Uğursuzluk
" Onlara bir iyilik ( bolluk ) gelince " Bu bizim hakkımızdır" derler, eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler. " ( A'râf sûresi, âyet 131 )
Bu gün, İnşaallah! Müslüman milletimizi en çok alakadar etmekte olan
bir mevzuyu yazmak istiyorum. " Uğursuzluk!" gerçekten, bu konu, evimizde, şahsi hayatımızda, sokakta, iş
yerinde ve hayatın her alanında bizleri meşgul etmekte olan bir husustur.
" Uğursuzluk inancı belli başlı olarak günler, eşya, hayvanlar,
bazı yerler/mekanlar ve bir takım fiillerle ilgili olarak ortaya atılmışsa da, hayatın hemen her
alanında izine rastlanabilmektedir. Bir nesneyi ya da bir fiili uğursuz
saymanın, temelde korkulan varlıklarla ve bilhassa cinlerle alakası olduğu
anlaşılmaktadır.
Bununla beraber, her uğursuzluk inancının cinlerle alakasını kurmak da
mümkün değildir. Çünkü vahiyle uyarılmamış ya da vahyi doğru anlamamış toplumlar,
dağ, tepe, dere, ulu kaya ve ulu ağaç, gece, siyah kedi gibi hayvanların
cinlerle bağlantısına inanmış, bunlar bağlamında duydukları korkuyu izale etmek
için, cinlerin şerrinden korunmak gerektiğine inanmışlardır." ( İktibas,
Mart 2010, sayfa 13 )
Hal böyle iken, uğursuzluk mes'elesinden, en
çok zarara uğrayan ve uğramış olan millet aziz milletimizdir.
Örneğin, günler
arasında bir takım ayırıma giderek, Salı günlerinin uğursuz gün sayılması, on
üç rakamının zihinleri meşgul etmesi, ondan çekinilmesi, renkler üzerinde bir
ayırıma gidilmesi, evdeki hayvanlardan bile " uğursuz" diye
evhamlanılması doğru bir davranış değildir.
Tabii, bu hususlardan en çok kayba uğrayan insan, bihakkın iradesine
hakim, sahip insan değildir. Vahyi, Kur'anî bilgisi de az olunca, bütün negatif
halleri yaşanır görmekteyiz. Hatta, evlerde, bazı işlerin yapılmaması,
geciktirilmesi, bu işin yanlışlığını göstermektedir.
".. Baba annelerin, gece sokağa çıktıklarında ya da karanlık, izbe
yerlerden geçerken " destur!" çektiklerini pek çok insan müşahade
etmiştir. Türkçede kullanılan ' ahu baba' kelimesi gulyabaniyi
çağrıştırmaktadır. Bu sebeple Araplar, tenha/ıssız yerlerin tekin olmadığına,
oralarda her an karşılarına bir ' şey'in çıkacağına inanırlardı.
Dolayısıyla o tür yerlerden geçerken, " bu vadinin sahibine
sığınıyorum" diyerek, destur dilliyorlardı. Oralardan ' destur ' diyerek
geçilirdi. Issız bir vadiden geçmek zorunda kalan kimse yüksek sesle, " ey
bu vadinin azizi!" diye hitap ederek, bir nevi eman diliyordu. Bir köye (
muhtemelen birçok ıssız bölgeye) girerken, oranın cininden emin olmak için
tavşan kemiği astıkları ya da bazı hayvanların seslerini taklit ettikleri
bildirilmektedir.
Araplar, evlerdeki cinlerin ( al karısı/ al basması), doğum yapan anneye ve yeni doğan çocuğa zarar vereceğine inandıkları için, lohusanın ya da bebeğin yanına değişik nesneler koyuyorlardı." ( a. g. dergi )
Halbu ki, yeni doğum yapmış annenin temizlik, hijyen mevzuunda daha
dikkatli olması gerekirken, yanında hasta olduğu, ezilmiş bir durumda bulunduğu
için, bir kişinin bulunması, yardımcı olması tavsiye edilirken, maalesef; işin
yanlış cihetine gidilmiş, al karısı, al basması gibi saçma şeylerden korunmak
için, bir takım koruyucu aksanların yanında bulundurulması tavsiye edilmiştir.
" Bazı günlerin uğursuz olduğu, o günlerde iş yapılmasının doğru
olmadığı inanışı, Anadolu'da varlığını hala sürdürmektedir. Bu cümleden olarak,
salı günü yola çıkmak, iş yapmak, çamaşır yıkamak, ip eğirmek, ev süpürmek
uğursuzluk sayılmış, cuma günü dikiş dikmek ve başka bazı işleri yapmak iyi
sayılmamıştır. Cumartesi günü yorgan yıkanırsa, sahibinin nâşının o yorgan üzerinden
kalkacağına dair bir inanış vardır. Cahiliye Arapları Şevval ayında ( iki
bayram arasında!) evlenmeyi ve zifafa girmeyi uğursuz saymışlardır.
Bazı hayvanlar ve kuşlardan uğursuzluk yorumları çıkartmak da önemli bir
cahili gelenektir. Bir evin damına baykuş konup da ötmesinden, o evin halkına
önemli bir tehlikenin geleceği ( ya bir cenaze vuku bulacak ya da başka
bir felaket yaşanacak) anlamını
çıkartmak, cahiliye devri Araplarına, hatta Romalılara kadar uzanmaktadır.
Araplar baykuşun, ölünün ruhu ya da kemiklerinden oluştuğuna inanıyorlardı. Yine inanışa göre, birisi öldürüldüğünde katil bulunup da kısas yapılmazsa, maktulün ruhu geceleri baykuş suretinde gelir ve kısas yapılıncaya kadar öterdi." ( a. g. dergi, sayfa 14 )
Maalesef; dün olduğu bu gün bile, halen böylesi uğursuzluk inancı,
adetleri, tepkileri, gelenekleri milletimiz arasında aynen yaşanmaktadır. Örneğin, İslam'da bütün günler hayırlı kabul
edilmiş, ama, bir kısım cahil-cühela insanlara göre, salı günü uğursuz,
hayırsız, meymenetsiz bir gün olarak
telakki edilmiştir. Halbu ki, cuma günü ne kadar hayırlı, bereketli bir gün ise, salı günü
de o kadar rahmet dolu, değerlendirilmesi gereken bir gündür. Bazan, internet
adreslerinde tanış dostlarıma rast gelmekteyim: " Hayırlı cumalar"
" cumanız mübarek olsun" " bu gün cumadır" gibi, bazı
hatırlatmalara rastlıyabiliyoruz. Tıpkı, sonradan uydurulan, imparatorluğun bir
icad etmesi olan kandil geceleri gibi..
Mevlid gecesi, berat gecesi, regaaib gecesi vb. geceler..
Oysa, Allah nezdinde bütün geceler mübarektir!.. Yeter ki, Müslümanlar
gafil olmayıp, bütün zamanları, her anı, her saatı ibadetleştirebilsinler.
İşte, cuma günü de öyledir. Cumayı yaşamadıktan sonra, bihakkın
değerlendirmedikten sonra, ne fark eder?
Ayrıca, hayvanlar, kuşlar arasında bir takım tefrike gittiğimiz için,
maşallah! Uğursuz olması (!) nedeniyle baykuş kuşu bırakmadık, gördüğümüz, rast
geldiğimiz yerde taşa tuttuk, ondan tiksindik ve ondan korktuk..
Kara köpek de, kara Eşek'de öyledir. Ayrıca, evde çalışırken, elimizden
bir kase, bir tablo, bir çerçeve düşürürüz ve kırılır. Hemen arkasından
darlığın kırıldığını, sıkıntığının zail olduğunu söylemeden edemeyiz. Halbu ki
ne alakası vardı.. Dikkatli davransak idik, belki de o malzeme yere düşüp
kırılmayacaktı.
Aziz peygamberimiz (sav) uğursuzluk mevzunda şöyle buyurmaktadır: " Uğursuzluk yoktur, en hayılısı fe'ldir" dediği; " fe'l nedir? " diye sorduklarında, " salih güzel bir söz" olduğu vurgulanmıştır.
" Ayrıca köpek uluması, eşek anırması, siyak kedi, siyah köpek veya
tavşanın bir kişinin önünden geçmesi gibi birçok olay uğursuzluğa yorulmuştur.
Elbise söküğünün kişinin üzerinde
dikilmesi, geceleyin ev süpürmek, uğursuzluk getirici işler sayılmıştır.
Yolculuğa çıkanın ardından su serpmek, kurşun dökmek gibi adetler de,
uğursuzluk inancının bazı tezahürleridir.
Uğursuzluk gelmesinden korkulduğunda tahtaya vurmak, kulağını çekmek de
uğursuzluk inancının bir parçasıdır. Eski kültürlerde her nesnenin bir ruhu
olduğuna inanılırdı. Kötü bir olay anılınca, tahtaya vurarak, o kötü ruhlar
kovulmak, oradaki kişilerin başına kötü olayları getirmesinin önüne geçilmek istenirdi."
( a. g. dergi )
Netice olarak;
Yüce Allah'ın yaratmış olduğu her şey hayırlıdır, bereket doludur,
rahmetle iç içedir. Yaratılmış olan bir nesnede, insanda, hayvanda, varlıkta
uğursuzluk kavramının olması mümkün değildir. Ancak, tüm " uğursuz" diye öne sürülen, iddia edilen hususlar,
insanların kendi uydurmaları olup, kuruntudan, vehimden, şüpheden, korkudan
başka bir şey değildir. İnsan oğlu,
aklını kullanacak, iradesine sahip çıkarak, aziz kitabımız Kur'an'a
yönelecektir. Onun helal kabul ettiğini helal, haram kabul ettiğini haram
olarak telakki edecektir.
Yoksa; " iki bayram arasında nikah kıyılmaz" iddiası bir
kandırmadır, bir uydurmadır, bir zaman kaybından başka bir şey değildir.
Örneğin, bütün zamanları gözden geçiriniz, karşınıza çıkacak taplo, iki bayram
arası zaman bulmanın mümkün olmadığını görmek olacaktır. Geceleri dikiş dikmek uğursuz ise, tekstil alanında faaliyet gösteren
fabrikaların, terzilerin akşamdan sonra, kapanmaları gerekmektedir. geceleyin
aynaya bakılmazsa, akşamları bütün aynaların üzerlerinin kapatılması lazımdır.
Demek ki, tüm bu iddialar bir yalandır, uydurmadır, korkaklıktır,
vehimden ibarettir. Daha doğrusu, Kur'an Müslümanı olmamaktır. Bazı hurafelere,
bid'atlara prim vermektir. Hatta, hurafelerin yaygınlaşmasına sebebiyet
olmaktır.
Kul, Müslüman insan, Kur'anî emirleri, helalleri, haramları bihakkın
bilecek, ondan sonra kendilerini Allah'a teslim edeceklerdir. Rabbim!.. Bizlere
Kur'ânî bilinç versin, kötü düşüncelerden emin eylesin. Âmin.. Selam ve dua
ile..
Şerafettin Özdemir / Hollanda
Merhabalar.
YanıtlaSilUğursuzlukla ilgili hazırlamış olduğunuz makaleyi okudum. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim. "Uğursuzluk" diye bir kavram olabilir ama içi boş bir kavramdır. Çünkü uğur ya da uğursuzluk diye bir şey olamaz. Sizin de bahsettiğiniz gibi Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'in helal saydığını helal, haram saydığını da haram olarak dikkate alırsak yeterlidir. Bu tür batıl inançlardan kurtulmak için taklidi iman üzere müslüman olan insanların, bir an önce tahkiki imana geçmelerinde fayda mülahaza ediyorum.
Selam ve dualarımla.