Malumdur ki, iman şairimiz Mehmet Akif Ersoy; 27 Aralık 2013 günü vefatının 77.
yılında dualarla anılacaktır. Makamı
cennet olsun. Akif'i unutmak, onun şiirlerinden feyiz almamak mümkün değildir. Akif merhumu daha iyi tanımak için, onun bizlere bırakmış olduğu safahat
kitabını baş ucu eseri olarak tutmak
lazımdır. Çünkü, o, bir Kur'an insanıydı, Kur'an konuşur, Kur'an anlatır,
Kur'an yaşardı. En çok nefret ettiği hususların başında tembellik, miskinlik,
yanlış tevekkül anlayışı, çalışmamak gelirdi. Merhum üstad Akif, kör kaderciliği,
mezhepçiliği, tefrikayı, ikiliği, bölünmeyi asla kabul etmeyen bir yapıya ve
imana sahipti. Şu müthiş şiiri bize bunları pekala anlatmaktadır:
Mehmet Akif, Küfe başlıklı manzumede de, İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde geçen bir sefalet taplosu çizer. Mağdur olan yine çocuktur. Babanın erken ölümü, okul çağındaki çocuğu evin yükü ile karşı karşıya bırakır. Anlatıcı-şair, sokaktaki su dolu çukurlara basmamak için dikkatle yürürken önüne eski, büyükçe bir hamal küfesi gelir.
" Artık ey millet-i merhume, sabah oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan!
Ne Araplık, ne Türklük kalacak, aç gözünü!
Dinle Peygamber-i Zişan'ın ilahi sözünü
Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki " yaşar " der,
Delidir! Arabın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.
Değilmi ki cephemizin sinesinde iman bir,
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı , vicdan bir;
Değil mi ki koşan Çerkez'in Laz'ın, Türk'ün
Arap'la, Kürt ile bakidir ittihadı bu gün." ( Safahat )
Mehmet Akif, Küfe başlıklı manzumede de, İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde geçen bir sefalet taplosu çizer. Mağdur olan yine çocuktur. Babanın erken ölümü, okul çağındaki çocuğu evin yükü ile karşı karşıya bırakır. Anlatıcı-şair, sokaktaki su dolu çukurlara basmamak için dikkatle yürürken önüne eski, büyükçe bir hamal küfesi gelir.
Küfeyi on üç yaşında bir çocuk hışımla tekmeler. Bu tekme, babasını sekiz yıl boyunca yüküyle altında ezen küfeye savrulduğu kadar kendisini okul, oyun gibi imkanlardan mahrum bırakacak kaderine de savrulur. Sokaktan geçen-anlatıcı şair, çocuk ile onu sakinleştirmeye çalışan annesinin konuşmalarına şahit olur.
Adının Hasan olduğu bildirilen çocuk, anlatıcı-şairin de devreye
girmesiyle yatıştırılmaya çalışılır. Hasan " zihni açık " bir
çocuktur, hamallık yapmak değil, yaşıtları gibi okula gitmek ister. Oradan
uzaklaşan anlatıcı-şair, günün ilerleyen saatlerinde kızını biraz dolaştırmak
üzere dışarı çıkardığında, Hasan ile bir kez daha karşılaşır. Hasan'ın sabahki
tekmelediği küfe, şimdi sırtındadır.
" Cılız bacaklarının dizden altı çırçıplak.. / Bir ince mintanın altında titriyor, donacak!/ Ayakta kundura yok, başta var mı fes? Ne gezer/ Düğümlü alnının üstünde sade bir çember./ Nefes değil o soluklar, kesik kesik feryad/ Nazar değil o bakışlar, dümû-ı istimdad/ Bu bir ayaklı sefayet ki yalnayak, baş açık;/On üç yaşında buruşmuş cebin-i sâfı, yazık." ( Türk Yurdu Dergisi, sayı 268, sayfa 22, N. Özcan )
Ya merhum Akif; günümüz dünyasını, ikiciliği, tefrikayı, sağ-sol
meselesini, alevi-sünni atışmalarını, cem evi,-camii ikilemlerini, Türk, Kürd
vb. kargaşalara şahit olsaydı acaba tepkisi ne olurdu? Tabii ki, Okullarımız da yaşanan kaostan,
sıkıntıdan, taşlaşmadan bizar olup, " Yuh olsun!" " Yazıklar
olsun!" demekten kendisini alamazdı. Mehmet Akif Ersoy, hayatı boyunca lüks içerisinde yaşamayı sevmeyen, cebinde bulunan
üç-beş kuruşu bile anında fakire, fukaraya tasadduk eden bir mücahid idi. Hani,
meşhur İstiklal Marşı şiirinden dolayı alacağı 500 TL'lik ödülü bile kabul
etmeyerek başka bir yere verilmesini rica etmiştir.
Onun dünyasında yer tutan mazlumlar, sahipsizler, garibanlar vardı.
Şiirlerine dikkat edilirse, sefalet manzaralarının, yoksulluğun, miskinliğin,
yanlış tevekkül anlayışının, çalışmamanın, tembelliğin olduğu sürekli göze
çarpar. Örneğin; Mehmed Âkif Ersoy kaynağını İslam tarihinden alan iki
manzumesinde de müstakil olarak sefalet manzaralarını işler. Kocakarı ile Ömer
başlığını taşıyan manzume, sahabeden Abbas'ın ağzından naklediliyormuş gibi
verilir.
Manzumede, Hz. Ömer'in halifeliği zamanında yaşanan bir olay hikâye
edilir. Medine dışında çocukları ile birlikte bir çadırda yaşayan kadın,
tebdili kıyafet dolaşan Hz. Ömer'e çektikleri açlığı anlatır. Çocukların
boğazından günlerdir lokma geçmemiştir. Halifeye neden hâlini bildirmediği sorusuna
kadın:
" Gidipde söyleyeyim ha? Dilencilik yapamam!" cevabını verir.
H. Ömer'in emri üzerine zahire anbarından un-yağ getirilir. Sonuçta manzume
kalıcı bir çözüm sunmamakla beraber Âkif'in diğer sefalet konulu şiirlerinden
farklı olarak müsbet biter. İkazlar ve ihtarlar ise yöneticilere kadının
ağzından yöneltilir:
" Niçin hilafeti eylemişti kabul?/ Sonunda böyle çürük özrü kim sayar makbul?/ Zavallının işi çokmuş! Nedir, muharebe mi?/ İşitme sen de civarında inleyen elemi,/ Medîne halkını üryan bırak, Mısır'da dolaş.../ Gazâ! Gazâ! diye git soy cihanı, gel paylaş!" ( A. G. dergi, sayfa 25 )
Netice olarak;
Zaman zaman o yüce ruh Âkif'in hayatını okudukça, kendimi asr-ı saadet
devrinde bulurum. Onun çocukluğu, sürekli kira evlerde idame-i hayat edişi, kış
günleri paltosuz gezmesi, bizim kavrayışımız dışında bir cömertlik anlayışına
sahip olduğunu gösterir. Söze sadakati, vefalı oluşu, gösterişi sevmemesi, israfın, lüksün
karşısında bulunuşu ilginç, dikkat çeken hususiyetleridir.
Kur'an karşısındaki imanlı tavrı, cehaleti, geriliği, bağnazlığı,
taassubu, yobazlığı sevmemesi, ayrı bir özelliğidir. Onun içindir ki, günümüz
dünyasında yaşamış, bir kısım gelenekçiler, merhum Âkif'in, geniş çevresinden,
sevenlerinin çokluğundan , İstiklal Marşı yazarı oluşundan korkmasalar, sanırım, ona
saldıracaklar, ağız dolusu kinlerini kusacaklardır. Çünkü;
Mehmet Akif, zamanımızda, 19-20 nci asırda yaşamış bir sahabe neslidir. Hani,
Hz. Ebubekir (ra) vefat ederken, ekstra bir kefen bezinin alınmamasını, israf
olacağını, sırtındaki cübbenin kefen olarak kullanılmasını tembih etmiştir.
İşte, merhum Âkif'de o yolu izleyen, o çığırı takip eden, Kur'an
konuşan, Kur'an soluklayan bir kahramandır. Rabbimiz!.. Cenneti âlâda bizleri
ona komşu eylesin!. Âmin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir/ Hollanda
Yorum Gönder