kuran ve gül
 " Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. ( Gerçi) içlerinde iman edenler var; ( fakat )çoğu yoldan çıkmışlardır." ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 110 )

    Ümmeti Muhammed; tüm yeryüzünü ıslah etmek, iyiliğe yöneltmek, eğri-büğrü yolları bitirmek, yok etmek üzere, Allahü Teâlâ tarafından gönderilmiş, ortaya çıkarılmış en hayırlı, bir ümmettir. Ümmeti Muhammed'in işi, öylesine sıradan, basit, küçük bir iş değildir. Onlar evrenseli yakalamak, tüm dünyayı imar etmek, beşeriyeti içerisine düşmüş olduğu kaotik yollardan kurtarmak için var olmuş bir ümmettir. Çünkü;

     " Kur'an'ı Kerim sırf insan için gönderilmiştir; amaç Allah'ı ve O'nun azametini tanıtmak, " bilimsel" bilgi ile imanı kuvvetlendirmek , Allah'tan başkasına kulluk ettirmemek; dünya hayatında sırf Allah'a kul olup gerçek özgürlüğü yaşayan mümine dünya ve ahiret mutluluğunu yaşatmak; sırat-ı Müstakim üzere yaşamanın yollarını göstermek, ilmî, fikrî, ictimâî, iktisadî, ahlâkî, hukukî.. ilkelerinden istifade ettirmektir.

    Okumakta olduğumz yazılı Kur'an'ı , yani kelamullah'ı anlamadan okumak insanı bu maksatlara götüremeyeceği için ayet olma yönünden de Kur'an'ın o insana bir faydası olmayacağı muhakkaktır. Fakat ne yazık ki bu gün Müslümanlar, özellikle milletimizden büyük çoğunluk, Kur'an'ın indirildiği dil olan Arapça'yı bilmedikleri, Türkçe tefsirlerden de istifade etmedikleri için Kur'an'ı anlamadan okumayı yeterli görmektedirler!

    Bu yüzden Kur'an okurken onun ihtiva ettiği manaları bilmiyor ve ruhunu idrak edemiyorlar. Kelamullah'ı, sadece Arap dili ile yazılı olan lafızlarını, onu bize taşıyan zarfını tilavet ediyorlar; maalesef zarfın içini, lafızların ihtiva ettiği  özü, asıl değerli olan kısmı yani okuyana gıda verecek olan muhtevayı okumuyorlar. Tıpkı balı kavanozun dışından yalamak veya cevizin içini  bir tarafa atıp da kabuğunu yemeğe ve onunla beslenmeğe çalışmak gibi.." ( Nüzulunden Günümüze Kur'an ve Müslümanlar, M. Z. Duman, sayfa 12 )

    Maalesef, bizim milletimiz dışında diğer dünya Müslümanlarının Kur'anî tavırlarına, okuyuş, anlayış ve yaşamalarına nazar atfettiğimiz zaman, bizimle onlar arasında büyük uçurumların olduğu, aşılması mümkün olmayan problemlerin bulunduğu bilinmektedir.

    Bunu her zaman müşahade etmemiz mümkündür. Bundan bir yıl kaç önce hac görevindeydim. Ravza-i mutahhara'nın içerisine girerek Osmanlı mimarı tarzı dediğimiz direklerin arasından geçerken, bir anda bir kitleye, yani, beş on kişiye denk geldim. Başlarında, elli, elli beş yaşlarında birisi, tam arapça olmasada güzel bir tefsir dersi yapıyordu.

    Hemen oracığa usulca oturdum ve dinlemeye, istifade etmeye çalıştım. Daha sonra, ünvanını sonradan öğrendiğim Faslı profesörle selamlaştık. Dersi bıraktı, tanıştık, karşılıklı selamlaştıktan sonra, derse devam etti. Bazı yerlerde ayetlerin okunmasında yardımcı oldum ve dersin bitmesini istemiyordum. Sonra, ezan okundu, yatsı namazını kılmak üzere saf tuttuk.

    Yani, bunu niçin anlattım? Gönül istiyordu ki, aziz milletimiz de böyle ehl-i Kur'an olsaydı, alimlerimiz, ilim adamlarımız , mescidlerimizin her köşesinde öbek öbek insanları toplayıp tefsir dersleri, meal dersleri vermiş olsalardı. Bu gün, içerisinde yuvarlanıp gitmekte olduğumuz, anlamsız, içeriksiz, ölü hatırına okunan hatimlerden, Yasin'lerden ümmeti kurtarmış olsaydık.

    Hemen belirtmeliyim ki, Ramazan ayları böyle geçmekte, cuma akşamları böyle geçmekte, bu Kur'an okuyuşlarımız anlamsız, anlamadan okumalarla geçmektedir.  Ümid ederiz ki, bir gün, Başkanlığımız, bu olumsuz, faydasız, yararsız gidişata dur diyecektir!. Maşallah!.. Hocalarımız, dünkü hocalar değildirler. Hepsi de maşallah, zıpkın gibi, yüksek tahsil yapmış, Kur'an'a dilbeste olmuş insanlardır.

    " .. Müslüman Türk milleti, bugün, Hz. Ömer'in (ra) on dört asır öncesinde  korktuğu hale düşmekle kalmamış! Onu endişeye sevk eden durumun daha da ilerisine geçmiş vaziyettedir.

    Hatırlayalım! O, adaletin timsali Hz. Ömer, " Basra'da Kur'an'ı ezberleyenlerin sayısı çoğaldı. Ya Ömer, onlara Beytü'lmal'den maaş bağlasanız! diyen Ebu Musa el- Eşarî'ye: " Onlara maaş bağlarsak, korkarım ki halk, Kur'an'ın, sadece lafzını ezberlemeye yönelir de manasını ihmal ederler, bırak öyle kalsınlar..."  demiş gelecekten endişe etmişti.

    Üzüntü ile söylemek gerekirse, bu gün Türk milleti, Kur'an'ın manasını ihmalden de öte, çok okumalarına rağmen, onu, olur olmaz her yerde kullanmaktadırlar... İşin daha da vahimi , Kur'an indiriliş maksadı doğrultusunda kullanılmıyor, anlaşılmıyor, toplum hayatında etkili değil; tam aksine indiriliş maksadının haricinde, yanlış olarak, bazen de duvarları süslemek için, hastalıklardan, bela ve musibetlerden korunmak, tedavi olmak için kullanılıyor (!) . Halbuki Kur'an'ın tedavi edeceği hastalık, imanla, ahlak ile ilgili kalp hastalıklarıdır, kalbin fiziki  hastalığı değil Allah Teala şöyle buyuruyor:
    " Biz, Kur'an'dan müminlere şifa ve rahmet olarak ayetler indiriyoruz." ( İsra, 82 ) (a. g. e. sayfa 307-308)

    Netice ve sonuç olarak;

    Aziz kitabımız Kur'an'ı Kerim, sanki duvarları süslemek, muska yapılıp suyu içilmek, olmadı yaralar üzerine yazılsın, veya hasta ve ölülere okunmak için, olmadı mezarlıkta okunmak için nazil olmuştur!..

    Kur'an bir fal kitabı değildir, ayrıca birileri para kazansın, okuyarak geçimini temin etsin diyede nazil olmamıştır. Hani, insanın musikiye ihtiyacı bulunmaktadır. Çağıracaksın güzel sesli bir hafızı, tatlı sesiyle okunan Kur'an'dan ,  sanki, musiki ihtiyacını gidermek için nazil olmuştur. Onun içindir ki, toplum hayatımızda rahat ve huzurlu değiliz. Kitlelerin rahat ve rehavete kavuşması için, her şeyden evvel Kur'an'a sarılmak, onu okumak, anlamak ve emirlerini ferdi, ailevi, toplumsal hayatımıza sokmamız zaruri ve acilen gerçekleştirilmesi gereken bir husustur.

    Bir örnek vermek istiyorum: Ramazan ayları geldiği zaman, isim yapmış hafız efendilerin kapılarında hatim siparişi verenlerin sayısı az değildir. Bir değil, üç-beş değil, onlarca hatim okumayı üzerine alıyor, kimini okuyor, kimisini okuyamıyor, ama, Ramazan biterken hatim sahipleri aynı kişiye gelerek okunan hatimlerin ücretlerini usulen, edeple takdim ediyorlar, ölümüz cennete gitti diyerek bir hayli sevinerek, evinin yolunu tutmaktadırlar.

    Rabbimiz!.. Tüm Müslümanlara basiret lütfetsin, Kur'an'ı anlama kolaylığı nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..


    Şerafettin Özdemir/ Hollanda

Kur'an bir fal kitabı değildir, ayrıca birileri para kazansın, okuyarak geçimini temin etsin diyede nazil olmamıştır. Hani, insanın musikiye ihtiyacı bulunmaktadır. Çağıracaksın güzel sesli bir hafızı, tatlı sesiyle okunan Kur'an'dan , sanki, musiki ihtiyacını gidermek için nazil olmuştur. Onun içindir ki, toplum hayatımızda rahat ve huzurlu değiliz. Kitlelerin rahat ve rehavete kavuşması için, her şeyden evvel Kur'an'a sarılmak, onu okumak, anlamak ve emirlerini ferdi, ailevi, toplumsal hayatımıza sokmamız zaruri ve acilen gerçekleştirilmesi gereken bir husustur.

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *