" Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız."
Zikredilen âyetin yorumunu yapacak olursak; insanlara hayat verecek olan şey Allah ve Reslünün emir ve yasaklarıdır. Şüphesiz ki O'nun her emrinde bir hikmet ve bir hayat vardır. Onun için O'ndan gelen her emri yaşamak ve kabullenmek ve yerine getirmek gerekir. Âyette " Allah kişi ile kalbi arasına girer" buyuruluyor. Bu durumu tasvirden âciziz. Yani, mes'elenin mahiyetini ancak yüce Allah bilir.
Ancak başka bir âyette " Biz insana şah damarından daha yakınız." buyurulmuştur. Allah insanın kabiliyetine göre kalbini dilediği tarafa çevirir. Resulullah (sav) bu mevzuda şöyle dua ederdi: " Ey kalpleri çeviren Allah! Benim kalbimi senin dinin üzerinde sabit kıl!"..
Ancak başka bir âyette " Biz insana şah damarından daha yakınız." buyurulmuştur. Allah insanın kabiliyetine göre kalbini dilediği tarafa çevirir. Resulullah (sav) bu mevzuda şöyle dua ederdi: " Ey kalpleri çeviren Allah! Benim kalbimi senin dinin üzerinde sabit kıl!"..
" Kur'an'ın her zaman ve şartta insanların uygulayabileceği türden
evrensel emirlerine örnekler verdik. Kur'an'ın getirdiği bir takım yasaklar var
ki, bu yasaklardan sadece beş tanesini kısaca açıklamak istiyoruz. Bunlar:
- Allah'a ortak koşmak
- Anne ve babaya asi olmak
- Haksız yere cana kıymak
- Rüşvet alma
- Dedi-kodu ve gıybet etmek
" Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır." ( Nisâ sûresi, âyet 116 )
İlgili mütevatir hadislerle bu ve benzeri âyetlerin birlikte değerlendirilmesi sonunda anlaşılan odur ki, Allahü Teâlâ zerre kadar iman ile ahirete intikal eden müminleri bile ya bir müddet cezalandırdıktan sonra, yahut tevbe, kefaret, iyi ameller, musibetlere sabır gibi sebeplerle, yahut da böyle bir sebebe dayanmaksızın affetmekte, bağışlamaktadır. İmansız ve münkir olarak, inkâr ve şirk içinde hayatını tamamlayanları ise bağışlamayacağı bu âyetten kesin olarak ortaya çıkmaktadır.
Onun içindir ki; Kur'an, dokunulmaz, anlaşılmaz, ellerin ulaşmayacağı en muhkem yerlerde muhafaza edilir tasavvurunun aksine, Hayat Veren Kitap olma özelliğine sahiptir. O, insanlara hayat veren ilahi bir mesajdır. Kur'an tüm hayatımızı kuşatmıştır; öyle ki, göz ve kulaklarımız ondan âyetler görerek ve işiterek dünyaya açılır, onunla tahsile başlar, onunla yaşar, öldüğümüzde miras hukuku için ona başvurulur, onun âyetleriyle kabre defnediliriz.
Toprağımız, Kur'an'ın hayat veren nefisleriyle buram buram kokmaktadır. Milletimizin asırlarca hizmet ettiği, uğrunda can verdiği, seferde hazarda yanında bulundurduğu, ordu gemilerinin direklerine sancak ve filama yaptığı, çocuk beşiklerine kadar hayatına işlediği tek değerimiz Kur'an'dır. Kur'an sıkıntı,musibet karşısında en yakın dostumuz ve teselli kaynağımız olmuş, akide, ahlak ve yaşantımızı biçimlendirmiştir.
Kur'an, bizi cepheden cepheye koşturmuş, moral, sebat ve güç olmuş, sadece ibadetlerimizi değil, tüm hayatımızı kuşatmıştır. Geçmişte, mektuplarımız besmeleyle başlar, âyetlerle devam eder ve hamd ile biterdi, ihtilaf halinde hakemdi, önemli konularda ihtilaf edenler ona müracaat ederler, onu şahit tutarlar, doğru ve samimi olacaklarına dair ona el basarlardı.
Onlar bununla " Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler." âyeti gereği Allah ile biat etmiş oluyorlardı. Kur'an'ın en kıymetli şerefli bir değer olduğu mesajını verirlerdi, zira daha önemli bir varlık olsaydı ona müracaat eder ona ona el basarlardı. Geleneğimizde gelin çeyizinin en sağlam ve kıymetli yerine Kur'an konur, onunla yeni evine gider, gençlerimiz de ondan âyetlerle askere uğurlanırlar. Onun kadar hayatımızı kuşatan başka bir değer yoktur. Barışlarda , yeminlerde, nikahlarda hep ona baş vurulur.
İnsanımız Arapça gördüğü kitaplara Kur'an'dan dolayı hürmet eder, başına kor, gördüğünde ayağa kalkar, anlamını bilemese de okur, yanında taşır, alkollüsü bile ondan haz alır, ölmüşlerine okur ve okutur, cebinde, arabasında, tezgahında iş yerinde bulundurur, okuyamayanlar bile teberrük gayesiyle evlerinde bulundururlar." ( kuranihayat.com.A.Candan) Evet, millet hayatımızda, Kur'an'ın böyle bir yeri bulunmaktadır. Onu anlamasak da, anlam ve içeriğine vakıf olmasak da Kur'an bizim için olmazsa olmazdır.
Gelinlik kızlarımız, yengelerimiz ona öylesine cepler, kaplar, kılıflar yaparlar ki, dantelalar, oyalar, işlemeler içerisine bütün alın teri, öz nurlarını işleyerek, aziz kitabımız Kur'an'ı onun içerisine sarmalarlar ve sonra da, evimizin, odamızın en tepesine götürüp, uzanıp asarlar. Evlerimize gelen misafirlerin, ahbabların göreceği, ondan keyif alacağı yerleri tercih ederler. Yoksa, oldum olası kuytu yerlere, köşelere, izbelere, karanlık yerlere kat'iyyen asmazlar.
Niçin? Çünkü, görenin, eve girenin ona bakmasını, ona nazar etmesini, ona karşı haşyetle irkilmesiri arzu ederler. Veya, olmadı, aziz kitabımız Kur'an'ı Kerim'i sarıp-sarmalayıp bebeğin kundağına, beşiğine, mini minnacık yastığının altına saklarız ki, cin, peri vb. varlıklar Kur'an'dan çekinsinler, kaçsınlar, çocuğa her hangi bir maddi ve manevi zarar vermesinler diye..Oysa;
" İnsan yeryüzünde Allah'ın değer verdiği ve bütün canlılardan üstün kıldığı yüce bir varlıktır. Her ne sebep ve hangi şekilde olursa olsun, onun küçümsenmesi, ayıplanması, kusurlarının sağa-sola taşınması, yasak olduğu gibi, haksız yere canına kıyılması da şiddetle yasaklanmıştır. Şu ayetlerde olduğu gibi, haksız bir insanın öldürülmesi bütün insanlığı öldürmek olarak kabul edilmiş, müminlerin özellikleri sayılırken de " cana kıymazlar" diye vasıflandırılmışlardır.
Toprağımız, Kur'an'ın hayat veren nefisleriyle buram buram kokmaktadır. Milletimizin asırlarca hizmet ettiği, uğrunda can verdiği, seferde hazarda yanında bulundurduğu, ordu gemilerinin direklerine sancak ve filama yaptığı, çocuk beşiklerine kadar hayatına işlediği tek değerimiz Kur'an'dır. Kur'an sıkıntı,musibet karşısında en yakın dostumuz ve teselli kaynağımız olmuş, akide, ahlak ve yaşantımızı biçimlendirmiştir.
Kur'an, bizi cepheden cepheye koşturmuş, moral, sebat ve güç olmuş, sadece ibadetlerimizi değil, tüm hayatımızı kuşatmıştır. Geçmişte, mektuplarımız besmeleyle başlar, âyetlerle devam eder ve hamd ile biterdi, ihtilaf halinde hakemdi, önemli konularda ihtilaf edenler ona müracaat ederler, onu şahit tutarlar, doğru ve samimi olacaklarına dair ona el basarlardı.
Onlar bununla " Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler." âyeti gereği Allah ile biat etmiş oluyorlardı. Kur'an'ın en kıymetli şerefli bir değer olduğu mesajını verirlerdi, zira daha önemli bir varlık olsaydı ona müracaat eder ona ona el basarlardı. Geleneğimizde gelin çeyizinin en sağlam ve kıymetli yerine Kur'an konur, onunla yeni evine gider, gençlerimiz de ondan âyetlerle askere uğurlanırlar. Onun kadar hayatımızı kuşatan başka bir değer yoktur. Barışlarda , yeminlerde, nikahlarda hep ona baş vurulur.
İnsanımız Arapça gördüğü kitaplara Kur'an'dan dolayı hürmet eder, başına kor, gördüğünde ayağa kalkar, anlamını bilemese de okur, yanında taşır, alkollüsü bile ondan haz alır, ölmüşlerine okur ve okutur, cebinde, arabasında, tezgahında iş yerinde bulundurur, okuyamayanlar bile teberrük gayesiyle evlerinde bulundururlar." ( kuranihayat.com.A.Candan) Evet, millet hayatımızda, Kur'an'ın böyle bir yeri bulunmaktadır. Onu anlamasak da, anlam ve içeriğine vakıf olmasak da Kur'an bizim için olmazsa olmazdır.
Gelinlik kızlarımız, yengelerimiz ona öylesine cepler, kaplar, kılıflar yaparlar ki, dantelalar, oyalar, işlemeler içerisine bütün alın teri, öz nurlarını işleyerek, aziz kitabımız Kur'an'ı onun içerisine sarmalarlar ve sonra da, evimizin, odamızın en tepesine götürüp, uzanıp asarlar. Evlerimize gelen misafirlerin, ahbabların göreceği, ondan keyif alacağı yerleri tercih ederler. Yoksa, oldum olası kuytu yerlere, köşelere, izbelere, karanlık yerlere kat'iyyen asmazlar.
Niçin? Çünkü, görenin, eve girenin ona bakmasını, ona nazar etmesini, ona karşı haşyetle irkilmesiri arzu ederler. Veya, olmadı, aziz kitabımız Kur'an'ı Kerim'i sarıp-sarmalayıp bebeğin kundağına, beşiğine, mini minnacık yastığının altına saklarız ki, cin, peri vb. varlıklar Kur'an'dan çekinsinler, kaçsınlar, çocuğa her hangi bir maddi ve manevi zarar vermesinler diye..Oysa;
" İnsan yeryüzünde Allah'ın değer verdiği ve bütün canlılardan üstün kıldığı yüce bir varlıktır. Her ne sebep ve hangi şekilde olursa olsun, onun küçümsenmesi, ayıplanması, kusurlarının sağa-sola taşınması, yasak olduğu gibi, haksız yere canına kıyılması da şiddetle yasaklanmıştır. Şu ayetlerde olduğu gibi, haksız bir insanın öldürülmesi bütün insanlığı öldürmek olarak kabul edilmiş, müminlerin özellikleri sayılırken de " cana kıymazlar" diye vasıflandırılmışlardır.
" Kim bir insana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın bir insanı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. "( Mâide 5/32)
" Müminler, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahının cezasını bulur." ( Furkan, 25/68 )
Müslümanlar, her sabah kahvaltısını yaptıkları gibi Kur'an'dan virtlerini alırlar, hem de bunu gönül hoşnutluğu içinde ve dini bir vecibe olarak yaparlar, maddi azık ve ihtiyaçlarını aldıkları gibi, manevi azıklarını da almış olurlar. Balık için su, bülbül için gül ne ise mümin için de Kur'an odur. " Ve işte sana da böylece emrimizden bir ruh vahiy ettirdik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ama biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimize hidayet vereceğiz. Ve emin ol sen de ( insanları) doğru yola çağırıyorsun. O Allah'ın yoluna ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O'nundur. Uyan, bütün işler döner dolaşır Allah'a varır."
Ayette söz konusu edilen " ruh" hayat veren unsurdur, hayat onunla kaimdir. Kur'an ruh bahşetmektedir. Bu nedenle Allah Teala onu " ruh " olarak nitelemiştir. İnsan kalbiyle yaşar, öldüğünde de kalp fonksiyonu kalmadığı için ölür. Kur'an insanın kalbiyle iletişim sağlar ve onu diriltir. Kur'an ölü bir topluma hayat bahşetti, diriltti." ( kuranihayat[.]com/A.candan)
Bize hayat olan, bizi canlı, diri tutan aziz kitabımızı Kur'an'ı Kerim'i özümüz gibi, daha fazlası, ruhumuzdan üstün tutmalıyız. Hayat olan Kur'an'ı, okuyacağız, anlayacağız ve yaşayacağız. Rabbim!.. Bu mutlu anları lütfetsin!.. Gerçekleştirsin İnşaallah!.. Âmin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir / Hollanda
Yorum Gönder