Şubat 2011

 Bu yazıyı okurken bile aslında bir mucizeyi yaşıyorsunuz bünyenizde. Yazıdaki harfler, beyninizde bir kod şeklinde yerleşmiş ve ilkokulda öğrendiğiniz okuma yeteneğiniz ile, bebekliğinizden bu yana öğrendiğiniz nesneleri adlandırma yeteneğinizi birleştirip, her kelimenin hangi ses ve tonlamayla söylendiğini ve hangi nesneyi tanımladığını biliyorsunuz. Ayrıca şuanda ekrandeki yazıları görmek için kaç milyon tane hücreniz muhteşem bir düzen içinde çalışıyor hiç düşündünüz mü ?

  Ekrandaki yazıların ışığı  göz bebeğinizden geçerek göz merceğinize ulaşıyor, daha sonra bu ulaşan görüntü ters bir şekilde sinir hücrelerine iletiliyor ve oradan beyine gidip ilgili bölgede ışıklar görüntüye çevriliyor. Bakın bir ışık ve bu ışıktan oluşan görüntü hüzmesini, bir hücre algılayabiliyor. Peki bu görme yeteneğine nasıl kavuştuk. Bu sizce tesadüfen olabilir mi ? Gerçekten bu ve bunun gibi milyonlarca delil var hayatımızda. Biz farketmesekte, yüce Allah'ın devamlı surette birşeyler yarattığı ve bizi başımız boş bırakmadığı şu düzende, herşey bizim hizmetimize sunulmuş gibi bir düzen içinde işliyor.

  Dinlere ve Allah'ın varlığına inanmayan kişiler bu kusursuz işleyen düzeni tesadüfen oldu diyorlarsa, acaba bu kadar karmaşık düzende hiç mi aksaklık olmaz, hiç mi bir kusur olmaz. Uzaydaki işleyen düzenler, burçlar, gezegenlerin insan ve çevre üzerindeki etkileri... Bunları gerçekten oturup, sırf bu konulara yoğunlaşıp düşündüğümüzde göreceksiniz ki gerçekten bunların kusursuz bir yaratıcının yaratması dışında başka kimsenin yapamayacağına tanık olacaksınız.
" Göklerde ve yerde bulunan herkes, O’ndan ister. O, her an yaratma halindedir. " (Rahman Suresi 29. Ayet)
Enbiya Suresindeki 33.1 ayet bile, aslında inanmayanlar için eşsiz bir delildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'in inmeye başladığı zamanlarda astronomi, gzegenlerin yörüngelerini bilecek kadar gelişmemişti. Hatta dünyadan başka gezegenlerin tam anlamıyla var olup olmadığıda bilinmiyordu.
" O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler " (Enbiya suresi, 33. ayet)
Bu yörünge düzeninin bilinmesi, o zamanlar mümkün müydü sizce? Şimdi bu konu hakkında hazırlanmış aşağıdaki videoda daha fazla delil bulacak ve söylenenlere hak vereceksiniz.

 Aslında birbirine çok uzak terimler değil sosyalizme ve faşizm. Aynı yere kuzeyden ve güneyden yürümek gibi birşey. Sonuçta varacağınız yer aynıdır. Sabırların taştığı ve sinirlerin had safhada olduğu halkın isyanıdır o varılacak yer. Gel gelelim bugün, ortadoğuda olan olaylar bunun en güzel kanıtı niteliğinde. Tunus devlet başkanı Zeynel Abidin, Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek yakın zamanda jübilelerini yaptılar. Şimdi sırada Libya halkının 42 yıllık diktatörü Muammer Kaddafi'de.

(Resmin Büyük ve Orjinal Haline Aşağıdan Ulaşabilirsiniz.)

Yine O'nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için nice ibretler vardır. (Rum Suresi 24. Ayet)

( Orjinal Boyutu İçin Resimin Üzerine Tıklayınız )

  Lokman Suresinin 34. Ayet-i Kerimesi, inanmayanlar, agnostikler ve ateistler tarafından eleştirilere maruz kalıyor. Genel kanı olarak " Madem Allah, yağmurun ne zaman yağacağının yada rahimlerde olan bebeklerin akıbetinin kendisinden başka hiçkimsenin bilemeyeceğini söylüyor, o zaman günümüzde meteoroloji ve tıp sayesinde bunlar yapıldığına göre Kur'andaki bu ayet (haşa) çürümüş olmakta " şeklinde görüş bildiriyorlar.
Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır. (Lokman - 34)
 İlk olarak şunu söylemek gerekirki bu ayette yüce Allah, sadece kıyamet hakkındaki bilgilerin kimse tarafından bilinemeyeceğiniz söylüyor. Sonrasında söylediği yağmurun ne zaman yağacağını yada rahimlerdeki bebeklerin akıbetinin ne olacağı hakkındaki bilginin bilenemeyeceğine değinmiyor. Aksine bu tür bilgileri Kur'anda bizzat açıklıyor.
And olsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık.
Sonra onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.
Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu başka bir yaratık yaptık: Biçim verenlerin en güzeli olan Allah ne uludur ! (Müminun 12,13 ve 14)
  Günümüzde tıp biliminin gelişmesiyle dna ve kan analizleri sonucu anne karnındaki bebeklerin durumu bilinebiliyor ve meteoroloji biliminin gelişmesiylede doğa olayları hakkında kesine yakın tahminlerde bulunulabiliyor. Eğer Allah bunların bilinemeyeceğini söyleseydi bilemezdik ama zaten yüce Allah, evrendeki çoğu düzeni yine kendi mübarek kelamlarından oluşan nurlu kitap Kur'an-ı Kerim'de açıklıyor. Ve yine o Kur'anda bizi diğer canlılardan ayıran en büyük özelliğimiz olan aklımızı kullanmamızıda istiyor. Kur'anda değinilen ve inanmayanların, ateistlerin söylemlerine göre o zamanlarda bilinemeyecek olayların açıklanması her zaman yine bu kişiler tarafından görmezlikten geliniyor vn ve görme işlerine gelerek istedikleri yerlerden görüyorlar. Allah tüm inanmayan insanlara inanmayı ve hidayeti nasip etsin.

(Büyük halini görmek için üzerine tıklayınız )

" O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır. (Yunus - 5) "

 Yakın zamanda, Ateizm ve Agnostisizm gibi görüşleri benimsemiş insanlar için konu ile ilgili bazı kaynaklardan yararlanarak, ayrıca reddettikleri şey olan Kur'an-ı Kerim ve Hadis ışığında, savundukları tezleri ve kainattaki mucizeleri bir bir işleyen bir yazı dizisine Allah izin verirse başlayacağız. Bu yazı dizisinde ateist ve agnostik insnaların devamlı surette sorguladıkları "olmayan şeye inanılır mı, görülmeyen şey ne vardır ne de yoktur, mutlak doğru yoktur ve sözü edilen doğrunun varlığı yada yokluğu hakkında da kesin bir kanaat yoktur " gibi düşünceleri işleyerek bir yanıt arayacağız.
Yazı dizimizde yararlanacağımız içerikler şu şekilde olacaktır;

- Fen Bilimleri ve Tıp alanında yazılmış çeşitli kaynaklar.
- Dini kitaplar ( Fıkıh, Tefsir vs.)
- Evrende işleyen mucizevi düzen ile ilgili hazırlanmış videolar.
- Kur'an-ı Kerim'in evrendeki düzeni açıklayan ayetleri.
- Hadis-i Şerifler ışığında evrendeki düzen, var oluş.

 Bu içerik dahilinde işleyecemiz konulara sitemizin sağ sütununda bulunan " Konu Başlıkları " bölümündeki " Ateist ve Agnostiklere Cevaplar " başlığı altından ulaşabilirsiniz. Baştan söylemek gerekirse, yazıların altında bulunan yorumlara müdahale, ancak küfür ve kişilik haklarına hakaret içeren sözcükler kullanılması halinde müdahale edilecektir. Her türlü görüş ve düşünce rahat bir şekilde hoşgörü ve saygı sınırları içerisinde yapılabilecek ve bu yorumlar tarafımızdan tereddütsüz olarak yayınlanacaktır.

Not: Yazı dizimizde işleyeceğimiz konuların çoğunda, bir Feyyaz Bilişim ve Yayıncılık Hizmetleri ürünü olan Sergah.Tv adresindeki videolardan yararlanacaktır. Bu videoların telif hakkı sadece eser üzerinde oynama yapılması ve kaynak gösterilmemesi halinde geçerli olup, bu durum şu adreste açık bir şekilde belirtilmiştir. http://www.seyrangah.tv/lisans
Bundan dolayı şimdiden videoların hazırlayanlara geçen emekleri dolayısıyla teşekkür ediyor ve Allah yaptıklarından dolayı razı olsun diyoruz. 
Kaynak Video Sitesi: 

İslam Ahengi © 2011

 Yüce Allah'ın varlığı hakkında, imanlı ve inanan kişilerin bazen ansızın bir kuşku belirir aklında. Bu kişilerde çok sık tekrarlanmasada müslüman kardeşlerimizde sık görülen durumlardan biridir. Bu düşünceleri imanı çok sıkı ve kuvvetli kişiler hemen kafasından def etmektedir. Yani o düşünceyle uğraşmaz ve böylelikle kendiliğinden geldiği gibi gider. Ama kimi kişilerde bu düşünce derin bir anlam kazanır ve bir kuşku derinliğine doğru sürükler.

 Şunu bilmeliyizki kardeşlerim bu düşünce iblisin vesvesesinden başka birşey değildir. Yani sizin düşünceniz sabittir ve yüce Allah'ın varolduğu hakkında hiçbir art niyetiniz ve bu bağlamda düşünceniz yoktur. Sadece bu sizin, sağlam düşüncenizi bozmaya çalışan şeytanın bir oyunudur. Sizin nefsinize fısıldar ve sizi o yoldan döndürmeye çalışır. Bakın şeytan bunu kendi ağzıyla nasıl itiraf ediyor kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerimde;

" Öyle ise " dedi, " Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere Senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. "  (A'raf Suresi 16. Ayet)

" Sonra onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, Sen de onların çoğunu şükreden kullar bulmayacaksın ! " (A'raf Suresi 17. Ayet)


Yine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) şeytanın vesveseleri hakkında neler söylüyor;

 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ashabından bir kısmı ona sordular: "Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?" diye sordu. Oradakiler Evet! deyince: "İşte bu (korku) imandan gelir (vesvese zarar vermez) dedi. " [Müslim, İman 209 (132); Ebu Dâvud, Edeb 118 (5110)]

 Yani bu denilenlerden anlıyoruzki vesvese imanı kuvvetli kimselere gelir. Biz içimizden geçirdiklerimize kulak vermeyelim. Mesela namaz kılarken içimizden " Allah var mı acaba? " diye bir ses gelirse hemen gittiğiniz bir camiyi yada Peygamber Efendimizin hadislerini, kişiliğini, mekkeyi, kabeyi, yada din ile ilgili herhangi birşeyi getirin aklınıza. Üzerinde durmayın o düşüncenin. Birlinki o an arkanızda şeytan, sizin isyan ettiği yaratıcısı Allah'a ibadet etmenizi kıskanıyor ve sizi kendi gibi isyan etmeye çağırıyor. Bunu bildiğinizde zaten hemen bunu unutursunuz ve şeytan somurtarak yanınızdan uzaklaşır gider. Arada yine sizi bu gibi düşüncelerle yoklar tabi. Ama siz her seferinde azimli ve kararlı olarak başınızdan onu başınızdan def etmeyi bilirsiniz.

 Bu konuyla ilgili detaylı bilgiler içeren aşağıda linklerini verdiğim sitelerden daha geniş içerikli bilgilere ulaşabilirsiniz; 



 Bu konuyla ilgili Dr. Zakir Naik hocanın sözlerine aşağıdan ulaşabilirsiniz. 

Dr. Zakir Naik'in Vesveseler Hakkındaki Açıklaması


Nâs, arapça " İnsanlar " demektir. Felak suresi gibi kötülüklerden ve her türlü mahlukatın şerrinden Allah'a sığınmak için bulunmaz bir sure olan Nas Suresinin, Mekke eski imamı Abdurrahman El-Sudais'in içinize dokunacak güzel sesinden okunuşuna, Arapça metnine, Türkçe okunuşuna ve Türkçe mealine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Dinlemek İçin " Play " Tuşuna Basınız


Nas Suresi Arapça Yazımı



Nas Suresi'nin Türkçe Okunuşu ve Anlamı


Okunuşu:

Bismillahirrahmanirrahim
1.Kul euuzü birabbinâas
2.Melikinnâas
3.İlâahinnâas
4.Min şerril vesvâasil hannâas
5.Ellezii yüvesvisü fii sudüürinnâas*
6.Minel cinneti vennâas


Anlamı:

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine,
2. İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine),
3. İnsanların İlâhına.
4. O sinsi vesvesenin şerrinden,
5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar.
6. Gerek cinlerden,gerek insanlardan(olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!

 Peygamberim Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) doğumunun yıldönümü bugün. O güzel insanın doğumgünü olan bugün tüm müslüman alemi için mübarek olsun ve hayırlara vesile olsun.

 Çoğumuz bugün yapılacak ibadetler ile ilgili bir araştırmaya girer bugünelrde. Ama kesin ve sahih olarak kandil günlerinde şu şu yapılır diye bir bilgi yoktur ne yazıkki. Kadir gecesi gibi Kur'anda belirtilen mübarek günde yapılan ibadetler gibi, bugünde de bildiğimiz tüm ibadetleri yapabilir.

   Allah'a ve onun yol gösterici ve kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'e innamayan insanlar yine yüce yaradanın gönderdiği kutsal kitaplardaki açıkları arama çabası içine girip, kendince buldukları(!) açıkları Müslümanlara ve inanan diğer tüm din mensuplarına koz olarak kullanmaktadırlar. Bunun örneklerinden biri de Ar'af Suresinin ilk olarak 13 ve 18. ayetlerinde yüce Allah'ın önce iblisi cennetten kovup daha sonra 20. ayette iblis'in tekrardan cennete görülmesi olayıdır.

   İslam'a inanmayanlar ve Kur'anın insan eliyle yazıldığını iddaa edenlerin çoğu " Mademki Allah burada ilk şeytanı cennetten atıyor, daha sonra nasıl oluyorda şeytan cennete girebiliyor, bu bir çelişki değilmidir? " şeklinde yorumlar yapıyor. Bu ithamlara cevaban ilk olarak Ar'af suresinin 13. ve 25. ayetler arasındaki tüm ayetleri yayınlayıp bunun üzerinden açıklama yapalım;

13 - (Allah) buyurdu: "Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın."

14 - (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."

15 - (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."

16 - "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım."

17 - "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın."

18 - (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım."

19 - (Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

20 - Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.

21 - Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

22 - Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"

23 - Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!"

24 - (Allah) buyurdu: "Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir."

25 - "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!" dedi.
 Görüldüğü gibi ilk olarak yüce Allah şeytan'ı kovduğunda şeytan ondanfıtratı ve daha önceden yüce Allah tarafından tayin edildiği üzere bir mühlet istedi. Bu sayede insanları hak yolundan çevirecek ve kibirini ve insanlara olan düşmanlığını muhafaza edecekti. Allah ona bu mühleti uygun gördü ve kıyamet gününe kadar bir zaman verdi. Bu olay sonrasında şeytan ve dolayısıyla nefsimiz bizim en büyük imtahanlarımız olmuşlardır. Bu dediklerime yukarıda 13, 14, 15, 16, 17 ve 18. ayetlerde bulabilirsiniz. Daha sonra 19. ayette yüce Allah, yine o muhteşem ilim ve irfanıyla önceden bildiği üzere Cennetteki bir ağacı onlar üzerine bir imhitan neticesi olarak sunuyor. İşte inanmayanların, ateistlerin, agnostiklerin çoğu 20. ayetteki olayı bir koz olarak kullanıyor inanan insanlara karşı. Şeytan nasıl oldu da cennete girdi ?

 Bu olayı kimi alimler cennetteki şimdiki halinde bulunmayan bir yılan tarafından sokulduğunu rivayet etmektedir. Ama bu rivayetin genel bir kabul görmüşlüğü yoktur. Aslında böyle bir rivayete de gerek yokturki olayın açıklaması zaten yine yukarıdaki ayetlerin içindedir. Yüce Allah, 15. ayette şeytana kıyamete kadar süre vermişti. Şu anda bile iblis, sizin bilmediğiniz noktalarda yine onun sizle irtibat kurmasını sağlayan nefis dediğimiz şeye konuşup vesvese vererek, olaylara onun gözünden bakmamızı ve yaratılış gereği doğru yoldan sapmamızı istemektedir. Bu olay, 15. ayette şeytana mühelet verildiği an zaten işlemeye başlamıştır. Hz. Adem babamız ve Hz. Havva annemizde bir insan olduğu için, şuanda şeytan nasıl bizim görmediğimiz şekilde bizi kötülüğe yöneltebiliyorsa onlarıda o yasaklı ağaca bu sayede yöneltmiş ve günaha sokmuştur.

 Bazen şöyle ithamlarda olabilmektedir. İblisin cennete girmesi kesin bir şekilde yasaklandığı için vesvese amacı ile bile olsa giremez denilebilir. Ama biz iblisin bizim 1 metre yada 2 metre yanımızdan bize vesvese verdiğini zaten bilemeyiz. Ahiret yurdundaki boyuıtsal değişiklikleri, yüce Allah'ın oyun ve eğlence olarak tanımladığı dünya hayatının bize kazandırdığı bakış açısıyla zaten tahmin bile edemeyiz. Ondan dolayıdır ki buna inanmak istemeyen insanlar Kur'an'da anlatılan pek çok olayı bilim-kurgu romanlarında anlatılanlarla ve hiç bir zaman olamayacak şeyler olarak gördükleri için çıkamza düşmektedirler. İşte iman burada başlar. Yüce Allah kendisini görmediğimiz halde ona iman etmemizi bizim için bir imtahan vesilesi kılmıştır. Peygamber Efendimizin(sav) sahih olan en güzel hadis-i şeriflerinden biri şu şekildedir;

" Ashabım nasıl iman etmesin ki; zira onlar bana gelen mucizeleri görebiliyorlar ve ben de Allah'ın bana indirdiklerini onlara tebli ediyorum Gerçek şudur ki, İnsanlardan en hayret edilecek imana sahip olanlar; benden sonra gelip beni görmedikleri hâlde bana iman edenler ve yine beni görmedikleri hâlde (sözlerimi) tasdik edenlerdir İşte onlar benim kardeşlerimdir " buyurdular.

 Yani buradan anladığımız gibi, görmediğimiz halde aklımızı kullanarak bir mucize aramdan iman etmek, Peygamber Efendimizinde bu güzel sözleriyle şereflendirdiği gibi imanların en hakikatlisi olmaktadır. Zaten iman etmek için bir mucize aramya da gerek yoktur. Etrafımıza şöyle bir baktığımız işleyen düzen zaten en inanmayan insanı bile bir arayış içine sürüklemektedir. Bundan dolayıdır ki yine inanmayan insanlar, bu arayışı bir yaratıcıya bağlamayı kabul etmeyip kendi dedikleri saçmalıklar içinde boğulurlar.

Allah kime hidayet ederse, o hidayete erer, kimi de dalalette bırakırsa, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileri olurlar. (Araf Suresi - 178)

Yüce Allah, bizleri hidayete erdirdiği kullarından eylesin.


Yakın zamanda islam aleminin gündeminde yer etmiş ve birçok web sitelerinin ve televizyon kanallarının manşetlerini süslemiş, reyting uğruna insanların dini duygularını sömüren dev iskelet fotoğrafları, Kur'anı yırtan kızın akıbeti, cin resimleri gibi haberlerin en az birini duymuşsunuzdur. Yüce rabbimiz bizden, gönderdiği nurlu kitap Kur'anı Kerimde aklımızı kullanmamızı istiyor fakat biz bu örneklerde de olduğu gibi hiç bir zaman bunu yapamıyoruz.

Peki neden bu kadar kolay kanıyoruz böyle olaylara. Yıllarca İslamı yanlış anlatan hacılarla, hocalarla, şeyhlerle islamı yaşamayı adet edinmiş millet kültürümüzde tabiki böyle şeyleri kabullenmek kolay olmayacaktır. Biz güzel dinimiz İslam'ı illaki bir mucizeye bağlayarak yaşamaya alışmış olabiliriz. Fakat bilmeliyizki, bir mucize beklemeden islamı yaşamak, ona tüm maneviyatımızla iman etmemizin gerçek göstergesidir. Mucize aramak, yada islamı başka bir yerde aramak değil, bir Kur'anı Kerim satın alıp okumak ve oradaki emirleri yerine getirmek ile gerçek müslüman olmuş oluruz. Kendimize güvenmeyişimizin ve çevremizdeki dindar kesimin takındığı tavır nedeniyle islamiyeti kendi kafamızda adlandırmak yanlış olur. Tüm dindarlar baş örtüsü takıyor, ya da tüm dindarlar filan cemaatini temsil ediyor, tüm dindarlar bir cemaatin üyesi demek çok hatalı bir yaklaşımdır. Çevremizde o kadar dinini kendi ve rabbi arasında yaşayan insan vardır ki, yukarda saydığım kriterlere bağlı insanlar toplum içinde norm olduğu için artık bu kişileri göremiyor ve kendi karakterimize ilham kaynağı olarak yaratamıyoruz.

Elbette ki cemaatler yanlıştır, başörtüsü yanlıştır demiyoruz. Elbetteki insanlara İslamiyeti sevdiren ve tüm bilgilerini doğru bir şekilde öğreten cemaatlerimizde vardır. Başörütüsü Allah'ın bir emridir. Fakat şunu anlamalıyız ki, islamın şartlarını yerine getirmemiz bunlardan daha ehemmiyet gösterilmesi gereken konudur. O şartlar 5 tane olup bunlar; Şehadet etmek, namaz kılmak oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmektir. İşte asıl bunları yerine getirdikten sonra yukarıdaki maddeleri tartışmalıyız. İşte kardeşlerim uzun lafın kısası şudur ki Allah'a ulaşmak için bir araç aramaya gerek yoktur. Ona ulaşmak ve ona sesimizi duyurmak sanıldığı gibi ilk olarak baş örütüsü kullanmaktan, bir cemaate üye olmaktan, bir şeyh yada şıha bağlanmaktan, bir mucize yaşamaktan geçmiyor. Kur'an okuyup, namaz kılmak, ramazanda oruç tutmak, malımızın zekatını vermek ve gücümüz yetiyorsa hacca gitmek... İşte her şey bu kadar. Şimdi bu yalan haberlere şöyle bir göz gezdirelim.

Araf suresinde geçen ad kavmine ait olduğu söylenen dev iskelet fotoğrafları haberi

Bu fotoğraf www.worth1000.com sitesinin yapmış olduğu bir grafik yarışması için Chris MacAskill tarafından montajlanmıştır. Sanatçının gönderdiği siteye gönderdiği fotoğrafa şu linkten ulaşabilirsiniz; http://www.worth1000.com/entries/18533/giants Resmin orjinal hali ve montajlanmış hali şu şekildedir.

Fotoğrafın Orjinal Hali
Fotoğrafın Photoshop İle Düzenlenmiş Hali

Kur'an-ı Kerim'i yırtan kızın fareye dönüştüğü haberi

Bu haber de diğer haberler gibi çok konuşulmuş, daha sonrasından gerçekler ortaya çıkmıştı. Bu fotoğraftaki fareye benzer insan modeli bir sanat müzesindeki sıradan bir çalışmadan ibrate olduğu öğrenildi. Yine olan güzel dinimize olmuştu. Bu haberler yüzünden müslümanları alay konusu haline getirmişlerdi.
Müzede Sergilenen Heykelciğin Orjinal Hali
Fotoğrafın İnternette Yayınlanmış Hali

Mağarada çekilmiş cin fotoğrafı haberi

Bu fotoğraf uzunca bir süre, yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce dini içerikli internet sitelerinde paylaşılmış ve insanlar gerçekten bir cin resmi olduğuna inandırılmıştı. Fakat bu fotoğrafın foyasıda çok geçmeden ortaya çıkmış ve fotoğrafın bir mağarada yapılmış küçük bir heykelden ibaret olduğu anlaşılmıştı.
Fotoğrafın İnternette Yayınlanmış Hali
Fotoğrafın Orjinal Hali

Üzerinde arapça 'Allah' yazan meyveler, sebzeler, hayvanlar, bulutlar, dağlar şeklindeki haberler

Ve en çok basında yer alan haberlere geldi sıra. Üzerinde Allah lafzının bulunduğu domatesler, buzağılar, elmalar, Allah diye kükreyen aslanlar... Bu tip haberlerden de mucize yaratma peşinde olan toplumumuza bir reyting malzemesi sunulmuş ve başarılı olunmuştu. Her fırsatta müslümanlarla dalga geçme peşinde olan kişilerin eline bir malzemede bu haberlerle verilmişti. Asit ve diğer kimyevi maddelerle çok rahat bir şekilde yapılacak olan yüce yaradanımızın lafzının yazılı olduğu meyve sebzeler, ses tellerinde belki bir değişiklik belki bir hastalık nedeniyle değişme sonucu Allah kelimesine benzer şekilde kükreyen aslanı maalesef bir mucize gibi karşılamıştık.

İnternette Dolaşan Diğer Fotoğraflar



Dalga Geçilen Fotoğraflar




İşte dinimizin nasıl alay konusu haline getirildiği ve nasıl dini duygularla oynandığını bu fotoğraflardan ve bu fotoğrafların altında yapılmış nice yorumlardan görüyoruz. Lütfen dinimizin diğer dinlerden üstün ve tamamlayıcı hak din olduğunu, bu tip haberlerin altında yatan mantık yanlışlarıyla değil, gerçeklere inanarak, çağdaş bir biçimde Allah'ı çevremize anlatarak ve onun bize emrettiklerini, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammedin (sav) sünnetlerini harfiyen uygulayıp örnek bir insan olarak yapalım.
Peki, onlar, Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? (Muhammed - 24)

  18 günün ardından Mısır halkının onurlu direnişi meyvesini verdi. Kimileri bu bir amerikan projesi ve büyük orta doğu projesinin (BOP) bir kolu dedi, kimisi de Tunusta başlayan olayların oratadoğuya sıçraması sonucu kendinden gelişen bir halk ayaklanması olarak yorumladı. Ama ortadoğu tarihinin dönüm noktalarından biri olacak olay nihayet gerçekleşti.

Sami Yusuf'un yakın zamanda çıkardığı "Wherever You Are" albümünün üstünden çok geçmemesine rağmen, son zamanlarda ortadoğu ve müslüman çoğunluklu ülkelerde yaşanan gençlik hareketlerinin veya bir diğer adıyla halk ayaklanmalarının, sanatçı tarafından takdir edildiği ve destek verdiğini göstermek amacıyla ETM International etiketiyle " I'm Your Hope " adlı bir single çıkardı. Sami Yusuf'un resmi sitesinden hiçbir ücret talep edilmeden indirilebilen bu şarkıya aşağıdaki linke tıklayarak ulaşabilir ve bilgisayarınıza ücretsiz indirebilirsiniz.

Sami Yusuf - I'm Your Hope : http://www.indirdur.net/files/1RGOL0H5/Sami__Yusuf_-_Im_Your_Hope_2011.rar

Sami Yusuf Resmi Web Sitesi : www.samiyusufofficial.com

 İslam Ahengi 2010 yılında faaliyete geçmiş bir dini blog sitesidir. Bir çok özgün ve orjinal içeriğe sahip dini yazılar, Kur'an ve hadis paylaşımlarının yapıldığı blogumuzun yazar kadrosunu genişletmek istiyoruz. Bu sebeple İslam Ahengi'nde yazar olmak istiyosanız iletişim formumuzu kullanarak veya aşağıdaki formu kullanarak bizlere ulaşabilirsiniz.

Başvurularda Aranacak Özellikler;

- Siteye yazdığı yazıların tamamı orjinal içeriğe sahip ve kendi eliyle yazılmış olacaktır.
- Haftada en az bir tane yazı göndermeye gayret etmesi gerekmektedir. 
- Yazdığı yazılardaki telif hak sorumluluğu, tamamen kendi üzerinde bulunacaktır.
- Sitemizdeki yazıları kendi ismiyle yayınlanacaktır.

Başvuru Formu




Kuran’ın en önemli emirlerinden biri kuşkusuz namaz kılmaktır. Namazın Kuran’da belirli vakitlerde farz olduğu ifade edilmektedir. Çevremizde namaz konusunda karşılaştığımız önemli sıkıntılardan biri de bazı kişilerin namaz kıldıkları sırada aklına başka şeylerin gelmesinden şikâyet etmesi. Ne yazık ki bu insanların bir kısmı namaz kıldıkları sırada aklına namaz dışında farklı şeyler gelmesinden rahatsızlıkları dolayısıyla namaz kılmayı bıraktıklarını ya da namazdan soğuduklarını ifade ediyorlar.

Çoğu müslüman namaz kılmaktan zevk alamadığını söyler. Bu şeytanın namazdan soğutmak için vesvese verdiği konulardan biridir. Ama şunu bilmeliyizki namaz zevk almak için yapılan bir ibadet değildir. Bir öğrenci belki okula gitmeyi sevmiyor olabilir. Her sabah kalkıp okulun yolunu tutmak belki onun için zevkli olmayabilir. Ama bir amaç için buna katlanması gerektiğinide bilir. Bunun için namaz kılarken zevk almak değil, sadece Rabbimiz bize emir ettiği için kıldığımızı unutmamak ve namazın farzlarını ve sünnetlerini eksiksiz olarak yerine getirmek bize yeterli olacaktır. takdiri yüce Allah'a kalmıştır.

Kuran’da namaz sırasında inananların huşu içinde olmalarından bahsetmektedir. Ancak yine Kuran’ı incelediğimizde görmekteyiz ki; namaz kılınması günün belirli saatlerinde inananlara farz kılınırken; namazın terk edilmesinin hiçbir şekilde mazur görülmediğini görüyoruz. Örneğin Kuran’da savaş sırasında bile namazın bırakılmasından bahsetmez. Tersine Allah bizlere savaş sırasında namazın kısaltılmasında sakınca olmadığını belirtirken; savaş sırasındaki tehlike nedeniyle bir grup namazı kılarken diğer grubun beklemesini tavsiye ediyor.

Bu durumda namazda aklına başka şeyler geldiği için namazı bırakanlar ya da namaz kılmaktan soğuyanlar ne yapmalıdır? Kuran’da Allah’ın, namazı kılınmamasını hiçbir şekilde hoş görmediği açıktır. Allah örneğin hasta olanlara oruç tutmayabileceklerini ve bunu yerine daha sonra tutabileceklerini söylerken, hac ibadetini de sadece gücü yetenlere farz kılarken namazda böyle bir istisna ya da sınırlama getirmemiştir. Yani bir inanan ne olursa olsun namaz kılmaya özen göstermeye devam etmelidir.

Namaz kıldığı sırada aklına başka şeyler gelmesini engellemek için ise namaz kılarken Arapça okunan duaların Türkçe anlamlarını bilerek okumamızdır. Arapça ezbere bildiğimiz dualar ya da ayetler ağzımızdan ezbere çıkarken namazda konsantrasyonu ve huşuyu sağlamak zor olduğu için bu durumda aklımıza namaz dışında alakasız şeylerin gelmesi de doğaldır. Ancak bu surelerin ya da ayetlerin anadilde anlamlarını bildiğimizde söylediklerimizi anladığımızdan namazla ilgisi olmayan şeylerden daha iyi uzaklaşabiliriz.

Namaz sırasında aklımıza başka şeylerin gelmesini engellemenin bir diğer yolu da özellikle gün içinde iş saatlerinde namaz kıldığımızda aklımızın takılabileceği bir şeyler varsa onları tamamladıktan sonra namaz kılmak olabilir. Böylece namaza ve Allah’ı anmaya daha iyi yoğunlaşabiliriz. Allah inşallah hepimizi Allah’a namazlarını düzenli ve hakkıyla kılan iyi Müslümanlar yapsın.


 Kendi yazdığınız dini yazılarınızı, şiirlerinizi veya beğendiğiniz ve yayınlanmasını istediğiniz dini içerikli yazıları bizlere gönderebilirsiniz. Gönderdiğiniz yazılar isminiz ile beraber sitemizde yayınlanacaktır. islamahengi@gmail.com adresine yazınızı kolay bir şekilde bize gönderebilirsiniz. En kısa sürede gönderdiğiniz yazınız kontrol edilip uygun bulunduğunda yayınlanacaktır.

Lütfen aşağıdaki maddeleri okuyunuz.
· Yazılarınız çok uzun olmamalıdır. Eğer uzun ise bir kaç parçaya bölebilirsiniz.
· Yazılarınızın tamamını büyük harflerle yazmayınız.
· Birden ona kadar olan sayıları ayet numarası gibi özel durumlar haricinde harf ile yazınız.
· Özel isimlerin baş harflerini büyük yazınız. (Ör; Hz. Ömer)
· Allah ve Kuran gibi dini anlam içeren ve önem verilen kelimelerin baş harflerini büyük yazınız.
· Yazınızı bize göndererek, gönderdiğiniz yazıların sitemizde adınızla beraber yayınlanmasına izin vermiş olduğunuzu unutmayınız.
· Yazılarınız en kısa süre içerisinde sitemize eklenecektir. Eklendiğinde, e-mail adresinize bir bilgi yazısı gelecektir.

                                                                                                  İslam Ahengi ® 2010

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *