Bedir’de savaş tüm hızıyla sürerken Hz. Osman, sevgili eşi Rukiyye’nin başında bekliyor. Bir yandan savaşa katılamamanın buruklu- ğunu duyarken bir yandan da nice zorlukları birlikte aştığı sevgili eşini kızamık hastalığının pençesinden kurtaramamanın üzüntüsünü yaşıyor. Önceleri Ebu Leheb’in oğlu Utbe ile nişanlı olan Rukiyye, İslam’ın aydınlığında kendisine hayat arkadaşı, can yoldaşı olmuştu. Hz. Osman, Müslümanların ilk yıllarda çektiği sıkıntıları onunla birlikte göğüslemiş, Rasulûllah’ın tavsiyesi üzerine onunla Habeşistan’a göç etmişti. Gurbetin yükünü onunla birlikte çekmiş, vatanlarına döndükten sonra yine el ele verip Medine’ye hicret etmişlerdi. Rukiyye’den “Abdullah” adında bir oğlu olmuştu Hz. Osman’ın, Ebu Abdullah künyesiyle anılır olmuştu. Ve işte şimdi henüz yirmi iki yaşlarında olan biricik eşini yalnız başına ebedî âleme uğurluyordu. Rasulûllah henüz
Sakin bir kişiliğe sahip olan Hz. Osman, Allah Rasulü’nün ifadesiyle “kendisinden meleklerin bile utanıp çekindiği” (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 26.) hayâ timsali, güzel ahlakıyla meşhur bir mümindi.
Bedir’den dönmemişti. Bu yüzden Hz. Osman,
onun emaneti olan sevgili eşinin cenaze
namazını kendisi kıldırdı. Zafer müjdesini
getiren haberciler geldiğinde Baki Mezarlı-
ğı’nda defin işlemleri devam etmekteydi.
Kızının cenazesine yetişemeyen Allah Rasulü,
gitmeden önce “Sana, Bedir Sava-
şı’na katılmış bir gazinin sevabı ve ganimet
payı vardır” diyerek ona bakmakla görevlendirdiği
(Buhârî, Fedâilü Ashâbi’n-nebî, 7.)
damadı Hz. Osman’ı Bedir’e katılanlardan
saydı ve ona ganimetten hisse verdi. Eşinin
vefatıyla mahzun olan Hz. Osman’ın ise
bambaşka bir üzüntüsü vardı: Rukiyye’nin
vefatıyla hayat yoldaşını kaybetmekle kalmıyor
Rasulûllah ile olan akrabalığı da sona
eriyordu.
Sakin bir kişiliğe sahip olan Hz. Osman,
Allah Rasulü’nün ifadesiyle “kendisinden
meleklerin bile utanıp çekindiği” (Müslim,
Fedâilü’s-sahâbe, 26.) hayâ timsali, güzel
ahlakıyla meşhur bir mümindi. Müminler
için ne zaman bir yardım çağrısı yapılsa
en büyük maddi yardımı yapmaktan geri
durmazdı. Rabbinin kendisine bahşettiği
serveti O’nun yolunda harcamaktan
memnuniyet duyar, böylece O’nun rızasına
erişmekten başka gaye duymazdı.
Onun yüzünü güldürecek haber de bizzat
Rabbinden geldi. Bir gün mescidin kapı-
sında karşılaştığı Hz. Peygamber, kendisine
şu müjdeyi verdi: “Ya Osman! Bu,
Cebrail’dir. Kızım Rukiyye’nin mehri kadar
mehir karşılığında, onunla yaptığın hayat
arkadaşlığı gibi bir arkadaşlık yapmak
üzere, Allah’ın (kızım) Ümmü Gülsüm’ün
nikâhını sana kıydığını bana haber verdi.”
(İbn Mâce, Sünne, 11/3.) Böylece Rasulûllah’ın
iki kızıyla evlenme bahtiyarlığına
eren Hz. Osman, diğer bütün üstün meziyetlerinin
yanı sıra “Zünnûreyn” yani
“İki nur sahibi” lakabıyla şöhret buldu ve
hayırlı bir eş olarak tarih sayfalarındaki
yerini aldı. Öyle ki ikinci eşi Ümmü Gülsüm’ün
vefatından sonra Hz. Peygamber,
“Üçüncü bir kızım olsa onu da seninle
evlendirirdim.” (Belâzürî, Ensâbü’l-eşrâf, I,
178.) sözleriyle onu teselli edip kızlarına
eş olmasından duyduğu memnuniyeti
dile getirdi.
Elif ERDEM
Diyanet İşleri Uzmanı
Yorum Gönder