namaz ve islam
" Dini yalanlayanı gördün mü?" (Mâûn sûresi, âyet 1)
" İşte o, yetimi itip kakar;" (Mâûn sûresi, âyet 2)
" Yoksulu doyurmaya teşvik etmez; " (Mâûn sûresi, âyet 3)
" Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar."(Mâûn sûresi, âyet 4-5)
" Onlar gösteriş yapanlardır, hayra da mâni olurlar." (Mâûn sûresi, âyet 6-7)

  Toplum içerisinde, öylesi insanlar vardır ki, namazlarına, ibadetlerine riyâ katar ve karıştırırlar. Allah rızası için değil de, el gördülük, falanın, filanın hoşuna gitmek, onlardan " aferin" almak için namaz kılarlar. Bazıları da, dikkat edilirse görülecektir ki, namazların erkânını ihmal ederler. Namaz kılarken, üstü ile, başı ile, orasını, burasını kaşıyarak veya göz ucuyla onu, bunu takip ederek namaz kılarlar. Bilhassa, günlük beş vakit namazdan ziyade, birilerinin öne sürdükleri namazları kılmak için can atarlar. Örneğin, tesbih namazının cemaatle, bir imam eşliğinde kılınması gibi. 

Nedir bu tesbih namazı ?


  " Tesbih namazı: Tesbih namazının varlığında ihtilaf vardır. Alimler bu hususta ikiye ayrılmışlardır. El-Ukaylî ise bu hususta hadis olmadığını belirtir. İbni Teymiyye'de " doğru olanın bu tür haberlerin aslının olmadığıdır" der. Keza Ebû Hafs el- Mevsılî de bu hususta sahih hadis olmadığı kanaatindedir." (Hadis problemleri, E. Yıldırım, sayfa 180)

  Maalesef, günlük beş vakit namazlarda, Cuma namazlarında, teheccüd, Duha vb. kuvvetli şekilde emredilen namazlarda, gözü, kulağı olmayan bir kısım insanlar, hele bilhassa, Ramazan günlerinde cemaatle, toplu şekilde tesbih namazı kılmak için can atmaktadırlar. 

  Keşke, bir kere araştırılmış olsa, tesbih namazı hakkındaki hadis nedir, ne değildir, kuvvetli midir, ahad mıdır, zayıf mıdır diye!.. Bu hususta, tüm alimler birleşmiş olsa, deseler ki, tesbih namazı hakkındaki hadis zayıftır deseler, yine de, bizim tesbih namazcıları, inanmayacak, " ben bilirim" " üstadım, şeyhim bilir" diyeceklerdir. 

  Tıpkı, cuma günleri, asıl cuma namazına eklenen ve bid'at ve hurafe olan " Zühr-i Ahir" namazı gibi.. Diyanet İşleri Başkanlığı, hemen tamim üstüne tamim yayımlasın, izah üstüne izah yapsın!.. Kim dinleyecektir? Camilerdeki, bid'at ve hurafeye düşkün imamlar mı dinleyecektir? 

  Aynı, zihniyete meydan okuyor ve diyoruz ki, buyurun , geceleri kalkıp, teheccüd namazını kılmaya var mısınız? Hayır, hayır!.. Böylesi softalar, bilinçsizce namaz kıldığını zannedenler, dinin asıl kaynağına inemezler, Kur'an'ı dinleyip, Allah'ın emirlerine koşamazlar!.. 

  Bunların başlarında üzerinde " Made in China" yazılı takkelerle, bazen de söz konusu takkelerin üzerine sarık sarıyorum diye oyalandıkları, kendi kendilerini kandırdıkları, acaib giysilerle caka satmaktan, fors atmaktan başka bir şey yapamazlar. Örneğin;

  " Sarıkla kılınan namaz sarıksız kılınan namazdan yirmibeş namaza denktir, sarıkla kılınan cuma namazı sarıksız yetmiş cuma namazına eşittir, sarıkla namaz kılmakta onbin sevap vardır gibi fazilet bildiren hadislerin tamamı mevzudur." (a. g. e. sayfa 180)  

  Namazla dirilmek, namazın insanlara, toplumlara, kitlelere canlılık, ruh vermesi gerekirken, sosyal hayata nüfuz etmesi lazımken, ne yazık ki, " kıl beşi sıvış" anlayışı bizi bu günkü derbeder, perişan, sefil hale düşürmüştür. Şimdi, şu güzel alıntımız meseleyi vuzuha kavuşturacaktır.
  " Mevlâna'ya bir gün birisi gelir ve ona, Hz. Peygamber'in kuşağının olup olmadığını, varsa nasıl olduğunu, kaç arşın uzunlukta ve hangi renkte olduğunu sorar. Mevlâna; - " Bunu bilmekle ne yapacaksın, eline ne geçecek? Hz. Peygamber kuşak kullanırdı, kullanmazdı veya vardı, yoktu, bunu bilmek sana ne fayda verecektir?" diye sorar.
  O da der ki; - " Sakalım onun sakalı gibi oldu. Sarığım da onun sarığına benzedi. Hatta ayaklarımda çöl ayakkabısı var. Konya toprağında çöl terliği ile geziyorum... Elbisem de onunkine benzedi. Geriye acaba Hz. Peygamber kuşak kullanıyor muydu; kullanmıyor muydu? Meselesi kaldı. Bunu da kimse cevaplayamadı. Onun için sana geldim. Ben ona benzemek istiyorum" der.
  Mevlânâ ona cevap olarak: -" Sen bu kafayla benzesen benzesen ancak Ebû Cehil'e benzersin" dedikten sonra sözlerine şöyle devam eder. "Dış görünüş ve kıyafet itibariyle Hz. Peygamber'le Ebû Cehil arasında bir fark yoktur. Fark suretlerde değil siretlerdedir. Sende Hz. Peygamber'in şekil ve kıyafetinden nelerin olduğuna değil, H. Peygamber'in ahlâkından, dürüstlüğünden, hoşgörü ve insanlığından ne var onu söyle! Ona ancak öyle benzersin."( Yakıt, Hz. Peygamber'i Anlamak, s. 41-2) (a.g. e. sayfa 181)
  Ne acı ki, şekilcilik, giysicilik, özü unutturmuş, namazın ruhunu üç beş parça beze esir etmiştir. Namaz, tıpkı zekat gibi, toplumda sosyal dengeyi sağlamalı, fakir, fukara, kimsesiz, öğrenci, yetim, öksüz, kimsesiz, garib, gurebanın imdatlarına bir çağrı olmalıydı. Yoksa, her sene, umre seferlerine katılarak, bol bol ülkemize Cin malı hediyelik eşya getirmek, tesbih, takke, vb. ithal mallarını sırtlarda taşıyarak, " Kâbe'ye dayanamıyorum" " Onun hasreti beni yakıyor" vb. kuru kuru sözler, kendisine bir manevi fayda sağlamadığı gibi, topluma da bir yararı dokunmamaktadır. 

  Netice olarak;

  " Muasır el- Gazâlî bu hususta şöyle söyler: " et- Tirmizi ve Ebû Dâvûd'un rivayet ettiği sarıkla ilgili bazı hadisler okudum. Bunların hiçbir kıymeti yoktur. Şeyh Muhammed Hâmid el-Faki'nin dediği gibi, ' sarığın faziletiyle ilgili sahih bir hadis yoktur. ' Çünkü sarık Arap giysisidir. İslamî bir elbise değildir. İgallerde böyledir. 

 Vakıa, sıcak iklimler başın örtünmesini mecbur kılar. Beyaz ve geniş elbiseler makbuldür. Soğuk iklimlerde ise sıcak tutması için dar ve kapalı renklerin tercih edilmesi zorunludur." (a. g. e. sayfa 180-181) Hasılı, namaz, insanları, toplumları kurtuluşa, huzura, saadete, muştuya götürmelidir. Toplumun dirlik, düzen, nizam ve intizamını sağlamalıdır. Kuru kuru, " dostlar bizi pazarda görsün" kabilinden değil de, ictimâî dengeyi sağlamalı, bizleri, huzura, mutluluğa götürmelidir.

  Örneğin, bu gün, içerisinde yaşamış olduğumuz alemde, insanlar rahat ve mesud değildir. Ayrılık, çekişme, didişme, mezhepsel sıkıntılar, Alevilik-Sünnilik sürtüşmeleri insanımızı dlhun etmektedir. İşte, namaz, arzettiğim hususlarda, sıkıntılarda imdada yetişmeli, toplumun dert ve musibetlerine derman olmalıdır.
Rabbim!.. Bizlere mutluluk, güzel günler, namazla dirilişler lütfetsin!.. Âmin! Selam ve da ile..

Şerafettin Özdemir / Hollanda

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *