Müslüman Şuurlu İnsandır
 " De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir." ( En'âm sûresi, âyet 162 )
    " Ey inananlar!. Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız." ( Enfâl sûresi,âyet 24 ) 
   Elbette ki, insanlara hayat verecek şey Allah ve Resûlünün emir ve yasaklarıdır. Şüphesiz ki O'nun her emrinde bir hikmet ve hayat vardır. Onun için O'ndan gelen her emri kabullenmek ve yerine getirmek gerekir. Âyette " Allah kişi ile kalbi arasına girer" buyuruluyor. Bu durumu tasvirden âciziz. Ancak başka bir âyette " Biz insana şah damarından daha yakınız" buyurulmuştur. Allah insanın kabiliyetine göre kalbini dilediği tarafa çevirir. Resûlullah (sav) şöyle dua ederdi:

 " Ey kalpleri çeviren Allah! Benim kalbimi senin dinin üzerinde sabit kıl". 

    Onun içindir ki, Müslümanlar, ne için namaz kıldığını, namazının içeriğinin ne olduğunu, ne için Kur'ân okuduğunu, okumuş olduğu Kur'ân'ın mahiyetini, sunmuş olduğu mesajları, orucu, sadece açlık çekmekten ibaret bilmeyecek, onun insana sunmuş olduğu faydaları mülahaza edecek, yapmış olduğu haccın şuuruna erecek, haccı, dağ-bayır gezmekten, dolaşmaktan ibaret sanmayacak, haccın; renk, dil, ırk, zengin-fakir ayırımı yapmadan, ülke, millet demeden topladığını, kaynaştırdığını, bir kongre olduğunun farkına varacaktır. 

  Ne yazık ki, " Müslümanlar Kur'an'ın mana ve maksadını bırakınca elde sadece Kur'an'ın metni kalmıştır. Bir kadın okuyucu fetva köşesi yazan hocaya ekmeği bıçakla kesmesinin dini hükmünü soruyor. Hoca da bu soruyu ciddiye alıp, kesilmesine cevaz verenler de var ama siz tercihen kesmeyin, mealinde bir cevap veriyor. 

    Şimdi siz söyleyin, böyle bir dini anlayış, dini cevap bizim hangi sorunumuzu çözüyor, hangi ihtiyacımıza cevap veriyor. Başka bir fetva ise;  Eşinden kullanmak üzere bir çırpıcı veya karıştırıcı isteyen bir kadın okuyucuyla ilgili. Bu okuyucuya cevap olarak Hz. Fatma'nın un öğütürken el değirmeninde ellerinin su topladığı hatırlatılıyor. Hz. Fatma babası olan Hz. Muhammed'ten kendine yardımcı olmasını istediğinde, Peygamberimiz (s) bu isteği karşılamadığı anlatılıyor. Bizim genç kız ve kadınlarımızın da Hz. Fatma gibi davranmaları isteniyor. 

   Bu fetvalardan bir eğitim modeli çıkarmak mümkün müdür? Böyle bir şey bizi tuhaf durumlara düşürür. Eleştirel pedagoji açısından böyle bir " rol model " sorun yaratır. Bu kadıncağıza bu çağda el değirmeninde un öğütmeyi mi salık vereceğiz? Bunu da din ile desteklemek, dinden delil getirmek, örnek üretmek çağdışı değil mi, sizce? Bu yolla " asr-ı saadet"i çağımıza getirmek mümkün mü? ( İktibas, Mart 2011, N. Erden, sayfa 30 )

    " Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. " Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden ( Kur'an'dan ) saptırmış oldu. Şeytan da insanı ' yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." Ve elçi dedi ki: " Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş ( bir kitap ) olarak bıraktılar."( Furkan-28-30 )

    Üzülerek ve  teessürle ifade edeyim ki, okuyoruz, ama, ne okuduğumuzu bilmiyoruz. Deve kuşunun başını kuma gömdüğü gibi, bir kısım mev'izeleri, menkıbeleri, hikayeleri okuyoruz, ama, okuduklarımızı bir türlü aziz kitabımız Kur'an'a götüremiyoruz. 

    Mevlid merasimlerinde,  " geldi bir ak kuş kanadıyla revan, arkamı sığadı kuvvetle heman" dizelerini okurken, cemaatin, heyecanla ayağa kalkarak, birbirimizin sırtlarını sıvazladığı gibi, masaj yaptığı gibi lüzumsuz, gereksiz, faydasız davranışlar da, dini kabuller, dini emirler zannedilmektedir. 

    Oysa, Müslümanlar şuurlu olmalıdır, bilinç sahibi olmalıdır diyoruz. Günlük hayatta ki, icra ettiğimiz, yapmış olduğumuz nice eylemler ve ameller vardır ki, vallahi, bunları Kur'an'a taşıyıp da utanmamak, üzülmemek, kahrolmamak mümkün değildir. 

   Günümüz dünyasında, şuurlu Müslüman, evine el değirmeni istemeyecektir ama, israfın, lüks yaşamanın, konforun da ne olduğunu, savurganlığın zararlarını bihakkın bilmesi elzemdir. Çünkü; " .. Ölüm, açlık ve Müslüman coğrafyaların feryatları, evsizlerin, yurtsuzların yetimlerin hayatları ekranlardan  sadece seyredilen bir filme dönüştü? Duyarsızlaştık. Gerekenin ne olduğunu, çözümün nasıl elde edileceğini peygamber (sav) hayatından aktarmakta güçlük çektik. Hiç bir şey yapmaksızın bir gün her şeyin daha güzel olacağını sandık. Olmayınca hayırlısı buymuş diye kendimizi avuttuk!

   Şimdi, yaşadığımız hayat ırmağının içerisinde bizi önüne katmış sürükleyen ömümüzün kılcal damarlarına tamponlar yapmaktan, kadir gecesi veya ' ramazan Müslümanı ' olmaktan daha fazla çabaya ihtiyaç var. Sms attım, kurban bağışladım, gibi sosyal görevlerinin arkasına gizlenmeden düşünme ve bilinçlenme eksenine ciddi ameliyatlar yaparak yaralarımızı iyileştirmeliyiz." ( a.g.dergi, sayfa 31 ) 

    Netice olarak;

    Müslüman kişi, şuurlu, basiretli, bilinçli insandır. Tefekkür, tezekkür, tedebbür sahibi Müslümandır. Yapmış olduğu amelleri sıradan, basit, atadan böyle gördüm, gelenekler böyledir diye değil de, Kur'an'ın, emirleri karşısında kendisini sorgulayan, nefsini siğaya çeken insandır. 

    Yapılan ibadetlerin içersini Kur'anî emirlerle, ikazlarla doldurmak, Allah'ın emretmiş olduğu şekilde amel ve eylemlerde bulunmak üzerimize terettüp  eden görevlerdir. Saatlerce, camii avlularında, çay ocaklarında, kahvelerde ayak ayak üstüne atıp, sigaraları üst üste yakarak, sonrasın da kerhende olsa, el gördülük, dostlar bizi pazarda görsün kabilinden cemaate katılmak, pek de, Kur'ân içerikli ameller olmasa gerektir. 

    Tabii ki, bu gereksiz uygulamanın yerine, camide, evimizde, boş zamanlarımız da, bir kaç sayfa Kur'an tilavet edip, akabinde, mealini, tefsirini okumak, okumuş olduğu ayeti kerimelerin emri fermanlarını hayatına taşımak daha güzel,  daha evla,  daha verimli olacaktır. 

   Yani, Kur'an Müslümanlığı boşluk, avarelik, vurdum duymazlık, boş veri kabul etmeyen bir inançtır.. Zaten, asırlardan beri, boş verdik te ne oldu? İstisnalar kaideyi bozmaz, ama, genelde toplum olarak, gelenekleri, hikayeleri, mev'izeleri dinleştirmiş,  bir millet olmaktan kurtulamadık. Hâlâ,. 21 Yasin, 40 Yasin, olmadı ölülere 7 nci gün, 40 ncı gün, 52 nci gece tertip eden kimliğimizi doya doya kullanmaktayız. 

  Rabbim!.. Müslümanlara bilinç nasip eylesin!.. Şuur, basiret lütfetsin!.. Selam ve dua ile..


    Şerafettin Özdemir/ Hollanda

Müslümanlar şuurlu insanlardır. Elbette ki, insanlara hayat verecek şey Allah ve Resûlünün emir ve yasaklarıdır. Şüphesiz ki O'nun her emrinde bir hikmet ve hayat vardır. Onun için O'ndan gelen her emri kabullenmek ve yerine getirmek gerekir.

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *