kuran ışığı
" Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülümemre ( idarecilere ) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz- Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resul'e götürün ( onların talimatına göre halledin ); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir." ( Nisâ sûresi, âyet 59 )    " Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tağut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor." ( Nisâ sûresi, âyet 60 )

    Bir önceki ayeti kerimede, Müslümanların bilgi ve hüküm kaynaklarını sıralamış, sonradan " Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas " şeklinde formülleştirilen kaynakların temelini koymuş, anlaşmazlık halinde, her hangi bir sorun çıkarsa bu kaynaklara baş vurularak aranmasını emretmişti. Buna rağmen bir münafığın hasmına, " Resûlullah (sav) yerine Kâ'b bin el- Eşref'e baş vuralım" demesi üzerine bu ayetin nüzulüne sebep teşkil etmiş, âyet her yer ve zamanda emsali bulunan münafıkların maskesini yere indirmiştir.  Peki, Tağut nedir, ne demektir?

    Tâğut: Rabbı, Hakkı, hakkaniyeti tanımayıp azan ve sapan her kişi ve güce verilen addır. Şeytana da bu sebeple Tâğut denmiştir. Ne acı ki; dün olduğu gibi, günümüz dünyasında da Tağut'ların zulmü gözler önündedir. Müslümanların iniltileri, feryatları, acı çığlıkları gönlümüzü karartmakta, bizleri ümitsizliğe sürüklemektedir. Halbu ki, diri, dip diri olması gereken İslam toplumları, Kur'an'ın yüce emirlerini hayatlarına hakim kılamadıkları için zelil ve sefaleti yaşamaktadırlar.

   " Ebu Ubeyd'in bildirdiğine göre; bir çöl Arabi, bir zât: " Artık sen emrolunduğun şeyi açığa vur!" ( Hicr, 15/94 ) ayetini okurken işitip hemen secdeye kapanır ve : " Ben onun fesahatinden dolayı secde ettim." der.
    Başka birisi de: " Vakta ki ondan umutlarını kestiler, fısıldaşarak bir yere çekildiler..." (Yusuf,12/80 ) âyetini bir adamdan işitince : " Ben şehadet ederim ki; bu sözün benzerini bir yaratık söylemeye güç yetiremez." demiştir. Bir cariyeden dinlediği kelâmın fesahatine şaşarak: " Allah için, sen ne kadar da fesâhatlisin!" demekten kendisini alamayan  Asmâî'ye, cariye:

    " Musa'nın anasına: ' Onu emzir! Onun hakkında sana bir tehlike gelince, kendisini denize bırak! Korkma, tasalanma! Çünkü biz onu sana geri döndüreceğiz. Hem onu peygamberlerden biri de yapacağız' diye vahiy ve ilham ettik." ( Kasas, 28/7 ) kavlinden sonra, şu benim ki bir fesahat mi sayılır? demiştir. Gerçekten de, bu bir âyette iki emir, iki nehiy,  iki haber ve iki müjde birleştirilmiştir." ( Resulullah.org)

    Yüce kitabımız Kur'an'ı Kerim, bir hidayettir, müminlere bir rahmettir.. Kur'an, insanları zulümat ve karanlıklardan, vahşetten, kandan, kıtalden korumaktadır..Çünkü, Kur'an gönüllere şifa olup, hakkı batıldan ayıran furkandır. Tüm bunların yanı sıra Kur'an'ın, hükümleri kıyamete kadar baki ve geçerli olan bir terbiye kitabıdır.

   Her zaman vurguladığımız gibi, Müslüman toplumlar onun emirlerini, hükümlerini hayatlarında tatbik etmiş olsalar, onun buyruklarını bilfiil yerine getirmiş bulunsalar, vallahi, sokaklarda yaşanan kan, kıtal, döğüş, kavga, ailevi buhran ve huzursuzluklar olmayacaktır. Mahkemeler de boşanma davaları azalacak, miras sıkıntıları nesilleri birbirlerine düşürmeyecektir.

    Hemen burada şu hususu beyan etmekte yarar vardır. Asırlardan beri Kur'an'ın hükümlerini " el kesmek" " taşa gömmek"  " zinacıya sopa atmak"  " boşanmışa hülle yapmak" şeklinde algılayanlar, maalesef, Kur'an'ı bilmeyen, anlamayan, onun şuuruna erişemeyen insanlardır. Çünkü,

    Kur'an'ın hükümleri, Müslümanların ve tüm insanlığın mutluluğu için hüküm fermadır. Yukarı da beyan edilen ifadeler, bir kısım ard niyetli, tutucu, Kur'an'dan bihaber yaşayan insanların uydurdukları negatif hususlardır. Elbette, şartları müsaitken hırsızlık yapanın eli kesilir, kısas yapılması toplumun huzuru içindir, refahı ve saadeti  içindir. Bu mevzuda;

    Abdullah bin Mes'ud : " İlim isteyen, Kur'an'ı eşelesin. Çünkü, öncekilerin de, sonrakilerin de ilmi onun içindedir. "Ben ne zaman size bir hadis haber versem, onun Kitabullah'ta doğrulayıcı delilini de haber verebilirim!" demiştir. ( Taberâniden naklen Heysemî, Mecmau'z-zevaid, c. 7, s. 165, İbn Esîr, Nihâye, c. 1 )

   Miilletlerin kalkınma hususunda da, yüce Kur'an'ı referans almaları  gerekmektedir. Örneğin, Kur'an'da 750 'e yakın fenni, teknikle ilgili emirler vardır. Ama, gelin, görün ki, ortada dolaşan, bu mevzuda Kur'an'ın beyan ettiği ayetler ışığında yazılmış Kur'anî eserler parmakla gösterilecek kadar az bulunmaktadır.

   Oysa, abdest, namaz ve diğer ibadetlerle ilgili kitaplar, maşallah, kütüphaneleri tıklım tıklım doldurmuş şekildedir. Neden ve niçin? Halbuki, namazla, zekatla ilgili otuz küsur ayeti kerime bulunmaktadır. Demek ki, Müslüman ilim, bilim, teknoloji adamlarımız da uyumakta, böylesi emirlere lakayt kalmaktadırlar.

  Yine, Resulullah (sav): "  Önceki kitaplar, tek bâb ve tek harf (lügat ) üzerine inmişti. Kur'ân ise: l. Emir, 2. Nehiy, 3. Helâl,  4. Haram, 5. Muhkem, 6. Müteşâbih, 7. Misallerden münekkeb olmak üzere , yedi bâb ve yedi harf ( lügat ) üzerine inmiştir. Onun helâlini helâl kılınız! Onun haramını haram kılınız! Onda emrolunduğunuz şeyleri işleyiniz! Onda nehyolunduğunuz şeylerden sakınınız! Onun getirdiği temsillerden ibret alınız! Onun muhkemleriyle amel ediniz! Onun müteşâbihlerine iman ediniz ve ' Rabbimizin katından bütün gelenlere iman ettik" deyiniz!" buyurmuştur." ( Hâkim, Müstedrek, c.1, s. 533, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c.3, s. 284 )

    Netice olarak;

    Yüce Kur'an'ın emirlerinin, hükümlerinin, artık aşka susamış, İslâm'a hasret kalmış gönülleri huzurla doldurması lazımdır. Çünkü, tüm İslâm ülkeleri, birer Zebaniler ülkeleri değildir. Bu gün, niçin bu ülkelerden başkaları korkmaktadır? Sebep nedir?

   Oysa, İslam ülkelerinde barut kokusu, şarapnel parçaları , intihar saldırıları değil de, sevgi, saygı, selam, hoş görü, Kur'an evrenselliği, kalkınma, zenginlik, ilim, bilim, uzaya gitme, çağı fethetme, denizlere, okyanuslara hakim olma ideali hakim olmalıydı!..

    Bu gün, tüm Müslümanların gönülleri kırık durumdadır. Çünkü, İrak'lı annelerin göz yaşları kurumamışken, Afganistan'da nineler ağlarken, Suriye'nin üzerinde asrın Baykuşu kan dökerken, nasıl huzurlu ve mes'ud olabiliriz? Ayrıca, tüm bu olumsuzlukların yanı sıra,

    Bangladeşte'ki rezil hadise, yani idam olayı, Somali'deki açlık, Bosna-Hersek'teki dökülen dünkü kanlar, bizlerin, akan göz yaşlarını, dinmeyen hıçkırıklarımızı dindirebilir mi? Ümitvarım!.. Vuslat günü yakındır diyorum. Kur'an'ı anlama, hükümleri ile amel  etme günleri, zamanları yakındır diyorum. Rabbimiz! Arzu ettiğimiz o muhteşem devirleri nasip eylesin!.. Bizleri, tüm Müslümanları yüz üstü sürünmekten kurtarsın!.. Selam ve dua ile..

    Şerafettin Özdemir/ Hollanda

Müslümanların bilgi ve hüküm kaynaklarını sıralamış, sonradan " Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas " şeklinde formülleştirilen kaynakların temelini koymuş, anlaşmazlık halinde, her hangi bir sorun çıkarsa bu kaynaklara baş vurularak aranmasını emretmişti. Buna rağmen bir münafığın hasmına, " Resûlullah (sav) yerine Kâ'b bin el- Eşref'e baş vuralım" demesi üzerine bu ayetin nüzulüne sebep teşkil etmiş, âyet her yer ve zamanda emsali bulunan münafıkların maskesini yere indirmiştir. Peki, Tağut nedir, ne demektir?

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *