Kuran ve Kainat
 " Allah, yedi kat göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Ferman bunlar arasından inip durmaktadır ki, böylece Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz." ( Talâk sûresi, âyet 12 )

    Allah korusun!.. İnsanlığı irşad ve tevhide davet için hiç bir peygamber gelmemiş bulunsaydı, insan denilen varlıkların yöneticisi, akılla donanımlı yaratılmış, kendini, tevhidi düşüncenin içerisine atmış olacaktı. , Allah'ü Teâlâ'yı kendi aklıyla  bulabilecekti.

    Örneğin; " İbrahim, babası Âzer'e: Bir takım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti." (En'âm sûresi, âyet 74)
    Bu ayeti kerime hakkında kısaca bilgi verecek olursam, İbrahim (as)'ın kavmi Irak'ta (Urfa civarında) yaşayan Keldânîler idi. Yıldızlara, gök cisimlerine taptıkları gibi putlara taparlardı. İbrahim (as), babasının ve kavminin putlara taptıklarını görünce onları sert bir dille kınadı, putların tapılmaya lâyık olmadıklarını, Allah ile insanlar arasında vasıta olamayacaklarını hatta onlardan hiçbir fayda ve zararın gelemeyeceğini bildirdi. 

    Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim'e göklerin göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk." ( En'âm sûresi, âyet 75 )

    Malum olduğu üzere, melekût, izzet ve hükümranlık demektir. Allahü Teâlâ, İbrahim (as)'a göklerdeki hükümranlığını ve hükümranlığının azametini göstermiştir. Mes'eleyi isterseniz, tefsirden takip edelim:
yerlerdeki onların benzerini yarattı." âyetinde benzerlik, sayıda olabileceği gibi sıfatta da olabilir. Yani: " Allah, arzıda onlara benzer yarattı." yahut: " Allah, onlar gibi yedi arz yarattı." Yahut: " Allah, arzıda onlara benzer yarattı." mânâları mümkündür.

    Fakat Kur'ân-ı Kerim'de Arz, hiç bir yerde çoğul olarak kullanılmadığından, benzerliğin sayıda  değil, sıfatta olduğu anlaşılmaktadır. Kasimî şöyle diyor: " Âyette iki ihtimâl vardır. Birine göre( min) zâiddir; diğerine göre zâid değildir. 

    Birinci ihtimâlde âyet: "Allah, Arzıda yedi gök gibi yarattı" demektir. Buna göre âyet, yerinde her bakımdan öteki gezegenler gibi küre biçiminde olduğunu, Güneşin çevresinde döndüğünü, Güneşten ışık aldığını, Güneş sistemindeki gezegenlerin yasalarına tabi olduğunu ifâde eder. 

    " Eğer (min ) zâid  değilse, âyet: " Allâhüllezî halaga seb'a semâvâtin ve halaga minel ardı mislühünne" takdirinde olur. Soyutlandırma üslubuyla düşünceyi anlatmıştır. Bu tıpkı " Yedi arkadaş edindim. Falan ilede onlar gibi dostluğum vardır" sözü gibidir. Yahut "Ve badıl ardı mislühünne" " Fî müddetihâ ve anâsıraha" "yerin bir kısmıda temel elemanlarında o gezegenler gibidir" takdirinde olur.  

    Kur'ân'da, bazılarının sandığı gibi, Yer'in yedi olduğuna dair en ufak bir delil yoktur. Yer'in de öteki gezegenler gibi bir gezegen olduğu gerçeği, o zamanki Arapların hatırından bile geçmezdi. İşte bu da Kur'ân'ın Hak'tan gelen gerçek olduğunu kanıtlar.

    Kasimî'nin dediği âyet, Yer'in yedi olduğunu değil, yaratılış ve düzeninde öteki gezegenler gibi Güneş'e tâbi bir gezegen olduğunu anlatmaktadır. Ama müfessirlerin çoğu, âyetteki benzerliği sayıda görerek Arzında yedi olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre âyet, kâinatta aynen bu dünya gibi yedi gezegen bulunduğunu ifade eder. 

    Dahhâk gibi bazı müfessirlerde " Yerdende onların benzerini yarattı" cümlesinin, Arzın tabakalarına işaret olduğunu ileri sürmüşlerdir. İbn Abbâs'tan rivayet edilen bir söze göre yedi arz birbiri üstünde değil, düz ve birbirine komşudur. Bu Arzları, denizler birbirinden ayırır. Buna göre yedi Arz, denizlerle birbirinden ayrılmış Kuzey Amerika, Antartika (Güney Kutbu) gibi kıt'alardır.

    Daha önce işaret ettiğimiz gibi Kur'ân'ın amacı, göklerin sayısını belirtmek değil, yaratanın kudretine dikkâti çekmektir. Bizim kanımıza göre o zamanki insanlar arasında kânitta yedi gök ve yedi arz bulunduğu kanaati vardı. Kur'ân onlara, o yedi göğü ve onlara benzer arzı, taptıkları putların değil, sadece Allâh'ın yarattığını, ancak onları yaratan kudret sahibine tapmak gerektiğini anlatmaktadır. 

    Arapçada sayı, her zaman belli bir rakam belirtmez. Bazan çokluk ifade eder. " Yedi gök ve onların benzeri yer.", Allâh'ın, sadece yedi değil, bir çok gök ve yer yarattığına da işaret olabilir." ( K. Kerim Tefsiri, S. Ateş, C 6, sayfa 2749-2750 )

    " Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü , Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi." ( En'âm sûresi, âyet 76 )

    " Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yol göstermezse  elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi."  ( En'âm sûresi, âyet 77 )

    " Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim ! Ben sizin ( Allah'a ) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım." ( En'âm sûresi, âyet 78 )

    Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri  ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim" ( En'âm sûresi, âyet 79 )

    Netice olarak;

    Hanif kelimesi İslam ve Kur'an literatüründe önemli bir kelimedir. Yani, Hanif, Allah'ı bir bilen, Hakk'a yönelen ve bâtıldan hoşlanmayan anlamını ifade etmektedir. İbrahim (as)'ın bu davranış ve hareketinden maksat, gerçekten Allah'ı anmak mı, yoksa gök cisimlerine tapanları kınamak, onların gittiği yolun bir sapıklık olduğunu göstermek midir? Bu mevzuda tefsirciler ihtilâf etmişlerdir. Ancak ikinci görüş gerçeğe daha yakındır. Çünkü 74 ncü âyette putlara taptıkları için babasını ve kavmini ağır bir dille kınaması Hz. İbrahim' de tevhid inancının mevcut olduğunu göstermektedir.

    Onun içindir ki, günün Müslümanları dünkü Müslümanlar değildir. Mars'ta, hayat var mı yokmu, başka gezegenlerde su durumu nedir, ne değildir? vb. mes'eleler, insanların fikir dünyasını, düşünce algısını bir hayli meşgul etmektedir. Ama, ne hazindir ki, alemi İslam'da, ümmet içerisinde böyle bir gayret, böyle bir sa'y bulunmamaktadır. Oysa,  asırlar öncesinde, İbrahim (as), yıldızlara, aya, güneşe bakarak Allah'ı bulurken, bizler ise, "tüh tüh çarpılırız, Allah bizleri yakar!" (!) saçmalığı ile boğuşmaktayız.

    Rabbim!.. Ümmet ve milletimize aydınlık günler göstersin.. Her türlü taassub ve bağnazlıktan masun ve muhafaza eylesin!. Âmin!.. Selâm ve dua ile..

    Şerafettin Özdemir/ Hollanda

Kuran'a göre yeryüzünün şekli ve yaratılışı nasıldır. Mars'ta, hayat var mı yokmu, başka gezegenlerde su durumu nedir, ne değildir? vb. mes'eleler, insanların fikir dünyasını, düşünce algısını bir hayli meşgul etmektedir. Ama, ne hazindir ki, alemi İslam'da, ümmet içerisinde böyle bir gayret, böyle bir sa'y bulunmamaktadır. Oysa, asırlar öncesinde, İbrahim (as), yıldızlara, aya, güneşe bakarak Allah'ı bulurken, bizler ise, "tüh tüh çarpılırız, Allah bizleri yakar!" (!) saçmalığı ile boğuşmaktayız.

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *