Mart 2018

Aileler başta olmak üzere, eğitimciler ve veliler , gençlik hakkında düşünme ve endişe etme durumu hiç bitmeyen bir haldir. Rol modelleri kimlerdir?  Dünya meselelerinde nasıl baş edecekler? İslami kimliklerini her şeye karşı koruyabilecekler mi? Başı dertte olduğunda veya yardım ve desteğe ihtiyaç duyduklarında yanlarında sağlam bir şekilde durabilecek miyim?

Bu ve bunun gibi sorular gençlerimiz hakkında aileleri için sonu gelmeyen sorular ve endişelerdir. Dikkat çeken ve birçok olumsuz etkisi olan oyun ve sosyal medyanın üstlendiği teknoloji ağırlıklı dünyamızda, onları beslemek, onları yaşamaktaki diğer zorlukların ortasında güvende ve bilinçli tutmak kesinlikle kolay bir görev değildir.

Gençlerimizin yetiştirilmesinde baş sorumluluğunuz onları Kur'an'ın doğru öğretilerini kullanarak yönlendirmek, Kuran'ı gençlerimizin kalbine nasıl işleyebileceğimizin, nasıl ısıtabileceğimizin yollarını aramaktır.

Gençlik İçin Neden Kuran Önemli Bir Kaynaktır?

Kuran, insanlığın tamamı için en iyi rehberdir; eğitir, güçlendirir ve ilham verir. Tüm varlıkların yaydığı bilgiyi öğrenmemizi sağlayan bir çeşme ve hazine.

Kur'an'ın mesajını anlamak ve yaşamak tüm aileler için bir öncelik olmalıdır.
“O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.” (Bakara, 2)
Kuran, hem dünya hem de ahiret hayatında başarılı olmak için takip etmemiz gereken temel ilkeleri belirler. Ve Peygamberin karısı tarafından tarif edilen yaşam tarzı Kuran'dı! Hz. Ayşe şöyle aktarır: "Peygamber'in davranışı tamamen Kuran'a göredir."

Bu nedenle, Kuran'ı nasıl okuyacağını, mesajını ve vahiyin ardındaki bilgeliğini anlamak zorunludur.

Kuran-ı Gençlerimize Sevdirmek İçin Uygulayabileceğimiz Yöntemler

kuran ve gençlik

1. Arabanızda Kuran (ses) dinlemeyi bir alışkanlık haline getirin

Bu özellikle gençlerle birlikte önerilir. Telaffuz bakımından takip edilmesi kolay hafızları seçin. Bazı ayetler ya da tüm bölümlerde dikkati çeken noktaları yansıtması için gençlerin aşina olduğu bölümleri seçin.

2. Bilinen bölümleri birlikte oku

Onlarla her ne zaman isterseniz, örneğin ev işleri yaparken bunu yapın. Sevgiyle ve merhametle yapın; bir ceza ya da öfke olarak değil.Onların bu isteklerinin içinden gelmesini sağlayın. Kuran okuma seanslarınızı kısa, özlü ve anlamlı kılın.

3. Kuran'ı aktif olarak ve zevkle okurken sizi görmelerine izin verin

Gençler için bu konuda örnek bir insan olmaya çalışın. Kuran'ı sevdiğinizi ve sizi motive ettiğini onlara göstermeye çaba sarfedin. Kur'an'ın düzenli olarak okunduğu, sevinç ve coşkuyla üzerinde düşünüldüğü bir aile olun. Dilinizi meşgul edin. Yüreğinizi ve ruhunuzu Allah'ın sözlerinin ışığıyla doldurun.

4. Gündelik yaşama uygun dini konularda sohbet edin

Mesela peygamberlerin hayatı, cennetin tarifi, varoluş nedenleri vb. Bir aile olarak bu derslerden bahsederek kaliteli zaman harcayabilir ve takip ettirebileceğiniz merak noktaları yaratabilirsiniz. Kuran'a rehberlik için danışmak ve anlamları düşünmek için gençlerimize öğretin. Böylece kendisini yanlış yönlendirmekten ve yoldan sapmaktan koruyacaksınız.

5. Öğretmenleri olun

Yanlışlarını düzeltmelerine yardımcı olun. Bunu yaparken nazik, yumuşak ve cesaret verici bir şekilde yapın. Çabalıyor mu, yoksa akıcı mı olduklarını söylerken gösterdiği emeği övün. Bunu yaparken mümkün olduğunca tutarlı ve öğretici bir yol çizelgesi oluşturun.

6. Sünnete uyan bir aile olmaya çalışın

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in hayatı , takip edilecek en güzel örnektir. Ve Allah'a olan sevgiyi ifade etmenin bir yoludur.
"(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. ” (Ali İmran, 31)
Gençlerimizi, peygamberimizin yaşamındaki en önemli rol modeli olarak görmesi için onları moteive edin.

7. Kişisel Kur'an yolculuğunuzu paylaşın

Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak Kuran'ı öğrenmenin neşesi ve zorlukları hakkında onları bilgilendirin. Öğrenmenin bir yolculuk olduğunu ve insanlığı yaratan mücadelelerin en başında geldiğini onlara nasihat edin.

8. Faydalı dijital araçları paylaşın

Gençlerimizi dijital veya sesli Kuran mealleri gibi uygulamaları bulundurmasına teşvik edin. Dijital araçlara erişimleri varsa, kullanımlarından en iyi verimi alabilirler. Boş zamanlarında dinleyebilir ve pratik yapabilirler.

9. Kur'an için bir not defteri tutmalarına teşvik edin

Bu, sadece okunmaya odaklanmaktan ziyade, Kuran ayetleri  üzerinde durmayı ve düşünmeyi teşvik edecektir. Böylelikle kendi aile üyelerinin geri kalanıyla düşüncelerini paylaşabilir / tartışabilir.

10. Evinize uygun bir öğrenme ortamı hazırlayın

Onlara öğretebileceğiniz ve kaliteli aktiviteler gerçekleştirebileceğiniz bir yer yaratın; bu aktiviteler kardeşleri, akrabaları veya arkadaşları ile olsun. Özellikle hafta sonları ve tatil günlerinde Kuran hakkındaki bilgilerini artırmak için yarışmalar, sınavlar ve projeler yapabilirsiniz.

Kur'an'a gençlerimizi kazandırmak için onların heveslerini, enerjilerini ve zihinsel kapasitelerini kullanmalarına yardımcı olun.

Kuran sizin gençliğiniz için neler yapabilir?

Kuran'ı hakkıyla okumak, okuyucuya büyük ödüller kazandırırken, diğer taraftan bu dünyada İslami bir görevi yerine getirmenin bir aracı olmasını sağlar. Aynı zamanda bu dünyevi hayatta da okuyanın statüsünü artıracaktır.

Medine'de iken, Hz. Peygamber bir zamanlar Yemen'e İslam hakkında müslümanlığı öğretmek için bir grup göndermiştir. O grubun başına da henüz 20 yaşlarında olmasına rağmen Muaz bin Cebel'i atamıştır. Onun Kuran hakkındaki bilgisi , Resul tarafından böyle önemli bir görev için seçilmiş bir lider olma şerefine eriştirmiştir.

Hz. Muhammed bu konuyla ilgili şöyle demiştir: “Ümmetim içerisinde helâl ve haramı en iyi bilen Muaz bin Cebel'dir”

Gençlerimiz, Allah'ı tanıyan, bilinçli Müslümanlar olarak yetiştirilme hakkına sahiptir. Onları kaliteli zaman ayırmak için motive ederek, hem Kuran'ı öğrenmeye hem de iyi bir müslüman olmaya yönlendirebilirsiniz; Ve Allah'ın sevgisinin kalplerinde yeşermesine vesile olabilirsiniz. Yani, Kuran'ı gençlerimizin kalbine işleyebilirsiniz.

Gençliğimizi Kuran'a yönlendirme fırsatını asla göz ardı etmeyin

Gençliğe verebileceğimiz en iyi armağan, yetişkinliğe hazırlık olarak , sözleri aracılığıyla onları Allah'a bağlayacak doğru bilgi, anlayış ve eğitimdir. Sonuçta, bu onların haklarını ve sorumlu olduğu başkalarının haklarını yerine getirmelerine yardımcı olacaktır.

Kuran'ı gençliğimizin kalbine başka hangi yollarla işleyebiliriz? Aklınıza gelen ve ya uyguladığınız yöntemleri lütfen aşağıda yorum bölümünde bizimle paylaşın.

Sabah namazı için her gün uyanmaya çalışırken bir müslümanın karşı karşıya kaldığı zorlukların en önemli sebebi, sabah namazı saatinin sürekli değişmesidir. Bulunduğunuz mevsime bağlı olarak, her gün birkaç dakika geriye doğru sürekli olarak değişir. Böylece, yıl boyunca sabah namazı saatlerini  takip etmek zor olabilir. Bu durum, müslümanlar için şu üç zorluğu ortaya çıkarır:

1- Her gün belirli bir zamanda uyanmak için beyninizi “eğitmek”  biraz zordur. Beyninizi, dolayısıyla vücudunuzu belli bir saatte uyandırmaya en hızlı şekilde alıştırmak istiyorsanız, çoğu uzman tarafından tavsiye edilen yöntem her zaman, her gün aynı saatte erken uyanmaktır. Örneğin, her gün sabah saat 5'te uyanmak. Bu şekilde beyninizin, hangi saatte uyursanız uyuyun, sizi erken uyandırmasına yardımcı olur. Ancak, sabah namazına kalkacak bir müslüman için bu durum biraz zor olabilir. Hergün 1 ya da 2 dakika gibi değişen süreden kaynaklı zaman içinde saatleri bulan değişimlere vücut ayak uydurmakta zorlanabilir.

2- Düzenli bir “gece” namazı rutinini sürdürmek zordur. Gecenin son üçte birinden yararlanmak ve kalkıp ibadet etmek istiyorsanız, tutarlı bir programa sahip olamazsınız. Bazı mevsimlerde, bu sabah saat 1 ya da  2 gibi kalkmanızı gerektirecek, bazı mevsimlerde de sabah 5 ya da sabah 6'da uyanmanız gerekecektir. Yine, tutarlı kalmanız, ayak uydurmanız zor olabilir.

3- Tutarlı bir program veya sabah rutinini sürdürmek, kişisel sebepler yüzünden (iş, aile, sağlık vb.) her insan için kolay olmayabilir.

Peki bu zorluğu nasıl aşarsınız?

Çözüm son zamanlarda geliştirilen yeni bir yöntemdir. Bu yöntemle mevsimsel saat değişikliklerine bakılmaksızın sabah namazından 45 dakika önce uyanmak artık daha kolay bir hal alacaktır.

Bu yöntem, beyninizi sabah namazı ile eşzamanlı olarak uyandırmak için ve ayrıca mevsimlerle değişen namaz vaktine senkronize olabilmesi için eğitmeme yardımcı olur.

Bu yöntem 3 aşamalı bir süreçtir ve sizin kolay bir şekilde sabah namazına uyanmanıza katkı sağlayacaktır..

Adım 1: Kendinize Programlanabilir Bir Çalar Saat Alın

Piyasada satılan ve istediğiniz saate ayarlayabileceğiniz çalar saatlerin yanı sıra akıllı telefonlarınızı bu ilk adım için kullanabilirsiniz. Önünüzdeki bir haftalık sabah namazı vakitlerine bakın ve bugünden başlayarak 7 tane alarm kurun. Kuracağınız zamanı sabah namazları vakitlerinden 10'ar dakika geride olmasına dikkat edin.

Adım 2: Alarm Alışkanlığınızı Geliştirin

alarm, telefon, saat, sabah namazı
Her insanın farkında olmasa da benzersiz bir “alarm alışkanlığı” vardır. Bazıları alarm çaldıktan sonra erteleyebildiği kadar erteleyip artık erteleyebileceği fazla zamanı kalmadığında yataktan çıkar. Bazıları da alarm çalar çalmaz yataktan çıkar, alarmı kapatır ve işine odaklanmaya başlar.

Eğer sizde erteleyen gruptaysanız alarm cihazınızı yatmadan önce odanızın uzak bir tarafına koyun. Eğer alarm çaldıktan sonra yataktan kalkıp, alarmı kapatıp tekrar yatağa dönüyorsanız bunun içinde bir çözüm yolu var.

Alarmı kapattıktan sonra yürüyüşünüzün yönünü değiştirin. Yatağa dönmek yerine, abdest almak için doğrudan banyoya doğru yürümeye çalışın. Başlangıçta, yatağın yerine banyoya doğru yürümenin bilinçli değişimini yapmak oldukça zordur. Çünkü eski bir alışkanlığın üstesinden gelmeye çalışıyor olacaksınız. Ancak, birkaç gün sonra, bu alışkanlığa devam etmeye kendinizi zorladığınızda sonuçlara çok şaşıracaksınız.

3. Alarm Saatlerini Zaman Geçtikce Yeniden Düzenleyin

Yukarıdaki yöntemleri başarıyla edindikten sonra, ilerde vücudun bu duruma daha iyi adapte olabimesi için yapabileceğiniz bir küçük değişiklik daha var. Daha önceki alarm saatinizden de 5 dakika öncesine yeni alarm kurmanız. Her hafta alarmın bu küçük değişimi, sürekli olarak her gün sabah namazından 45 dakikaya varan sürelerde önceden uyanmak için beyninizi eğitmenize imkan verecektir. Bu, daha önce bahsettiğimiz zorlukların üstesinden gelmenize yardımcı olacaktır:
  • Beyninizi her gün “aynı zamanda” uyanmak için eğitmek.
  • Gece namazıyla eş zamanlı olabilmek.
Üçüncü zorluk, yani tutarlı bir sabah rutininin sürdürülmesi nasıl sağlanmalıdır? Bu zorluğun üstesinden gelmek için sabah alışkanlığınızı her üç ayda bir gözden geçirin. Mevsimsel zaman farklarına bağlı olarak yukarıda sayılan yöntemlere göre 3 ayda bir alarmınızı gözden geçirerek kendinize göre ayarlayın ve kendinize sabah yaptığınız ibadet ve kişisel işleriniz için zaman verin.

Sabah Yapılabilecek İbadetler Neler Olabilir?



  • Teheccüd namazı (Nafile namaz)
  • Vitir namazı (Vakti geçmemişse)
  • İstiğfar
  • Kur'an-ı Kerim okumak
  • Herhangi bir kitap okuma ve ya herhangi bir konuda yazı yazma.
  • Spor yapmak (yüzme, ağırlıklar, koşu)
  • 7-30 dakika ev egzersizi yapmak
  • Kahvaltı
Umarız yukarıdaki yöntemler ile bir daha sabah namazını asla kaçırmaya izin vermez, aynı zamanda yıl boyunca sabah ve gece namazı vakitlerine ayak uydurma şansına sahip olan güçlü bir uyandırma alışkanlığı geliştirirsiniz. Tabi ki gece namazının (fecir ve teheccüd) nafile namazlar (yapmakta zorunlu olmadığınız, içinizden gelerek yaptığınız namazlar) olduğunu söylememiz gerekir.

Bu 3 adımlı yöntem sizin için faydalı oldumu. Denedikten sonra deneyiminizi aşağıdaki yorumlar bölümünden bizimle paylaşabilirsiniz.

Hepimiz İslam'da bilgi arayışının erdeminin farkındayız. Bununla birlikte, çalışmalarımızın bir ibadet biçimi olduğunu hissetmek bazen zor olabilir. Peki, çalışmalarımızı Allah'a yakınlaşma yolu olarak nasıl kullanabilirz?

Resulullah ṣallallahu alayhi sellem'in, "İlim elde etmek için yola çıkanlara Allah cennetin yollarından birini bulmayı kolaylaştırır" demiştir.

Bugün, bilgi aramada karşılaştığımız zorluklar farklıdır. Üniversitelerde, Allah'a inanan ya da inanmayan kişilerle etkileşime girmek durumundayız. Bu hayatın her yerinde geçerlidir. Herkes istediği düşünce biçimine inanmakta özgürdür. Fakat edindiğiniz bilgileri dini ilimle harmanlamayı düşünürseniz, bilginin peşinden koşmanın zaten bir ibadet eylemi olduğunu unutmamalısınız.

İşte birkaç ipucu.

1. Bilginin Zaten Allah Tarafından Bahşedildiğini Unutmayın

Bilginin iki kategoriye ayrılabileceği algısı vardır. Bunları inanan insanlar için: "Dini" ve "Dünyevi" bilgi şeklinde ayırabiliriz. Ancak Allah, göklerin ve yerin yaratıcısıysa, bu muhteşem düzendeki sırrı keşfetmek ve yaratıcının kadirliğini anlamak bizi yaratanın hoş karşılayacağı birşey değil midir?

Örneğin, bilim eğitimi, Kuran'ın, Allah'ın yoktan var etme işaretlerini düşünmek için çağrışımda bulunma, böylece Allah'ın sonsuz büyüklüğüne ve görkemine olan saygısını arttırmayı sağlar. Öte yandan, hukuku veya ticareti incelemek, ümmete ve insanlığa daha iyi hizmet etmenize - böylece Allah'ın emirlerini yapmamızı istediği şeyleri yapmanıza - olanak sağlamaktır.

Bu nedenle bir alanda akademik eğitim görmek bile, ibadet eylemi olarak kabul edilebilir.

2. Niyetinizi Belirleyin

Çalışmalarınızın amacının Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için olduğunu kesin bir niyetle düşünün. Çalışmalarınızı Müslüman olarak, İslam'daki bilginin faziletiyle açıklanan ve birçok hadisin ışığında daha önce dile getirilmiş bir ilim ve araştırılmayı bekleyen bir hazine olarak görün.

Her dersin başında ve çalışma oturumunda niyetinizi teyit edin. Çalışmalarınızda duanın size yarar sağlayacağını düşünerek: "Allah'ım! Öğrendiklerimi bana faydalı kıl ve bunları bana hayırlı şeyleri yapmakta vesile kıl." şeklinde dua edebilirsiniz.

Cabir tarafından Pavlus'un Resulullah'ın "Allah'tan faydalı bilgiler edinmeyi (ilim) isteyin ve hiçbir fayda sağlamayan bilgiden Allah'a sığınınız." [ İbn Mace ] diye rivayet edildi. Ayrıca Salamah, Salam'ın dediği gibi Peygamberimiz ṣallallahu 'alayhi sellem'in yerine getirdiğinde şöyle derdi:

Kim ilmi almışsa büyük ve değerli bir şey almış demektir. "[ Sunan İbn Mace ]

3. Kendinize İlham Yaratın

Eğitim Bilgilerinizi Allah'a Yakınlaşmak İçin Nasıl Kullanabilirsinizİlk Müslümanlar, geri kalan dünyanın cehalet içinde olduğu bir dönemde Bilim, Sanat ve Felsefe'nin öncülerinden olmuştur. Modern tıbbın babası olan İbn Sina, ilk teorik fizikçi İbn el Haytham ve cebir kurucusu Al-Khavarizmi gibi akademisyenler gibi pek çok örnek vardır.

Onların Allah'a duydukları sevgiden esinlenmiş olan bilgi susuzlukları sizi motive etmelidir. Bir Müslüman olarak onların ayak izlerinden yürürseniz, mirasımızı sürdürme ve İslam'ı ileriye taşımaya yardımcı olmuş olursunuz.
"Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidayet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidayeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir. "[ El Buhari ve Müslim]

4. Bilgin Edinin

Günümüzde, bilginin ilerlemesi çoğunlukla insan başarısının çabası şeklinde düşünülebilir.Fakat bilim ve teknolojideki hızlı ilerlemenin  Allah'ın dilemediğinden başka hiçbirşey olmayacağını unutmamamız gerekir.
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.[ Bakara, 255]
Bilgi edinme ve kazanma fırsatı veren Allah'tır ve öğrenilen her şey yalnızca onun izniyle yapılır.
"Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de! "[ Hacc, 73 ]
Bu örnek, sahip olduğumuz bilginin, okyanusta, Allah'ın sonsuz bilgi ve hikmetine kıyasla sadece bir damlacık olduğunu bilmemiz gerekir. Allah, her şeyi kuşatan bilgiye sahiptir. Bunu unutmayın ve öğrendiğiniz her şeyin bilgimizin sınırlarının ötesinde bir bilgiye sahip olan Allah'a olan saygınızı arttırmasına izin verin .

5. Öğrendiklerinizi İyilik ve Yarar Sağlamak İçin Kullanın

Bir hizmet sunmak için eğitim alıyorsanız, ihtiyacı olanlara gönüllü hizmet verin. Unutmamalıyız ki, bu bilgiyi Allah'ın izni ve rahmetiyle elimizde bulunduruyoruz. Yaratılışa hizmet ederek, eninde sonunda Yaratıcı'ya hizmet ediyorsunuz ve O'na daha yakın oluyorsunuz.

Yani, bunu daima hatırlayın; ve eğitim süreciniz boyunca kendinize telkin edin.

Yaptığımız çalışmalarda Allah bize başarılar ihsan edebilir ve bize O'na yakınlaşmamız için bunu bir araç yapabilir.

Çalışmalarımız, yeteneklerimizin en iyisi için, yeryüzünde vekil olarak rolümüzü yerine getirmek için bir ümmet olarak bizi olanaklı kılabilir.

Eğitim hayatınızda kendinizin uyguladığı ve Allah'ın hoşnutluğunu kazanmayı amaçlayan başka yollarınız varsa yorumlarda bizimle paylaşın.

Kızgın olduğunuzda kendinizi kontrol edemeyeceğiniz gibi, sabır gösteremediğiniz ne olursa olsun, evlilik, ebeveynlik, iş bulma, arkadaşlık ve en önemlisi din gibi yaşamınızın birçok alanındaki başarılarınızı engelleyebilir. Bu yazımızda sabırlı bir eş olabilmek için 4 öneri üzerinde duracağız.

Öncelikli kaynağımız olan Kuran ve Sünnetten öfkemizin kontrolü ve sabır için bizi cesaretlendiren çok sayıda öneriyi ele alacağız.

"(Resûlüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir." (Zümer, 10)

Ebu Hureyre bildirdi: Resulullah şöyle söyledi “Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hakim olan kimsedir.” (Buhari, Edeb 102)

Huysuzluğunuzu kontrol etmekle uğraşıyorsanız, daha eğlenceli, neşeli ve kontrollü bir kişilik sahibi olmak için çeşitli yollar bulunmaktadır. Bunlara kısaca göz atalım.

Bir Sorunun Olduğunu Kabul Et

Elbette bir sorununuzun olduğunu, belki de hatanın sizde olduğunu kendinize söylemek istemeyebilirsiniz. Ama öfke sorununuza sahip iseniz ilk başta bunu kabul etmeniz çözümün temelini oluşturur. Kendinize şunu söyleyin: "Hayır, benim eşimin benle ilgili şikayetlerini görmezden gelirsem evde hiçbir şey yokmuş gibi davranmam, çözüm yolu aramamam doğru değil ."

Bazen eylemlerinizi haklı gösterme eğiliminiz olabilir. Kendinizi karşılaştığınız durum gibi bir olayla karşılaşmasaydınız öfkeli olmayacağınızı söyleyerek avutabilirsiniz. Bu düşünce kalıbını değiştirmeniz huzur bulmanız ve sabır duygusunu elde etmeniz için önemli adımlardan biridir. Davranışınız için kendinize bir bahane vermeyin. Zayıf düştüğünüzde ve öfkenize yenildiğinizde,  gelecek sefere daha çok çaba harcayarak bunun üstesinden geleceğinizi kendinize telkin edin.

Bu değişikliğin bir gecede gerçekleşmediğini anlayın

sabırlı olmak
Sabrın elde edilmesi için zaman içinde tutarlı bir çaba sarf etmeniz gerekecektir. Muhtemelen, asi davranışlarınızın bazen istediğizini elde etmede etkili olduğunu düşünmüşsünüzdür. Sonuçta, delirmiş gibi konuşan biriyle başa çıkmak yerine ona istediğini vermek ve uyum sağlamak daha kolaydır. Bu şekilde istediğinizi elde etmiş olabilirsiniz ama karşınızdaki insanın gözünde sizin adınıza neler kaybettiğinizi düşünmeye çalışın.

Hepimiz çevremizden etkileniyoruz. Öfkenin başkalarını uyarmak için bir araç olarak kullanıldığı bir ailede büyüdüyseniz, bu uygulamayı baş etme mekanizması olarak da kullanmayı seçmeniz garip değildir. Ancak umudunuzu kaybetmeye gerek yok. İnşaAllah, sabrınızın asil niteliğini yakalayabilir ve kızgın duygularınızı kontrol edebilirsiniz. Yolun her adımında başarının, başarısızlığa dayandığını unutmayın. Verimsiz davranış biçiminize geri döndüğünüz her seferinde, onu bir deneyim olarak görün.

Öfke Yönetimi Probleminizi Yenmek İçin Dua Ederek Allah'tan Yardım İsteyin.

Sana kolaylaşan bazı şeyler ve başarmak için mücadele etmeniz gereken diğer şeyler var. Duruşmalar sırasında sabırlı olmanız, üzerinde bir sorununuz varsa, her şeye hakkıyla yetki sahibi olanın yardımına başvurun. Allah , kullarından sorunlarımız için kendisinden yardım istememizi söyler. Aslında, yardım istemezseniz onun emirlerini bir diğer bakış açısında yerine getirmemiş olursunuz. Dua edin, yardım isteyin. Gerçekten size yardım edebilecek tek kurtarıcıya Rabbinize dönün.

Peygamber'in söylediklerini not edin.

Ebu Hureyre, Hz. Muhammed'in şöyle dediğini bizlere aktarıyor; "Acele etmediği müddetçe herbirinizin duasına icâbet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: "Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmedi." Allah'tan yardım istemekten asla vazgeçmeyin ; bu, sürekli olarak O'nun desteğini aramak suretiyle O'na daha yakınlaşmanızı istiyor olabilir.

Sabırlı olmanın değerini bilin

İnsanlar iyi eğitim almak, kaliteli bir iş bulmak ya da iyi bir eş ile evlenmek için neden fedakarlıklar yapıyor? Bu başarılara ulaşmada fayda görüyorlar. Sabırlı olmanın değerini bilmek, sizi daha sabırlı hale getirmek için en zoru göze almak için motive olmanıza yardımcı olabilir. Kur'an ve hadislerden bize sabırlı olmanın getirilerini hatırlatan bazı ilham verici hususlar şunlardır:
"Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdi." (Enfal, 46)
Aramızda kim Allah'ın bizimle olduğunu bilmek istemez?

Ebû Yahya Suhaib bin Sinan şöyle der:

Resulullah, "Müminin durumuna gerçekten hayret edilir. Zira her durumu onun için hayır sebebidir, bu özellik sadece müminlerde bulunur. Çünkü sevinecek olsa şükreder bu onun için bir hayırdır, başına bir bela gelse sabreder bu da onun için bir hayırdır" dedi. (Müslim, 64)

Bilin ki Allah, Çektiğiniz Zorlukların Farkındadır

Çoğu zaman, öfkeniz yaşamakta olduğunuz zorlukların bir sonucudur. Belki çocuklarınız bütün gün bir yere gitmek isteyip sizi yoruyordur veya belki de eşiniz işten eve geldiğinde sızlanıp durmaktadır. Belki de hiç durmayan baş ağrılarınız vardır.

Öfkeli, incinmiş veya sinirli olduğunuzda, başkalarının nasıl hissettiğini düşünmeye çalışın. Aşağıdaki hadisleri hatırlayın.

Ebu Sa'îd, Ebu Hureyre , Peygamber'in şöyle dediğini bildirmiştir :
"Mü'min kişiye hiçbir yorgunluk, rahatsızlık, kaygı, üzüntü, keder, sıkıntı isabet etmez ki; hatta ayağına batan bir diken bile yoktur ki, onunla günahları silinmesin. "(İbn Hibban, 166)
Başkaları, yaşadığınız zorluğu bilmeyebilir veya düşünebilir. Allah en esirgeyendir en merhamet edendir. Onun sorunlarınızdan her zaman haberdar olduğunu bildiğinizden dolayı şükredin edin.

Öfkenizi kontrol etmek hayatta elde etmek istediğin en zor hedeflerden biri olabilir. Ancak çaba harcamaya değer bir şeydir. En dürüst insanlar arasında olmak istiyorsunuz; gerçek bir mümin olmak istiyorsunuz; Allah'ın yanınızda olmasını istiyorsunuz öfkenizi kontrol etmek ve sabrınıza ulaşmak için elinizden gelenin fazlasını yapın, böylece bol miktarda ödüllendirileceksiniz.

Sabredenlerin mükafatını, yapmakta olduklarının daha güzeliyle vereceğiz. (Nahl, 96)

Din ve bilim birbirine ters midir? Din ve bilim arasında bir taraf seçmek zorunda mıyız ?  Ya da, Allah, kullarına bilim'i yasaklamayı ister mi? Bu ve bunun gibi bazı söylemlere bir dizi makale ile açıklama getirmeye çalışacağız. Ama başlamadan önce, bu konuyla ilgili bazı görüşler hakkında açıklama yapmak gerekiyor. Eminim altta yazan varsayımlardan birkaç tanesini daha önce duymuşsunuzdur.
  • Bilim adamları Tanrı'ya inanmazlar ve / veya dinsizdirler. 
  • Eğitimli insanlar dindar değildirler ve / veya Eğitimli insanlar çoğunlukla ateist ya da agnostiktir. 
  • Kutsal metin bilime terstir. 
  • Bilim, din karşıtıdır. 
Bu yazı, ilk iki iddiayı ele alıyor.

Bilim Adamları Tanrıya İnanmazlar ve / veya Dinsizdirler

Bunun bilincimize nasıl sızdığından emin değilim ama ünlü bilim adamları, tarih boyunca, din ve bilim arasındaki bağlantı hakkında konuştular. Birçoğu derin dini inançlara sahipti. Tıp alanında uzun yıllardır çalışma göstermiş, Kaiser Permanente Yüksek Tıp Eğitim Müdürü Ejaz Naqvi, din ve bilim arasındaki ilişki için şu yorumu yapmıştır;

"Uygulamalı bir doktor ve eğitimci (Lisansüstü Tıp Eğitimi Direktörü) olarak 40 yılı aşkın bir süredir tıp bilimleri alanında araştırmalar yapıyorum. Bilim ile din arasındaki ara bağlantıya çok net bir şekilde şahit olabiliyorum. Tıp çalışması, yaratılışımızı düşünmemi sağladı ve Tanrı'ya olan inancımı güçlendirdi. Bilim ve dinin birbirine zıt olduğu düşüncesi tersine, Kutsal Yazıları incelemek beni doğa hakkında daha fazla düşündürdü ve bilimi derinden araştırma arzumu tetikledi. Tıp alanında sayısız insanı ve diğer bilim adamlarını biliyorum. Bunların arasında bilişim uzmanları ve silikon vadisindeki bilgisayar bilimlerinde çalışan birçok uzman, kendim gibi "dindar" ve kendi alanlarındaki en iyi insanlar."

Günümüzde olduğu gibi eski zamanlarda da Din ve bilimle bağlantılı birçok ünlü bilim adamını örnek gösterebiliriz. Sadece İslam için değil bütün dinlerde, inananları arasında bilimle uğraşan insanlar olmuştur. Bu isimlerden en bilinenlerine kısaca değinmek gerekirse;

İbn Sina (980-1037):  Modern Tıp'ın babası olarak tabir edilen İbn Sina, bir filozof, astronom, matematikçi ve doktordu. O, Kuran'ın öğretilerinden esinlenerek yaptığı çalışmalarla İslam altın çağının sayısız bilgeleri arasında yer aldı. Tıp tarihinde ilk tıp ansiklopedisi olarak kabul edilen El-Kanun Fi't-Tıbb kitabını yazmıştır ve bu kitap birçok ortaçağ Avrupa üniversitesinde 11. yüzyıldan  1650 yılına kadar geçen sürede standart bir ders kitabı olarak kullanılmıştır. Derinden dindarlık ve ünlü yazılarından birisi "Varlığın Felsefesi" , Tanrı'nın varlığını kanıtlayan resmi bir argümandır.


Tanrı, bir yüce varlık olarak, uzay tarafından sınırlı değildir; zamanla da dokunulmaz; belirli bir yönde bulunamaz ve özü değişemez.

Galileo Galilei (1564-1642): Katolik Kilisesi, onu "Dünya Güneşin etrafında dönüyor" şeklindeki görüşünü açıkladığında sapkınlıkla suçladı . Kiliseye karşı ayaklanan biri olarak görüldü. Toskana'daki Düşes Christina'ya gönderdiği bir mektupta şunları yazdı:

Bize duyu, akıl ve zekayı bağışlayan aynı Tanrı'nın, bunları kullanmamızdan vazgeçmemizi ve bize onlarla ulaşabileceğimiz bilgileri öğrenmemizi istemediğine inanmnıyorum. Doğrudan tecrübe ya da gerekli araştırmalarla, gözlerimizin ve zihinlerimizin önünde belirlenmiş olan fiziksel konularda, mantık ve aklımızı inkar etmemiz istenmektedir.

Isaac Newton (1643-1727): İngiliz bilim adamı, gökbilimci, matematikçi ve bir teolog, dindar bir Hıristiyandı (ancak üçlü birliği reddetti). Din ve bilimin yakınlaşmasını destekleyen en güçlü ifadesi:

Yerçekimi, gezegenleri harekete geçirebilir, ancak ilahi bir güç olmadan, onları Güneş sistemindeki gibi dolaşımda olan herhangi bir harekete, yörüngeye asla sokamaz.
Sir Francis Bacon: Bilimsel yöntemin babası sayılır . Verileri toplama ve analiz etme konusundaki çalışmaları ile ünlüdür. İşte ateizm üzerine yazılmış bir örnek :

Tanrı, ateizmi ikna etmek için asla mucizeyi yaratmadı, çünkü sıradan çalışmaları onu ikna etti. Bu evrensel çerçevenin başıboş olduğunu düşünmektense, kutsal efsânelere inanırım, daha iyi. Az felsefe, insan zihnini Tanrıtanımazlığa götürür; ama felsefede derinlik, insanların zihinlerini dine döndürür. Çünkü insan aklı dağılmış ikinci sebeplere bakar, bazen onlarda dinlenebilir ve ileri gitmek zorunda kalmaz; Fakat onların zincirini anlayınca, bir araya gelip birbirleriyle bağlantı kurup gerçeği kabul etmek zorunda kalır.

Maria Mitchell (1818 - 1889): İlk Amerikalı kadın astronom. "Mitchell'in kuyruklu yıldızı" adını verdiği ilk kuyruklu yıldız keşfini 1847'de gerçekleştirdi. American Association of Science (Amerika Bilimsel Gelişme Birliği) ve American Academy of Arts and Science (Amerika Sanat ve Bilim Akademisi)'nin ilk kadın araştırmacısıydı. Quaker kilisesinin onu reddettiği ve daha sonra Hristiyan üniteryanisti olduğu doğrudur. Daha sonra bilimsel araştırmalar, devam etti.

Albert Einstein: Bu biraz tartışmalı ve çelişkili. Birçoğu onun ateist olduğuna ya da en azından bir agnostik olduğuna inanıyor. Diğerleri Tanrı'ya inandığını iddia ediyor, ancak çevresindeki diğer insanlar Tanrı'ya inanmıyordu. En bilinen sözlerinden biri olan "Tanrı zar atmaz" sözüyle birçok kişi onu dine inanan biri olarak tanımladı. Günümüzdeki fanatik ateistleri eleştirdi. Einstein şu mektubu 3 Ocak 1954'te filozof Eric Gutkind'e yazdı.

"Tanrı sözcüğü benim için insanın zaaflarının bir ifadesi ve ürünü olmanın ötesinde bir anlam taşımıyor. İncil de yüce bir kitap ama yine de ilkel efsanelerden oluşan bir koleksiyon ve aynı zamanda oldukça çocukca."

Fakat yine aynı mektup, şu satırlarıda içermektedir.

"Dinsiz bilim kirleticidir, bilimsiz din kördür."

Eğitimli İnsanlar Dindar Değildirler / Eğitimli İnsanlar Çoğunlukla Ateist ya da Agnostiktir

Bu ünlü bilim insanlarının geçmişte olduğunu düşünüyorsanız, son anketler "bilimadamları dindar değil" veya "bilim insanlarının çoğu ateisttir" sözünü ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır. WIN / Gallup International tarafından 2012'de yayınlanan Dünya Çapında bir araştırma ("Dindarlık ve Ateizm Genel Bir Endeksi") 58.000'den fazla kişinin konuyla ilgili şu bulguları elde etti. En yüksek eğitimli (üniversite seviyesi) -% 52'si "dindar",% 24'ü kendilerini "dindar olmayan",% 19'u ise "ikna olmuş" ateist olarak değerlendiriliyor. Evet, bu çalışma aynı zamanda eğitim seviyesinin daha düşük olanların daha eğitimli olanlardan "dini" olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösteriyor; veriler , en eğitimli insanlar arasında halen ateistlerden, agnostiklerden çok dindar insanların çokluğunu gösteriyor.

Bununla birlikte, dine karşı düşmanlık ve bilim camiasında aşırı derecede güvensizlik yaşanmasına rağmen, bilim ve din, çapraz amaçlar yerine sıklıkla beraber çalışmaktadır. Nitekim, antik ve modern insanlık tarihinin büyük bölümünde din kurumları aktif olarak bilimsel çabaları desteklemiştir. Yüzyıllar boyunca, Avrupa'da ve Ortadoğu'da neredeyse tüm üniversiteler ve diğer öğrenme kurumları dinsel bir biçimde bağlıydı ve astronom Nicolaus Copernicus ve biyolog Gregor Mendel (genetiğin babası olarak bilinir) de dahil olmak üzere pek çok bilim adamı bu kurumlarda yetişmiştir. Galileo, fizikçi Sir Isaac Newton ve astronom Johannes Kepler de dahil olmak üzere diğerleri derin dindar ve çalışmalarını çoğunlukla Tanrı'nın yaratılışını aydınlatmanın bir yolu olarak gördüler.

aile
Ailemiz hayatımızdaki en büyük nimettir. Bu konuda hiç şüphe yok. Fakat çoğumuz onların bizim üzerimizde olan hakkını ve iyiliklerini unutuyor, sadece yaptıkları şeylerin bizler için ne kadar değerli olduğunu onlar olmadığında anlıyoruz. Ailelerimizin yanından ayrılan, anne babası artık dünyada olmayan bu dünyayı yaşayabilecek olanlarımız için bu gerçeklik her gün yüzümüze bir tokat gibi vurulur. Ama ailemizle bir çatı paylaşacak kadar şanslı olan bizler için genellikle bu durumu anlamak için bir işaret yoktur.

Onların bizim için yaptıklarını kabul ediyoruz ve onların sonsuza dek yanımızda olacağını düşünüyoruz. Herkesin ebeveynleri onlar için bizim için ne yaptığını düşünüyoruz. Bizler, bu gezegendeki başkalarıyla hiçbir zaman olamayacak olan, ailemizle sahip olduğumuz tamamen benzersiz bir ilişkiyi unutuyoruz.

"Biz, insana, ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim." (Ankebut, 8)

 Ailelerinizle yaşarken, bunların hepsini hatırlamak zor olabilir. kimi zaman ebeveynlerimizin ve kardeşlerimizden bizi rahatsız eden ya da bizi sinirlendiren şeyler gelebilir. Onların arkasındaki nedeni unutmak genellikle endişe ve sevgidir. Ebeveynlerimizin arkasında bize rehberlik ettikleri ve yönlendirdikleri bir ömürlük tecrübeleri olduğunu unutuyoruz. Sadece (çoğunlukla çok daha büyük yaşlarda) olduğumuz zaman, ailemizin haklı olduğunu sıklıkla anlıyoruz.

Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.” (Ahkaf, 15)

Yaptıkları şeylerden ötürü hayal kırıklığına uğramak yerine, arkasındaki nedenleri düşünün ve onlara teşekkür edin. Sabah erkenden ayrılmadan önce onlara sarılın ve eve döndüğünüzde onlara tebessüm edin, öpün sevginizi gösterin. Onlara oturup dinlenmelerini söyleyin işlerini halletmeye çalışın. Onlara nereye gittiğiniz ve ne zaman geri döneceğiniz hakkında gerçeği söyleyin, bu yüzden onları yok yere endişelendirmeyin. Çünkü yaşadığınız o anları geri isteyeceğiniz bir gün gelebilir ve onlarla bir gün daha geçiremeyebilirsiniz. Çünkü gerçekten herkesin en büyük nimeti emin olun ailesidir. Onları sevin ve bu geçici dünyada onlardan başka sizi koşulsuz seven kimsenin olmadığını unutmayın.

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *