Temmuz 2015

Hz. Muhammed, muhammed (sav)
Fıkıh bilgisi ve ümmet sevgisi açısından takdire şayan hocalarımızdan biri olan Nureddin Yıldız Hoca'ya Almanya'dan bir Müslüman kardeşimiz, Peygamber Efendimiz ve onun şefaati ile ilgili bilgi almak için aşağıdaki soruyu sormuştur. Bu soruya Nureddin Yıldız hocanın ders niteliğindeki cevabını okuyarak üzerinde düşünmemiz gerekir.

Soru: Selamünaleyküm hocam.. Sizi severek takip edip güvendiğim için bir konu hakkında danışmak istedim. Almanya’da yaşıyorum. Bugün ……..’e ait cami imamıyla bir tartışmamız oldu ve yanında misafir bir imam da vardı. İmamın tasavvufa yatkınlığı zaten aleni. Kendileri, Peygamber efendimiz (s.a.v)’nin bizi işittiğini ve şefaati bu yüzden bizatihi ondan dilememiz gerektiğini savundu. Ben, bu görüşün akidemizde temeli olmadığını ve sadece Allah’tan dilememiz gerektiğini, aksi takdirde Allah’tan başkasına dua etmiş olduğumuzu açıklamaya çalıştım.

Bu şekilde görüş ayrılığı ile ayrıldık. Maalesef etraftakilerden de beni destekleyen olmadı. Sessizce ayrıldım. Bu durumda, Müslümanlık görevi olarak en uygun ne yapabilirim diye size başvurmak istedim. Akide kitaplarımızda bunun delili varsa, imama bunun şirk olduğunu açıklamaya çalışmak doğru olur mu? (Tövbe edeceğini sanmıyorum ama ben yine görevimi yapayım. Zaten bu tarz görüşün vahabi görüşü olduğunu iddia edip insanları hemen damgalıyor ve “Vahabilere” lanet okuyor maalesef)

Ayrıca bu güne kadar arkasında kıldığım namazları tekrarlamam uygun olur mu diye öğrenmek istedim?

Biraz uzun oldu. Allah size rahmet etsin, sizi Allah için seviyorum. Umarım bir gün sizinle görüşür ve size sarılma imkânım olur. Almanya’dan kardeşiniz.

Cevap: Selamünaleyküm. Değerli kardeşim, İnsanlığın tedavi edemediği hastalıklardan biri de ‘birbirini ikna etmeye uğraşma’ hastalığıdır. Siz de o da boşuna uğraşmışsınız. Onun yerine birbirinize selam verip ayrılsa idiniz sevap kazanacaktınız. Ve, o da sen de fikirlerinizde derinleşmeyecektiniz.

Belirttiğiniz meselede, sizin derinleştirdiğiniz pencereden bakıldığında içinden çıkılmaz bir şirk bataklığı görülür, onunkinden bakıldığında da rahmet denizinde yüzülür gibi görülür.
Benim ise size bir sorum var:

Bu tartışmanın neticesinde siz haklı çıksa idiniz, imam sizi desteklese idi ve bütün Almanya Müslümanları sizi doğrulasa idi, ardından da dünya Müslümanları bu görüşü benimsemiş olsa idi.. netice ne olacaktı? Hangi sorunumuz acilen çözülecekti? Bu mesele kaçıncı sıradan önemli bir meseledir? Evet, sizin belirttiğiniz ve vurguladığınız pencereden siz haklısınız ve sizin çizdiğiniz çizgi şirke götüren bir tehlikeyi gösterebilir. İmamın şirk kastı vardı diyemezsiniz. Keşke imamda o basiret olsa da sizinle tartışmayı bu noktaya taşıyarak sizi derinleşeceğiniz bataklığa çekmese ve o da şefaatten mahrum olacağı hatayı yapmasa idi, keşke!

Güzel kardeşim, ben ümmetimin hâline bakıyorum da bu konuları tartışmaya vakit ayırmayı büyük bir taktik hatası olarak görüyorum. Size de tavsiyem şudur: Lütfen, bir öncelikli ve önemli sıralaması yapın.

Korkarım, bu sözlerim sizi ‘bu da onlara kaymış’ ithamına götürür. Eğer benim hakkımda böyle suizan ederseniz sizin bileceğiniz bir iştir. Sadece size ahireti hatırlatırım, kul hakkına riayeti, mümin hakkında suizannın akıbetini ikaz ederim. Böyle yaparsınız demiyorum. Dediğim, bu tartışmaların götürdüğü uçurumun boyutu ile alakalıdır.

Güzel kardeşim,

Almanya’daki Müslümanların hâline bak, küfrün elinde oyuncağa dönüşmüş bir nesil yaşıyor orada. İslam’ın izzetinden hiç bir eser yok. Ve biz nelerle meşgulüz! Garip değil mi güzel kardeşim, garip değil mi?

Tartıştığımız şeyler, nefsimize mi hizmet ediyor dinimize mi?
Bu cevabı bir zaman geçtikten sonra tekrar düşünmenizi tavsiye ederim size.
Birbirimize dua edelim. Rabbimden size yardım etmesini, Peygamber aleyhisselam’ın şefaati ile şereflenecek kullar arasına bizi de ilhak etmesini niyaz ederim.

Duanızı beklerim. Selamünaleyküm

Nureddin YILDIZ
Nureddin Yıldız Hocanın, konu ilgili yaptığı konuşması;

İslamiyet, Mekke
Mekke'nin, İslamiyet'in doğuşu zamınında içinde bulunduğu jeopolitik konumu ve dünya üzerindeki medeniyetlerle olan ilişkisini göz önünde bulundurarak İslamiyet'in merkezi olarak Allah'ın neden Mekke'yi seçtiğini anlamaya çalışalım.

Mekke, enlem ve boylam bakımından ve dünya üzerinde bulunan medeniyetlerle içinde bulunduğu ilişki bakımından İslamiyet'in ilk indirilişinin bulunduğu tarih döneminde dünyanın neredeyse tam ortasında bulunmaktaydı. Ziraat ve yetiştiricilik bakımından verimli toprağı bulunmayan Mekke, bu özelliği sebebiyle o dönemdeki verimli topraklara gözünü diken tüm ülkelerin tehditlerinin çok uzağındaydı. Mekke'nin yegane ve tek geçim kaynağı ticaret ve ticaret kervanları olmuştur. Her medeniyetin zenginliklerine bu kervanlar sayesinde ulaşmışlardır.

Bunun dışında Mekke yüksek dağların çevrelediği bir vadide kurulmuştur. Bu durum Mekke'nin savunulmasını kolaylaştıran unsurlar arasındadır. Mekke'de İslamiyet'ten önce de bulunan "Haram Aylar" kavramı ve çeşitli devletlerle yapılan anlaşmalar Mekkeye muhteşem bir güvenlik sağlamıştır. Tüm arabistanı kapsayan bu durum bir ittifaka ve Habeşistan, Bizans ve İran gibi ülkelere karşı koruma sağlamaktaydı. Bu durum daha sonra Kuran-ı Kerim'de, Kureyş Suresi olaran inecek ve Allah'ın mubarek kelamlarına mashar olacaktı;

Kureyş'e imkan sağlandığı için, Kışın ve yazın yolculuk etme imkanı sağlandığı için, Hiç olmazsa onun için bu Beyt'in (Kabe'nin) Rabbine kulluk etsinler! Ki kendilerini açlıktan doyurdu ve onları korkudan emin kıldı. (Kureş Suresi)

 İslamiyetten önce Mekkelliler putperest olmakla birlikte, aslında mutlak bir kudret sahibi ve tek olan bir yaratıcı düşüncesine sahiptiler. Fakat ona ulaşmanın putlardan geçtiğine inanmaktaydılar. Kabe'nin çevresinde birçok kabileyi temsil eden yüzlerce put bulunmaktaydı. Mekke'nin ilginç olan diğer yanı ise halklarının birbirlerine hoşgörülü davranmasıydı. İslamiyet öncesi dinlerinden Hristiyanlık, Yahudilik gibi dinlere mensup çok az insan olmasına rağmen bu insanlar çok büyük zorluklarla karşılaşmamıştır. Aynı aile'de bulunan bireyler farklı dinlere mensup olabilmekteydi.

Özet olarak İslamiyet'in doğuşu, Mekke halkına sahip oldukları özellikleri yenileyip daha da olgunlaştırmak olmış ve kötü alışkanlıklardan kendilerini vazgeçirecek bir hayat sunması olmuştur.

namaz kılmak

İslam'da müslüman olmanın 5 şartını hatırlayalım;
  1. Kelime-i Şehadet getirmek, 
  2. Namaz kılmak, 
  3. Oruç tutmak, 
  4. Zekat vermek
  5. Hacca gitmek. 
Görüldüğü gibi müslümanlığın, "Ben Müslümanım !" diyebilmenin 5 şartı içinde Namaz kılmanın da olduğunu görmekteyiz. Bu nedenledir ki Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatı boyunca en çok namaz kılma ibadetine önem vermiş ve bize nasihat etmiştir. Veda Hutbesinde bizlere, adabına ve usulüne önem vererek 5 vakit namazınızı aksatmadan kılın demiştir. Dinimizde namaz kılmaya önem vermeyen ve kılmayanlar münafık, günakar ve fasık olarak nitelenmiş.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu; "Emânete hiyanet edenin imani yoktur. Temiz olmayanin namazi kabul edilmez. Namâz kilmayanin dini yoktur. Basin vücûd da yeri ne ise namazin dindeki yeri de odur." (Tebarani)
Hz.Peygamber s.a.v de namazını terk edenler ile ilgili yine şöyle buyurmaktadır: Gerçekten kişi ile şirk arasında namazı terketmek vardır.Bizimle onlar (Münafıklar) arasındaki ayırıcı temel unsur namazdır.Namazı terkeden kimse küfre düşer. (Müslim)


salvat nasıl getirlir, salavat-ı şerif


Salâvat Nedir?

Salâvat; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’i anmak, ona Allah'ın selamını göndermek demektir.

Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) salavat getirmenin faziletine çok önem vermiş ve bunu biz müslümanlar için hadislerinde sıklıkla ön plana çıkarmıştır.

  • "Cimri, yanında ismim anıldığı halde bana salât ü selam getirmeyen kimsedir.” (Tirmizî)
  • "Kabrimi bayram yerine çevireceğinize, bana salat ve selam ediniz. Çünkü siz nerede olursanız olun, salat ve selamınız bana ulaşacaktır.”
  • Resulullah (sav) buyurdular ki: "Yeryüzünde Allah'ın seyyah melekleri vardır Onlar ümmetimin selamını (anında) bana tebliğ ederler. "
  • "Bana günlerin en üstününde salat ve selam gönderin. Sizin salatınız ve selamınız bana sunulur."
  • "Peygambere 'Ey Allah’ın elçisi, sen öldükten sonra salat ve selamımız sana nasıl sunulacak?' diye sorulduğunda Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : Allah peygamberlerin naaşlarını çürütmeyi toprağa yasak koymuştur. Demiştir."

Salavat Getirmenin Önemi Nedir?


Salavat getirmek; yani Peygamberimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) adı anıldığında salavat getirmek her Müslümanın büyük bir vefa borcudur. Yukarıda hadiste de belirtildiği gibi, Peygamber Efendizmi (sallallahü Aleyhi ve Sellem) cimri olan bir kimse, yanında ismi anıldığında salavat getirmeyen, bana selam vermeyen kimsedir diyerek bu büyük vefa ve sevap kaynağının önemine vurgu yapmıştır. Ayet-i Kerime’de de Allah (Celle Celâlühü) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Allah ve melekleri Peygambere salat eder. Ey iman eden Müslümanlar siz salat edin ve teslimiyet içerisinde selam verin.” Ayet-i Kerime’de Allah’ın Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e salat etmesi, ona rahmet etmesi manasına gelir. Meleklerin vepek tabi bizlerin salat etmesi ise rahmet duası anlamına gelir. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)e rahmet etmek; onun rahmete erişmesinde vesile olmak manasına gelir. Peygamberin rahmete erişmesi ise bizim rahmete erişmemiz demektir.

“Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.” (Müslim, İman: 346.)

Salavat sayesinde Peygamber ile ümmet arasında iyi ilişkiler kuran bir köprüdür. Ayrıca Peygamberin adı ile bu şekilde yapılan dualarda Yüce Rabbimiz katında kabul bulunan dualardandır.

Salavat Nasıl Getirilir, Çeşitleri Nelerdir?


Birden çok salâvat çeşidi vardır. En güzeli namazlarda tahiyyattan sonra okuduğumuzdur. O da ne kadar okunursa o kadar ecir kaynağı olacağına göre ‘şu kadar’ diye bir sayıya gerek yoktur. Bunun dışında şunlarda denilebilir;
  • Aleyhissalatu vesselam. (Allah'ın salatu selamı onun üzerine olsun.)
  • SallAllahu aleyhi ve sellem. (Allah'u Teala, Ona salatu selam etsin.)
  • Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. (Allahım! 'peygamberimiz' Hz. Muhammed'e ve aline 'evladu iyaline' rahmet eyle.)
  • Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed. (Allahım! Efendimiz, mihmandarımız, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)'e, ailesi ve ashabına rahmet eyle ve bereketler ihsan eyle.)
  • Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim. (Ey Allahım! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle. (Rahmet et, selametlik ver.)

Salavat İle İlgili Hadisler


1) “Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Bana salât ve selâm edin. Çünkü nerede olsanız salât ve selâmınız bana ulaşır.” (Ebû Davud, Menâsik: 97.)

2) “Günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. O gün bana çok salât ve selâm getirin. Çünkü sizin salât ve selâmlarınız bana sunulur.”

“Ey Allah’ın Elçisi, sen ölüp de senden bir iz kalmadıktan sonra, salât ve selâmlarımız sana nasıl sunulur?” diye sordular. Peygamberimiz buyurdu ki:

 “Allah, peygamberlerin cesetlerini çürütmeyi toprağa yasaklamıştır.” (Ebû Davud, Salât: 201.)

3) “Ey Allah’ın Elçisi, ben sana çok salâvat getiriyorum. Duamın ne kadarını salâvata ayırayım?” Peygamberimiz

“Dilediğin kadarını” buyurdu. Übeyy yine sordu:

“Dörtte birini ayırayım mı?” Peygamberimiz yine

“Dilediğin kadarını, ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” buyurdu.

“Yarısını?”

“Dilediğin kadarını. Ama arttırırsan senin için daha iyi olur.”

“Peki, duamın tamamını salâvata ayırsam?”

“İşte o zaman Allah senin bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını da bağışlar.” (Tirmizî, Kıyamet: 23.)

4) “Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.” (Müstedrek, 2:456, no. 3576.)

“Ey Allah’ın Elçisi, sana selâm vermeyi anlıyoruz; peki, nasıl salât edeceğiz?” sorusuna karşılık ise, Peygamberimiz, namazların teşehhüdlerinde okumakta olduğumuz “Allahümme salli, Allahümme bârik” duâlarını öğretmiştir. (Buhârî, Tefsir 33:10; Tirmizî, Tefsir 33:23.)

Kabe'nin İçi
Kabe'nin içi nasıldır, içinde neler vardır ? Her yıl düzenli olarak Kabe-i Şerif, mekke valisi ve beraberindeki heyet tarafından temizlenmekte ve bu işlem yapılırken Kabe-i Şerif'in kapıları açık bırakılmaktadır. Bu yıl umre yapan müslümanların bulunduğu Kabe'de temizlik işlemleri yapılmış ve müslümanların heyecanına vesile olmuştur.

Kabe-i Şerif'in yıkanma töreni, temizlik heyetinin içeri girmesinden sonra 2 rekat namaz kılmasıyla başlıyor ardından Kabe'nin içindeki duvarlar zemzem suyu ve gül suyunun karışımıyla beyaz bir bez yardımıyla siliniyor, yerlere yine aynı karışım dökülerek sadece hurma ağacı dallarıyla süpürülüp siliniyor. Ardından misk ve gül esansları serpildikten sonra işlem tamamlanmış oluyor. 


Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *