kerbela resmi
   "Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah ('ın yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir." (Ahzâb sûresi, Ayet 25)

    Asr-ı Saadet döneminin altın hanım efendisi, Hz. Ali (ra)'ın zevcesi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (ra)'ın anneleri, Hz. Fâtıma (ranha)'yı ; bu günkü yazı dizimde de anlatmağa devam edeceğim. Çünkü, Tarihte, öylesine din ve imanları ile ün ve şan yapmış Tevhid erleri hanımlar vardır ki, bunları yazmamak, söz konusu etmemek, gündem de tutmamak onlara saygısızlık olacaktır !

    Örneğin, Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice ve Hz. Fatıma'dır ki, söz konusu bu hanım efendiler, tüm kadınlarımızın anneleridir. Keşke!... 21 asrın hanımları, annelerimiz, kız kardeşlerimiz, kızlarımız ve tüm kadınlar bunları önder edinmiş olsaydı, bunlar gibi İslam önderi olarak numune-i imtisal olabilselerdi? 

    Bazen, tvlerde, düğün programlarına gözüm takılmaktadır. Evlilik seanslarında boy gösteren hanım efendiler, sokaklarda, caddelerde, kalabalıkların içerisinde yürüyen hanımlar; başları kapalı, ama, geri kalan kısımları "bağlar gazeli" misali, kıçlarında kot pantolonlar, " giyinik çıplaklar" örneği, kırıta kırıta yürüyüşleri, envai çeşit rezil endamları, inanan Tevhid hanımefendilerini nefret ettirmekte, yüzlerine tükürecek duruma gelmektedirler. Dolayısıyla,  şimdi, şu alıntımızla, Hz. Fâtıma'yı tanımaya çalışalım:
    "Ebû Cehil, kudurganlığının coştuğu bir gün Resul'e hakaret etmiş ve Fâtıma'dan gereken cevabı almıştı. Küçük Fâtıma'nın sözleri onu çok kızdırmış olacak ki, yavrunun suratına bir tokat patlattı. Fâtımatü'z-Zehra'nın gözlerinden yaşlar boşandı. Manzara, yürekler parçalayacak kadar acı olması yanında, en sefil putperesti iğrendirecek kadar da adi bir davranışı sergilemekteydi ki Ebû Süfyan gibi amansız bir İslam düşmanını bile isyan ettirdi. Ebû Süfyan, Fâtıma'yı kolundan tuttu ve Ebû Cehil'in karşısına dikilerek haykırdı:    " Aynı tokadı o da sana vuracaktır, yoksa seni rahat bırakmam." Bu tokadın, Ebû Cehil'in suratında patlayıp patlamadığını bilmiyoruz, fakat haberi duyan Allah Resûlü, azılı düşmanı olmasına rağmen, Ebû Süfyan'ın sergilediği bu inceliği övmekle tereddüt etmedi. Belki de bu hatıraya saygı için olacak ki, Allah Resûlü, Mekke fethinde şu emri verecektir: " Ebû Süfyan'ın evine giren, emniyettedir." Yıllar önceki bir küçük alakaya, yıllar sonra ne büyük ve ne güzel bir karşılık...    İşte, bu tablolara benzer manzaralar arzediyor Fâtıma'nın çocukluğu... Onun en büyük sırdaşı, bir nevi anne rolünde görülen ablası Zeyneb oldu. Bütün çocukluğunu birlikte geçirdiği ve sonra hayatını birleştirdiği Hz. Ali ile nasıl bir arkadaşlık içinde olduğunu bilmiyoruz. Aralarında 5-6 yaş fark vardı ve Hz. Ali, sürekli olarak gaza veya tebliğ faaliyeti içindeydi. Hz. Peygamber'in ikinci eşi olarak Hatice'nin yerini alan Sevde binti Zem'a, Fâtıma'ya müşfik davranmakta kusur etmedi. Ona, annesini aratmamak için elinden geleni yaptı." (Ehl-i Beyt'in Annesi, Hz. Fâtıma, Y. N. Öztürk, sayfa 6-7) 
    Örtü, örtünmek, tesettür, iffet, afife olma hali Tevhid Müslümanı hanım efendinin imanî süsüdür, akidesidir, yaşam biçimidir. Tesettürü, yerlerde süründürmesi,; onu ayaklarının altına alması, bir milletin bayrağının ayaklar altında ezilmesi, tepelenmesi gibi rezilce, bir rezalet halidir. 

    Müslüman hanım efendi, renkli ekranlarda görmüş olduğu yarı çıplak kadınları değil, Hz. Fâtıma'yı lider, öncü yapmalı, Hz. Fâtıma'nın kızı Zeyneb'i bayraklaştırmalıdır. Hz. Zeyneb'in Kerbela sulu ama, susuz vadisinde Hz. Hüseyin'e nasıl yardımcı olmaya çalıştığını idrakine yerleştirmeli, hayatları boyunca  onun izinden bir nokta, bir çizgi bile ayrılmamalıdır. 

    Yoksa, örtü, " dostlar bizi pazarda görsün" misali, başları kapatıp, başka mahalleri sergilemek, şuh edalarla insanları baştan çıkarmak kesinlikle ve kat'iyyen örtü değildir. Örtü, iffet, Müslüman hanımlara cennet yolunu göstermeli, ahirette hesapsız, sorgusuz bir şekilde cennete dahil olmalıdır. 

    Ben, bazan kendi tarihimizi araştırıyor  ve düşünüyor, ibretle okumaktan kendimi alamıyorum. Örneğin, Maraş'ta destanlaşmış Sütçü İmam kahramanı, niçin gavurun üzerine üzerine kurşun sıkmıştı? Tabii ki, Müslüman Türk annelerinin iffeti ve örtüsü içindir. Tatil aylarında, K. Maraş'a uğrayıp ta, o kahramanı ziyaret etmeden gitmek, ayrılmak vefasızlığın taa kendisi olacaktır. Erzurum kahramanı Nene hatunda öyledir, Kara Fatma nine de öyledir!..G. Antep'te şehit Kamil'in annesi de bizatihi onlar gibidir.. Tamamının makamları cenneti âlâ olsun!.. 

    Netice ve sonuç olarak;

    Tüm bu sitemlerimin yanı sıra şunu da arzetmeden bu günkü yazımı sonlandırmayacağım!..Maalesef, günümüz hanımları, " el alma" " tesbih çekme" " rabıta yapma" yarışına girmiş durumdadırlar.  Yüce Kur'ân'ı yükseklere, duvarlara asmışlar, raflara koymuşlar, mübarek cuma saatinde bir hanım eşliğinde gözlerini yumarak " yoga" yapmaktadırlar!..

    Oysa, mahalle mescidi, camisi hemen evlerinin dört adım ötesindedir!.. Hanımlarımızın, kendi benliklerine döne bilmeleri için Kur'ânî emirleri, beyanları çok iyi bilmeleri zarureti diniyyedendir. Yarın görüşmek ümidiyle!.. Selam ve dua ile..

    Şerafettin Özdemir

Asr-ı Saadet döneminin altın hanım efendisi, Hz. Ali (ra)'ın zevcesi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (ra)'ın anneleri, Hz. Fâtıma (ranha)'yı ; bu günkü yazı dizimde de anlatmağa devam edeceğim.

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *