" Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler." (Kasas sûresi, âyet 84)
84 ncü ayeti kerimenin izahı şöyledir: Allahü Teala'nın lütfuna sınır yoktur; buna mukabil O, hiç bir şekilde kullarına zulmetmez. Nitekim bu ayette de , yapılan iyiliklerin kat kat sevapla karşılanacağı; fakat kötülüklerin, misliyle cezalandırılacağı anlatılmaktadır.
Ancak bu, ferdî plandaki iyilik ve kötülükler hakkındadır. Bir iyilik veya kötülüğü ilk başlatan, topluma bu yönde örnek ve teşvikçi olan kimselerin durumu ise farklıdır. Bu durum şu hadisi şerifte şöyle anlatılmaktadır:
"Kim ki İslâm'da makbul olan güzel bir işi ilk önce işler de bunun yol haline gelmesine sebep olursa, kendisine hem işlediği bu hayrın sevabı verilir, hem de - en küçük bir eksiklik olmaksızın- kendisinden sonra aynı iyiliği bu hayrın sevabı kadar sevap verilir. Yine, kim İslâm'da kötülüğü bildirilen bir işi ilk önce işler de bunun yol haline gelmesine sebebiyet verirse, kendisine hem işlediği kötülüğün günahı yüklenir, hem de - en küçük bir eksiklik olmaksızın- kendisinden sonra aynı kötülüğü işleyecek olanların günahı kadar günah yüklenir."
Bu girişten sonra, asıl konuya giriyorum. "Kibir, kendini büyük, başkalarını küçük görmektir; hoş olmayan bir hal, kınanmış bir sıfattır. Kur'an'ı Kerim bu sıfatı karalamıştır. Rasûl (sas) de kibri karaladı ve yasakladı. Kibirlenenleri acıklı bir azapla korkuttu. Rasûl (sas) : " Kalbinde azıcık kibir bulunan kimse Cennet'e giremez." buyurdu. Birisi, " Ya Rasûlallah, ya adam güzel elbisesi , güzel ayakkabısı olmasını istiyorsa?" deyince: Allah güzeldir; güzeli sever. Kibir, hakkı kabul etmemek, insanları küçük görmektir."
Bu hadiste, hakkı reddeden ve kibirinden dolayı onu kabul etmeyenlere, kendini üstün, insanları hor görenlere korku ve rivayet ettiği bir hadiste Yüce Allah: " Büyüklük paltom, üstünlük gömleğim gibidir. Kim bu iki sıfatta benimle rekabet ederse, ona azap ederim."
" Kibirliler kıyamet gününde zerreler halinde toplanırlar. Aşağılık her taraftan onları sarar. Cehennem'de bir hapishaneye sürülürler. Boyunduruk ateşi onları kaplar; Cehennemliklerin içtiğinden içirilirler."
"Şu üç şeyden uzak olarak ölen Cennet'tedir. 1- Kibir 2- Kin 3- Borç." buyurur.
Bu hadislerden, kibirliliğin kötü bir huy olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Rasûl (sas) onu yasakladı; davranışlarına kibirden en uzak kişiydi. Sahabe de ona uydular. Sahabe son derece alçak gönüllü, kibir ve öğünmeden uzak, davranışlarında Allah ve Rasûlünün emirlerine uymaktaydılar. Rasûl (sas): " Allah bana, " alçakgönüllü olunuz, kimse kimseye azgınlık yapmasın , kimse kimseye karşı övünmesin." diye vahyetti." (Hadis ve psikoloji, M. O. Necati, sayfa 97-98)
Toplum içerisinde , nice insanlar tanırız ki, kendini beğenmiş, hep tepeden, yukarılardan bakarlar, sanki, " dünyayı kendileri yaratmış" gibi eda ve tavırlarla, kendi kendilerini helake sürüklemiş olurlar. Böylesi insanlar, kabile çokluğuna, evlat çokluğuna , mal mülk zenginliğine güvenerek, başka insanları hor ve hakir görür ve beğenmezler. Bakınız, Lokman hekim oğluna nasihat ederken, sanki hepimizi uyarmıştır:
" Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vaz geçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir." (Lokman sûresi, âyet 17)
" Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez." (Lokman sûresi, âyet 18)
" Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir." (Lokman sûresi, âyet 19)
Caka satmak, çalım satmak, kibir, gurur, kendini beğenmişlik toplumsal hayatta alt tabaka, üst tabaka, zengin, fakir, ağa, gariban, mütevazi insan ayırımlarına yol açmaktadır. Tabii ki, bundan da, insanlarımız, toplumumuz zarar görmekte, selamlaşmanın, muhabbetin, sevginin, saygının , hürmetin azalmasına sebebiyet vermektedir.
Netice ve sonuç olarak;
Kibirlenmeye, gururlanmaya, ucup sahibi olmaya kat'iyyen gerek ve lüzum yoktur. Çünkü, tüm insanlar, bir kaç damla meniden (spermadan) yaratılmış, dünyaya gelmişlerdir. Birbirlerinden üstün, büyüklenmeye vesile olacak fazla bir haslet bulunmamaktadır. Dünyaya gelişleri böyle olduğu gibi, dünyadan ahirete irtihalleri de böyle olacaktır.
Öldükten sonra üç beş metre kefen, cenaze namazı kıldıran imamın önünde " er kişi niyeti" esas olmaktadır. Zaten, tarihe göz attığımız zaman müşahade ederiz ki, tarihi seyir içerisinde, nice peygamberler, sahabeler, müçtehidler, filozoflar, ilim sahipleri, krallar, padişahlar, veziri azamlar " er kişi olarak" bu dünyadan ayrılıp, hakkın huzuruna hesap vermek üzere varmışlardır.
Onun içindir ki, kibir, ucup, kendini beğenmek, gururlanmak bir nevi kalp hastalığıdır. Ondan kurtulmak için, daha mütevazi, daha olgun, Kur'an eri olmaktan başka çaremiz bulunmamaktadır. Zaten, bencil insanların, kibirli, gururlu kimselerin hayatını araştırdığımız da görürüz ki,onların kalp ve gönüllerinde Kur'an yoktur, Rasulullah (sav)'in berrak, tertemiz hayatı bulunmamaktadır. Rabbim!.. Bizleri, her türlü kibir ve gurur hastalığından uzak eylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir/ Hollanda
Yorum Gönder