Habbab Bin Eret Mezarı
    " ( Resûlüm!) Âyetlerimizi inkâr eden ve " Muhakkak surette bana mal ve evlât verilecek" diyen adamı gördün mü?" ( Meryem sûresi, âyet 77 )
    " O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?" ( Meryem sûresi, âyet 78 )
    " Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız." ( Meryem sûresi, âyet 79 )
    " Onun dediğine biz vâris oluruz, ( malı ve evladı bize kalır) ;  kendisi de bize yapayalnız gelir." ( Meryem sûresi, âyet 80 )

Kör ve sağır dünyayı uyandırmak, cansız kalmış cesetlere, iskeletlere can vermek için, selâm yurduna doğru kanat çırpan, pervaz eden kahramanlardan birisi de Habbab bin Eret'tir. İmanın gücü ile aşkın gücünü birleştirip, kutlu yürüyüşe çıkan Habbab bin Eret, öylesine büyük işler yapmıştır ki, bu gün, iki milyarı aşan alemi İslam'ı terazinin bir kefesine, onun imanını., tevhidi düşüncesini de bir kefesine koysanız, eminim ki, Habbab'ın iman gücü ağır basacaktır. 

    " İslam'ın ilk günlerinde Resûlullah (sas) Kabe'nin gölgesinde hırkasına yaslanmış yatıyordu. (O sırada müşriklerin zulmü dayanılmaz hale gelmişti.) Kendisine halimizden şikayet ettik ve:
    " Bizim için (müşriklere karşı) Allah'tan yardım dilemez misiniz, bizim (bu işkenceden kurtulmamız) için Allah'a dua etmez misiniz?" dedik. Bunun üzerine Allah Rasûlü:

    "(Sabrediniz.) Sizden öncekilerden mümin bir kimse yakalanır, kendisi için bir çukur kazılarak oraya konulur, sonra testere ile başından aşağıya ikiye ayrılır ve demir  taraklarla etleri ve kemikleri taranırdı da bu iş onu dininden çevirmezdi. Allah'a yemin ederim ki, Allah'ü  Teâlâ bu işi (dini) kemale erdirecektir.
    Hatta atlı bir kimse San'a'dan Hadramevt'e kadar gidicek Allah'tan ve koyunlarına kurdun saldırmasından başka hiç bir şeyden korkmayacaktır. Fakat siz sabırsızlanıyorsunuz."  buyurdu." (Diy. Aylık Dergi, sayı 81, sayfa 26, D. Pusmaz) 

    İşte, Mekke döneminde müşriklere karşı direnen Müslümanlar, kahramanlar böyle idi.. Tamamı, birer imanı yönden volkan olmuşlar, küfrün, müşriklerin üstüne üstüne doğru patlıyorlardı. Kızgın kum, açlık, vücudlarının lime lime edilişi, evlad, iyal derdi, zenginlik, fakirlik, yeme, içme, dünyayı yaşama onlar için aldatıcı, boş ve saçma gayelerden ibaretti!.. 

    " İslamiyetin ilk yıllarında Müslüman olanlar genellikle kimsesiz, yoksul ve zayıf kimselerdi. Mekke Müşrikleri bu Müslümanlara zulmederler, akla, hayâle gelmedik işkencede bulunurlardı. Öyle ki artık işkenceleri çekilmez hale gelmiş, Müslümanlar dayanamaz olmuşlar ve Resûlullah'a gelerek bu sıkıntıdan kurtulmaları  için Allah'a dua etmesini istemişlerdi. 

    Peygamber Efendimiz (sas) de sabretmelerini tavsiye etmiş ve onları teselli etmek için de bu zulüm ve işkenceye maruz kalanların sadece kendilerinin olmadığını, daha önceki inanan kimselerin de benzeri, hatta daha ağır zulüm ve işkencelere maruz kaldıklarını belirtmiştir. " (a. g. dergi,) 

    Mekke semalarında yağmur yok, gök bakır, yer demir haline gelmişti. Mekkeli kodamanlar, köle durumundaki bu insanlara saldırıyor, onların din değiştirmelerini bir türlü akıl ve mantıklarına, onur ve izzetlerine yediremiyorlardı. Onun içindir ki;

    ".. Habbab bin Eret, Temîm kabilesine mensuptur. Künyesi Abdullah'tır. İlk Müslüman olanlardandır. Hatta rivayet edildiğine göre sahabeden on altıncısı olmuştur. Dini uğruna bir çok işkence, eza ve cefaya maruz kalmıştır. Habbab, Ümmü Enmâr isminde müşrik bir kadının kölesi idi. 

    Bu müşrik kadın, Habbab'ın Müslüman olduğun öğrenince beyninden vurulmuşa dönmüştü. Bir köle nasıl olur da sahibinin izni olmadan yeni bir dine girer, Müslüman olurdu. Hem üstelik bu din Allah katında köle ile efendisinin eşit olduğunu söylüyordu. Bu hiç olacak iş miydi. Ümmü Enmar Habbab'ın dininden dönmesini istiyordu. Habbab'ın bunu kabul etmediğini görünce dinin döndürmek için ona akla hayale gelmedik işkenceler yapmaya başlamıştı.

Allah'ım Sen Habbab'a Yardım Et !


     Demiri ateşte kızdırır, kıp kırmızı olunca onunla Habbab'ın bedeninin ve başını dağlardı. Habbab da buna sabrederdi. Ama bunun biteceği yoktu. Diğer kimsesiz sahabilere de benzeri işkenceler yapılıyordu. Artık dayanamaz hale gelmişlerdi. Habbab durumunu bir gün Hz. Peygamber şikayet etmiş, Hz. Peygambe de: " Allahümmensur Habbâben: Allahım! Habbab'a yardım et." diye dua etmişti." ( a. g. dergi)

    Allah'ın hikmetine, takdiri ilahiye bakınız ki, Habbab'ın sahibesi, müşrik kadın Ümmü Enmar, çok geçmeden başından bir derde tutulur. Öylesine sancılar, ağrılar, bağırıp, çağırmalar haddinden fazla olmaya başlar. Müşrik kadın, sancının vermiş olduğu ızdıraptan dolayı köpekler gibi ulumaya başlar. Habbab'a başından eziyet eden, dağlayan müşrik kadın, aynı şekilde, Habbab'dan başının dağlanmasını istiyor, sürekli başının dağlanmasını, yakılmasını tavsiye ediyordu.

    Ne demek, Allah'ın emrine, imana karşı çıkmak, inanmış insanlara eziyet, işkence etmek? Hani, dinler tarihinde çok çok bahsi geçen bir Nemrud mes'elesi vardır.. İbrahim (as)'ı ateşlere attıran Nemrud, en sonunda  kör-topal bir sineğin maskarası olarak, cehenneme zümera olmuştur.

    " Hz. Ömer halife olunca; birgün Habbab'a müşriklerden gördüğü işkenceyi sormuştu. O da sırtını açarak: " Ey müminlerin Emiri! Sırtıma bak." demişti. Hz. Ömer sırtına bakınca gördüğü manzaradan ürpererek : " Bu günkü gibi hiç kimsenin sırtını görmedim"  demişti. Habbab da olayı şöyle anlatmıştı: " Ey müminlerin Emiri! Benim için ateş yakılır, üzerine yatırılırdım, sırtımın yağları ateşi söndürürdü." Hz. Ömer, Habbab'ın başına gelenlerden dolayı çok duygulanmış ve gözlerinden yaşlar boşanmıştır." (a. g. dergi. sayfa 27)

    Netice ve sonuç olarak;

    İşte, Habbab bin Eret böyle bir inanmış insandır. Hani, panayırlarda develerle güreş tutan Hz. Ömer'in bile Müslümanlığa girmesinde büyük rolü olmuş, onu Kur'an'la tanıştırmış, Resulullah (sav)'ın huzuruna girerken, bitmiş, tükenmiş, yok olmuş bir Ömer olarak girmişti.

    " Hz. Ali (ra) şöyle demiştir: " Allah Habbab'a rahmet eylesin. O, isteyerek Müslüman olmuş, itaat ederek hicret etmiş, mücahid olarak yaşamış ve çeşitli işkencelere maruz kalmıştır. Elbette Allah güzel amel isleyen kimsenin ecrini zayi etmeyecektir." (Muhammed Ali es-Sâbûnî, Min Künizi's-sünneh, s. 90-91)

    İşte, Kur'an Müslümanlığı budur. Yardan, evladdan, serden geçmedir. Dünya malına tekme atmadır. Zaten, insan imanla, iman hayatla bütünleştikten sonra, yapılmayacak hiç bir şey bulunmamaktadır. Koca koca müşrik Mekke kodamanları, bir avuç fakir, garib, kimsesiz, baldırı çıplak müslüman ve müminler karşısında hak ile yeksan olmuşlar, tarihin en rezil durumuna düşmüşlerdir.

    Onun içindir ki, kutlu yürüyüş davasında referansmız kesinlikle Kur'an olmalıdır. Dün böyle idi, bu günde aynısı olmalıdır. Hiç kimseyi aracı, vasıtacı, rabıtacı, vesileci, himmetçi, istimdatcı, şefaatçı eylemeden, doğrudan Kur'an'a müracaat edilirse, vallahi, yapılmayacak hiç bir şey olmayacaktır. Rabbim!.( Hicri 37'de vefat etmiş, Kufe'ye defnedilmiş bulunan) . Habbab bin Eret'e bizleri komşu eylesin. Onun yeri, yurdu, makamı cennet olsun. Selam ve dua ile..

    Şerafettin Özdemir/ Hollanda


Sahabenin en cesur insanı Habbab Bin Eret'in Hayatı. Demirci Habbab Bin Eret'in müslümanlık tarihindeki yeri.

Yorum Gönder

  1. Allah bizleri de bu mübarek insanların yolunda gitmeyi nasip etsin

    YanıtlaSil

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *