Dün olduğu gibi, bu günde, Müslümanları içten içe koflaştıran, çürüten, gayesiz, işlevsiz hale getiren çirkin hurafelerin, İslam'ın bünyesine nasıl girdiğini, nerelerde barındığını, uygun ortam bulduğunu açıklamaya çalışacağım.
Bir kere, hurafe denilen saçma fikirler, düşünceler ve ameller, Müslüman kesimlerin okumamasından, cahillikten ve cehaletten nemalanmakta, barınma, çoğalma, yaşama alanları bulmaktadır.
Hurafelerin bünyemize giriş menfezleri, her yerde göze çarpmakta, camilerden tutunda, Kabe'ye hacca gitmiş hacı kardeşlerde bile tezahür etmektedir!
Örneğin; Türbelerin etraflarını ülkemizde tavaf edenler olduğu gibi, kutsal yerlerde de, Suriye'de, Irak'ta ve Hicaz bölgesinde de, türbe perestliğin canlılığını koruduğu, türbelerden, yatırlardan onlara tapınırcasına istimdat, himmet, yardım, şefaat, dilek, taleplerde bulunulduğu bilinen bir gerçektir.
Türbeyi Tavaf Ediyoruz (!)
Hiç unutamadığım bir olay; 1983 yılında Irak ülkesi üzerinden Hacca gitmiştim. Bağdat şehri, Azamiye mahallesinde dinlenme molası vererek, İmamı Azam'ı ziyaret etmiştik.. Mola bitti, namazlar kılındı, otobüsler hareket etmek üzeredir. Ama, gelin görün ki, iki hacımız eksiktir.
Anons yapıyorum, sesleniyorum, gelen-giden yoktur. Yeniden mescide koştum. İçeri girdiğim zaman, bir de ne göreyim, bizim iki hacı adayı, karı-koca, İmamı Azam türbesinin etrafında tavaf yapmaktadırlar. Öfkelensem, bağırsam, çağırsam ne işe yarayacaktır?
Dedim ki: "Yahu hacı efendiler. Siz burada ne yapıyorsunuz, ibadetiniz daha bitmedi mi?" demem üzerine, hacı adayları karı-koca ne dese beğenirsiniz? "Hocam! Türbenin etrafında beş altı defa döndük, iki defa daha dönersek, türbeyi tavaf etmemiz bitecektir (!)" dediler.
Bu noktadan hareketle, şunu demek istiyorum: Dünkü zamanlar da, Irak ülkesi mahvı perişan olurken, ırzı, iyali, namusu, iffeti ayak altı olurken, ülke olarak komşumuz Suriye talan edilirken, taş taş üstünde bırakılmazken, son birkaç günden bu yana, Yemen ülkesinin, insanlarının başlarına yağdırılan bombalar, uçaklar, ölüm kusan mermiler niçin Yemen insanını serapa yerlere sermiştir?
Benim bildiğim, zannım, yorumum, anlamam şudur: Mezhep bağnazlığı, Sünni-Şia kavgası, Aşiretçilik, nefsaniyetçilik, İslam'ı anlamama, bilmeme yüzündendir, diyorum. İsterseniz, " Gönül gel gidelim" başlıklı şiirimden bir kaç kıta alarak, yolumuza, mevzumuza devam edelim:
"Kerkük'te feryat var, içler acısı,
Karabağ kan ağlar, dinmez sancısı,
Çeçen, Azeri'nin, hoca, hacısı,
Gönül, gel gidelim, Taşkent'e doğru.
Türkiye'm, Hazar'la, kucak kucağa,
Özdemir, uyarır, gelmen tuzağa,
Sarılın, birleşin, gitmen uzağa,
Gönül gel gidelim, Vahdete doğru.." ( Ş. Özdemir)
Evet, vahdeti, birliği, bütünlüğü, kardeşliği kaybettik. Niçin kaybettik? Çünkü, hurafeler, dört bir yanımızı sardı, sarmaladı, gırtlağımızdan sıkarak, Müslümanları nefes alamaz hale getirdi de onun için. Şu alıntımı birlikte teati edelim:
" Şirkin bir ateizm olduğunu sanmak veya iddia etmek: Kur'an Mekke müşriklerinin Allah'ı kabul ettiklerini açıkça bildirmektedir. " Onlara gökleri ve yeri kim yarattı, Güneş'i ve Ay'ı kim boyun eğdirdi?' diye sorsan, mutlaka şöyle diyeceklerdir: 'Allah'. Peki nasıl oluyor da döndürülüyorlar?" (Ankebut 61,63. Ayrıca bakınız Lukman 25, Zümer 38, Zuhruf 9, 87)
Kaldı ki Arap cahiliye şiirinde Allah bütün yüceliği ve aşkınlığı ile yer almıştır. Müşriklerin Allah'a karşı tavırları asla söz konusu değildir. Onların tevhit inancı ve peygamberleriyle problemleri Allah'ın yanına-yöresine ekledikleri aracı-şefaatçı alt-ilahlarının yok sayılmasından kaynaklanmaktadır.
Bu alt- ilahları yok saydığı içindir ki, Hz. Peygamberi atalar dinine ihanet etmekle suçladılar. Mekke müşrikleri kendilerini Allah'ı yakınları ve Beytullah'ın gerçek hizmetçileri sayıyor, bununla övünüyorlardı. Hz. Peygamber ve arkadaşlarını ise Beytullah'a musallat olmuş zındıklar olarak görüyorlardı.
Kısacası şirkin Allah'ı inkara ilişkin hiç bir sözü ve tavrı yoktur. Onun şikayeti, insanın Allah'a kulluğunda aracı, cennete gidişinde şefaatçı olarak görüp devreye soktuğu alt-ilahların kabul edilmemesidir. kişi, kavram, kurum, kudret ve nesne olarak değişik görünümleri ve sembolleri olan bu aracılar kabul edildiği anda şirkin peygamberler ve tanrısal kitaplarla hiç bir alıp vereceği kalmıyor. Ne var ki böyle bir kabul, peygamberlerin tanıttığı dinin inkarı oluyor.
Şirkin bir dinsizlik olduğunu sanmak veya iddia etmek: Bu da büyük bir yanılgıdır, yanlış bilgidir. Kur'an şirki bir din olarak anmakta ve tanıtmaktadır. Hem de zorlu ve köklü bir dindir şirk. (bk. Kafirun Suresi)
Müşrikler dinsiz insanlar değildir, Hak dinin veya nübüvvetin tanıttığı dinin dışında bir din benimseyen insanlardır. Onlar kendi dinleri içinde dindar insanlardır. Kur'an onların Beytullah içindeki namazlarından bahsetmektedir.
Ama bu namaz tevhit ölçülerinin dışına çıkarılmış bir namazdır. Dahası var: Müşrikler, Beytullah'ta ibadet etmenin kendi hakları olduğunu söyleyerek Hz. Muhammed'i oraya sokmamak istemişlerdi. Hz. Muhammed onlara göre, atalar dinine kötülük etmiş bir zındıktır; Kabe'ye girmemeli, orada ibadet etmemelidir. Orada ibadet, oraya hizmet ancak ataların dinine saygısı olanların hakkıdır." ( kurantevhitsunnet)
Demek ki, bu yanlış anlaşılma, Kur'ansızlık, atalarcılık, dedelercilik, kabircilik, yatırcılık, dün ne kadar toplumda etkisini, ağırlığını göstermiş ise, bu günde, yarında aynen gösterecektir..Onun içindir ki, bizler millet olarak, gelenekleri dinleştirmiş, atalarcılığı Kur'an'laştırmış, örfü, adetleri Kur'an'ın üzerine çıkarmış bir milletiz.
Örneğin, Ölü ruhlarına mevlid okumak neredeyse bir şart gibi görülür hale gelmiştir. Ölünün arkasından mevlid okumak gibi bir zorunluluk yoktur. Böyle bir olay dinimizdede yoktur. Fakat bu toplumumuzda bulunan bir gelenek olmuştur. Bundan daha ötesi değildir. Her namazların arkasından tesbih çevirmek, tesbih yuvarlamak neyin nesidir? Cuma günleri, Cuma namazından sonra, " Ey Rabbim!.. Sen, benim cuma namazımı kabul etmezsen, bende zühr-i ahir adıyla bir namaz daha kılacağım" demek Kur'an'ın neresinde mevcuttur?
Maşallah!.. İmamlarımız, yarış yaparcasına, kandil gecelerinde (!), yarış yaparcasına, cemaatlere " Tesbih Namazı" " Berat Namazı" " Kadir Namazı" " Regaaib Namazı" " Miraç Namazı" kıldırmaktadırlar, akabinde, 21 yasin, 40 yasin diyerek o geceleri sabaha kadar, ilimsiz, irfansız, Kur'an'sız bir şekilde geçirmektedirler.. Desem ki, tüm bunları Resulullah (sav) ve sahabe-i kiram icra etmiş midir? sözünü söylesem, vallahi, atalarcı cemaatler, küplere binecek, hiddetlenip, sağı-solu yıkacaklardır.
Ne demek? Tesbihe saldırmak, onun Budistlerden gelmiş olduğunu söylemek, hangi yazarın, aydının, Kur'an adamının işidir? Şimdi, soruyorum: Kur'an mı, mezhepler mi? Elbette ki, okumamış, mezhepleri, mezhep imamlarını Peygamberin üzerine çıkarmış alt kültüre mensup cemaatler, insanlar, " mezhepler, olmazsa dinde olmaz, Müslümanlık da olmaz" diyeceklerdir!..
Mezhepler; Kur'an'ın üzerine çıkarılırsa, çıkarılmış ise, öyledir. Bugün, Suudi Arabistan'ın, Yemen'i, Yemenli garibanı bombalaması haklıdır!.. Çünkü, Vehhabilik denilen canavar düşüncede, Şia'ya, Sünniliğe müsamaha yoktur, olmamaktadır.
İranlı, ehli Şia'da öyledir!.. Her cuma günü kendilerini bir şey zanneden Ayatullahlar, hutbeye çıktığı an, Hz. Ebu Bekir (ra)'a, Hz. Ömer (ra)'a vb. mümtaz insanlara dil uzatmaları şaşkınlığın, rezilliğin, kepazeliğin daniskasıdır.
Ya ülkemiz de? Alevilik, Sünnilik sürtüşmeleri, kavgaları, öldürmeleri, ölmeleri bilinen bir gerçektir!.. Dünkü zamanlar da, mideleri bulandıran K. Maraş olayları, Madımak cinayetleri, Başbağlar çirkinliği, Çorum vb. yerlerdeki utanmazlıklar, bu hususların canlı şahitleri olan olaylardır.
Tabii ki, Yemen ülkesinde bir kabahat, bir günah işleniyorsa, bu günahı, tüm Müslüman ülkelerin önlemesi, Yemen'linin kulağını çekmesi, hizaya getirmesi gerekirdi. Ama, ne acı ki, Hristiyanlar, bu hizaya getirme, terbiye etme işlerini çok çok güzel bir şekilde yapmaktadırlar(!)
İslam ülkeleri bombalanıyor, mağdur, aç, geri kalmış insanların tepelerine bombalar yağmur gibi yağdırılmaktadır. O halde, kim haklı, kim suçludur?.. Tabii ki, haklıyı bulmak mümkün olmasa da, tüm alemi İslam'daki , okumuşlar, ilim adamları, Kur'an insanları suçludur ve günahkardır. Söz konusu bu cinayetlerde, yarın huzuru İlahi de karşılarına çıkacaktır. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Yorum Gönder