Kuran Öğrenme Eğitim
    Kur'ân Eğitimi ve Geleceğimiz !
    " Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır." ( Kehf sûresi, âyet 46 )
    " Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden,çok merhametli olan ancak sensin." ( Bakara sûresi, âyet 128 )
    Hakikaten, beşeriyet tarihi bizlere gösteriyor ki, ailelerin, toplumların çocuksuz yaşaması, hayatlarını sürdürmeleri mümkün değildir. Çünkü; Çocuklar, evlerin süsü, anne-babanın süruru, gönül aydınlığıdır. Ama, nadirde olsa görürüz ki, çocukları olmayan aileler müzdarip, bedbaht, birazda kahırlıdırlar. Evlerinde, yuvalarında kuş cıvıltısı gibi çocukların sesi, soluğu, yaramazlıkları, hoplamaları, zıplamaları olmadığı için bir bakıma virane bir haldedir.

   Onun içindir ki; " Toplumların geleceğini ve mutluluğunu müspet yönde teminat altına alan İslâm dininin çocuğu düşünmemesi veya ona değer vermemesi akla getirilemez.

    Sevgili Peygamberimiz'in üstün hayatında, örnek yaşayışında, sevgi ikliminde ve tebliğ ettiği dinin özünde çocukların önemli bir yeri vardır. Allah (cc)'ın Resûlü Hz. Muhammed (sav)'nın sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile seviyelerine ve duygularına uygun arkadaşlığı, çevresindeki öksüz ve yetimlere gösterdiği yakın ilgi ve şefkat, pek çok esere konu, ahlâkçılara, sosyolog ve psikologlara örnek olmuştur.

    İslâm inancına göre her çocuk, dünyanın neresinde hayata gözlerini açarsa açsın, nasıl bir anne ve babadan dünyaya gelirse gelsin masum, temiz ve günahsız olarak doğar.  İsterse ezan sesleriyle, isterse çan çınlamalarıyla, isterse kuş sesleriyle, isterse tamtam davullarıyla, isterse kızıl derililerin danslarıyla, isterse yağmur damlalarıyla ve kum fırtınalarıyla uyansın netice değişmez.

    Bunların içinde en şanslısı her halde ezan sesleriyle sıcak aile yuvasına ve büyüleyici güzellikteki tabiata gözlerini açanlardır." Altınoluk, Haziran 2005, H. Güler, sayfa 21 )

    Biz, ebeveynlere, büyüklere bu mevzuda büyük görevler düşmektedir. " Ağaç, yaş iken eğilir" ata sözünden hareketle, çocuklarımızın Kur'an'la buluşması, tanışması, yakınlık kurması, Arapçasının yanı sıra, Türkçe meal ve tefsirini de öğrenmesi bir zorunluluktur.

    Tabii ki, bu kampanyayı Müftülüklerimiz, camii hocalarımız yapacaktır!.. Camilerimizde hatim ve Kur'an okumakta  olan insanlarımıza, Türkçe meal ve tefsir bilgisini, şuurunu da aşılarsak , zannediyorum, farklı bir cemaate doğru adım atmış olacağız.

    Söz konusu bu çalışmalar, evlerde tesirini gösterecek, aile bireyleri bir sayfa Kur'an okumuşsa, peşinden meal ve tefsirini de okumaya çalışacaktır. İşte, o zaman görülecektir ki, bin yıldan bu yana, hiç umursamadığımız Kur'an'ın anlam ve tefsiri yaşantımızda, dünyamızda bizleri farklı yerlere taşıyacaktır. Şu hadisi şerif bakınız gündemimize nasıl ışık tutmaktadır:

    "Dünyaya gelen her çocuk, İslâm fıtratı üzere doğar. Fakat annesi babası onu ya Yahudi, ya Hristiyan, ya da Mecusi yapar." Diğer bir hadisi şerifte ise:

    " Hepiniz çoban ve muhafızsınız, maiyetinizde bulunanların hukukundan sorumlusunuz. İş başındakiler de sorumludur ve memurlarından mes'uldür. Erkek, aile efradının çobanıdır ve onlardan mes'uldür. Hülasa hepiniz çobansınız ve maiyetinizdekilerden  mes'ulsünüz."  buyurulmaktadır.

    " Çocukların; içki, kumar, sigara ve uyuşturucu madde kullanımı gibi kötü ve zararlı alışkanlıklar kazanmasına ve hırsızlık yapmasına, ilgisizlikleri yüzünden sebep olan veya fırsat veren anne babaların sonradan çocukları tarafından beklenmedik bir ölçüde nasıl nefretle anıldıklarını dehşete kapılarak ve üzülerek görüyoruz.

    Çocukların inançlı, ahlaklı, faziletli, hünerli , vatanperver duygularla dürüst yetiştiren anne ve babaların, sonradan çocukları tarafından nasıl hayır dualarla ve takdirle anıldıklarını da biliyoruz. ..

    Köprü altlarında yaşayan, sokaklarda dilenen, parklarda geceleyen, yıkıntılarda tiner koklayan ve satanizm ayinlerine katılan, kaldırımlarda ve köşe başlarında kapkaççılık yapan, hatta ve hatta eşcinsel çeteler oluşturulup otobanlarda polislere kovalamaca oynatan, aile şefkatinden mahrum kalmış, ahlak eğitimi görmemiş çocukların cemiyete tekrar kazandırılmaları ne kadar zor ve çetin bir iştir." ( a. g. dergi. sayfa 22 )

    İnsanlık; büyüklü, küçüklü süratle bir boşluğa, uçuruma doğru gitmektedir.. Hristiyanlık iflas etmiş, Yahudilik kendi kabuğuna çekilmiş, diğer beşeri din mensubları Mecusilik, Zerdüştlük, Şamanizm, Budizm desen zaten ne verebilir ki? Onun içindir ki;

    " Hz. Peygamber buyurmuştur ki:  "Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir." Hiç şüphe yok ki, bu hadisin muhatapları Kur'an'ın diline yabancı bir toplum değildi. Yukarıda da zaman zaman belirtildiği üzere, ilk muhataplar kendi dilleri ile indirilmekte olan Allah'ın kelâmını büyük oranda anlamakta idiler. Şayet anlamadıkları olursa, onu da mutlaka Resûlullah'a sorarak öğreniyorlardı. Sahabe zamanında Kur'an'ı öğrenmek ya da öğretmek, bizdeki Kur'an Kurslarında olduğu gibi , Arapça alfabeyi tanımak, Elif cüzünü okuyup bitirmek, sonra da Kur'an'a geçip yüzünden , tecvitle birlikte  düzgün okumayı öğrenmek ve hafızlık yapmak değildi.

    Çünkü Türkiye'deki Kur'an Kurslarının proğramlarında, ayetlerin anlaşılması, müzakere edilmesi ve içerdikleri hikmetlerin öğretilmesi söz konusu değildir.

    Bu hadisin, Kur'an'ı anlayarak, içerdiği manaları düşünüp özümseyerek ve yönlendirmelerine uyarak okumadan söz ettiği muhakkaktır. Çünkü Resûlullah (sav), Kur'an ile kalbi ve hayatı arasında sıkı ilişki kurabilen, okuduğunu anlamayan, anlasa bile onun prensiblerini kendisine ilke edinip yaşamayan kimseleri dört kısma ayırmış ve her biri hakkında dikkat çekici bir teşbihte bulunmuştur:

    - Hâlis mümin, Kur'an'ı okur ve onun gerektirdiği şekilde yaşar. Kur'an'ı okuyup onun prensibleri doğrultusunda yaşayan mümin, tıpkı tadı ve kokusu güzel olan turunçgillere benzer...
    - Kur'an'ı okumayan, ancak, onun hükümleriyle amel eden hâlis mümin ise, tadı güzel fakat kokusu olmayan hurmaya benzer...
    - Kur'an'ı okuyan, ancak onun icap ettirdiği tarzda yaşamayan facir, kokusu güzel ama tadı acı olan reyhan otuna benzer...
    - Kur'an okumayan ve onunla amel etmeyen münafık ise, Ebu Cehil Karpuzuna benzer, onun tadı da acı, kokusu da acı.." ( Beşer olarak Hz. Muhammed, H. M. Bağcı, sayfa 200 )

    Netice ve sonuç olarak;

    Aziz kitabımızı yüce Kur'an; günümüzü kuşattığı gibi, yarınları da, gelecek nesillerimizi de daha farklı şekilde eğitmeli, potasında yoğurmalıdır. Tabii ki, bu zor gibi görünen işin gerçekleşmesi için de , tüm Müslüman bireylerin el ele, kol kola verip, hedefe doğru bıkmadan, usanmadan koşmaları gerekmektedir.

    Yüce Kur'an, gecelerimizi süslemeli, gündüzleri aydınlatmalı, camilerimizi, evlerimizi, sokaklarımızı, meydanlarımızı, iş yerlerimizi nur efşan haline getirmelidir. Tıpkı, sahabe toplumu gibi, her yerde hak, eşitlik, insanlık, yardımlaşma, kardeşlik, mümince davranışlar boy boy filiz atmalıdır.

    Çocukların horlanmadığı, kendi kaderlerine terkedilmediği , kadınların bu günkü camilerden kovulmadığı, kapı dışarı edilmediği aydınlık bir gelecek..

    Rabbimiz!.. Özlediğimiz, arzu ettiğimiz bu güzel taploları gerçekleştirsin.. Aziz milletimizi her türlü, yabani, yılandan, çiyandan korusun.. Selam ve dua ile..

Aziz kitabımızı yüce Kur'an; günümüzü kuşattığı gibi, yarınları da, gelecek nesillerimizi de daha farklı şekilde eğitmeli, potasında yoğurmalıdır. Tabii ki, bu zor gibi görünen işin gerçekleşmesi için de , tüm Müslüman bireylerin el ele, kol kola verip, hedefe doğru bıkmadan, usanmadan koşmaları gerekmektedir. Yüce Kur'an, gecelerimizi süslemeli, gündüzleri aydınlatmalı, camilerimizi, evlerimizi, sokaklarımızı, meydanlarımızı, iş yerlerimizi nur efşan haline getirmelidir. Tıpkı, sahabe toplumu gibi, her yerde hak, eşitlik, insanlık, yardımlaşma, kardeşlik, mümince davranışlar boy boy filiz atmalıdır. Çocukların horlanmadığı, kendi kaderlerine terkedilmediği , kadınların bu günkü camilerden kovulmadığı, kapı dışarı edilmediği aydınlık bir gelecek..

Yorum Gönder

  1. Mehmet Şerif23 Ocak 2014 01:29

    Gerçekten de bugün Kuran'ı Kerime verilen değer ne derece çoktur tartışılır. İnsanlar okuduğunu anlamadan etmeden Kuran okuyor. Türkçe mealini bile okumaya tenezzül etmemiş birsürü arapça yazı okuyabilen tanıdığım var. İnşallah gelecek nesillerimiz aynı yanlışa düşmez.

    YanıtlaSil

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *