kuran ve ahlak
    " Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur." (Nahl sûresi, âyet 99)
    Kur'an iman ve ahlakından maksat, önce kuvvetli inanç sahibi olmak, akabinde, inancın yaşama ve ahlaka yansımasıdır. Kuru kuru Kur'an okumak, gırtlaktan aşağılara inmeyen teğannili okuyuşlar, faydasız, yararsız zaman kaybetmelerden başka bir şey değildir. Onun içindir ki, Kur'an iman ve ahlakı, insanlara hidayet ve yaşam boyu başarı sağlayan esasların mükemmel bir şeklidir.

    İngilizce-Arapça, Arapça-İngilizce lügatlerin müellifi Dr. Steingas şöyle der: " Kur'ân akâid ve ahlakı , insanlara hidayet ve hayatta muvaffakiyet sağlayan esasların mükemmel bir mecellesidir.

    Zaman ve mekân itibarıyla birbirlerinden uzak, fikrî inkişafları bakımından da birbirlerinden çok farklı olan insanlara harikulade bir hassasiyet bahşeden, muhalefeti hayra ve iyiliğe çeviren Kur'ân, nasıl en hayretlere şayan bir kitap olarak kabul edilmeye lâyıksa; beşerin mukadderatıyla uğraşan bilginler için de, üzerinde o derece durulmaya, incelenmeye lâyık ve yararlı bir konudur. " ( resulullah[.]org)

    Yüce Kur'an'ın iman ve ahlakı, tarih içerisinde onu baş tacı edenlere rehber olmuş, ülkeler , milletler ve kıt'alar fethetmişlerdir. Bilhassa, Allah rızasından başka, İlay-ı Kelimetullah'dan başka gayesi bulunmayan bir çok cihan sultanı biliyoruz ki, onları, huduttan hududa götüren, ülke içerisinde mutlu, kutlu bir toplum meydana getiren unsur  Kur'an'ın iman ve ahlakı olmuştur.  Sokaklarda hırsızlığın olmadığı, çapulculuğun, gaspçılığın kat'iyyen bulunmadığı toplumun inşa ve ihyasında Kur'anî emirler ön planda olmuştur.

    Kur'an'ın bir naziri yoktur !


    " İngiltere'nin en tanınmış ve en büyük tarihçilerinden Edward Gibbon " Roma İmparatorluğunun inhitatı ve çöküşü" unvanlı eserinde diyor ki: " Ganj nehriyle Atlas Okyanusu arasındaki memleketler, Kur'an'ı bir kanunu esâsî ve teşriî hayatın ruhu olarak tanımıştı. Kur'an'ın nazarında satvetli bir hükümdarla  zavallı bir fakir arasında fark yoktur.Bu gibi esaslar üzerinde öyle bir teşri vücuda gelmiştir ki, dünyada bir naziri yoktur." (a.g. site)

    Gerçekten, İslam tarihinde öylesi burnunu kaldırmış yarı ilah geçinen zavallılar vardı ki, Kur'an, onların tamamının burunlarını yerlere sürterek, eşitlik, adalet, hakkaniyet, kimsenin kimseden üstün olmaması gibi, düşünceleri hakim kılmıştır.  

    Zaten, Kur'an'ın ruhuna sahip olan kim olursa, olsun, ister zengin, ister ağa, ister bey, isterse gariban bir fakir bulunsun. otomatikmen kendini onun eşşiz emirlerine, imanına teslim etmiş, en güzel hasletin rüku ve sücudda olduğunun farkına varmıştır. Bir atom bilgini olan ve sonradan İslam'ı kabul ederek Nureddin adını alan Steinhorst bakınız ne demektedir:

    " Allah'ı tazim, Hristiyanlıkla berbat bir putperestlik haline getirilmiştir. Bunlar, bir Allah'a tapar görünürler, fakat sadece bir peygamber olmasına rağmen, İsa'ya Allah'ın oğlu diye taparlar.  İsa'nın anası, Allah'ın anası ilan edilmiştir. Son konulan bir kaideye göre, Meryem, Allah'ın anası sıfatıyla bedenî olarak mi'raca çıkmış, Papanın son tesbit ettiği bu kaide, mü'min Katolikleri bile şaşırtmıştır.

    Hristiyan itikadına göre, Allah çocuk meydana getirmektedir. Halbuki İslamiyete göre, ancak fani olan bir varlığa tâbi olanlar çocuk yapmak ihtiyacındadırlar. Allah ise, her varlığın üstünde ve ebedî olduğu için, çocuğa muhtaç değildir." (resulullah.org)

    Bu gün görüyoruz ki, Hristiyan alemi bu inançları, bu itikadları sebebiyle bir çıkmazın, bir keşmekeşin içerisinde  yuvarlanıp gitmektedirler. Yetişen nesiller, % 85'i  aşkın şekilde İsa'yı, Meryem'i, İncil'i ve kiliseyi terketmiş, semtine bile uğramamaktadırlar. Oysa, aziz kitabımız Kur'an'ı anlamadan okusak bile, onun muhteşem emirlerini yaşamasak bile, yine de, toplum katmanlarında herkes onu öğrenmek için, hafızlık yapmak üzere koşuşturmakta, Kur'an Kursları büyüklü, küçüklü insanlarımızla dolup taşmaktadır.

    İnşaallah!.. Gün gelecektir ki, söz konusu kurslarımızda Kur'an öğretim-eğitim metodu değişecek, her insanımız hafızlığını ikmal ederken, birer allame olarak onun anlamını da öğrenecek, millete hizmet için görev alacaktır. Onun içindir ki; " Bütün yaratılmış şeylerin kaynağı ve her şeyin nâzımı Allah'tır. Bu sebeple, O'nun, işine yardım edecek veya ismini devam ettirecek bir çocuğa ihtiyacı yoktur. Bunun için, Hristiyan dininin ve Kilisenin telkin ettiği üçlü Allah fikri abestir.

    Böyle olduğu halde, Hristiyan kilisesi yegâne saadet veren din olduğunu nasıl iddia edebilir? Bu kilise, hangi ahlâkî hakla bir dünya dini olmaya olmaya kalkışıyor? Buna hiç bir hakkı yoktur. Bu dünya bir Allah tarafından yaratılmışsa, milletlerin dinî geleneklerinin bir imanda birleşmesi kat'î ve zaruridir. Dünya, tek bir manevî merkez  etrafında toplanmazsa, Yaratıcının birliğini nasıl kavrayabilir? Bir nehir, birçok ırmaklardan meydana gelir ve onun kuvveti, özelliği bu birleşmede belirir.

    Musa'nın, İsâ'nın ve diğer peygamberlerin getirdikleri vahiyler, insanlığın yaratılış gayesini gerçekleştirecek bir nehrin ırmaklarıdır. Bu gaye, Allah'ın birliğini idrak etmektir. Bu maksadı ancak Kur'ân sağlayabilir. Kur'an'dan başka bir kitap bunu sağlayabilir mi?

    Tevrat bunu sağlayamaz. Çünkü o ancak İsrail tanrısından bahseder. Zerdüst de, İlâhî nuru, ancak İran milletine bahşeder. Veda'lar da bunu yapamaz. Çünkü rişişlere göre, Vedayı dinleyen Hindilerin kulağına kurşun akıtmak gerekir." ( a. g. site )

    Netice olarak;

    " Buda da bir bütünlük göstermez ve yalnız Hindistan'a inhisar eder. İsa'nın dini bu gayeyi temin edebilir mi? Hayır!.. İsa, cihana şâmil bir öğretici değildir. O, havarilerine şöyle demişti: " Puta tapanların yolunda gitmeyin ve Sâmirîlerin şehirlerine girmeyin. Yalnız İsrail'in kaybolmuş koyunlarının arasına katılın."(Matta: 10:56)

    Şu halde, İslâm'ın Peygamber'inden önce hiç kimse bütün beşeriyete şamil bir haber getirmemiştir. Kur'an'dan önce hiçbir kitap bütün insanlığa hitap etmemiştir. " (a. g. site)

    Onun içindir ki, Kur'an'ın  emrettiği iman ve ahlak, inşallah, toplum bünyesinde kökleşirse, herkes ona sarılırsa, evde, iş yerinde, camide, mektepte ve her yerde onun yüce buyrukları istikametinde hareket edilirse, Müslüman milletler kendilerine gelecekler, aramış olduğu huzuru, mutluluğu bulacaklardır.

    Aksi halde, Kur'ansız beyinler, fertler, evler, sokaklar, caddeler rotasını kaybetmiş, gelişi güzel oraya buraya toslayan insanlardır. Rabbim!.. Bu mevzuda şuur ve idrak nasip eylesin! Âmin!.. Selam ve dua ile..



Kur'an'ın emrettiği iman ve ahlak, inşallah, toplum bünyesinde kökleşirse, herkes ona sarılırsa, evde, iş yerinde, camide, mektepte ve her yerde onun yüce buyrukları istikametinde hareket edilirse, Müslüman milletler kendilerine gelecekler, aramış olduğu huzuru, mutluluğu bulacaklardır. Aksi halde, Kur'ansız beyinler, fertler, evler, sokaklar, caddeler rotasını kaybetmiş, gelişi güzel oraya buraya toslayan insanlardır.

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *