Hz. Muhammed'e büyü yapıldı mı ?
"Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbu ki Süleyman büyü yapıp kafir olmadı. Lâkin şeytanlar kafir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ve Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbu ki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye ( sihir ilmini ) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların( ona inanıp para verenlerin ) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!" (Bakara sûresi, âyet 102)

 Bu uzun ayeti kerimenin uzun bir şekilde izahını yapmak durumundayız. Malum olduğu üzere, geçmiş milletlerin, eski kavimlerin çoğu sihire düşkün, sihre inanırlardı. Bu yüzden sihir, dini inançlarla tamamen karışmış durumda idi. Bu nedenle sihirbazlar halkı kandırıyorlardı. İşte, sihir çeşitleri şöyledir:

1- Keldânîlerin sihri: Bunlar yıldızlara taparlar, kâinatı idare edenlerin yıldızlar olduğunu, hayır ve şerrin onlardan geldiğini, semavî güçlerin yerdeki güçlerle birleşmesi sonucu mucizeler meydana geldiğini söylerlerdi. Bunları irşat için Allah, İbrahim (as)'ı gönderdi. Bunlarda kendi aralarında üç fırka idiler:
a) Eflâk ve yıldızların ebedî olduğunu söyleyenler ki onlara " Sâbie " denilir. 
b) Eflakin ulûhiyetine inananlar. Bunlar, her felek için yerde bir put yapmış ve ona hizmet etmiş putperestlerdir. 
c) Eflâki ve yıldızları yaratan birisi olduğunu ve bunun onlara yeryüzünü idare etme hakkı verdiğini söyleyenler. Bunlar yıldızları aracı kabul ederlerdi.

2- Ruh gücüne dayanılarak ortaya konan sihir: Buna göre insan ruhu tasfiye icadetme, öldürme, diriltme, bünye ve şekilde değişiklik yapma gücüne ulaşır. 

3- Ruhani varlıklardan faydalanılarak yapılan sihir: Bu da muska yapmak ve cinlerden yardım almak gibi şekillerle uygulanır. 

4- Göz boyama şeklinde yapılan sihir: Hokkabazlık, el çabukluğu ve benzeri davranışlar gibi.
  İslâm âlimleri, sihrin birinci ve ikinci şekline inananların kafir olduklarında ittifak etmişlerdir. Ancak, âyette bildirildiği şekilde, yaratıcının Allah Teala olduğuna inanarak ve kötülükte kullanmamak şartıyla sihir ilmini öğrenmekte beis yoktur. Yahudiler arasında büyü yaygın idi. Bu yüzden Hz. Süleyman'ın büyük bir sihirbaz olduğunu, hükümdarlığı büyü ile elde ettiğini söylerler ve buna inanırlardı. Süleyman (as) Kur'an'da peygamber olarak tanıtılınca "Muhammed Süleyman'ı peygamber sanıyor, halbu ki o bir büyücüdür." dediler.

 " Bu bağlamda, Hz. Peygamber'e sihir yapılıp yapılmadığı da aynı tartışma içerisinde yerini almaktadır. Mutezile alimleri başta olmak üzere bir kısım alimler ilgili hadisi kabul etmeyip Kur'an'a muhalif bulurlar. Bir kısım alimler ise -rivayetler arasında farklılıklar olsa bile- genel muhtevası itibariyla bunu kabul ederler."

Sihir hadisi: 


  "Hz. Âişe rivayet ediyor: " Hz. Peygamber'e sihir yapıldı. Bir şeyi yapmadığı halde yapıyorum zannediyordu. Nihayet bir gün yanımdayken, Allah Teâlâ'ya epeyce dua etti. Sonra şöyle buyurdu: " Fark ettin mi ey âişe! Niyaz ettiğim hususta Allah Teâlâ bana cevap verdi." Ben " nedir o cevap yâ Rasûlallah" dedim. Şöyle buyurdu: " Bana iki kişi geldi, birisi başımın yanında, diğeri de ayak ucumda oturdu. Sonra biri diğerine dedi ki: " Bu zatın rahatsızlığı nedir?" Öteki " sihirlenmiş" dedi. " Kim sihir yapmış" dedi. Öteki " neye yapmış" diye sordu. O da " tarağa, taranırken dökülmüş saç döküntüsüne ve erkek hurma kapçığı içine" dedi. "Nerededir o" diye sordu. Diğeri " Zû Ervân kuyusundadır" dedi.

  Ravi diyor ki: Bunun üzerine Rasûlullah ashabından bir kaç kişiyle beraber kuyuya gitti. Kuyunun üzerinde bir hurma ağacı bulunduğunu gördü. Sonra döndü ve Hz. Âişe'ye şöyle dedi: "Vallahi! Suyu kınalanmış su gibi ( üzerindeki ağacın) hurmaları da şeytanların başları gibi idi." 

  Hz. Âişe diyor ki: " Yâ Rasûlallah! Onu çıkardın mı" diye sordum. " Hayır! Allah bana afiyet ihsan etmiş ve şifa vermiştir. Ondan (çıkarılmasından ve böylece meselenin aralarında yayılmasından, bunu konuşup durmalarından ve öğrenmek istemeleri sebebiyle) insanlara bir şer bulaştırmaktan korktum." Rasûlullah emir verdi ve kuyu kapatıldı." (Hadis problemleri, E. Yıldırım, rağbet yay. sayfa346-347)

  Bu hadisi şeriften anlıyoruz ki, Hz. Muhammed (sav) , insan olması, bizler gibi yiyip içmesi, evlenmesi, çoluk-çocuğa karışması sebebiyle bir insandır, bir kuldur. Bu yönüyle, diğer insanlara sihir, büyü yapıldığı gibi, Resulullah (sa)'e de sihir yapılmış olabilir. Ancak,

  O yüce ruh, peygamber olması hasebiyle, yapılan sihirin Resulluğune, risaletine, her hangi bir zararı dokunmamış, ancak, bir kaç gün süren bir dalgınlık , eşlerine yaklaşamama gibi dünyevi haller zuhura gelmiştir. 

Sihir hadisini kabul etmeyenler:


" Mutezile sihri, sihirle ilgili hadisleri kabul etmez. Sihrin hakikatı olmadığını, bir hayalden ibaret olduğunu, bu sebeple Rasûlullah üzerinde etkisi olmadığını iddia ederler. Örneğin Şeyh'ul-Mu'tezile Ebubekir el-Esam (201/816), Kur'an naslarına muhalif gördüğü için sihir hadisini kabul etmez. Ebû Hanife'nin de (150/767) Mutezile gibi düşündüğü rivayet edilir. İbn Hazm ( 456/1064), Şâfiîlerden Ebû İsham el- Esterâbâdî, Hanefilerden el- Cessas diye maruf Ebûbekr er-Râzî de ( 370/981 ) sihir hadisini kabul etmez. Kâfirlerin uydurması olan bu haberleri nakledenlerin kıssacılar ve cahil hadisçiler olduğunu söyler. 

Onların bunları boş işlerle uğraşan ahmaklarla alay etmek ve peygamberlerin mucizelerini inkara sevk etmek için uydurduklarını belirtir. Hadisi kabul etmeyenlerden bir kısmı ise bunun Yahudilerce uydurulduğunu söylerler." (a. g. e. sayfa 355) 

Netice olarak;

  Sevgili peygamberimizin düşmanları tarafından zehirlendiği gibi, Lebid b. A'sam, denilen kişininde sihir yapmış olduğu olabilir. Çünkü, Rasulullah (sav), hayatı boyunca,yaşadığı sürece bir takım ard niyetli, kem gözlü, kötü kalpli düşmanlarla karşılaşmış, zaman zaman onların kötü fiillerine maruz kalmıştır. Sihir meselesi de bunlardan birisidir. Bir kaç gün etkilenmiş olsa bile, onun asli görevine bir etkisi olmamış, sihir, büyü gibi bir şüphe ile karşılaşmış Müslümanlara da bazı tavsiyelerde bulunduğu rivayet edilmektedir. 

  Örneğin, Âyetel kürsi'nin, İhlas'ın, Felak ve Nas surelerinin sürekli okunmasını, anlam ve içeriğine inerek tedbirli, dikkatli davranılmasını tembih etmiştir. Çünkü, aynı durum daha önceki peyamberlerin de hayatlarında görüldüğü , ayette, Eyyub (as)'ın "Şeytan, beni yorgunluk ve musibete uğrattı." ( Sâd sûresi, âyet 41 'de buyurulduğu gibi, Süleyman (as)'ında, Musa (as)'da benzeri hallerle muhatap olduğu Kur'anî açıdan, tarihen sabit bir vakıadır. 

  Bu noktadan hareketle diyoruz ki, 21 nci asırda yaşayan Müslümanların bu tür şeylerle kaybedecek zamanları olmamalıdır. Kur'an'î bilgilerle mücehhez, mütevatir hadislerle donanımlı olarak, ilim sahibi, hikmet dolu birer Müslüman olmak durumundayız. Rabbim!.. Bizleri, aklı nakille birleştiren kullarından eylesin! Âmin!.. Selam ve da ile..

Şerafettin Özdemir / Hollanda

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *