنْيَايَ الَّتِي فِيهَا مَعَاشِي، وَأَصْلِحْ لِي آخِرَتِي الَّتِي فِيهَا مَعَادِي، وَاجْعَلِ الْحَيَاةَ زِيَادَةً لِي فِي كُلِّ خَيْرٍ، وَاجْعَلِ الْمَوْتَ رَاحَةً لِي مِنْ كُلِّ شَرٍّ.))


58. "Allahım! Bütün işlerimin koruyucusu olan dînimi islah et. Geçim yerim olan dünyamı islah et. (Kıyâmet günü) döneceğim yer olan âhiretimi islah et. (Sana ibâdet ve itaat olan) her hayırlı işte hayatımı uzun kıl.Ölümümü, benim için dünyanın her türlü keder ve üzüntüsünden kurtulma vesilesi bir rahatlık kıl."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى، وَالتُّقَى، وَالْعَفَافَ، وَالْغِنَى.))


59. "Allahım! Senden hidâyet (üzere kalmayı), bana senin korkunu vermeni, haram olan şeylerden uzak durmayı ve bana zenginlik vermeni dilerim."


(( اَللَّهُمَّ إنِّي أَعُوْذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَالْجُبْنِ وَالْبُخْلِ والهَرَمِ عَذَابِ الْقَبْرِ. اَللَّهُمَّ آتِ نَفْسِي تَقْوَاهَا، وَزَكِّهَا أَنْتَ خَيْرُ مَنْ زَكَّاهَا، أَنْتَ وَلِيُّهَا وَمَوْلاهَا. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لاَ يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لاَ تَشْبَعُ، وَمِنْ دَعْوَةٍ لاَ يُسْتَجَابُ لَهَا.))


60."Allahım! Âcizlikten, tenbellikten, korkaklıktan, cimrilikten,yaşlılıktan ve kabir azabından sana sığınırım. Allahım! Nefsime senin korkunu ver.Onu (her türlü maddî ve mânevî pisliklerden) temizle. Çünkü sen nefisleri en iyi temizleyensin. Sen onun sâhibi ve efendisisin. Allahım! Faydasız ilimden, huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olunmayan duâdan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ اهْدِنِي وَ سَدِّدْنِي. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى والسَّدَادَ.))


61. "Allahım! Beni doğru yola ilet. (Söz ve davranışlarımda) beni doğruya ilet. Allahım! Senden, beni doğru yola ve doğruya iletmeni dilerim."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ زَوَالِ نِعْمَتِكَ، وَتَحَوُّلِ عَافِيَتِكَ، وَفُجَاءَةِ نِقْمَتِكَ، وَجَمِيعِ سَخْطِكَ.))


62. "Allahım!(Üzerimdeki) nimetinin gitmesinden, sıhhatimin bozulmasından,ansızın gelebilecek belândan ve her türlü gazâbından (seni öfkelendirecek her şeyden) sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا عَمِلْتُ، وَمِنْ شَرِّ مَا لَمْ أَعْمَلْ.))


63. "Allahım! İşlediğim ve işlemediğim günahların şerrinden sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ أَكْثِرْ مَالِي وَوَلَدِي، وَبَارِكْ لِي فِيمَا أَعْطَيْتَنِي.))


(( [وَأَطِلْ حَيَاتِي عَلَى طَاعَتِكَ، وَأَحْسِنْ عَمَلِي، وَاغْفِرْ لِي.]))


64. "Allahım! Malımı ve evlâtlarımı çoğalt.Rızık olarak bana verdiğin (nimetini) benim için bereketli kıl."


"Hayatımı (ömrümü) sana itaatte uzun kıl,amelimi güzelleştir ve beni bağışla."


(( لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ الْعَظِيمُ الْحَلِيمُ، لاَ إِلَهَ إِلاَّاللهُ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، لاَإِلَهَ إِلاَّاللهُ رَبُّ السَّمَوَاتِ وَرَبُّ الأَرْضِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ.))


65. "Azîm ve Halîm olan Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Yüce Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Göklerin, yerin ve yüce Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur."


(( اَللَّهُمَّ رَحْمَتَكَ أَرْجُو، فَلاَ تَكِلْنيِ إِلىَ نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ، وَأَصْلِحْ ليِ شَأْنِي كُلَّهُ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ.))


66. "Allahım! Senin rahmetini umarım. Göz açıp kapayıncaya kadar -bile olsa- beni nefsime bırakma. Bütün işlerimi islah et. Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur."


(( لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ.))


67. "(Allahım!) Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي عَبْدُكَ، ابْنُ عَبْدِكَ، ابْنُ أَمَتِكَ، نَاصِيَتيِ بِيَدِكَ، مَاضٍ فِيَّ حُكْمُكَ، عَدْلٌ فِيَّ قَضَاؤُكَ، أَسْأَلُكَ بِكُلِّ اسْمٍ هُوَ لَكَ، سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ، أَوْ أَنْزَلْتَهُ فيِ كِتَابِكَ، أَوْ عَلَّمْتَهُ أَحَداً مِنْ خَلْقِكَ، أَوْ إِسْتَأْثَرْتَ بِهِ فيِ عِلْمِ الْغَيْبِ عِنْدَكَ، أَنْ تَجْعَلَ الْقُرْآنَ رَبِيعَ قَلْبيِ، وَنُورَصَدْرِي، وَجَلاَءَ حُزْنيِ، وَذَهَابَ هَمِّي.))


68. "Allahım! Ben senin kulunum. Erkek ve kadın kullarının çocuğuyum.Benim kontrolüm senin elindedir. Benim hakkımda senin hükmün geçerlidir. Senin, benim hakkımdaki takdirin adâlettir.Sen,kendini isimlendirdiğin, Kitabında indirdiğin, kullarından birisine öğrettiğin veya katındaki gayb ilminde kendine has kıldığın sana âit her isimle: Kur’an’ı, kalbimin baharı, göğsümün nûru, hüznümün ortadan kalkması ve kederimin gitmesi (için vesile) kıl(manı dilerim)."


(( اَللَّهُمَّ مُصَرِّفَ القُلُوبِ! صَرِّفْ قَلْبِي عَلَى طَاعَتِكَ.))


69. "Ey kalpleri (küfürden îmâna, îmândan küfre dilediği gibi) çeviren Allahım! Kalbimi, sana itaate çevir."


(( يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ! ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ.))


70. "Ey kalpleri (dilediği gibi) değiştiren (Allahım)! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلـُكَ الْيَقِينَ، وَالْعَفْوَ، وَالْعَافِيَةَ فيِ الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ.))


71. "Allahım! Dünya ve âhirette senden yakîn (şüphesiz îman), af ve âfiyet dilerim."


(( اَللَّهُمَّ أَحْسِنْ عَاقِبَتَنَا فِي الأُمُورِ كُلِّهَا، وَأَجِرْنا مِنْ خِزْيِ الدُّنْيَا وَعَذاَبِ الآخِرِةِ.))


72. "Allahım!Her bakımdan sonumuzu güzel eyle. Bizi dünya ve âhirette perişan olmaktan koru."


(( ربِّ أَعنِّي وَلا تُعِنْ عَلَّي، وَانْصُرْنِي وَلاَ تَنْصُرْ عَلَيَّ، وَامْكُرْ لِي وَلاَ تَمْكُرْ عَلَيَّ، وَاهْدِنِي وَيَسِّرِ الْهُدَي إِلَيَّ، وَانْصُرْنِي عَلَى مَنْ بَغَى عَلَيَّ، ربِّ اجْعَلْنِي ذَكَّاراً لَكَ شَكَّاراً لَكَ، مِطْوَاعاً لَكَ مُخْبِتًا إِلَيْكَ أَوَّاهًا مُنِيْباً، رَبِّ تَقَبَّلْ تَوْبَتِي، وَاغْسِلْ حَوْبَتِي، وَأَجِبْ دَعْوَتِي، وَثَبِّتْ حُجَّتِي، وَاهْدِ قَلْبِي، وَسَدِّدْ لِسَانِي، وَاسْلُلْ سَخِيمَةَ قَلْبِي.))


73. "Rabbim! Bana yardım et (seni anmaya, sana şükretmeye ve sana güzel bir şekilde ibâdet etmeye beni muvaffak kıl). (Nefis, şeytan, cin ve insanlardan olan düşmanlarımın) bana üstün gelerek sana itaatten beni alıkoymasına izin verme. Düşmanlarımı başımdan savma yolunu bana göster. Nefsimi savunmama fırsat vermeyecek yolu düşmanıma gösterme. Bana hayırlı amelleri göster. Hidâyete uymayı bana kolay kıl (ki sana itaat etmek nefsime ağır gelmesin ve sana ibâdet etmekten meşgul olmayayım). Bana zulmeden kimseye karşı bana yardım et. Rabbim! Beni, seni sürekli anan, sana (nimetlerine) çok şükreden, sana çok itaat eden, sana çok boyun eğen, sana çok tevbe eden bir kul eyle. Rabbim! Tevbemi kabul eyle. Benim günahımı bağışla. Duâmı kabul et. (Dünya ve âhirette senin düşmanlarına karşı) huccetimi sağlam kıl.Kalbimi seni tanımaya ilet.Dilimi islah et (ki doğru ve haktan başka bir şey söylemesin). (Kalpte yetişen ve oraya yerleşen kin ve haset gibi kötü ahlakı) kalbimden çıkar."


(( اَللَّهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِ مَا سَأَلَكَ مِنْهُ نَبِيُّكَ مُحَمَّدٌ ج، وَنَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا اسْتَعَاذَ مِنْهُ نَبِيُّكَ مُحَمَّدٌ ج، وَأَنْتَ الْمُسْتَعَانُ، وَعَلَيْكَ الْبَلَاغُ، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ.))


74. "Allahım!Peygamberin Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in senden istediği iyilikleri biz de senden isteriz. Peygamberin Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sana sığındığı kötülüklerden biz de sana sığınırız.Kendisinden yardım istenen yalnızca sensin ve istenen şeye ancak sen ulaştırırsın. Güç ve kuvvet, ancak Allah'tandır."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ سَمْعِي، وَمِنْ شَرِّ بَصَرِي، وَمِنْ شَرِّ لِسَانِي، وَمِنْ شَرِّ قَلْبِي، وَمِنْ شَرِّ مَنِيِّي.))


75. "Allahım! (Çirkin gördüğün şeyleri işitmemek için) kulaklarımın şerrinden, (hoşnut olmadığın şeyleri görmemek için) gözlerimin şerrinden,(beni ilgilendirme-yen şeyleri konuşmamak için) dilimin şerrinden, (bozuk bir inanç ile kin ve haset gibi kötü bir ahlaka sahip olmamak için) kalbimin şerrinden, (zinâya veya ona götüren yollara düşmemek için) menimin (uçkurumun) şerrinden sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ الْبَرَصِ وَالْجُنُونِ وَالْجُذَامِ وَمِنْ سَيِّئْ الْأَسْقَامِ.))


76. "Allahım! Alaca (abraş), delilik, cüzzam (gibi hastalıklardan) ve her türlü kötü hastalıklardan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ مُنْكَرَاتِ الْأَخْلَاقِ وَالْأَعْمَالِ وَالْأَهْوَاءِ.))


77. "Allahım! Çirkin ahlaktan, (açık) amellerden ve hevâlar(a uymak)dan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنَّكَ عُفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ، فَاعْفُ عَنِّي.))


78. "Allahım!Şüphesiz ki sen,bağışlamayı seven, çok bağışlayıcısın, çok cömertsin. O halde beni de bağışla."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ، وَتَرْكَ الْمُنْكَرَاتِ، وَحُبَّ الْمَسَاكِينِ، وَأَنْ تَغْفِرَ لِي، وَتَرْحَمَنِي، وَإِذَا أَرَدْتَ فِتْنَةَ قَوْمٍ فَتَوَفَّنِي غَيْرَ مَفْتُونٍ، أَسْأَلُكَ حُبَّكَ، وَحُبَّ مَنْ يُحِبُّكَ، وَحُبَّ عَمَلٍ يُقَرِّبُ إِلَى حُبِّكَ.))


79. "Allahım! Senden hayırlı işler yapmayı, çirkin amelleri bırakmayı,yoksulları sevmeyi,beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni dilerim.Bir topluluğu imtihan etmek istediğinde, senin yolundan şaşırmamış olarak beni vefat ettir. Allahım! Senden, seni ve seni sevenleri sevmeyi ve beni, seni sevmeye yaklaştıracak ameli sevmeyi dilerim."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ الْخَيْرِ كُلِّهِ، عَاجِلِهِ وَآجِلِهِ، مَا عَلِمْتُ مِنْهُ، وَمَا لَمْ أَعْلَمْ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ الشَّرِّ كُلِّهِ، عَاجِلِهِ وَآجِلِهِ، مَا عَلِمْتُ مِنْهُ، وَمَا لَمْ أَعْلَمْ، اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِ مَا سَأَلَكَ عَبْدُكَ وَنَبِيُّكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا عَاذَ بِهِ عَبْدُكَ وَنَبِيُّكَ، اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ، وَمَا قَرَّبَ إِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ أَوْ عَمَلٍ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ النَّارِ، وَمَا قَرَّبَ إِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ أَوْ عَمَلٍ، وَأَسْأَلُكَ أَنْ تَجْعَلَ كُلَّ قَضَاءٍ قَضَيْتَهُ لِي خَيْرًا.))


80. "Allahım! Dünya ve âhirette olan, bildiğim ve bilmediğim bütün iyilikleri senden dilerim.Yine dünya ve âhirette olan, bildiğim ve bilmediğim bütün kötülük-lerden sana sığınırım.Allahım! Kulun ve peygamberin (Muhammed')in senden dilediği bütün iyilikleri ben de senden dilerim.Kulun ve peygamberin (Muhammed')in ondan sakındığı bütün kötülüklerden ben de sana sığınırım. Allahım! Cenneti ve ona yaklaştıran söz veya ameli senden dilerim. Cehennemden ve ona yaklaştıran söz veya amelden sana sığınırım. Hakkımda takdir ettiğin her hükmü (kaderi) benim için hayırlı kılmanı senden dilerim."


(( اَللهم احْفَظْنِي بِالْإِسْلاَمِ قَائِمًا، وَاحْفَظْنِي بِالْإِسْلاَمِ قَاعِدًا، وَاحْفَظْنِي بِالْإِسْلاَمِ رَاقِدًا، وَلاَ تُشْمِتْ بِيَ عَدُوًّا وَلاَ حَاسِدًا، اَللهم إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ كُلِّ خَيْرٍ خَزَائِنُهُ بِيَدِكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ كُلِّ شَرٍّ خَزَائِنُهُ بِيَدِكَ.))


81. "Allahım! Beni, ayakta iken İslâm üzere koru (sâbit kıl). Beni otururken İslâm üzere koru (sâbit kıl). Beni uyurken İslâm üzere koru (sâbit kıl).Hiçbir düşmanın ya da hasetçinin başıma gelen belâdan dolayı halime gülmesine izin verme.Allahım! Anahtarları senin elinde olan bütün iyilikleri senden dilerim.Anahtarları senin elinde olan bütün kötülüklerden de sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ اقْسِمْ لَنَا مِنْ خَشْيَتِكَ مَا تَحُولُ بِهِ بَيْنَنَا وَبَيْنَ مَعاصِيكَ، وَمِنْ طَاعَتِكَ مَا تُبَلِّغُنَا بِهِ جَنَّتَكَ، وَمِنَ الْيَقِينِ مَا تُهَوِّنُ بِهِ عَلَيْنَا مَصَائِبَ الدُّنْيَا، اَللَّهُمَّ وَمَتِّعْنَا بِأَسْمَاعِنَا، وَأَبْصَارِناَ، وَقُوَّاتِناَ ماَ أَحْيَيْتَنَا، وَاجْعَلْهَا الْوَارِثَ مِنَّا، وَاجْعَلْ ثَأْرَنا عَلَى مَنْ ظَلَمَنَا، وَانْصُرْناَ عَلَى مَنْ عَادَانَا، وَلاَ تَجْعَلِ الدُّنْياَ أَكْبَرَ هَمِّنَا، وَلاَ مَبْلَغَ عِلْمِنا، ولا تَجْعَلْ مُصِيبَتَناَ فِي دِينِنَا، وَلاَ تُسَلِّطْ عَلَيْنَا مَنْ لاَ يَرْحَمُنَا.))


82."Allahım!Bize,günah işlememize engel olacak senden korkmayı, bizi cennetine iletecek hayırlı ameller işlemeyi, bize dünya belâlarını hafifletecek yakîn derecesine ermeyi nasip eyle. Allahım! Bizi yaşattığın sürece kulaklarımızdan, gözlerimizden, güçlerimizden yararlanmayı ((kulaklarımızı, gözlerimizi ve güçlerimizi sana itaatte kullanmayı) bize nasip eyle.Ben ölünceye kadar onları sağlıklı kıl.Bize zulmeden kimseden öcümüzü al.Bize düşmanlık edene karşı bize yardım et. Dünyayı en çok düşündüğümüz bir varlık ve ilmimizin tek gâyesi hâline getirme. (Kötü inanç ve haram yemek gibi) dînimizi eksiltecek şeylerle bizi belâlarla karşı karşıya bırakma.(İşlediğimiz günahlar sebebiyle) bize acımayan kimseleri başımıza hükümran kılma."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْبُخْلِ، وَ أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ، وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ أُرَدَّ إِلىَ أَرْذَلِ الْعُمْرِ، وَ أعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الدُّنْيَا وَ عَذَابِ الْقَبْرِ.))


83. "Allahım! Cimrilikten sana sığınırım. Korkaklıktan sana sığınırım. Ömrün sonunda güçsüz kalmaktan (yaşlılıktan ve bunamaktan) sana sığınırım. Dünya fitnesinden (güzel ve süslü görünüşüyle âhireti bana unutturmasından) ve kabir azabından (onu gerektiren amellerden) sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ خَطِيئَتِي، وَجَهْلِي، وَإِسْرَافِي فِي أَمْرِي، وَ مَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِهِ مِنِّي. اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي هَزْلِي وجِدِّي، وخَطَئِي وَعَمْدِي، وَكُلُّ ذَلِكَ عِنْدِي.))


84."Allahım!Günahımı,bilgisizliğimi,haddi aştığım ve benden daha iyi bildiğin bütün günahlarımı bağışla.Allahım!Şakamı, ciddimi, bilmeyerek veya bilerek işlediğim günahlarımı bağışla.Bunların hepsi de bende mevcuttur."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي ظُلْمًا كَثِيرًا، وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ، فَاغْفِرْ لِي مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ، وَارْحَمْنِي، إِنَّك أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ.))


85. "Allahım! Nefsime çok zulmettim.Günahları ancak sen bağışlarsın. Katından bir mağfiretle beni bağışla ve bana merhamet eyle.Şüphesiz ki sen, çok bağışlayan ve çok merhamet edensin."


(( اَللَّهُمَّ لَكَ أَسْلَمْتُ، وَبِكَ آمَنْتُ، وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ، وَإِلَيْكَ أَنَبْتُ، وَبِكَ خَاصَمْتُ. اَللَّهُمَّ إنِّي أَعُوذُ بِعِزَّتِكَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ أَنْ تُضِلَّنِي، أَنْتَ الْحَيُّ الَّذِي لاَ يَمُوتُ، وَالْجِنُّ وَالإِنْسُ يَمُوتُونَ.))


86. "Allahım! Sana teslim oldum,sana îmân ettim sana tevekkül ettim ve sana döndüm. Bana verdiğin huccetle düşmanını düşman edindim. Beni saptırmandan, senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâh olmayan izzetine sığınıyorum. Sen ölmeyen Hayy'sın, ancak cinler ve insanların hepsi öleceklerdir."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ، وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ، وَالغَنِيمَةَ مِنْ كُلٍّ بِرٍّ، وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ، وَالْفَوْزَ بِالجَنَّةِ، وَالنَّجَاةَ مِنَ النَّارِ.))


87. "Allahım! Senden rahmetini gerektiren şeyleri (cennete girmeyi sağlayan sebepleri) ve bağışlamanı gerektiren amelleri, her türlü iyiliklerden (taat ve ibâdetlerden) istifâde etmeyi ve her türlü günahlardan uzaklaşmayı,cenneti kazanmayı ve cehennemden kurtulmayı dilerim."


(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ.))


88. "Allahım!Mü'min erkekleri ve mü'min kadınları bağışla."


(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي ذَنْبِي، وَوَسِّع لِي فِي دَارِي، وَبَارِكْ لِي فِي رِزْقِي.))


89. "Allahım! Günahımı bağışla. Evimi genişlet ve rızkımı bereketli kıl."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ وَ رَحْمَتِكَ، فَإِنَّهُ لاَ يَمْلِكُهَا إِلاَّ أَنْتَ.))


90. "Allahım! Senin lütfundan ve rahmetinden dilerim. Çünkü ona ancak sen sahipsin."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهدْمِ وَالتَّرَدِّي، وَمِنَ الْغَرقِ وَالْحَرْق وَالْهَرَم، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ يَتَخَبَّطَنِي الشَّيْطَانُ عِنْدَ الْمَوْتِ، وَأَعُوذُ بِكَ أَنْ أَمُوتَ فيِ سَبِيلِكِ مُدْبِراً، وَأَعُوذُ بِكَ أَنْ أَمُوتَ لَدِيغاً.))


91. "Allahım! Yıkıntı (göçük) altında kalarak ölmekten, (tepe gibi yüksek yerden) düşüp ölmekten, boğularak ölmekten, yangında yanarak ölmekten ve yaşlılıktan dolayı güçsüz kalmaktan sana sığınırım. Ölüm anında şeytanın beni şaşırtmasından sana sığınırım. Senin yolunda (cihadda) savaşırken savaştan kaçarak ölmekten sana sığınırım. Yılan ve akrep gibi zehirli hayvanlar tarafından sokularak ölmekten sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ الْجُوعِ؛ فَإِنَّهُ بِئْسَ الضَّجِيعُ،وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ الْخِيَانَةِ؛ فَإِنَّهَا بِئْسَتِ الْبِطَانَةُ.))


92. "Allahım! Açlıktan sana sığınırım. Çünkü açlık, ne kötü bir arkadaştır.İhânetten sana sığınırım. Çünkü ihânet, ne kötü gizli bir haslettir."


(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ، وَالْكَسَـلِ، وَالْبُخْلِ، وَالْجُبْنِ، وَالْهَرَم، وَالْقَسْوَةِ، وَالْغَفْلَةِ، وَالْعَيْلَةِ، وَالذِّلَةِ، وَالْمَسْكَنَةِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْفَقْرِ، وَالْكُفْرِ، وَالْفُسُوقِ، وَالرِّيَاءِ، وَ أَعُوذُ بِكَ مِنَ الصَّمَمِ، وَالْبَكَمِ، وَالْجُنُونِ، وَالْجُـذَامِ، وَالْبَرصِ، وَسَيِّءِ اْلأَسْقَامِ.))


93. "Allahım! Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, yaşlılıktan dolayı güçsüz kalmaktan, katı kalplilikten, gafletten, fakirlikten, zillet ve yoksulluktan sana sığınırım.Fakirlikten, küfürden, her türlü günahtan ve gösterişten sana sığınırım. Sağır ve dilsiz kalmaktan, delilikten, cüzzam, alaca (abraş hastalığın)dan ve her türlü kötü hastalıklardan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْفَقْرِ، وَالْفَاقَةِ، والقلة، وَالذِّلَةِ. وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ أَظْلِمَ أَوْ أُظْلَمَ.))


94. "Allahım! Fakirlikten, muhtaç olmaktan, hayır kapılarının azlığından ve (insanların gözlerinde) zelil duruma düşmekten sana sığınırım. Zulmetmekten veya zulme uğramaktan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ جَارِ السَّوْءِ فِي دَارِ الْمُقَامَةِ، فَإِنَّ جَارَ الْبَادِيَةِ يَتَحَوَّلُ عَنْكَ.))


95. "Allahım! İkâmet yurdunda (dünyada) kötü komşudan sana sığınırım. Çünkü çöldeki komşu, senden ayrılıp başka tarafa yönelir (yani bozkırdaki göçebe komşuluk, şehir ve kasabadaki komşuluk gibi değildir. Çünkü göçebe komşuluğu gelip-geçicidir ve kötülüğü, dünyadaki komşuluktan daha azdır.)


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ قَلْبٍ لَا يَخْشَعُ، وَمِنْ دُعَاءٍ لَا يُسْمَعُ، وَمِنْ نَفْسٍ لَا تَشْبَعُ، وَمِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَؤُلَاءِ الْأَرْبَعِ.))


96. "Allahım! Huşû duymayan (seni zikretmekle sukûnet bulmayan ve mutmain olmayan) kalpten, kabul olunmayan duâdan, (Allah'ın kendisine rızık olarak verdiklerine) doymayan nefisten ve (amel edip insanlara öğretemediğim, ahlakımı, sözlerimi ve davranışlarımı düzeltmeyen) faydasız ilimden sana sığınırım. (Allahım!) Bu dört şeyden sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أعُوذُ بِكَ مِنْ يَوْمِ السُّوءِ، وَمِنْ لَيْلَةِ السُّوءِ، وَمِنْ سَاعَة السُّوءِ، وَمِنْ صَاحِبِ السُّوءِ ، وَمِنْ جَارِ السُّوءِ، فِي دَارِ المُقَامَةِ.))


97. "Allahım! İkâmet yurdunda (dünyada) kötü günden, kötü geceden, kötü saatten, kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ، وَأَسْتَجِيرُ بِكَ مِنَ النَّارِ .))


98. "Allahım! Senden cenneti dilerim ve cehennemden sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ فَقِّهْنيِ الدِّينِ.))


99. "Allahım! Beni dînde fakih (bilgili) kıl."


(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِكَ أَنْ أُشْرِكَ بِكَ وَأَناَ أَعْلَمُ، وَأَسْتَغْفِرُكَ لِماَ لاَ أَعْلَمُ.))


100. "Allahım! Bilerek sana şirk koşmaktan sana sığınırım.Bilmediklerim için de senden mağfiret dilerim."


(( اَللَّهُمَّ انْفَعْنِي بِمَا عَلَّمْتَنِي، وَعَلِّمْنِي مَا يَنْفَعُنِي، وَزِدْنِي عِلْماً.))


101. "Allahım! (Dîn ve dünya işlerinde) bana fayda verecek ilim ver. Bana fayda verecek şeyi öğret ve benim ilmimi arttır."


(( اَللَّهُـمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ عِلْماً نَاِفعاً، وَرِزْقاً طَيِّباً، وَعَمَلاً مُتَقَبَّلاً))


102. "Allahım! Senden, faydalı bir ilim, temiz bir rızık ve kabul olunan bir amel dilerim."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ يَا اَللهُ بِأَنَّكَ الْوَاحِدُ اْلأَحَدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَ لَمْ يُولَدْ وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً أَحَدٌ، أَنْ تَغْفِرَ ليِ ذُنُوبِي، إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الَّرَحِيمُ.))


103. "Allahım! Sen ki birsin,teksin Ey Allah! Samed’sin.Doğmamış ve doğurmamışsın. Hiçbir benzeri olmayansın.Senden günahlarımı bağışlamanı dilerim. Çünkü sen, çok bağışlayan ve çok merhamet edensin."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنَّ لَكَ الْحَمْدَ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ وَحْدَكَ لاَشَرِيكَ لَكَ، الْمَنَّانُ، يَا بَدِيعَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ يَا ذَا الْجَلاَلِ وَاْلإِكْرَامِ، يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ! إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ.))


104. "Allahım! Senden dilerim ki hamd sanadır. Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. Sen birsin. Senin hiçbir ortağın yoktur.Sen, bol bol verensin.Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Ey celâl ve ikram sahibi! Ya Hayy, Ya Kayyûm! Senden cenneti dilerim ve cehennemden sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنِّي أَشْهَدُ أَنَّكَ أَنْتَ اللهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ اْلأَحَدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً أَحَدٌ.))


105. "Allahım! Yalnızca senin Allah olduğuna, senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilahın olmadığına, bir ve samed olduğuna, doğmamış ve doğurmamış olduğuna, hiçbir benzerinin olmadığına şehâdet ederek senden dilerim."


(( رَبِّ اغْفِرْ ليِ وَتُبْ عَلَىَّ إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الْغَفُورُ.))


106. "Rabbim! Beni bağışla ve tevbemi kabul et. Şüphesiz ki sen, tevbeleri çokça kabul eden, çokça bağışlayansın."


(( اَللَّهُمَّ بِعِلْمِكَ الْغَيْبَ وَقُدْرَتِكَ عَلَى الْخَلْقِ أَحْيِنِي مَا عَلِمْتَ الْحَيَاةَ خَيْراً ليِ، وَتَوَفَّنِي إِذَا عَلِمْتَ الْوَفَاةَ خَيْراً ليِ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ خَشْيَتَكَ فيِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ. وَأَسْأَلُكَ كَلِمَةَ الْحَقِّ فيِ الرِّضَا وَالْغَضَبِ. وَأَسْأَلُكَ الْقَصْدَ فيِ الْغِنَى وَالْفَقْرِ. وَأَسْأَلُكَ نَعِيماً لاَ يَنْفَدُ. وَأَسْأَلُكَ قُرَّةَ عَيْنٍ لاَتَنْقَطِعُ. وَأَسْأَلُكَ الرِّضَا بَعْدَ الْقَضَاءِ. وَأَسْأَلُكَ بَرْدَ الْعَيْشِ بَعْدَ الْمَوْتِ. وَأَسْأَلُكَ لَذَّةَ النَّظَرِ إِلَى وَجْهِكَ، وَالشَّوْقَ إِلَى لِقَائِكَ فيِ غَيْرِ ضَرَّاءَ مُضِرَّةٍ وَلاَ فِتْنَةٍ مُضِلَّةِ. اَللَّهُمَّ زَيِّنـَّا بِزِينَةِ الْإِيمَانِ، وَاجْعَلْنَا هُدَاةً مُهْتَدِينَ.))


107. "Allahım! Gayb ilmin ve yaratma kudretin ile hayatın benim için hayırlı olduğunu bildiğin sürece beni yaşat(manı), ölümün benim için daha hayırlı olduğunu bildiğin sürece de beni vefat ettir (meni senden diliyorum). Allahım! Gizli ve âşikâr hallerimde senden hakkıyla korkmayı dilerim.Senden rıza ve öfke anında hak sözü söylemeyi dilerim.Zenginlik ve fakirlikte senden orta yollu olmayı dilerim.Senden bitmeyen bir göz aydınlığı dilerim. Senden, kazaya rıza göstermeyi ve ölümden sonra rahat bir hayat dilerim. Senden, yüzüne bakmanın lezzetini, zarar verici bir hastalık ve saptırıcı bir fitneye uğramaksızın sana kavuşmanın özlemini dilerim. Allahım! Bizi îmân zineti ile süsle ve bizi hidâyete ermiş,doğru yolun rehberleri kıl."


(( اَللَّهُمَّ ارْزُقْنِي حُبَّكَ، وَحُبَّ مَنْ يَنْفَعُنِي حُبُّهُ عِنْدَكَ. اَللَّهُمَّ مَا رَزَقْتَنِي مِمَّا أُحِبُّ فَاجْعَلْهُ قُوَّةً لِي فِيمَا تُحِبُّ. اَللَّهُمَّ وَمَا زَوَيْتَ عَنِّي مِمَّا أُحِبُّ فَاجْعَلْهُ فَرَاغًا لِي فِيمَا تُحِبُّ.))


108. "Allahım! Bana senin sevgini ve sevgisi senin katında bana fayda verecek kimsenin sevgisini nasip eyle.Allahım!(Beden sağlığı ve kuvveti,mal,mevki, makam ve evlat gibi) hoşuma giden şeyleri, senin sevdiğin ve hoşnut olduğun şeylerde harcamam için bana güç (ve kuvvet) kıl.Allahım! Sevdiğim ama bana nasip etmediğin (mal ve evlat gibi) şeyleri, senin sevdiğin ve hoşnut olduğun (zikir ve taat gibi) şeylerde benim için yardımcı kıl."


(( اَللَّهُمَّ طَهِّرْنِي مِنْ الذُّنُوبِ وَالْخَطَايَا. اَللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْهَا كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنْ الدَّنَسِ. اَللَّهُمَّ طَهِّرْنِي بِالثَّلْجِ وَالْبَرَدِ وَالْمَاءِ الْبَارِدِ.))


109. "Allahım!Beni günah ve hatalardan temizle. Allahım! Beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi, beni de günahlardan temizle. Allahım! Beni, kar, su ve dolu ile temizle."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْبُخْلِ وَ الْجُبْنِ وَسُوءِ الْعُمُرِ وَفِتْنَةِ الصَّدْرِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ.))


110. "Allahım! Cimrilikten, korkaklıktan, ömrün sonunda güç ve takatten düşmekten (bunayıp çocuklar gibi hareket etmekten), kalbin bozulup (tevbe etmeden) ölmesinden ve kabir azabından sana sığınırım."


(( اَللَّهُـمَّ رَبَّ جَبْرَائِيلَ، وَمِيكَـائِيلَ، وَإِسْرَافِيلَ! أَعُوذُ بِكَ مِنْ حَرِّ النَّارِ، وَمِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ.))


111. "Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil’in Rabbi olan Allahım! Cehennem sıcağından ve kabir azabından sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ أَلْهِمْنِي رُشْدِي وَأَعِذْنِي مِنْ شَرِّ نَفْسِي.))


112. "Allahım! Beni,olgunluğa ermeye muvaffak eyle ve beni, nefsimin şerrinden koru."


(( اَللَّهُـمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ عِلْماً نَاِفعاً، وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ.))


113. "Allahım! Senden, faydalı bir ilim dilerim ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım."


(( أَللَّهُمَّ رَبَّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَاْلأَرْضِ، وَرَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، رَبَّنَا وَرَبَّ كُلِّ شَيْءٍ، فَالِقَ الْحَبِّ وَالنَّوَى، وَمُنْزِلَ التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ، وَالْفُرْقَانِ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ كُلِّ شَيْءٍ أَنْتَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهِ. اَللَّهُمَّ أَنْتَ الأَوَّلُ فَلَيْسَ قَبْلَكَ شَيْءٌ، وَأَنْتَ الآخِرُ فَلَيْسَ بَعْدَكَ شَيْءٌ وَأَنْتَ الظَّاهِرُ فَلَيْسَ فَوْقَكَ شَيْءٌ، وَأَنْتَ البَاطِنُ فَلَيْسَ دُونَكَ شَيْءٌ، اِقْضِ عَنَّا الدَّيْنَ، وَأَغْنِنَا مِنَ الْفَقْرِ.))


114. "Yedi kat semânın ve yerin Rabbi, yüce arşın Rabbi, bizim Rabbimiz, her şeyin Rabbi, tane ve çekirdekleri yaran, Tevrat’ı, İncil’i ve Furkan’ı indiren Allahım! Alnından tuttuğun her şeyin şerrinden sana sığınırım.Allahım! Sen Evvel’sin, senden önce hiçbir şey yoktur. Sen Âhir’sin, senden sonra hiçbir şey yoktur. Sen, Zâhir’sin, senden üstte hiçbir şey yoktur. Sen Bâtın’sın, senden öte hiçbir şey yoktur.Bizden borcu gider ve bizi fakirlikten kurtarıp zenginleştir."


(( اللَّهُمَّ أَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا، وَأَصْلِحْ ذَاتَ بَيْنِنَا، وَاهْدِنَا سُبُلَ السَّلَامِ، وَنَجِّنَا مِنْ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ، وَجَنِّبْنَا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ، وَبَارِكْ لَنَا فِي أَسْمَاعِنَا وَأَبْصَارِنَا وَقُلُوبِنَا وَأَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا، وَتُبْ عَلَيْنَا، إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ، وَاجْعَلْنَا شَاكِرِينَ لِنِعْمَتِكَ مُثْنِينَ بِهَا عَلَيْكَ، قَابِلِينَ لَهَا، وَأَتِمَّهَا عَلَيْنَا.))


115. "Allahım! Kalplerimizin arasına sevgi yerleştir (kalplerimize, birbirini sevmeyini nasip et). Hallerimizi düzelt. Bizi selâmet yollarına ilet. Bizi karanlıklardan kurtarıp aydınlığa kavuştur. Bizi (zinâ gibi), açık ve gizli büyük günahlardan uzak tut. Kulaklarımıza, gözlerimize, kalplerimize, eşlerimize ve nesillerimize bereket ver. Tevbelerimizi kabul eyle. Çünkü sen, tevbeleri çok kabul eden,çok merhamet edensin.Bizi, nimetine şükredenlerden, onunla sana övgüde bulunanlardan ve onu kabul edenlerden eyle ve nimetini üzerimize tamamla."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ خَيْرَ الْمَسْأَلَةِ وَخَيْرَ الدُّعَاءِ وَخَيْرَ النَّجَاحِ، وَخَيْرَ الْعَمَلِ، وَخَيْرَ الثَّواَبِ، وَخَيْرَ الْحَيَاةِ، وَخَيْرَ الْمَمَاتِ، وَثَبِّتْنِي، وثَقِّلْ مَوَازِينِي، وَحَقِّقْ إِيمَانِي، وَارْفَعْ دَرَجَتِي، وَتَقَبَّلْ صَلاَتِي، وَاغْفِرْ خَطِيئتِي، وَأَسْأَلُكَ الدَّرَجَاتِ الْعُلَى مِنَ الْجَنَّةِ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ فَوَاتِحَ الْخَيْرِ، وَخَوَاتِمَهُ، وَجَوَامِعَه، وَأَوَّلَهُ، وظَاهِرَهُ، وَبَاطِنَهُ، وَالدَّرَجَاتِ العُلَى مِنَ الجَنَّة آمِينَ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ خَيْرَ مَا آتيِ، وَمَا أَفْعَلُ، وَخَيْرَ مَا أَعْمَلُ، وَخَيْرَ مَا بَطَنَ، وَخَيْرَ مَا ظَهَرَ، وَالدَّرَجَاتِ العُلَى مِنَ الجَنَّة، آمِينَ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ أَنْ تَرْفَعَ ذِكْرِي، وَتَضَعَ وِزْرِي، وَتُصْلِحَ أَمْرِي، وَتُطَهِّرَ قَلْبِي، وَ تُحَصِّنَ فَرْجِي، وَتُنَوِّرَ قَلْبِي، وَتَغْفِر لِي ذَنْبِي ، وَأَسْأَلُكَ الدَّرَجَاتِ الْعُلَى مِنَ الجَنَّةِ، آمين. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ أَنْ تُبَارِكَ فِي نَفْسِي، وَفيِ سَمْعِي، وَفِي بَصَرِي، وَفِي رُوحِي، وَفِي خَلْقِي، وَفِي خُلُقِي، وَفِي أَهْلِي، وَفِي مَحْيَايَ، وَفِي مَمَاتِي، وَفِي عَمَلِي، وَتَقَبَّلْ حَسَناَتِي، وَأَسْأَلُكَ الدَّرَجَاتِ الْعُلَى مِنَ الجَنَّةِ، آمِينَ.))


116. "Allahım!Senden isteğin, duânın, başarının, çalışmanın,mükâfatın, hayatın ve ölümün hayırlı olanını dilerim.Allahım!Ayaklarımı doğru yolda sâbit kıl.Mîzânda sevaplarımı ağır kıl.Îmânımı gerçekleştir.(Cennetteki) derecemi yükselt.Namazımı kabul eyle. Günahımı bağışla. Senden cennetin yüksek derecelerine ermeyi dilerim. Allahım! Senden hayırların başını, açık ve gizlisini vermeni, cennetin yüce derecelerine ermeyi dilerim.Âmîn.Allahım! Senden, getireceğim, yapacağım, açık ve gizli olan şeylerin hayırlısını dilerim. Âmîn. Allahım!Senden adımı yüceltmeni,günahımı bağışlamanı, işimi düzeltmeni, kalbimi (her türlü kötülüklerden) temizlemeni,ırzımı korumanı, kalbimi aydınlatmanı ve ve günahımı bağışlamanı dilerim.Senden cennetin yüce derecelerine ermeyi dilerim.Âmîn.Allahım! Senden nefsime, kulağıma, gözüme, ruhuma, yaradılışıma, ahlâkıma, âileme, hayatıma, ölümüme ve işime bereketler vermeni, sevaplarımı kabul etmeni dilerim. Senden cennetin yüce derecelerine ermeyi dilerim. Âmîn.


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ مُنْكَرَاتِ اْلأَخْلاَقِ، وَاْلأَعْمَالِ، وَاْلأَهْوَاءِ، وَاْلأَدْوَاءِ.))


117. "Allahım!Çirkin ahlaktan,(açık) amellerden,hevâlar(a uymak)dan ve hastalıklardan sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ قَنِّعْنِي بِمَا رَزَقْتَنِي، وَبَارِكْ لِي فِيهِ، وَاخْلُفْ عَلَيَّ كُلَّ غَائِبَةٍ لِي بِخَيْرٍ.))


118. "Allahım! Bana rızık olarak verdiklerine beni kanaatkâr eyle ve onu bana bereketli kıl.Benden gizli -saklı olan her nefsin daha hayırlısı bana ver."


(( اللَّهُمَّ حَاسِبْنِي حِسَابًا يَسِيرًا.))


119. "Allahım! (Kıyâmet günü) benim hesabımı kolay kıl (beni kolay hesaba çek)!."


(( اَللَّهُـمَّ أَعِنِّا عَلَى ذِكْرِكَ، وَشُكْرِكَ، وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ.))


120. "Allahım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibâdet etmekte bize yardım et."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ إِيمَانًا لَا يَرْتَدُّ، وَنَعِيمًا لَا يَنْفَدُ، وَمُرَافَقَةَ مُحَمَّدٍ ج فِي أَعْلَى جَنَّةِ الْخُلْدِ.))


121. "Allahım! Senden, dönmeyen bir îmân, bitmeyen bir nimet ve kalıcı cennetin en yüksek yerinde Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte olmayı dilerim."


(( اَللَّهُمَّ قِنِي شَرَّ نَفْسِي، وَاعْزِمْ لِي عَلَى أَرْشَدِ أَمْرِي، اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي مَا أَسْرَرْتُ، وَمَا أَعْلَنْتُ، وَمَا أَخْطَأْتُ، وَمَا عَمَدْتُ، وَمَا عَلِمْتُ، وَمَا جَهِلْتُ.))


122. "Allahım! Beni, nefsimin şerrinden koru ve beni, en doğru işimde kararlı kıl. Allahım! Gizli ve açık, hatalı ve kasıtlı, bilerek ve bilmeyerek yaptığım bütün günahlarımı bağışla!"


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ، وَغَلَبَةِ الْعَدُوِّ، وَشَمَاتَةِ اْلأَعْدَاءِ.))


123. "Allahım! Borç altında ezilmekten, düşmanın bana üstün gelmesinden ve başıma gelen belâ yüzünden düşmanların bana gülmelerinden sana sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْليِ، وَاهْدِنيِ، وَارْزُقْنيِ، وَعاَفِنيِ، وَأَعُوذُ بِاللهِ مِنْ ضِيقِ الْمَقَامِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ.))


124. Allahım! Beni bağışla, bana hidâyet ver, beni rızıklandır ve (görünen ve görünmeyen bütün hastalıklardan) bana âfiyet ver. Kıyâmet gününün korkunç dehşetinden Allah'a sığınırım."


(( اَللَّهُمَّ مَتِّعْنيِ بِسَمْعِي، وَبَصَرِي، وَاجْعَلْهُمَا الْوَارِثَ مِنِّي، وَانْصُرْنِي عَلَى مَنْ يَظْلِمُنِي، وَخُذْ مِنْهُ بِثَأْرِي.))


125."Allahım! (Beni yaşattığın sürece) kulağımdan ve gözümden faydalanmayı nasip et ve ikisini sağlık içinde bulundur. Bana zulmeden (dîn düşmanına) karşı bana yardım et ve öcümü ondan al."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ عِيشَةً نَقِيَّةً، وَ مِيتَةً سَوِيَّةً، وَمَرَدًّا غَيْرَ مُخْزٍ وَلَا فَاضِحٍ.))


126."Allahım! Senden, temiz (mutlu) bir hayat, düzgün bir ölüm,rüsvay olunmayan ve utanç duyulmayan bir dönüş dilerim."


(( اَللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ كُلُّهُ. اَللَّهُمَّ لَا قَابِضَ لِمَا بَسَطْتَ، وَلَا بَاسِطَ لِمَا قَبَضْتَ، وَلَا هَادِيَ لِمَا أَضْلَلْتَ، وَلَا مُضِلَّ لِمَنْ هَدَيْتَ، وَلَا مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ، وَلَا مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ، وَلَا مُقَرِّبَ لِمَا بَاعَدْتَ، وَلَا مُبَاعِدَ لِمَا قَرَّبْتَ. اَللَّهُمَّ ابْسُطْ عَلَيْنَا مِنْ بَرَكَاتِكَ، وَرَحْمَتِكَ، وَفَضْلِكَ، وَرِزْقِكَ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ النَّعِيمَ الْمُقِيمَ الَّذِي لَا يَحُولُ، وَلَا يَزُولُ. اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ النَّعِيمَ يَوْمَ الْعَيْلَةِ، وَالْأَمْنَ يَوْمَ الْخَوْفِ. اَللَّهُمَّ إِنِّي عَائِذٌ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا أَعْطَيْتَنَا، وَشَرِّ مَا مَنَعْتَ. اَللَّهُمَّ حَبِّبْ إِلَيْنَا الْإِيمَانَ، وَزَيِّنْهُ فِي قُلُوبِنَا، وَكَرِّهْ إِلَيْنَا الْكُفْرَ، وَالْفُسُوقَ، وَالْعِصْيَانَ، وَاجْعَلْنَا مِنْ الرَّاشِدِينَ. اَللَّهُمَّ تَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ، وَأَحْيِنَا مُسْلِمِينَ، وَأَلْحِقْنَا بِالصَّالِحِينَ غَيْرَ خَزَايَا، وَلَا مَفْتُونِينَ. اَللَّهُمَّ قَاتِلِ الْكَفَرَةَ الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ رُسُلَكَ، وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِكَ، وَاجْعَلْ عَلَيْهِمْ رِجْزَكَ، وَعَذَابَكَ. اَللَّهُمَّ قَاتِلِ الْكَفَرَةَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَهَ الْحَقِّ [آمِينَ].))


127."Allahım! Hamd, sanadır. Allahım! Senin verdiğinden kimse kısamaz,kıstığına da kimse veremez. Senin saptırdığına kimse hidâyet edemez, hidâyet ettiğini de kimse saptıramaz. Senin verdiğini kimse engelleyemez, engellediğine de kimse veremez. Senin uzaklaştırdığını kimse yaklaştıramaz, yaklaştırdığını da kimse uzaklaştıramaz.Allahım! Bereketlerinden, rahmetinden, lütuf ve rızkından bize bol bol ver. Allahım! Senden, değişmeyen ve yok olmayan sürekli nimetler dilerim.Allahım! Senden, fakirlik gününde nimetler ve korku gününde güven dilerim.Allahım! Bize bahşettiğin ve bahşetmediğin şeylerin şerrinden sana sığınırım. Allahım! Bize îmânı sevdir ve kalplerimizde onu güzelleştir. Küfrü, fâsıklığı (Allah'a itaatten çıkmayı) ve isyanı (Allah'a karşı gelmeyi) bize çirkin göster.Bizi, (bu sıfatlara sahip) hak yolda yürüyenlerden kıl.Allahım!Bizi müslümanlar olarak vefat ettir ve müslümanlar olarak dirilt. Bizi, rüsvay etmeden ve belâlalara maruz bırakmadan iyilerle birlikte kıl.Allahım! Elçilerini yalanlayan ve senin yolundan (dîninden) yüz çeviren kâfirleri kahret ve onların üzerine azabını indir! Allahım! Kendilerine kitap verilen kâfirleri kahret!.Ey hak ilah! Âmîn."


(( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ ليِ،وَارْحَمْنِي،وَاهْدِنِي، وَعَافِنيِ،وَارْزُقْنيِ، وَاجْبُرْنِي، وَ ارْفَعْنيِ.))


128. "Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni doğru yola ilet, bana âfiyet ver, bana rızık ver, beni islah eyle ve beni yücelt."


(( اَللَّهُمَّ زِدْنَا، وَلاَ تَنْقُصْنَا، وَأَكْرِمْنَا، وَلاَ تُهِنَّا، وَأَعْطِنَا، وَلاَ تَحْرِمْنَا، وَآثِرْنَا، وَلاَ تُؤْثِرْ عَلَيْنَا، وَأَرْضِنَا، وَارْضِ عَنَّا.))


129. "Allahım! Sevabımızı arttır, (iyilik, derece ve sayımızı) azaltma. (Dünyadaki amacımıza ulaşmak ve âhiretteki derecelerimizi yükseltmek sûretiyle) bize ikrâm eyle. Bizi alçaltma (zelîl kılma). Bize ihsân eyle, bizi mahrum bırakma.(Rahmet, ikram ve inâyetin ile) bizi üstün kıl.(Lütuf ve himâyenle) başkasını bize üstün kılma.Hakkımızda takdir ettiğine bizi râzı eyle ve kolay amellerle bizden râzı ol."


(( الَلَّهُمَّ أَحْسَنْتَ خَلْقِي، فَأَحْسِنْ خُلُقِي.))


130. "Allahım! Yaratılışımı güzel kıldığın gibi, ahlâkımı da güzel kıl."


(( اللَّهُمَّ ثَبِّتْنِي، وَاجْعَلْنِي هَادِيًا مَهْدِيًّا.))


131. "Allahım! (Ayaklarımı dînin üzere) sâbit kıl ve beni, kendisi hidâyet bulmuş, (insanlara iyiliği gösteren) bir rehber kıl."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الثَّبَاتَ فِي الأَمْرِ، وَالْعَزِيمَةَ عَلَى الرُّشْدِ، وَأَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ، وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ، وَأَسْأَلُكَ شُكْرَ نِعْمَتِكَ، وَحُسْنَ عِبَادَتِكَ، وَأَسْأَلُكَ قَلْباً سَلِيماً، وَلِسَاناً صَادِقاً، وَأَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِ مَا تَعْلَمُ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا تَعْلَمُ، وَأَسْتَغْفِرُكَ لِمَا تَعْلَمُ، إنَّكَ عَلاَّمُ الغُيُوبِ.))


132. "Allahım! Senden işimde sebât,doğru yolda kararlılık, rahmetini gerektiren şeylerle bağışlanmayı gerektiren kararlarını, nimetine şükretmeyi, sana güzel ibâdet etmeyi, selîm kalp, doğru konuşan dil dilerim.Senden, bildiğin iyilikleri dilerim.Bildiğin günahların şerrinden sana sığınırım.Beni bağışlamanı dilerim.Çünkü sen, gizlileri çok iyi bilensin."


(( اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْفِرْدَوْسَ أَعْلَى الْجَنَّةِ.))


133. "Allahım!Senden cennetin en yüksek yeri olan Firdevs'i dilerim."


(( اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ. اَللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مَحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مَحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ.))


134. "Allahım! İbrahim’i ve İbrahim’in âilesini meleklerinin yanında meth ettiğin gibi, Muhammed’i ve Muhammed’in âilesini de meleklerinin yanında meth et.Şüphesiz ki sen; çok övülensin, şeref sahibisin. Allahım! İbrahim’i ve İbrahim’in âilesini mübârek kıldığın gibi, Muhammed’i ve Muhammed’in âilesini de mübarek kıl. Şüphesiz ki sen; çok övülensin, şeref sahibisin."


Celâline ve yüce hükümranlığına yaraşan her türlü hamd, âlemlerin Rabbi Allah'adır.


Allahım! Peygamberimiz Muhammed'e, onun âile halkına, ashâbına ve kıyâmet gününe kadar ona en güzel şekilde uyanlara salât ve selâm eyle.


Kaynak: Saîd b. Ali el-kahtânî Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

[1] Mesîh Deccâl'in zuhûr etmesi; Kıyâmetin büyük alâmetlerindendir. Yeryüzünün zâlim krallarından birisi gibi zuhûr edecektir. Önce peygamber, daha sonra da rab olduğunu iddiâ edecektir.Halktan câhil insanlar ona tâbi olacak, ancak Allah'ın sâlih kulları ona karşı gelecek ve onun yalancı olduğunu söyleyeceklerdir. Yeryüzünde -Mekke ve Medîne dışında- köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir, ülke ülke atıyla dolaşarak basmadık yer bırakmayacaktır. Yeryüzünde kalması kırk gün olacaktır. Ancak bu kırk günün bir günü; bir sene, bir günü bir ay, bir günü bir hafta ve geri kalan günleri de normal günler gibi olacaktır.Yâni toplam kalacağı gün; bir sene, iki ay, on beş gün olacaktır. Mesîh adıyla anılmasının sebebi; bir gözünün kör olmasından veya -Mekke ve Medîne dışında- yeryüzünde basmadık yer bırakmayacak olmasından dolayıdır. Deccâl adıyla anılmasının sebebi ise; çok yalan söyleyerek bâtılı hak göstermesinden dolayıdır. (Çeviren)

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *