Tebessüm Sadakadır
Peygamberimizin şemailini anlatan sahabeleri, onun yaratılıştan güleç yüzlü olduğunu özellikle vurgularlar.

Kişinin Müslüman kardeşine tebessüm etmesi, güler yüz göstermesi ‘niçin sadaka sayılsın ve hangi özelliği sebebiyle sadaka sayılan değerlerin önüne alınmış olsun?’ gibi sorular akla gelebilir. Sahabe-i kiramın önde gelenlerinden, daha çok züht ve takvada örnekliğiyle bilinen Ebu Zer (r.a.)’in naklettiğine göre, Peygamber Efendimiz bir keresinde sadaka diye nitelediği hasletleri ve değerleri sıralamış: “Kardeşinin yüzüne tebessüm etmen, ona güleç yüzle bakman senin için sadakadır…” (Tirmizi, Birr ve’s-sıla 36.) buyurarak, tebessümü, güler yüzlü olmayı onların en başına almıştır. Sadaka sayılan diğerleri iyilikleri emretme, kötülüklerden sakındırma, yolunu kaybedene yol gösterme, yoldan geçenlere eziyet veren taşı, dikeni, hayvan iskeletini yoldan kaldırma, kardeşinin boş kovasına kendi kovasındaki suyu dolduruverme gibi güzelliklerdir. Bir tebessüm, güler yüz gösterme, bazıları- mız için kolay görülebilir.

Oysa dikkatli ve sorgulayıcı bir gözle çevremize baktığımızda, yüzünde tebessüm eseri görmediğimiz birçok insanla karşılaşırız. Hayata ve her doğan yeni güne yepyeni bir ümit ve heyecanla başlayabilmenin ilk göstergesi bir tebessüm, bir güler yüz ise bunu kendimizin ne kadar başardığımıza ve çevremizdekilerin ne ölçüde başarılı olduğuna bakalım. O zaman Peygamberimizin bu sözündeki derin hikmeti ve büyük önemi anlayıp kavrayabiliriz. Başta kendi nefsimizle olmak üzere, insanlarla ve dışımızdaki varlık âlemiyle ilişkilerimizin ilk belirtisi, yansıması yüzümüzde ifadesini bulur. Hemcinslerimizle karşılaşıp birbirimize bakınca, başka bir şeye ihtiyaç duymaksızın âdeta okuyup anlamlandırdığımız organımız yüzümüz, yüzümüzü daha anlamlı kılan ise gözlerimizdir.

Yüz ifadeleri birçok şeyi anlama ve anlamlandırmayı sağlar; gözlerde ise bunları hem en belirgin şekilde görebilir hem görülene şahitlik ederiz. Henüz çok küçük bir bebek bile kendisine bakanın yüzündeki sevgi ve sevgisizliği hisseder, yani okuyabilir. Tebessüme tebessümle karşılık verir. Buradan hareketle, bir aile yuvasında eşlerin birbirine, anne babanın çocuklarına, çocukların anne babalarına tebessüm etmesi ve güler yüz göstermesinin ne kadar değerli ve huzur verici olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde komşunun komşuya, bir yöneticinin yönettiklerine, patronun çalışanlarına göstereceği güler yüz bütün günün sevinç, mutluluk ve verim içinde geçmesini sağlayıcı bir özellik taşıyabilir. Şu dörtlük, duygularımızı ifadeye yardımcı olabilir:

Kardeşinin yüzüne tebessüm etmen, ona güleç yüzle bakman senin için sadakadır…


tebessüm ve sadaka“Acımasız sözle gönül yıkmadan, Ruhu incitmeyip canı yakmadan, Kimseye kem gözle hain bakmadan, Ne güzel bir yüze tebessüm olmak.” Birbirine tebessüm edebilen, güler yüz gösterebilen, aralarındaki iletişim ağları sağlam ve sağlıklı olan insanlardan oluşan bir toplumun mutluluğunu, hayata tutunma gücünü ve bu sayede ulaşacağı başarıyı düşü- nünce, bunların önemini daha iyi anlamak mümkün olabilir. Her birimiz, her gün çeşitli vesilelerle ve zorunlu olarak birçok insanla muhatap oluruz.

Onlara göstereceğimiz güler yüz, onların bizi tebessümle karşılaması ruhumuzu okşar ve dostluklarımızı pekiştirir. Konfüçyüs’ün: “Tebessümü bilmeyen esnaflık yapmamalı” sözü de hayatın bir başka gerçeğinin ifadesidir. Tıpkı tebessüm gibi hadislerde sadaka olduğu belirtilen davranışların her biri, hikmeti üzerinde durulmaya değer özelliklerdir. Peygamberimiz, güzel sözün sadaka olduğunu bildirir. (Buhârî, Edeb 34; Müslim, Zekât 56.) Yine hadislerden öğrendiğimize göre, tesbih (sübhânallah demek), hamt (elhamdülillah demek), tehlil (lâ ilâhe illallah demek), tekbir (Allahü ekber demek), iyiliği tavsiye etmek, kötülükten sakındırmak sadakadır. (Müslim, Müsâfirîn 84; Zekât 56; Ebu Davud, Tetavvu 12; Edeb 160.) Sadaka olduğu belirtilen başka nitelikler de vardır. Oysa sadaka dediğimiz zaman, bizim zihnimizde oluşan anlam ve gündelik hayatta birçok insanın fiilen gerçekleştirdiği eylem, bir fakire, bir yoksula, bir düşküne herhangi bir karşılık beklemeksizin Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak maksadıyla dünyalık, yani maddi değeri olan bir şeyler vermektir. Gerçi dinî bir terim olarak sadaka her türlü yardımı, bağışı ve zekâtı da kapsayı- cı bir anlam içerir.

Peygamberimizin hadislerinde sadaka olarak sayılanlar; bizlerin, Müslüman bireylerin dünyasına yepyeni ve bambaşka ufuklar açmakta ve sadaka aynı zamanda manevi ve ahlaki dünyamıza ku- şatıcı bir anlam kazandırmış olmaktadır. Kişinin malından, mülkünden, parasından kısaca maddi varlığından bir şeyleri başkasına kar- şılıksız verebilmesinin, bazıları için ne kadar güç olduğunu tahmin etmemiz zor olmasa gerektir. Ama bunu gerçekleştirebilen ve içinde yaşadığı topluma, insanlık ailesine katkı sunan pek çok iyilik ehli insanın bulunduğu da bir vakıadır. Hadislerde sayılanları yapabilmek de, en az bu birinci anlamdaki sadakayı gerçekleştirmek kadar zordur. Çünkü hadisimizde sayılanlar, öncelikle insanlıkta ve tabii Müslümanlıkta belli ve belirgin bir mertebe kazanmış olmayı gerektirir.

Tebessüm - Şems-i Tebrizi
Peygamberimizin yüzünden tebessümün hiç eksik olmadığını, sahabelerin anlatımlarından öğreniyoruz. Esasen Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.s) emir ve tavsiye ettiği şeyi, öncelikle kendi hayatında uygular ve herkese göstererek örneklik sergilerdi. Sahabe-i kiramdan Abdullah b. el-Hâris: “Tebessümü, Resulüllah (s.a.s)’dan daha çok olan, onun kadar güleç yüzlü bir kimseyi daha görmedim” der. Aynı sahabi, Peygamberimizin gülmesinin tebessümden ibaret olduğunu söyler. (Tirmizi, Menâkıb 10; Müsned, IV, 190,191.) Efendimizin kahkaha ile gülmediğini, onun gülmesinin tebessümden ibaret olduğunu, sevgili eşleri başta olmak üzere, ifade eden birçok sahabe vardır. Müminlerin annesi Hz. Aişe: “Resulüllah sallallahü aleyhi vesellem’in küçük dili görünecek şekilde kahkahayla güldüğünü hiç görmedim, o sadece tebessüm ederdi” der. (Buhârî, Edeb 68; Müslim, İstiskâ 16.) Böylelikle ve bu rivayetler ışığında kahkahanın, gülmenin, gülümsemenin, tebessümün farklı şeyler olduğunu da anlamış olmaktayız. İslam geleneğinde, başkalarının dikkatini çekecek veya insanları rahatsız edecek ya da sahibinin kınanmasına sebep olacak şekilde kahkaha atmanın vakara aykırı olduğu kabul edilir.

Oysa buna karşılık, gülme ve gülebilme bir sağlık göstergesi sayılır. Gülmeyi, gülümsemeyi bilen tek canlı insandır. Peygamberimizin şemailini anlatan sahabeleri, onun yaratılıştan güleç yüzlü olduğunu özellikle vurgularlar. Tebessümün, gülümsemenin onun mübarek yüzünden hiç eksik olmadığını naklederler. En sıkıntılı anlarında bile yanındakilerin içlerini karartacak bir tavır sergilemedikleri anlatılır. Bu kadar önemli olan tebessümün, gülümsemenin birçok çeşitlerinden bahsedilir: Hayal edilen şeyden dolayı gülümseme, sorgulu gülümseme, hoşlanmadan doğan gülümseme, sevinç gülümsemesi, mutluluk gülümsemesi, bıyık altı gülme bunlar arasındadır. Bu çeşitlerin her birine edebiyatımızın tüm türlerinde rastlarız. Biz sözlerimizi güzel bir dörtlükle bitirelim: “Güler yüzlü davranmak insana has bir haslet, Tebessüm sadakadır, esirgeme sen onu, Sermayeye gerek yok, parasız bir ibadet, Tebessüm sadakadır, esirgeme sen onu.”

Tebessüm Sadakadır. En kolay sadaka da yine tebessümün kendisidir. Bu yazımızda tebessüm ve sadakadan bahsettik.

Label:

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *