İslam ve Zaman
"İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur'an'ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?" (Fussılet sûresi, âyet 53)

 Âyeti kerimenin izahı şöyledir: Âyet içerisinde geçen "ufuklar" kelimesinden insanı çevreleyen dış âlemi, "kendi nefisleri" ifadesinden de insanın kendi biyolojik ve ruhî yapısını anlamak mümkündür. Buna göre âyetin anlamı "Biz insana gerek kendisini çevreleyen dış âlemde, gerekse bizzat kendi maddî ve ruhî yapısında bulunan ve bizim varlığımızı ve gücümüzün mükemmelliğini isbatlayan delilleri göstereceğiz" demek olur ki, gerçekten, mutasavvıfların" büyük âlem" ve "küçük âlem" dedikleri bu iki âlemle ilgili olarak ilmin tesbit ettiği akıllara durgunluk veren bilgiler, Allah'ın varlığına ve gücünün sonsuzluğuna dair önemli deliller ortaya koymaktadır. 

 Konumuza başlık yapmış olduğum muhteşem ve müthiş sözler, ikinci halife Hz. Ömer (ra)'a ait bir sözdür. Duraganlık, tembellik, yerinde sayma, ileri gidememe, dünyayı mamur, imar etmeme, kalkınmamış, zengin olmamış Müslüman alemi ne demektir? Onun içindir ki;

"Hz. Peygamberi(s.a.v.) öldürmeye geldiğinde Müslüman olan, Peygamber ölünceye kadar daima yanıbaşında yer almış, sert mizacı, keskin zekâsı, uzun boylu cüssesiyle, Şibli Nûmânî'nin dediği gibi ondan sonra hiçbir müçtehidin yeni bir şey söylemediği" Ben dağlarda yalınayak koyun güderdim." diyerek dünya çapında bir insan olacağını daha önce hiç düşünmemiş, 12 yıllık iktidarı dönemindeki müthiş icraatlarıyla hâlâ hafızalardan silinmeyen, İslâm medeniyetinin çölün sıcak vâhâlarından nasıl dünya çapında bir insan çıkardığının simgesi Hattab'ın oğlu Ömer el- Fârûk...
Amerikalı bilim adamı Michael Hart, beş bin yıllık tarihin en etkin yüz kişisi araştırmasının I. sırasına Hz. Muhammed'i (s.a.v.) koyar. Onu Newton, Hz. İsa, Buda ve Konfüçyüs takip eder. Hart, İslâm peygamberlerinden Hz. Mûsa'yı 15. sıraya yerleştirir.
İlk yüz sıraya İslâm medeniyetinden sadece 52. sıraya Hz. Ömer'i koyar. Hart'ın listesinde Muhammed, İsa ve Mûsâ'dan sonra başka bir Peygamber ve İslâm büyüğünün yer almayarak sadece Hz. Ömer'in yer almış olması ilginçtir. Michael Hart, listesinin, " tarihin en büyük değil, en etkin yüz kişisi listesi" olduğunu hatırlatır. Araştırma listesinin yanlı bakış açışı taşıması mümkün olmakla birlikte boşuna olmadığını da söyleyelim..." (İsl. Yenilikçileri, C 1, R. İ. Eliaçık, sayfa 53-54)

 Evet, toplumlar, Hz. Ömer (ra)'ın hasretini çekmekte, yokluğunu kılcal damarlarında bile hissetmektedirler. Onun, ileri görüşlülüğü, içtihadları, yorumları, çağının sosyal, ekonomik, siyasi şartlarını iyice anlamasıyla bu gün kitlelerin hiç unutamayacakları bir deha olmuştur. Hz. Ömer (ra), sadece ümmetin durumunu bilmekle kalmamış, tüm dünyanın, Yahudilerin, Hristiyanların ve diğer din mensublarının da halini, pozisyonlarını, güç ve kuvvetlerini, askeri, siyasi, ilim, bilim, bilgi güçlerini yakinen takip etmiş bir halifedir.

 Onun zamanında hırsızlık olmamış, adaletsizlik, eşitsizlik, hukuksuzluk, mevalicilik, ayırım kat'iyyen vuku bulmamıştır. Geceleri uyumamış, istirahat saatlerini, vakitlerini halkın arasında dolaşarak, onların derdini dinleyerek, ızdıraplarına çare bularak geçirmiştir. Şu alıntımız bunları teyid etmektedir:

 "Pakistanlı Âlim Şibli Nûmânî'nin 1939'da Urduca , 1940'ta Arapça , 1947'de İngilizce ve 1947'de Türkçe'ye" Bütün Yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet İdaresi" adıyla çevrilen " El-Fârûk" isimli dev araştırması, Hz. Ömer üzerine yapılmış en çaplı araştırma özelliğini taşıyor. Nûmânî, eserinin sonunda şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Dünyadaki diğer kahramanların ayrıntılı hal tercemeleri de yazılmış bulunuyor. Bunların hepsi göz önünde alındığında okuyucu, dünya tarihinde Hz. Ömer çapında bir liderin daha mevcut olup olmadığı hakkında hüküm verebilecek vaziyettedir. İnsan doğasını inceleyenler, insanda kemâlin çeşitli olduğunu ve çeşitli şekillerde tezahür ettiğini bilirler.
Bir insanın sahip olduğu belirli bir haslet bakımından eşsiz olduğu halde diğer faziletlerden çok az hissedar olduğu sadece mümkün olmayıp çok defa doğrudur. İskender en büyük fâtihlerden biri olmakla beraber mütefekkir değildi. Aristo mütefekkir fakat fâtih değildi. Büyük başarılar şöyle dursun küçük hasletlerin bile bir tek insanda rastlanması nadirdir.
Meşhur cesur adamlar olmuştur; fakat bunların ahlâkî seciyeleri düşük olabilmiştir. Öte yandan yüksek ahlâk sahibi nice insanlar olmuştur ki bunların da devlet adamı vasfı olamamıştır. Bazen bunların ikisi de bulunmakla beraber bunların övünecekleri bir ilimleri ve fikrî başarıları olmamıştır.
Şimdi Hz. Ömer'in kişiliği değişik açılardan incelenecek olursa onun aynı anda bir tek şahısta İskender ve Aristo , Mesih ve Süleyman, Timur ve Anuşirvan, Ebu Hanife ve İbrahim Ethem olduğu görülür. Öncelikle ona bir fâtih ve lider olarak bakalım; Tarihte hemen hemen her büyük liderin arkasında daima büyük devlet adamı veya kumandan bulunur.
Öyle ki bu devlet adamı veya kumandan öldüğü zaman fetihler son bulmuş veya devlet yapısı ani şekilde harap olmuştur. İskender her attığı adımda Aristo'ya yaslanmak zorundaydı. Ekber'in arkasında işleyen el Ebûl Fadl veya Todar Mal'in eli olmuştur. Abbâsiler şanslarını Bermekîlere az borçlu değillerdir. Ama Hz. Ömer kendi öz değerleriyle tek başına durmuştur.
Michael Hart, kitabında Hz. Ömer döneminde fethedilen ülkelerin haritasını verir. Haritaya bakıldığında hemen hemen bu günkü İslâm dünyası ortaya çıkıyor. Hz. Ömer döneminde Müslüman olan halkların bugün hâlâ Müslüman olarak kaldığını görüyoruz." (a.g . e. R. İ. Eliaçık, sayfa 54-55)

Netice olarak;

 Hz. Ömer (ra)'ın, "Yerinde sayan geride kalır" mübarek sözünde ifade edildiği gibi, bu günkü zamanımız İslâm dünyası pek iyi yerde, mükemmel halde değildir. Âlimler, ilim adamları birbirinden kopmuş, İctihadî çalışmalar yapılmamakta, hatta, bazı softalar "İçtihad kapısı kapanmıştır" yaygarasıyla, düşünmeyi, düşünceyi, tefekkürü, bu uğurda çalışmayı kösteklemektedirler.

 Yani, Ay'a çıkması, Ay'ı fethetmesi gereken, Mars'a yol bulmaya çalışan Müslümanlar olması gerekirken, maalesef, ilimde, bilimde, teknikte, teknolojide , fende, sanatta, fizikte, zenginlikte, kalkınmada en alt sıralarda olmaları yüzünden, sefil, perişan, pejmürde, hirpani bir halde yaşamaktadırlar.

 İsterseniz; İstanbul, Edirne tarihi camilerimizin yapısı ile. mimari tarzıyla, günümüz camilerinin şekillerine, sağlamlık derecelerine bakınız. Vallahi, Süleymaniye, Selimiye, Fatih, Sultan Ahmed en yüksek depremlerde bile, yerinde sapa sağlam dururken, minarelerinden bir tuğla bile düşmeden ayakta dururken, yeni yapılmış mescidler, camiler, mihrablar, kubbeler, minberler, en küçük deprem de bile yerle bir olmaktadırlar. Çünkü, sanatta, imarda, mimaride, zarafeti , estetiği kaybettik, şiirde, edebiyatta, kültürde sınıfta kaldığımız için her yapılan şey zevksiz, ruhsuz ve gönüllere hitap etmediği için sevilmemektedir. Demek ki, Hz. Ömer (ra)'ın tembihlerini, çalışmalarını baş tacı yapmış olsaydık, bu günkü zilleti yaşamaz, ayak altı olmazdık. Rabbim!.. Bizlere, bilinç nasip eylesin!.. Âmin. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir / Hollanda

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *