kuran-ı kerim

Kuran-ı Kerim Her Zaman ve Her Yerde Okunmalıdır

Kur'an-ı Kerim, kutsal günlerde, düğünlerde, cenazelerde okunuyor da, diğer zamanlarda niçin sıkça gündemde değildir ?
  • "Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. ( Ondan ) öğüt alan yok mu?" (Kamer sûresi, Ayet 17)
  • " Onlar Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?" (Muhammed sûresi, Ayet 24)
Bu gün, yine aziz Kur'ân'ın toplumlara iletilmemesi, zorlaştırılması ile ve benzeri hususlarla karşınızdayım. Çünkü, dün olduğu gibi, günümüz uleması da, aziz kitabımız Kur'ân'ın anlaşılmaması için, belleklere, zihinlere yerleşmemesi için bütün imkanlarını kullanmaktadırlar.

Kuran-ı Kerim Her Zaman ve Her Yerde Okunmalıdır

Çünkü, Kur'ân'ı; toplumlar iyice anlarsa, onun emirlerinden istifade ederse, kendi oligarşileri bitecek, baskıları sona erecek, cenaze sonunda, hatim bitiminde, mevlid ahirinde ellerine her hangi bir zarf tutuşturulmayacaktır.

Dolayısıyla, Kur'ân'ın sadece yüzünden, anlamsız şekilde okunmasını istemelerine binaen, kat'iyyen mesajlarını öğrenmeleri, emirlerinden istifade edilmesi düşünülemez, böyle bir hareket, soru zuhur ederse, derhal mani olunur. Bu konuda, S. Merdin hocayı dinleyelim:

" Okuyun!.. Dininizin kitabını yaratan Rabbinizin adıyla başlayıp okuyun. Çünkü; yalnız O'na kulluk eder ve yalnız O'ndan yardım dileriz. Bir şeyhin bizi Allah'a ulaştıracağı zannıyla onun tükürük hokkasını içerek yardım dilemek batıllığına düşmeyiz. Yalnız Allah'ın dediklerini yaparız; kibri dağları aşmış ve Firavunlaşmış din tüccarı siyasetçilerin atalarının ve geleneklerinin dönüştürülmüş dininin emrettiklerini değil!..
Allah'ı rüyasında gördüğü iddia edilen mezhep imamlarının içtihatlarının, güçlerini korumak ve halkını sömürmek adına Arap adetlerini din diye dünyaya yayan Emevî, Abbasi ya da Osmanlı Halifelerinin ya da Şeyhulislamlarının fetvalarının ve hatta bugün tek mezhep adına okunan resmî ve demokratik (!) fetvaların Allah'ın hükmü yerine hüküm koyarak demek olduğunu bilerek Allah'ın tek hüküm koyucu olduğunu ve onun dışındaki hükümlerin din adına geçersiz olduğunu biliriz.
Allah'tan her an, her yerde ve bilhassa ne söylediğimizi anladığımız şekilde kıldığımız namazı vesile ederek yardım dileriz; bir türbede mum yakarak ya da çaputlar bağlayarak, orada yatan mevtayı aracı ederek bile olsa şirke düşmenin gafletine kapılmayız. Peygamber hırkası gibi şeylere, sakalına, ayak izine müşriklerin atalarının putlarına tapındığı gibi tapınır vaziyetlere girmenin cahilliğinin farkına varırız. " ( S. Merdin)

Siz, dünkü ve bu günkü ulema tarafından anlaşılmaz hale getirilen aziz Kur'ân'ın, kandil gecelerinde, kutsal günlerde, cenaze başlarında, sünnet festivallerinde, düğün yortularında nasıl okunduğunu, geceye, cenazeye, düğüne renk katmak, bol bol bahşiş almak amacıyla nasıl dallanıp, pullanıp okunduğunu görünüz.

Aman Ya Rabbi! Hele söz konusu bu toplantıların sahipleri, biraz da zengin ise, bol bol hediye, zarf kapılacaksa, vay!.. Babam vay!.. Bin bir çeşit fırıldaklar, taklalar, tabasbuslar, yağcılıklar, temenna çekmeler, " Aman efendimler(!)" dolu riyakarca sözler, havalarda, boşlukta dans ettirilmektedir..
Hani, Kur'ân anlaşılmazdı!.. Hani, bu mevzu ile uğraşanlar Kur'ân sapığı idi!.. Hani, yanlış anlam vermeler, hatalı manalar insanı baş aşağı cehenneme sürüklerdi? Hani, Kur'ân hakkında konuşmalar, sadece şeyhlere, mürşidlere, ulemaya mahsus idi? Bu tür yaklaşımlar, Fatimilerin, Osmanlıların uydurmuş olduğu kandil gecelerini Kur'an'la süslemekte nedir? Yine Merdin hocayı okuyalım:

"Okuyun!.. Allah'ın kitabını okuyun. Kur'ân; apaçık deliller olarak indirilmiş, eksiksiz bir gerçek, apaçık bir mesaj ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde din adına her şeyi açıklamışken onu okumak yerine; anlaşılmaz içtihatlar ve cinnetvari emirlerle dolu sohbet kitaplarını, en doğrusunun bile doğruluğu tartışılır olan hadis kitaplarını, her mezhebe göre farklı farklı hazırlanmış ilmihalleri, tefsirleri, sözde İslami yaşam biçimlerini anlatır aile rehberlerini ve anladığınız dilde çevrilmiş olduğu halde iyi niyetlerle bile yazılmış olsa da sizi okuduğunu anlamayan akılsızlar gibi görenlerin Kur'an'a eklediği alt paragrafları okumayın.
Bilmediğiniz bir kelime geçerse sözlüğü bakmak zor bir iş değil, hele ki bu devirde! Uyduruk hadislere ve içtihatlara dayanarak dini zorlaştırıp yaşanmaz hale getirmeyin.
Doğruluğu ne kadar iddia edilirse edilsin Peygamberimize ait olduğu söylenen bir sözün ( hadisin) yüzde yüz doğru olduğuna emin olamazken bir sözü onun söylemiş olduğunu kesinkes iddia etmek ve dinin gereği haline getirmek aslında ona hakaret etmenin, iftira etmenin ta kendisidir." ( S. Merdin)
Benim, her hususta, Suudi Amerika'yı ( Arabistan (!)) misal vermem gibi, alt tabaka mağdur, sefil, mazlum, sürüngen, amma velakin, üst tabaka, köşe başlarını tutmuş olan kompradorlar, egemen kafalar, üç kağıtçı, uyanık insanlar, milletin, malını, mülkünü, alın terini yiyip içmektedirler. Katran olsun, midelerine, kursaklarına dursun!..

Netice olarak üzülerek ifade edelim ki, insanların alın terlerini sömüren, kan içen, mazluma acımayan, düşkünün elinden tutmayan gaddarlar, Kur'ân'ın anlaşılmasını, okunmasını, mesajlarının hayata yansımasını kabul etmezler.

Çünkü, onlar farklı dünyanın yani, kapitalist alemin temsilcileri, figüranları, sürüngenleridir. Onlar, ölseler de, kalsalar da, Kur'ân'ın okunmasını, anlaşılmasını, hayata aktarılmasını mümkün değil kabul edemezler. Eğer edecek olsalar, o gün, o dakika da işleri, bitmiş, çıkar dünyaları, hortumlama mekanizmaları bitmiş tükenmiş olacaktır.

Zaten, halkımız da bu tür soysuzluklara alıştırılmış kalabalıklar durumuna düşürülmüştür. Bir önce ki yazımda da ifade ettiğim gibi, İlçem Afşin'da iken, bir şeyhin, bir cennet aracısının, bir şefaatçinin (!) ne denli bir alemde olduğunu görmüştüm.

Beş on dakika anlattıklarını dinledim. Ceviz kabuğunu doldurmayacak meseleler idi!.. Ama, gelin görün ki, kadını, kızı, kızanı, yaşlısı, genci bir an önce cennete girebilmek, o zatın yani şeyhin şefaatına nail olabilmek için kendinden geçercesine koşuyor, koşuyordu. 

Kuran-ı Kerim Her Zaman ve Her Yerde Okunmalıdır

Oysa, o şeyhe koşanların, elini, eteğini öpmeye çalışanların geneli asgari ücretle zar-zor geçinen insanlar idi.. Lakin, şeyh diye tapındıkları zat, maşallah (!) köşeyi dönmüş, komprador olmuş, güç yetmez arabanın içerisinde, etrafında kendisini koruyan muhafızları eşliğinde. herkese, her kesime çalım satıyordu..Ne diyelim? Onlara, bir örnek insan gösterelim: Hz. Ömer (ra)'ın unutulmaz ve örnek hayatları!..

Rabbimiz!.. Bizlere, aziz kitabımız Kur'ân'ı Kerim'i; okumayı, anlamayı ve yaşamayı lütfetsin!.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *