camii-sultanahmet
" İman ediip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler." (Bakara sûresi, âyet 277)

" Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin." (Bakara sûresi, âyet 278)

Konumuzun başlığı ilginç değil mi? Günümüzde, ekseri iman etmiş, namaz kılan fakat camiden çıkınca camideki tüm iyi hareketlerini terkeden Müslümandan bahsedeceğiz!..

Camide, namaz kılmakta olan Müslümanı sanki birileri dürtüklemekte, "bir an önce hemde tesbihini bile çekmeden camiyi terket" diyen biri varmış gibi, kaçarcasına, boşanırcasına camiden kaçılmaktadır. Çünkü;

Bankada kredi kuyruğuna girecek, kahvede oyuna başlayacak, çay ocaklarında politik veya nötr sohbetlerde bulunacaktır!.. Onun için acelesi vardır!..

Bazen, düşünmeden edemiyorum. Sahabenin namazı ile, bizim namazımız arasındaki fark nedir?.. Kader hakkındaki meşhur fetvası ile ün yapmış, büyük alim Hassan'ül- Basri (ra)'a sorulur:

"Sahabe-i kiramın; İslam'ı yaşaması, anlayışı nasıldı?" diye sorulur. Vermiş olduğu cevap enteresandır. Şöyle kİ " Sizler; sahabeyi görmüş olsaydınız, bunlara " deli" derdiniz. Onlar da, sizleri görmüş olsaydı, bunlar Müslüman değildir" sözünü demiş olurdu.

Gerçekten, iman ediyoruz, ismimiz Müslüman, camiye gidiyoruz ama, camiden boşaldıktan sonra, apayrı bir insan oluveriyorz. Hem de, imana, namaza, camii haline uymayam, taban tabana zıt olan bir hal..

Bilhassa koskoca adamlar, Allah'a iman etmişler, alınları secdeli, esneyerek de olsa namaz kılmaktadırlar. Lakin, camii dışındaki tutumları apayrı bir alem.. Sigaradan tutunda, kahvede kağıt oynarken agızdan çıkan galiz küfürle dine, talaka sövmeler iğrenç haller meydana getirmektedir..

Bazan da şahit oluyorum ki, minarede ezan okunuyor, halk akın akın camiye koşarken, bir kısım insanlarda, tam caminin karşısında bulunan kahvede sigarasını tüttürtmekte, taşını dizmeye devam etmektedir. Doğrusu çok ayıp, çirkinlik ve lakaydiliktir.


Demek ki, kılmış olduğumuz namazlar insanların üzerinde bir etki, bir değişiklik meydana getirmemektedir. Yani, bir nevi alışkanlık, el gördülük gibi bir tutumdur. Yani, Türkiye coğrafyasında iman tamam, namaz tamam ama, camii dışında bam başka insanlar olmaktayız..

Yakınlarımızın, koşularımızın düğünlerine gitmekteyiz. Düğün esnasında namaz vakti geliyor, oynayanları, zıplayanları, dans edenleri, silah sıkanları bırakıp hemen camiye, namaza koşuyoruz. Demek ki, bu hususta burada da bir çelişki, zıtlık söz konusudur. Bazan dans edenleri, hoplayanları seyretmek, silah atanlara alkış tutmak sonra da namaza koşmak!..

Oysa, Müslümanın tavrı belli olmalı idi!.. İmanının gereğini yerine getirmeli idi. Haksızlığa, batlıa, sapkınlığa bulaşmadan yaşamaktı.. Şu ayeti kerimeyi güzelce tefekkür ederek anlamalıyız.:

"Onlar öyle ( fasıklar) ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler. Allah'ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vaz geçerler ve yer yüzünde fitne ve fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır. " (Bakara suresi, ayet 27)

Bu ayeti kerimeye kısa bir yorum yapacak olursak: fasık: hak yoldan sapan, sapıtan kimsedir. Kesin olarak verilen söz de ehl-i kitabın ahir zaman Resulüne iman edeceklerini söylemeleridir ki, gelince iman etmediler ve sözlerinde durmadılar.

İslam'ın çok değer verdiği akraba, komşu ve yakınlarla ilgilenip bunlara yardım etmeyi terkettiler. fitne ve fesat unsuru oldular, böylece hem dünyada hem de ahirette zarar gördüler..

Demek ki, iman etmeden, namaz kılmadan maksat, içeriği dopdolu bir ubudiyyettir. İçini doldurmak lazımdır. Camide, cemaatte 27 derecenin farkına ulaşmak, anlamak lazımdır. Sahi, bu günkü cemaat anlayışlarında bu şuurun farkında mıyız?

Netice olarak;

İman etmek, insanın imdadına koşmak, namaz kılmak, cemaate dahil olmak sıradan, basit, amelsiz, eylemsiz bir duruş değildir. İman etmek, namaz kılmak öyle bir davranıştır ki, fakirin halini anlamak, garibin, gurebanın imdadına koşmak, yetimin, öksüzün elinden tutmak, din, iman, vatan, millet, ülkemizde birlik beraberlik sevdalısı olmaktır.

Hizipçiliği, tefrikayı, mezhepçiliği, bağnazlığı önlemek, her türlü şirkin hurafenin önüne geçmektir. İman ve namaz, hastayı, düşkünü gözetlemek, böylelikle imanın ve kılınan namazın zevkine ermektir.

İman etmekten, namaz kılmaktan kalp mutmain değilse, demek ki, şuursuzluk, lakaydilik ön plandadır. "Dostlar bizi pazarda görsün" hesabı yapılan aerobik hareketler veya başka bir deyimle "yoga" hareketleridir..

İman ve namaz, bizleri rüşvetten, iltimastan, faizden, fuhuştan, yalandan, insan dolandırmaktan, riyadan, şirkten korumalıdır.. Aksi halde, yapılan ibadetler kendi kendimizi aldatmaktan öteye gitmeyecektir.. Selam ve dua ile.

Demek ki, iman etmeden, namaz kılmadan maksat, içeriği dopdolu bir ubudiyyettir. İçini doldurmak lazımdır. Camide, cemaatte 27 derecenin farkına ulaşmak, anlamak lazımdır. Sahi, bu günkü cemaat anlayışlarında bu şuurun farkında mıyız?

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *