akıl ve islam
" Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem; dedi." ( En'âm sûresi, âyet 76 ) 

" Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. Oda batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi." ( En'âm sûresi, âyet 77 )

" Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin ( Allah'a ) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım." ( En'âm sûresi, âyet 78 )

"Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim." ( En'âm sûresi, âyet 79 )

Ayeti kerimenin kısaca tahlili şöyledir:

" Hanîf " yüce Allah'ı bir bilen, Tevhidci, Vahdaniyetçi, Hakk'a yönelen ve bâtıldan hoşlanmayan, kaçan anlamını ifade eder. Yukarıda ayeti kerimelerde de izah edildiği gibi, İbrahim (as)'ın, bu davranışından maksat, gerçekten Allah'ı aramak mı, yoksa gök cisimlerine tapanları kınamak, onların gittiği yolun yanlış ve yaptıklarının bir sapıklık olduğunu göstermek midir? 

Bu husus da tefsirciler ihtilaf etmişlerdir. Ancak ikinci görüş gerçeğe daha yakındır. Çünkü : " İbrahim, babası Âzer'e: Bir takım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti." ( En'âm sûresi, âyet 74) 

Onun içindir ki, tüm bu ayetler göstermektedir ki, Hz. İbrahim'de tevhid inancının mevcut olduğunu göstermektedir. Zaten, En'âm 78 nci âyet de bunu izhar etmektedir. Bilindiği üzere, İbrahim (as)'ın kavmi, Irak'ta yaşayan Keldânîler idi. Yıldızlara, gök cisimlerine taptıkları gibi putlara da taparlardı. Hz. İbrahim babasının ve kavminin putlara taptıklarını görünce onları sert bir dille kınadı. putların tapılmaya lâyık olmadıklarını, Allah ile insanlar arasında vasıta olamayacaklarını hatta onlardan hiç bir fayda ve zararın gelemeyeceğini bildirdi. Hz. İbrahim (as)'ı şu alıntıdan okuyalım:

" Bildiklerimiz... Hz. İbrahim milattan yaklaşık 2700, günümüzden ise 4700 yıl önce ( Azerbaycan ve etrafını içine alan Sümer bölgesinde) Irak'ta, Sümer şehirlerinden UR sitesinde yaşamaktadır.
Babası Azer, bir put ustasıdır; put yapar ve satar. Geçimini bu yüzden kazanıyor gibidir. Azer, yaptığı putları satmakla kalmaz, onlara tapar da. ( Azer, farsça bir kelime olup, ateş anlamına gelir. Baygan, bekçi korucu anlamında. Azerbayigan ateşin bekçisi anlamına gelir ki, Azerbaycan'ın orijinal şeklidir.
Azerbaycan geçmişten beri petrol, dolayısıyla sürekli yanan ateşlerin bulunduğu bir yerdir. 

Azerbaycan'ın, sanki Azer'in memleketi gibi bir anlamı da var gibi geliyor bana. Eğer böyle ise bu bölgede hep Türkler yaşadığından, Azer'in Türk soylu olduğu ortaya çıkar. Son zamanlarda Sümerce ile Türkçe'nin birbirlerine yakınlığını vurgulayan bir çok yayın var)

İbrahim, aklı ile Allah'ı bulan bir insandır. Bu hali ile geleneklerin ve sürüleşme davranışının dışına çıkabiliyor İbrahim. Bir kısım İslam alimleri, kendilerine peygamber gelmemiş olan toplumlarla, kendilerine peygamber sözü ulaşmamış toplumdaki insanların, akılları dolayısı ile tek tanrı inancına ulaşmak zorunda oldukları şeklindeki görüşlerine destek olarak Hz. İbrahim'in Allah'ı bulmasını örnek olarak gösterirler.

İbrahim putlara hakaret edip, babasını ve kavmini tek Tanrı inancına çağırır. Ancak babası ve kavmi, bu davete karşı çıkarlar. Bu karşı çıkış öyle şiddetlenir ki, İbrahim kendi memleketini terkederek Babil'e gelir. Babil hükümdarı Nemrud, Babilliler gibi güneş ve yıldızlara tapmaktadır.

İbrahim Babil'e gelip, Allah'ın kendisine verdiği görev doğrultusunda, tek Tanrı inancını Babil'de anlatmaya başlar. Anlatılanlar Nemrud'un kulağına gelir ve bu anlatılanlardan hiç hoşlanmaz. Nemrud bu anlatınlanları çok yanlış bulduğu gibi, anlatan kişinin sıradan bir insan, bir düzenbaz olduğunu halka göstermek ve onun halk üzerinde oluşmuş olan çok güçlü etkisini gidermek için, gösteriye dayalı bir ceza vermek ister ve onu ateşin içerisine atar.

Ancak ateş İbrahim'i yakmaz. Olay Nemrud'un düşündüğünün tersi bir şekilde cereyan edince, İbrahim'in halk üzerindeki etkisi daha da güçlenir. Belki de bu hadiseden sonra Nemrud'un hükümranlığı sona ermiştir. Ateşin İbrahim'i yakmaması, çok acaib, hayret verici bir iştir. Bu iş nasıl olmuştur? "Biz dedik ki, Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol." ( Enbiya: 69 ) Yani Allah, ateşin özelliğini İbrahim için değiştiriyor ve sadece Ona karşı ateş, serin ve emin bir ortam oluyor. Ateşin serin olabilmesi için ısısının düşmesi gerekir.

Öyle ateşler vardır ki, eli bile yakmaz. Sihirbazların ağızlarına alıp yaladıkları alevler böyle ateşlerdendir. Ateşin ısısındaki bu düşüş, enerjinin bir halden bir başka hale çevrilmesi ile olabilir. Eğer ısı enerjisinin bir kısmı ışık enerjisine dönüştürülürse, görünür bölgedeki ışık, içindeki maddeyi yakmaz; ama alevin parlaklığı devam edebilir.

Ayrıca her ateşin sıcaklığı da aynı değildir. Eğer bir alkolü yakacak olursanız düşük dereceli bir alev elde edersiniz, ama bir benzinin alevi çok şiddetli olur. Nar enerjisinin, nur enerjisine çevrilmesi gibi bir benzetme de başlangıçtaki anlattıklarımıza uygun düşer.

Böyle bir mekanizmanın açıklanması, ileride yangın söndürmede bir metot doğurabilir. İbrahim için soğuyan bir ateşin soğutulma mekanizması keşfedilirse, büyük tahribatlar oluşturan yangınlar söndürülebilirler." ( Ol, C. Çevik, s. 254-255-256 )

Demek ki, Hak davası, Hakkın sesi; hiç bir putçu, putperest, şirkçi, müşrik tarafından susturulması mümkün olmamaktadır. İbrahim (as)'ın hak mücadelesi de böyle bir mücadeledir. İbrahim (as)'ın tüm putların boyunlarını vurup, yere düşürmesi, put haneyi toz duman etmesi, Nemrud'a karşı ölümsüz, korkusuz mücadelesinde başarılı olmuş, atılmış olduğu ateş bile kendisine gülzar, gül bahçesi olarak, isminin ilelebet anılmasına, rahmetle, yad edilmesine sebep olmuştur.

Ya Nemrud? Elbette ki, Nemrud, küçük bir Sivrisineğin beynine nüfuz etmesi ile, girmesiyle onu aheste aheste bitirmiş, yemiş, tahrib etmiş, en sonunda da, kendi kendini helak ederek, cehenneme zümera olup gitmiştir.

İslam davası, Kur'anî mucizeler, ümmeti Muhammed ve tüm insanlık için birer örnek gösterilecek gerçekler olup, inananların böyle mucizeler karşısında daha çok şükür ve hamdde bulunması, inanmayan, ateist, dinsizliği, imansızlığı yol olarak seçmiş bulunanların da, böylesi İlahi mucizelere lütfen nazar etmeleri, sanırım, kendi lehlerine, menfaatlerine, faydalarına olacaktır!.. Rabbimiz, bizleri, Kur'ânî mucizelere daha çok dikkat kesilen kullarından eylesin!.. selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *