insan hakları ve kuran
İnsan Hakları ve Kuran-ı Kerim

    " İşte bu yüzdendir ki, İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın ( haksız yere ) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler." ( Mâide sûresi, âyet 32 )

    Malum olduğu üzere, bu gün 10 Aralık 2013 " Dünya İnsan Hakları Günü" dür. Bu günün, iyi anlaşılmasını, insanca, hakça, tarafsız, özgürce uygulanmasını temenni ederim. Çünkü, yukarı da arzettiğim ayeti kerime mealinde de buyurulduğu gibi, yüzyıllardır, asırlarca ve tarih boyunca yeryüzünde İsrailoğulları savaşlar çıkarmakta, ihtilâller, çeşitli faiz, para oyunları, hile, desise, düzenbazlık ve entrikalar çıkarmış, bu tür olaylarda baş aktör olmuşlar, büyük rol oynamışlardır..
  
  Günümüz dünyasında, dün ve bu gün, Filistin topraklarında, Gazze'de milyonlarca masum canın ve hesapsız maddî servetin yok ve zayi olmasına sebep olmuşlardır.
  
  Maalesef; " Dünya İnsan Hakları  Kuruluşu" kurulduğu günden itibaren, tek taraflı davranmış, dün ve bu gün, horlanan, ezilen, toprakları, ırzı, namusu , izzet ve şerefi elinden alınan Müslüman dünyasına bir türlü " bunlarda insandır (!)" gözüyle bakamamış, her türlü insanî haklarının yok olmasına, kültürel değerlerinin, millî servetlerinin çar-çur edilmesine göz yummuş, hâlâ da benzeri hukuksuzlukların, haksızlıkların devam etmesine lakayt kalmaktadır. 
   Irak'ta, Afganistan'da, Çeçenya'da, Ahıska'da, Bosna-Hersek'te, Suriye'de, Mısır'da vb. yerlerde insan hakları ihlallerine bir türlü dönüp bakamamış, her defasında burun kıvırıp " Bunlar insan değildir" nazariyle, müstehzi bir eda ile bakmıştır. Bilindiği gibi, Kıbrıs adası iki kesimli bir yerdir. Rumlar, dünya genelinde, yer alırken, söz sahibi olurken, diğer kesim olan Müslüman Türkler ise, ne dünya ülkeleri, ne de insan hakları evrensel hakları arasında yer alabilmiş değildir. 
    Oysa, yüce İslam, insan haklarını bundan 15 asır öncesin de  karara bağlamış, insanlara, hayat hakkı, zayıfları ve malulleri koruma hakkı, insanların kişiliklerini ve kadınların namuslarının  korunması, günahtan çekinme, danışma ve danışmaya katılma, fikir özgürlüğü, zalime ve zulme direnme, iyilik yapanın ödüllendirilmesi, din ve vicdan özgürlüğü hakları tanınmıştır..

    " Asr-ı Saadete baktığımız zaman sahabelerin içinde  de farklı düşünenler ve davrananlar vardı. Peygamberimiz ( sav) hiçbir zaman o farklı düşünenleri, farklı davrananları hemen birinci plana çıkarıp parazit duygulardan temizleme yolunu  tercih etmemiştir. 
   Bunu bir denize benzetebiliriz. Deniz içerisinde yaşama hakkı sadece balıklara mahsus değildir. Denizde çoğunlukla balık bulunurken, orada ahtapot da yaşar, istakoz da yaşar, daha başka şeyler de yaşar. Demek deniz olmanın vasfı, balığın yanında başka canlılara da barınma hakkı tanımaktır.
   
 Öyleyse İslam bir denizdir. Onun içerisinde Müslümanlar yaşarken, Müslüman gibi davranmayanların ve düşünmeyenlerin de hakkı vardır, İslâm onlara o hakkı vermiştir. Resulullah ( sav) , münafıkları bildiği halde teşhir etmemiş, onları hep Müslümanların arasında muhafaza etmiş, hep irşatlarını esas almıştır. 
   Resulullah (sav) zamanında münafıklar yaşadığına göre ve onlarla idare edildiğine göre günümüzde de bizim gibi düşünenleri, inananları kardeş kabul ettiğimiz gibi, bizim gibi düşünmeyenleri ve inanmayanları da vatandaş kabul ederiz. " ( İslamı yaşama sanatı)
    Bu gün, ülkemiz de bile ismi geçtiği zaman, adı Boğaz'da yapılmakta olan adı  bir köprüye   verildiği için, tenkitlerin, eleştirilerin zirve yaptığı büyük hakan Yavuz Selim han, savaş için yola çıkmış ordunun komutanlarına, vezirlerine sıkı sıkı tenbih ediyordu. Ve diyordu ki: " 

    "Bizim inancımızda bir insanın müsaadesi olmadan bağından bir salkım üzüm koparamazsınız. Şayet koparmış ve yemişseniz- isterse muzaffer ordunun askeri olsun- o yediğin üzümün parasını oraya koyacaksın."diyordu. 
  
  Ya şimdilerde ?.. Günümüz de süper geçinen ABD. ve İngiltere devleti, bir avuç petrol için, Irak'ta binlerce mazlumun, masumun göz yaşının akmasına sebep olmuş, petrolü kaçırıldığı gibi, ırz ve namusları mahvı perişan edildiği gibi, tarihi, dini, kültürel değerleri de bir bir kendi ülkelerine kaçırılmıştır.
   Bu noktadan hareketle, şimdi, günümüz " Dünya İnsan Hakları Günü " ile, bundan 15 asır ötesine giderek, İslam'ı temsil etmiş, halife Hz. Ebubekir (ra)'ın, ordusuna yapmış olduğu hitabeyi karşılaştıracağız!.. Günümüz nasıldır, o devir insan hakları nasıldı?!.. Kelime kelime idrak etmeye çalışalım ve utanç duysunlar!..
    " Hz. Ebubekir'in (ra) karşısında savaşa gitmek üzere toplanmış bir cihad ordusu vardır. Bu ordu Suriye tarafına doğru gidecektir. Tabi giderken düşman topraklarına girilecek, birtakım düşman diyarlarından geçilecek. Geçerken düşmanın bağına bahçesine girileceği, davarına, sığırına, kızına-oğluna, malına-mülküne rastlanacağı için savaş şartları içinde herşey olabilir. Ama bu İslamın anlayışına göre bir kayda, şarta tabidir.
  
  Hz. Ebubekir (ra) bu cihad ordusuna diyor ki: " Muhterem mücahidler, biraz sonra buradan duanız yapılacak ve cihad ordusu olarak düşman topraklarına doğru yola koyulacaksınız. Düşman topraklarına girince herşeyin size mubah olduğunu, herşeyi yapabileceğinizi sanmayınız.  Ey mücahidler, biliniz ki, girdiğiniz düşman topraklarında şu on madde sizi bağlar:
1- Vardığınız düşman topraklarında ibadethaneler rastlarsanız, sakın o kiliselere ve içindeki  din adamlarına dokunmayın. 
2- Yol boyunca giderken düşman çocuklarına rastlayabilirsiniz. Sakın bunlar düşman çocuklarıdır deyip de öldürmeye teşebbüs etmeyin.
 3- Çocuk gibi yaşlılara, ihtiyarlara da dokunmayasınız. Bu düşman babasıdır, düşman dedesidir, düşman adamıdır diye sakın ihtiyarlara da dokunmayın, onları öldürmeyin. 
4- Bu topraklarda kadınlara da rastlarsınız. Eğer savaşa iştirak etmiyor, sizinle savaşan  ordunun içinde yer almıyorlarsa kadınlara da dokunmayın.
 5- Düşman topraklarında koyun, keçi, sığır sürülerine de rastlarsınız. Sakın onları da düşmanın malıdır diye telef etmeyin, kılıçtan geçirmeyin. 
6- Düşman topraklarında meyveli ağaçları da kesmeyesiniz. Gölgesinden istifade ediliyorsa, o ağaca da dokunmayın. 
7- Ganimet malı elinize geçtiği zaman, hemen onlara el koyup şahsınıza mal edinme diye bir duygu ve düşünceye kapılmayın.
 8- Yolda giderken sizinle savaşırken yaralanmış, yol kenarına düşmüş veya kendini tedavi etmeye çalışan yaralı düşmana da silah çekmeyin.
 9- Esir aldığınız düşman askerlerini de kılıçtan geçirmeyin. Elini kaldırıp teslim olan düşmana silah çekmeyin. 10- Düşman topraklarında bunlar düşman kadınlarıdır diye zina fiiline sakın cüret etmeyin." ( İslami Yaşama Sanatı)

    Netice olarak;

    Sevgili okuyucu!.. İşte, İslam'ın, Kur'ân'ın, insan haklarına vermiş olduğu değer yukarıda sıralanan maddelerdir. Oysa, şimdilerde iddia edilen, " Dünya İnsan Hakları  Günü" denilen gün, oyalamadan, vakit geçirmeden ibaret bir gündür, bundan da  utanmamak mümkün değildir.
   Çünkü, dünyanın bir tarafında, şenlik, şamata yapılırken, diğer tarafında, ağıt, göz yaşı, feryat, figan yürekleri dağlamaktadır. Ülkemiz topraklarında bile , her türlü anarşizmi, kaosu, fitneyi, tedhişi çıkarmak için uğraşanlar, parasal yardımlarda bulunanlar, Suriye'de kan gövdeyi götürürken, insanlar, ser sefil vatanından, evinden, barkından, bağından, bahçesinden edilmişken, Dünya İnsan Hakları müdafileri, bu iğrenç mes'ele karşısında kadehleri kaldırmış, " Şerefe! Şerefe!" diye, göbeklerini çatlatırcasına gülmektedirler!..

    Hani, " Dünya İnsan Hakları Günü" temsilcileri , askeri ihtilallerin karşısında durup, yapanları kınamakta, ihtilalcileri yalnız bırakmakta idiler?!.. Şimdiler de ne oldu ki, Mısır ülkesinde General Sisi'ler, tüm darbeciler alkışlanmakta, ezilen, dipçikler altında kıvranan masumlarda potansiyel suçlu olarak müşahade edilmektedir?..

     Evet, Müslüman olarak bizlerin insan hakları düşüncemiz Kur'an'a endekslidir. Bizim, insan hakları idealimizde, acı, göz yaşı, umutsuzluk, bebelerin figanı, dedelerin iniltisi bulunmamaktadır. Ama, onların, dünyasında, iddia ettikleri günler içerisinde, "tarafgirlik", "neme lazım"cılık, "bana dokunmayan bin yaşasın", "boş ver", "ölürse ölsünler", kara zihniyeti hakimdir.

    Ne diyelim? Rabbimiz!.. Milletimize, dünya Müslümanlarına akıl, fikir, izan, idrak, tesanüd, dayanışma, meseleyi iyice kavrama, fehmetme bilinci ihsan eylesin!.. Selam ve dua ile..

    Şerafettin Özdemir/ Hollanda

Kuranı Kerim'de insan hakları. bu gün 10 Aralık 2013 " Dünya İnsan Hakları Günü" dür. Bu günün, iyi anlaşılmasını, insanca, hakça, tarafsız, özgürce uygulanmasını temenni ederim. Çünkü, arzettiğim ayeti kerime mealinde de buyurulduğu gibi, yüzyıllardır, asırlarca ve tarih boyunca yeryüzünde İsrailoğulları savaşlar çıkarmakta, ihtilâller, çeşitli faiz, para oyunları, hile, desise, düzenbazlık ve entrikalar çıkarmış, bu tür olaylarda baş aktör olmuşlar, büyük rol oynamışlardır..

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *