Hayırlı Eş
İslam’a gönül veren Mekkelilerin vatanlarını terk etmelerinin üzerinden iki yıl geçer. Aylardan Ramazan… Yer Bedir… Mekke ile Medine arasında, kervan yollarının kesiştiği yerde bulunan bu küçük kasaba, bugün kıran kırana bir mücadeleye sahne oluyor. Küfrün azılı önderleri, İslam’ın kökünü kazımak için seferber olmuş, tam teçhizatlı heybetli bir ordu hazırlamışlar. Kin ve nefret hisleriyle dolu yürekleri, kibirli duruşlarıyla, bir zamanlar yan yana yürürken “Müslüman” oldukları için düşman kesildikleri kardeşlerine meydan okuyorlar. Sayıları çok daha az olan iman erleri ise “Haydi kalkın! Genişliği göklerle yeryüzü kadar olan cennete!” (Müslim, İmâre, 145.) diyen Rasulûllah’ın öncülüğünde onları korkusuzca karşılıyor. Yüce kitabında “Furkan Günü” olarak anıyor Rabbimiz bugünü. (Enfâl, 8/41.) Çünkü bugün, hak ile bâtıl birbirinden ayrılıyor. Müminler tek vücut olmuşken Allah Teala da üç bin meleğini yardıma göndererek (Âl-i İmrân, 3/124.) onlara şöyle buyuruyor: “Ben de sizinle beraberim. Haydi, iman edenlere destek olun!” (Enfâl, 8/12.) Vazifeli olduğu için Medine’de bırakılan birkaç mümin var ki onların da yürekleri burada çarpmakta. Onlardan biri, Allah Rasulü’nün damadı Osman b. Affân: Aşina olduğumuz ismiyle, Hz. Osman. 

Bedir’de savaş tüm hızıyla sürerken Hz. Osman, sevgili eşi Rukiyye’nin başında bekliyor. Bir yandan savaşa katılamamanın buruklu- ğunu duyarken bir yandan da nice zorlukları birlikte aştığı sevgili eşini kızamık hastalığının pençesinden kurtaramamanın üzüntüsünü yaşıyor. Önceleri Ebu Leheb’in oğlu Utbe ile nişanlı olan Rukiyye, İslam’ın aydınlığında kendisine hayat arkadaşı, can yoldaşı olmuştu. Hz. Osman, Müslümanların ilk yıllarda çektiği sıkıntıları onunla birlikte göğüslemiş, Rasulûllah’ın tavsiyesi üzerine onunla Habeşistan’a göç etmişti. Gurbetin yükünü onunla birlikte çekmiş, vatanlarına döndükten sonra yine el ele verip Medine’ye hicret etmişlerdi. Rukiyye’den “Abdullah” adında bir oğlu olmuştu Hz. Osman’ın, Ebu Abdullah künyesiyle anılır olmuştu. Ve işte şimdi henüz yirmi iki yaşlarında olan biricik eşini yalnız başına ebedî âleme uğurluyordu. Rasulûllah henüz

Sakin bir kişiliğe sahip olan Hz. Osman, Allah Rasulü’nün ifadesiyle “kendisinden meleklerin bile utanıp çekindiği” (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 26.) hayâ timsali, güzel ahlakıyla meşhur bir mümindi. 

Bedir’den dönmemişti. Bu yüzden Hz. Osman, onun emaneti olan sevgili eşinin cenaze namazını kendisi kıldırdı. Zafer müjdesini getiren haberciler geldiğinde Baki Mezarlı- ğı’nda defin işlemleri devam etmekteydi. Kızının cenazesine yetişemeyen Allah Rasulü, gitmeden önce “Sana, Bedir Sava- şı’na katılmış bir gazinin sevabı ve ganimet payı vardır” diyerek ona bakmakla görevlendirdiği (Buhârî, Fedâilü Ashâbi’n-nebî, 7.) damadı Hz. Osman’ı Bedir’e katılanlardan saydı ve ona ganimetten hisse verdi. Eşinin vefatıyla mahzun olan Hz. Osman’ın ise bambaşka bir üzüntüsü vardı: Rukiyye’nin vefatıyla hayat yoldaşını kaybetmekle kalmıyor Rasulûllah ile olan akrabalığı da sona eriyordu.

Sakin bir kişiliğe sahip olan Hz. Osman, Allah Rasulü’nün ifadesiyle “kendisinden meleklerin bile utanıp çekindiği” (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 26.) hayâ timsali, güzel ahlakıyla meşhur bir mümindi. Müminler için ne zaman bir yardım çağrısı yapılsa en büyük maddi yardımı yapmaktan geri durmazdı. Rabbinin kendisine bahşettiği serveti O’nun yolunda harcamaktan memnuniyet duyar, böylece O’nun rızasına erişmekten başka gaye duymazdı. Onun yüzünü güldürecek haber de bizzat Rabbinden geldi. Bir gün mescidin kapı- sında karşılaştığı Hz. Peygamber, kendisine şu müjdeyi verdi: “Ya Osman! Bu, Cebrail’dir. Kızım Rukiyye’nin mehri kadar mehir karşılığında, onunla yaptığın hayat arkadaşlığı gibi bir arkadaşlık yapmak üzere, Allah’ın (kızım) Ümmü Gülsüm’ün nikâhını sana kıydığını bana haber verdi.” (İbn Mâce, Sünne, 11/3.) Böylece Rasulûllah’ın iki kızıyla evlenme bahtiyarlığına eren Hz. Osman, diğer bütün üstün meziyetlerinin yanı sıra “Zünnûreyn” yani “İki nur sahibi” lakabıyla şöhret buldu ve hayırlı bir eş olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı. Öyle ki ikinci eşi Ümmü Gülsüm’ün vefatından sonra Hz. Peygamber, “Üçüncü bir kızım olsa onu da seninle evlendirirdim.” (Belâzürî, Ensâbü’l-eşrâf, I, 178.) sözleriyle onu teselli edip kızlarına eş olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Elif ERDEM Diyanet İşleri Uzmanı

Sakin bir kişiliğe sahip olan Hz. Osman, Allah Rasulü’nün ifadesiyle “kendisinden meleklerin bile utanıp çekindiği” (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 26.) hayâ timsali, güzel ahlakıyla meşhur bir mümindi.

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *